Bilgin ERDOĞAN

Bilgin ERDOĞAN

Aldatmak aldanmaktır

Aldatmak aldanmaktır

“.. O çok aldatıcı olan Şeytan da sizi Allah ile aldatmasın.” (Fatır :35:5)

Aldatmak en büyük aldanış.. Bu bir İlahi yasa.. Hem kitabı, hem nebevi, hemde hayatın içinden tecrübî delilleri var bu hakikatin.. Bugün yasananda o zaten.. Kim sahtekarlık yolundaysa bilsin ki o, er yada geç aldananlardan olacak ve hüsrana uğrayacak..

 

Iblis ve Adem

İblis ile başladı bu maraz.. O aldatandi, Adem ise aldanan.. Adem cennetini yitirdi ama sonrasında kazandı Rabbi’nin rızasını ve nihayetinde kutlu bir nebi oldu.. Şeytan, aldandı ve melanet mührü vuruldu ona. Aldanan kim aldatan kim o halde? Aldatan en büyük aldanan değil mi? Şeytan gibi aldatmaktansa Adem gibi aldanmak, Allahın lanetine uğramaktansa , cennetini yitirmek daha evla değil mi? Adem cennetini buldu ama ya şeytan?

Kabil ve Habil

Kur`an bize Kabil ve Habil kıssasıyla aldatmanın aldanmak olduğunu en veciz şekilde anlatmaya devam eder. Kabil sahip olduğu en değersiz şeyleri sunak yaparak önce Rabbini aldatmaya kalktı.. Allahı aldatma teşebbüsü aslında kendini aldatma teşebbüsü idi. Habil ilk şehit ama Kabil ilk katil...Habil, mazlumların atası Kabil ise zalimlerin...Habil şehadetin ve masumiyetin simgesi lakin Kabil zulmün ve cinayetin...O halde sormalı aldatan kim? Aldanan kim? Kabil gibi katil olmaktansa Habil gibi şehit olmak hangi mu’minin arzusu olmaz ki?

Nuh (as) kıssası

Nuh nebi’nin mesajına kulak tıkayanlar yani kendilerini sahte İlahlara kulluk yaparak aldatanlar tufan kopunca anladılar ki aldattıkları için aldananlardan olmuşlar. Sefine-i Nuh aldatmayanlarin ve aldanmayanlarin mekânıydı. Kenan kitabına uydurduğu için aldanan, Nuh kitaba uyduğu için aldanmayan oldu.. O gün bugün kitaba uyanlar aldanmadi ama kitabına uyduranlar hep aldandı..

 

 İbrahim  (as) kıssası 

Tufanın ardından yıllar geçmişti, bu sefer şeytan, ete kemiğe bürünmüş ve Nemrut diye görünmüştü... Nemrut, kitlelerin imanını ipotek altına almış ve onları putlara iman etmeye şartlandırmış ve kendisini de o beldenin tanrısı ilan etmişti...Egemenliği altındaki kitleleri rahatça sömürmek , korkunç zulmüne mesşruiyet kazandırmak ve iktidarının sürekliliğini sağlamak için bu aldatmaca elzemdi. Ancak bu zulüm birgün sona erecek ve Nemrud gibi bir kral, küçük bir sineğe mağlup olacak ve İlahi gazab ona kader olacaktı. Şimdi İbrahime selam ediyor milyarlarca yürek lakin Nemrud tarihin karanlık sayfalarında hep lanetli bir kral olarak anılacak. Aldatan kim aldanan kim?

 

Musa (as) kıssası

Musa (as), müşrik Firavun kucağında yetişen muvahhit bir çocuk…Firavun, nefsini salatanat ve iktidarla aladatan, Musa ise saltanat ve iktidarın aldatamadığı aldanmayan bir civanmert nebi…Musa , o dik duruşuyla dikiliyordu Firavun iktidarının karşısına…Firavun , Musa peygamberi aldatma ile suçlayan bir

aldanandı…Onu sihirbazlık ile suçluyordu…Oysa ki Musa (as) sadece Rabbinin emirlerini yerine getiren bir memurdu…Firavun ise kendisinin rab olduğu yalanını insanlara kabul ettirmeye çalışan bir yalancı… Firavun aldatan ve aldanan oldu ve gömüldü yeryüzünün dibine ibret olsun diye alem-i cihana…Musa ise yüreklerde yaşayan bir yüce nebi oldu elinde kitab-ı furkanla…

