"Sürgünün 75. Yılında Ahıska Türkleri Anma Programı"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan: (2)- "(Peter Handke'ye Nobel Edebiyat Ödülü verilmesi) On binlerce Müslüman'ın kanını döken bir caniyi savunan, destekleyen, hatta öven bir şahsın böyle bir ödüle layık görülmesi utanç vericidir, rezalettir"- "İslamofob
ANKARA (AA) - Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yazar Peter Handke'ye Nobel Edebiyat Ödülü verilmesine tepki göstererek, "On binlerce Müslüman'ın kanını döken bir caniyi savunan, destekleyen, hatta öven bir şahsın böyle bir ödüle layık görülmesi utanç vericidir, rezalettir." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi'nde "Sürgünün 75. Yılında Ahıska Türkleri Anma Programı"nda katılımcılara hitap etti.
Sürgünü yaşayıp da bugün dünyanın 9 ayrı ülkesinde hayata tutunmaya çalışanlara sağlıklı ve uzun ömürler dileyen Erdoğan, "Hali hazırda 550 bin civarında Ahıska Türk'ü yurtlarından uzakta hayatlarını devam ettiriyor." ifadesini kullandı.
Ahıska Türklerinin bir bölümünün, 75 yıl önce ansızın terk etmek zorunda bırakıldıkları evlerine geri dönmenin haklı ve onurlu mücadelesini verdiklerine vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye olarak kendilerinin de adaletin yerini bulması için uluslararası hukuk ve hakkaniyet temelinde bu sürece destek verdiklerini bildirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
"Dikkat ederseniz ülkemizde geçmişte yaşanmış en küçük bir hadiseyi bile mecrasından saptırarak küresel çapta karalama kampanyasına çevirenler, Ahıska Türklerinin trajedisine kör ve sağır kalıyorlar. Çünkü bunların hakkı, hakikati, adaleti, insani değerleri savunmak gibi bir dertleri asla yoktur. Böyle bir hassasiyetlerinin olmadığını Nobel Edebiyat Ödülü'nü Bosna soykırımını inkar eden bir faşiste vererek, tekrar göstermişlerdir. On binlerce Müslüman'ın kanını döken bir caniyi savunan, destekleyen, hatta öven bir şahsın böyle bir ödüle layık görülmesi utanç vericidir, rezalettir. Bu şahsın İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin kabul edildiği 10 Aralık İnsan Hakları Günü'nde ödüllendirilmesi ise ayrı bir garabettir. İslamofobinin Batı ülkelerinde veba gibi yayıldığı bir dönemde, soykırım heveslileri ödüllendirmek çok açık söylüyorum, yeni cinayetlere, yeni ırkçı saldırılara, yeni soykırımları icazet vermek demektir. Kirli ve kanlı siciline rağmen bu şahsı ödüllendirenler, 25 yıl önce Bosna'da işlenen soykırıma da ortak olmuşlardır. Zira bizim değerlerimiz de zulme rıza zulümdür."
- "Daha önce de benzer vahim kararlara imza attılar"
Nobel Komitesi'nin hem edebiyat, hem de Barış Ödülü alanında daha önce de benzer vahim kararlara imza attıklarını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ortada küresel barış ve istikrar adına hiçbir başarısı olmayan, hatta eline masumların kanı bulaşmış kimi siyasetçiler bu Komite tarafından ödüle layık görülmüştür." değerlendirmesini yaptı.
Nobel'in barış çabalarını veya edebiyatta kaliteyi ödüllendirmekten ziyade, çoğu zaman siyaset ve toplum mühendisliğinin vasatı olarak kullanıldığını herkesin gayet iyi bildiğine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu:
"Böylesi hassas bir dönemde, ırkçılığından adeta gurur duyan bir şahsın ödüllendirilmesini biz kesinlikle iyi niyetli görmüyoruz. Bana göre Nobel itibarını tamamıyla kaybetmiştir. Nobel tamamı ile siyasileşmiştir. Nobel tamamıyla ideolojik kararlar vermektedir. Avrupa'da hemen her gün camilere saldırılırken, Müslümanların can ve mal emniyeti giderek kaybolurken bu ödül sadece İslam ve insanlık düşmanlarına cesaret aşılayacaktır. Akıl, izan ve vicdan sahibi herkesi bu skandala tepki göstermeye çağırıyoruz. Ülkemizin yetiştirdiği en önemli bilim adamlarından Profesör Doktor Aziz Sancar Hocamıza hassasiyeti için ayrıca teşekkür ediyoruz."
- "Ne ilk ne de son örneğidir"
Bu skandalın Müslümanların acılarına karşı duyarsızlığın ne ilk ne de son örneği olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Hocalı katliamından Ahıska sürgününe, Arakan'da işlenen cinayetlerden Suriye'deki vahşete kadar, biz buna pek çok şahit olduk." dedi.