Ama öyle ki, Firavun’un yüreğindeki aldatma hastalığı, Musa (as)’in ümmetine sirayet edecekti….Onlar muharrif bir toplum haline geldiler. Allah’ın kendilerine emanet olarak verdiği vahyi tahrif ediyorlardı. Tahrif Arapça , geri dönmek , yoldan çıkarmak, yolunu değiştirmek anlamlarına gelir. Onlar’in Sebt günü yasağını çiğnemelerindeki örnek bu konuya ışık tutacaktır. Allah (cc) onlardan Cumartesi günü sadece ibadet etmelerini ve ticaretle uğraşmamalarını emretmişti. Onlar o derece dünyevileşme batağına girmişlerdi ki , Cuma akşamından balık ağlarını koyuyorlar ve sözüm ona Cumartesi hiç çalışmamış oluyorlardı. Cumartesi akşam oluncada ağlarını topluyorlar ve güya Allah’i aldatmış oluyorlardı. Ama sonuç yine “gazaba uğrayan“ onlar olacaklardı ve Rabbin lanetine uğrayan meskenet bir hal onları saracaktı.Rabbin “Aldatan aldanandır” yasası burada da geçerliliğini gösterecekti.

Yusuf-Züleyha ve  kardeşleri 

Aldatan ve aldanan değince aklımıza aslında Yusuf ve kardeşleri örneği gelir. Onlar kardeşleri, Yusufu kıskanmışlardı. Birgün onu ormana götürecek ve babaları Yakuba onu kürt yedi diyeceklerdi. Kardeşlerini kuyuya atma fikrini Yusufun dördüncü büyük abisi verecekti. Onun da lakabı Yahuda idi ve aslında “Yahuda” arkadaşına ihanet eden kimse demekti. Onlar kardeşlerine ve babalarına ihanet etmişlerdi. Ancak aradan yıllar geçecek ve kardeşleri kıtlık yaşayacaklardı ve Yusuf onlara ekonomik olarak yardım edecekti. Yusuf’un ağabeyleri’nin yaşadığı tarihi mahcubiyet ise vahyin dilinde ölümsüzleşecekti. Bu bağlamda, vahyin bize anlatığı Yusuf ve Züleyha hikeyesinide atlayamayız. Züleyha genç ve güzel kadın ve birgün kocasını ve Rabbini Yusufla aldatmaya çalışır. Yusuf’a meyleder ama Yusuf ben Rabbimden korkarım der ve kaçar …Yusuf’un yakası arkadan yırtılır…Yusuf zindana atılır ama masumiyeti sonradan kanıtlanır. Züleyha mahçup olur ama Yusuf bir haya abidesi olarak tüm kutsal kaynakların tanıttığı ortak isim olur. Aldatan kaybeder zira aldanan aldatanın bizatihi kendisidir.

İsa (as) kıssası

 İsa (as) ve ona ihanet eden havarisi … İskaryot, efendisi İsa (as)’i Roma hükümetine ispiyonlar ve az bir ücret karşılığı onun mağdur edilmesine vesile olur. Sonrasında ise ebed mühürlü bir mahcubiyet yaşar.Mahçup olur ve kendisini Erguvan ağacına aşar. Şimdi sormak lazım geniş perspektiften bakınca aldatan kim aldanan kim? İhaneti dillere destan Yahuda lâkaplı İskaryot mu yoksa yüreklerdeki İsa mı?

Müseylematül Kezzap misali

Müseylematül Kezzap lakaplı bir sahtekar peygamber çıkar ve Allah resulü’nün peygamberliğinden sonra artık kendisinin peygamber olduğunu iddia eder. Çok insanın imanını kaybetmesine sebeb olur ancak o, tarihin çöplüğüne karışır. O şimdi tarihe sahtekar olarak geçmiş bir insan…Tarih onu lanetliyor ve dahi onun gibilerini…O halde aldatan kim aldanan kim? Ebu Leheb vahyin lanetlediği bir isim şimdi…Hz Muhammed (sav) ise yüreklerdeki yüce nebi…

Hasan Sabbah misali

Aldatan en büyük aldanandır gerçeği sadece bize vahyin öğrettiği bir hakikat değil aynı zamanda tarihin içinde vuku bulan ayat-ı hadisatı okuduğumuz zaman da şahit olduğumuz bir realitedir. Bu bağlamda Hasan Sabbah atlamamamız gereken bir isimdir.

İnsanı katletme insanoğlu kadar eski bir olgu olduğu halde bunu örgütsel anlamda bir meslek haline getiren dünyada ilk terör şebekesini kuran Hasan Sabbah olmuştur. Her terör şebekesinin bir din veya felsefeden istifade ettiği gibi Hasan Sabbah’ta Haşhaşı tarikatını kurmuş ve müridlerini siyasi cinayetleri işlemeye teşvik etmiştir.

Bunu yaparken ise müridlerini yalancı bir cennetle şartlandırıyordu. Sabbah, müridlerini mükafatlandırmak istediği zaman önce onları içki ve haşhaş ile sarhoş ediyor ve sonra önceden hazırlanmış olan iki dağ arasındaki vadiye gönderiyordu. Orada her türlü zevke hitap eden bir düzen kurmuştu. Orada müridler yine kendilerinden geçiyor ve ayıldıktan sonra tekrar cinayet işliyorlar ve şeyhin tek işareti onların cinayet işlemesine yetiyordu.

Hasan Sabbah şimdi dünyanın ilk terör şebekesini kurmuş olan lanetli bir isim olarak dünya literatürüne girmiş bulunmakta…Her şeyden mühimi sebeb olan işleyen gibidir sırınca dünyadaki tüm terör cinayetlerinin günahı onun ameli seyyiat defterine kaydedilmektedir. O büyük bir aldatandı ama en büyük aldananların listesine dahil oldu. Zira Rabbin gazabı onu buldu.

Ahmet Kadiyani misali

Kadiyani, İngilizlerin, Hindistan müslümanlarını dinlerinden çıkarmak için ve özellikle cihad ruhundan uzaklaştırmak ve işgale karşı dirençlerini kırmak için destekledikleri bir isimdi. Böylece Ahmet Kadiyani , Kadiyanilik hareketini kurdu ve kendi peygamberliğini ilan etti. İslamda cihad yoktur diyerek İngilizlerin işgalini bu anlamda meşrulaştırdı.

Böylece kitleler bu harekete yöneldi ve islami çizgiden uzaklaştı. Kadiyani önce mucahid olarak kendini tanıttı sonra muceddit ve sonrasında ise mehdi ve nebi olarak tanıtarak aşama aşama insanları kandırarak kendine çekti. Makam , servet ve şöhret sahibi oldu. Ancak İlahi hukuk yine tecelli edecekti. Aladatan aldanan olacaktı… Ölümü insanlığa ibret olacaktı. Kendisi def-i hacet yaparken tuvalette ölü bulundu. Sadece pisliğin içine değil tarihin çöplüğüne de gömülecekti. Ahmet Kadiyani en büyük aldatanlardan ama en büyük aldananlardandı…Zira onun en büyük kaybı ahiretini kaybetmekti…

Celalettin Ekber Şah

Tarih birde Celalettin Ekber Şahı kaydeder en büyük aldatan ve aldanan listesine. Ekber Şah kazandığı askeri başarılarla ve emri altındaki silahlı kuvvetlere güvenerek İslamiyete karşı ve İslam alimlerine karşı mücadeleye başlar, sonunda “Din-i İlahi” isimli bir inanç sistemi kurar Din-i ilahi isimli inanç sistemi Hint birliğini sağlamak için kurulmuş karma bir yapı arzetmekteydi. Müntesipler birbirlerini “Allahuekber” diyerek selamlıyorlar ancak ibadette abdest almıyorlar ve yine ritüellerinde Zerduştlükten, Mecusilikten ve Hinduizmden yararlanıyorlardı. Diğer inançlara gösterdikleri hoşgörüyü müslümanlara karşı göstermiyorlar ve onları eziyorlardı.İşte böyle bir sırada İmam Rabbani çıkmış ve Celalettin ekber saha karşı mücadele ve mücahade vermişti. Ekber Şah’a ilk muhalefet eden oğlu oldu ve Ekber Şah’in fikir babası olan Ebul Fadli öldürdü.