Lafa gelince insan haklarını kimseye bırakmayanların, söz konusu Müslümanların hakları olunca birden derin bir sessizliğe büründüklerini vurgulayan Erdoğan, Türkiye'ye demokrasi ve hukuk dersi verenlerin, on binlerce insanın kanını döken diktatörleri ve terör elebaşılarını kırmızı halıda ağırladıklarını söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Kendi vatandaşlarına hak gördükleri demokrasi ve özgürlükleri, Afrikalıya, Asyalıya, Suriyeli, Yemenli, Libyalıya lüks gördüler. Çıkarları uğruna, komşumuz Suriye'de olduğu gibi dünyanın en vahşi terör örgütlerini desteklemekten bir an olsun çekinmediler, utanmadılar. İşte YPG, PYD, PKK gibi terör örgütlerini desteklemekten geri durmadılar. Biz bunların hak, hukuk, adalet insan hakları gibi bir endişelerinin olmadığını çok çok iyi biliyoruz. Bunlara rağmen, inancımızın ve ecdadımızın bize gösterdiği yol neyse, o yönde ilerlemeye devam ediyoruz. Şimdiye kadar hak ve adalet çizgisinden sapmadık, sapmayacağız. Ne bir başkasının hakkına el uzatacağız, ne hakkımızın yenilmesine rıza göstereceğiz. Herkes sessiz kalsa da biz her platformda Ahıska Türklerinin davasını savunmaktan geri durmayacağız. Burada bir gerçeği tekrar ifade etmekte de fayda görüyorum, Ahıskalı kardeşlerimizin gönlünde açılan yaraları bir nebze de olsa hafifletecek tek yol arzu eden her Ahıska Türk'ünün vatanlarına geri dönebilmesini sağlamaktır. Bu konuda Dünya Ahıska Türkleri Birliği Başkanı Ziyatdin kardeşimiz de bu konuları sürekli görüştük, görüşüyoruz, görüşeceğiz."
- "Boşa geçirilen her gün mağduriyeti daha fazla artırmaktadır"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 75 yıldır vatanlarına kavuşma özlemiyle bekleyen insanların, daha fazla mağdur edilmesine kayıtsız kalınmaması gerektiğini belirtirken, ilgili ülkelerin karşılaştıkları sıkıntıları ve zorlukları ise bildiklerini söyledi.
Bu zorlukların aşılması için ellerinden gelen desteği vermeye hazır olduklarını, her fırsatta muhatapların dikkatine getirdiklerini vurgulayan Erdoğan, "Türkiye'nin gayesi, 75 yıl evvel yaşanan bir haksızlığın daha fazla vakit kaybedilmeden giderilmesidir. Zira, boşa geçirilen her gün mağduriyeti daha fazla artırmaktadır." dedi.
Ahıska Türklerinin vatanlarına gönüllü ve güvenli bir şekilde geri dönüş taleplerinden hiç kimsenin rahatsız olmaması gerektiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin dostluk, saygı ve iyi niyet temelinde bu meselenin insani ve hukuki çerçevede çözüme kavuşturulması için üzerine düşeni yapmakta bir an olsun tereddüt göstermediğini ve göstermeyeceğini bildirdi.
Erdoğan, şunları kaydetti:
"İnşallah bundan sonra da sizlerin davasını davamız addederek, hem Gürcistan makamları, hem de Avrupa Konseyi nezdinde çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Bu konu, Gürcistan ile ilişkilerimizin ve Güney Kafkasya'ya yönelik siyasetimizin öncelikleri arasında yer almaya devam edecektir. Ahıska Türkleri yaşadıkları onca zulme, sürgüne ve acıya rağmen gittikleri her yerde çalışkanlıklarıyla, başarılarıyla, dillerine, dinlerine ve kimliklerine sahip çıkmalarıyla temayüz etmişlerdir. 75 yıldır büyük sabırla yürüttükleri adalet mücadelesinde hiçbir zaman meşruiyetten ve hukuktan ayrılmamışlardır. Hesaplaşmanın değil kucaklaşmanın, nefretin değil barış içinde, bir arada yaşamanın peşinde koşmuşlardır. Bugün Amerika'dan Kazakistan'a, dünyanın 9 farklı ülkesinde kurdukları hayatlarla, umudun ve dayanışmanın sembolü olmuşlardır. Türkiye olarak sizlerin gerek ülkemizde, gerekse diğer ülkelerde her türlü sıkıntıya göğüs gererek yazdığınız başarı hikayelerinden biz gurur duyuyoruz. Bu başarılara yenilerinin, daha büyüklerini eklenmesi için üzerimize düşeni yapmakta kararlıyız. Nerede olurlarsa olsunlar Ahıska Türklerinin durumunu çok yakından takip ediyoruz."
- "Bunlar rahatsız olduğuna göre biz doğru yoldayız"
Ukrayna'da yaşanan çatışmalardan etkilenen Ahıska Türklerini, Ukrayna'da yetkililerle irtibata geçerek, Türkiye'ye getirdiklerini belirten Erdoğan, "Ülkemizde birileri de bunlardan rahatsız oldu. Bunu da bilmenizde fayda var. Ben de arkadaşlarıma dedim ki 'Bunlar rahatsız olduğuna göre biz doğru yoldayız.'" ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, farklı gruplar halinde Ahıska Türkü 672 ailenin Erzincan ve Ahlat'a yerleşmesini sağladıklarını, resmi kurumların eğitim, konut, sağlık ve diğer ihtiyaçlarına dair gereken adımları attığını söyledi.
Türkiye'ye yerleşmiş olan Ahıska Türkleri'nin farklı alanlar da karşılaştığı sorunların çözümü için gerekli tedbirleri aldıklarını vurgulayan Erdoğan, "Hem yerinde burslandırma projesi kapsamında hem Türkiye burslarıyla Ahıskalı gençlere ücretsiz yüksek öğrenim imkanı sunuyoruz. Çeşitli projelerle Ahıska tarihine, sanatına ve kültürel mirasına sahip çıkıyoruz. Sizlerin sorunlarını geri dönüş sürecinde karşılaştığınız zorlukları ve beklentilerinizi muhataplarımız nezdinde sürekli gündemde tutuyoruz." diye konuştu.
Ahıska Türkleri'ni desteklemeye ve sahip çıkmaya devam edeceklerini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bu süreçte arzumuz Ahıska Türkleri'nin on yıllardır olduğu gibi geri dönüş idealinden vazgeçmeden kimliklerine dillerine köklü değerlerine sahip çıkmalıdır. Birlik ve beraberlik olmadan rahmette yapılan çalışmaların bereketi de olmaz. Unutmayın, toplu vuran hiçbir güç sindiremez hiç bir baskı yıldıramaz. Sizlerden kimsenin aranıza nifak tohumları ekmesine fırsat vermemenizi bekliyorum. Enerjinizi iç kavgalara değil, davamızın başarısına teksif edeceğiz. Dünyanın neresinde olursa olsun ülkemiz kurumlarıyla bağlarımızı daima güçlü tutacağız. Mücadelemizi sürdürürken, demokratik zeminden asla sapmayacak, art niyetli kimi çevrelerin bu mücadeleye gölge düşürmesine rıza göstermeyeceğiz."
Ahıska Türklerinin geri dönüş sürecinde yaşadıkları sıkıntıları çözmek, uluslararası toplumun bu konuya ilgisini canlı tutmak için el birliği içinde çalışacaklarını ifade eden Erdoğan, "Sevgililer sevgilisi Peygamberimizin ifadesi ile bizler hep birlikte bir vücudun azaları gibi olacağız." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasının sonunda "Ahıska Destan" şiirini okudu.
- Programdan notlar
Saygı duruşu ve İstiklal Marşı ile başlayan programda konuşmalar öncesinde, Ankara Türk Dünyası Müzik Topluluğu Ahıska ezgilerini seslendirdi.
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB) tarafından "1944 Ahıska Sürgünü Sözlü Tarih Projesi” kapsamında hazırlanan görüntülerin yer aldığı kısa belgesel gösterimi yapıldı.
Ahıska Türklerini temsilen sürgünün tanıklarından Nadim Aliyev, sürgün öncesinde Rahime Nine'de bulunan ve sürgün sırasında da Züleyha Nine'nin Sovyet askerlerinden koynunda saklayarak muhafaza ettiği Kur'an-ı Kerim'i Cumhurbaşkanı Erdoğan'a emanet etti. Emanet verilirken yapılan anonsta, Ahıska Türklerinin "Sürgün yaşamış bir Kur'an-ı Kerim sürgünlüğü bitsin artık, emin ellerde olsun." mesajı okundu.
Daha sonra aile fotoğrafı çekimi için sürgüne tanık olan Ahıskalılar sahneye davet edildi. Hatıra fotoğrafı sırasında Cumhurbaşkanı Erdoğan'a kalpak, kılıç ve kemerden oluşan takım sunuldu.
Programa, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, AK Parti İzmir Milletvekili Binali Yıldırım, milletvekilleri, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanı Abdullah Eren ile Dünya Ahıska Türkleri Birliği Başkanı Ziyatdin Kassanov da katıldı.
(Bitti)
Kaynak:
Bu haber toplam 157 defa okunmuştur
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.