Ardından ise Şah 1605 yılında şiddetli bir dizanteri’ye yakalandı. Ardından dili tutuldu ve ömür boyu mücadele ettiği İslama tekrar sığındı. Ekber’in yerine geçen oğlu Cihangir ise İmam Rabbani’den oldukça etkilendi ve böylece Din-i İlahi isimli sahte din sona ermiŞ oldu. Aldatan en büyük aldanışa yuvarlacak ve Ekber Şah son gÜnlerinde yaptığı hatanın ızdırabıyla kavrulacaktı belki de..

Süleyman Hilmi Tunahan ve vefasız talebesi

Kendi cografyamızdan ve yakın tarihimizden örnekler verecek olursak aklıma yıllar önce bir arkadaşımın anlattığı Süleyman Hilmi Tunahan ile ilgili bir hikaye gelir. Tunahan, Anadolu topraklarında Kur’an hizmeti vermiş bir dini liderdir.

Tüm gayesi insanlara Kur’an öğretmek ve onların imanlarına vesile olmaktır. Bu vesile ile talebeler yetiştirir. Yetiştirdiği taleberine evladım diyerek hitap eder zira onları çok sever. Ancak tarihin belirli dönemlerinde de olduğu gibiSüleyman Hilmi Tunahan a ihanet eden bir talebesi çıkacaktır. O dönemler Türkiye Cumhuriyetin’de Kur’an harfiyle Kur’an okumanın yasak edildiği dönemlerdir. Bir talebesi, Süleyman Efendiyi devrin hükümet ricaline ispiyonlar.

Süleyman efendi, tabutluklara alınır ve işkence edilir. Bunun karşılığında ispiyonlayan zata belli bir miktar para verilir. Bu zat onunla iş kurar. Ancak işleri rast gitmez ve borçlanarak iflas eder. Ailesi tarafından terkedilir. Sokaklarda dilencilik yapmaya başlar. Aradan yıllar geçmiştir ve birgün Süleyman Efendi yolda taleberi ile giderken bu zatı dilenirken görür. Hüzünlenir ve ah evladım der ve ona orada cebinden hatırı sayılır miktarda para verir. Ancak öyle sanıyorum bu utanç o zata ömür boyu yetecektir. Zira aldatan aldanacaktir İlahi yasa gereği.

Said Nursi ve Bakan

Said Nursi, Urfa’da ölüm döşeğinde ağır halde yatmaktadır. Dönemin İç İşleri bakanı, Urfa valisine telefon açar ve Said Nursi’yi buraya derhal istiyorum der. Urfa valisi “Said Nursi hasta oraya getirecek donanımlı arabamız yok” der. Bakan ise “Bir çöp arabanızda mi yok? “ der. Aradan çok geçmez bakan cinnet geçirir ve kendisini Genel Kurmay başkanlığının binasından aşğı atar ve o sırada araba bulamadıklarından bir çöp arabasıyla hastaneye yetiştirilir. Vicdanını, makamla ve nefretle aldatan bakan aslında aldanandır. Zira aldatmak en büyük aldanıştır.

Netice-i kelam

Bu İlahi yasa penceresinden bakarsak bugünde yaşananlar çok farklı değildir. Sosyal medya ile aldatmanın bir hastalık haline geldiği ve postmodern yollarla aldatmanın siyasi şantaja döndüğü günümüzde “Aldatan aldanır” hakikatini hatırlatmalı ve insanları istikamete ve doğruya davet etmekle mükellefiz. Kuşkusuz aldatmanın en alç akcası  metafizik aldatma yani sahtekârlığı kutsala fatura etmektir. Onun için Rabbimiz Kur’an'da şöyle der : “.. O çok aldatıcı olan Şeytan da sizi Allah ile aldatmasın.” (Fatır :35:5) 

Dikkat: Yayınlanan bu yazının/haberin tüm hakları habername.com Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi yazının/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.

Bu yazı toplam 1752 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bilgin ERDOĞAN Arşivi