İletişim Başkanı Altun'dan ABD'nin sözde barış planı açıklaması: (2)
"Görünürde iki devletli çözümü kabul eden ama esasta Filistin'i tümüyle yok eden ve Kudüs’ü tamamen gasp eden bu planı asla tanımıyor ve kabul etmiyoruz"- "Bir kez daha altını çizerek söylüyorum; barış planı değil, savaş ilanıdır bu. Plan, İsrail devletin
ANKARA (AA) - İletişim Başkanı Fahrettin Altun, ABD'nin sözde barış planına ilişkin, "Görünürde iki devletli çözümü kabul eden ama esasta Filistin'i tümüyle yok eden ve Kudüs’ü tamamen gasp eden bu planı asla tanımıyor ve kabul etmiyoruz." ifadelerini kullandı.
Altun, ABD'nin sözde barış planına ilişkin Hürriyet gazetesine açıklamalarda bulundu.
ABD Başkanı Donald Trump ve İsrail Başbakanı Netanyahu'nun planındaki dini argüman ve söylemlerinin uluslararası siyasette bir anlamının olup olmadığının sorulması üzerine Altun, bunun hiçbir anlamının olmadığını belirtti.
Uluslararası hukuk nezdinde Filistinlilerin hukuk ve insan hakları taleplerinin İsrail'in dini taleplerinden daha meşru olduğunu ifade eden Altun, "Din esasına bağlı olarak kimliklendirilecek olan İsrail'in, Yahudi olmayan, örneğin Müslüman ve Hristiyan Arapların haklarını nasıl güvence altına alacağına dair bir güvence planda yer almıyor mesela. Böyle bir durumun evrensel değerlerle, modern ve laik devlet anlayışıyla ya da uluslararası hukukla izah edilebilir bir yanı olabilir mi?" diye konuştu.
Altun, Kudüs’ün statüsündeki son duruma ilişkin soru üzerine, şunları söyledi:
"Kudüs konusundaki BM kararlarına ve Oslo'ya rağmen plan, Kudüs'ün bölünmezliğini öngörüyor. Şehri tek parçalı haliyle İsrail'in egemenliğine dahil etmişler. ABD buna dayanak olarak ise 1995'te yayınladıkları Kudüs Büyükelçiliği kararını göstermiş. Yani kendi kararlarını İsrail’in Kudüs'teki hakimiyetine gerekçe olarak sunmuşlar. Uluslararası hukukta bunun hiçbir değeri ve karşılığı yoktur. Bir de şunu söylemeden geçemeyeceğim. Plan, Harem-i Şerif'in statüsünü ve ibadet özgürlüğünü bir İsrail icadı olarak aktarıyor. Oysa herkes biliyor ki eski şehirde Osmanlı statükosu devam ediyor. Osmanlı zamanından bu yana Yahudiler Ağlama Duvarı’nda, Hristiyanlar kiliselerinde ve Müslümanlar da Mescid-i Aksa’da ibadetlerini özgürce yapabilmektedir. Ancak İsrail, keyfi olarak Harem-i Şerif’e hangi yaşta Müslümanların girebileceğini belirleyerek aslında bu statükoyu çiğniyor. Kudüs’ün çok dinli yapısı yok edilmek isteniyor ve aslında bir kültürel soykırım hedefleniyor."
Altun, "ABD'nin sözden barış planının hayata geçmesi mümkün mü?" sorusuna, "Plan, hazırlanma tarzı, içeriği ve önerdiği model yüzünden başarısız olmaya mahkumdur. Planla 242 ve 338 sayılı kararlarla Birleşmiş Milletler ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Kurulu tarafından kabul gören iki devletli çözüm ihtimali masadan kaldırılmak isteniyor." karşılığını verdi.
- "Tüm hedefleri zaman kazanmak ve işgal edilen alanları genişletmek"
"Planı hazırlayanlar da uygulanamayacağını gayet iyi biliyorlar. Zira plan uygulanabilirlik üzerine değil, Filistinliler ve Müslümanlar için 'kabul edilememezlik' üzerine kurulmuş." değerlendirmesinde bulunan Altun, şöyle devam etti:
"Baskıyla da olsa Filistinlilerin bu planı kabul etmeyeceği, planın hazırlayıcıları tarafından bilindiğinden dolayı Filistinli taraflar süreçten tamamen dışlandılar. Bunun İsrail açısından şöyle faydalı bir hesabın sonucu olduğu da ortada. İsrail 'planı (barışı) reddeden Filistinliler' söylemini işgalini daha da derinleştirmek, tek taraflı ilhaklarına uluslararası meşruiyet kazandırmak ve hatta ABD’nin doğrudan askeri yardımını (Gazze'ye karşı) celp etmek için kullanacaktır. Planın içeriğinden denklemin, Filistinlilerin kabul etmesi üzerine değil kabul etmemesi üzerine kurulduğu anlaşılmaktadır.
Tüm hedefleri, zaman kazanmak ve bu arada işgal edilen alanları genişletmektir. Bir kez daha altını çizerek söylüyorum; barış planı değil, savaş ilanıdır bu. Plan, İsrail devletinin güvenliğini önceleyen bir güvenlik mimarisi oluşturmayı hedeflemiş. Filistin devletinin ve halkının güvenliğini tamamıyla İsrail’in inisiyatifine ve insafına terk ediyor. Söz konusu güvenlik mimarisinin hayata geçmesi için topraksal sürekliliği olmayan bir Filistin devletine ihtiyaç duymuşlar. Buna göre İsrail, istediği zaman istediği gerekçeyle askeri, polisiye ve istihbari düzeyde müdahale hakkına kavuşabiliyor.
Öte yandan öngörülen güvenlik mimarisi bağlamında Filistinli her türlü oluşumu, organizasyonu ve siyasi partiyi de İsrail’e mutlak tehdit olarak tanımlıyorlar."
- "Mülteci sorunun çözülmesine dair bir çözüm önerisi yok"
Altun, "ABD bu planın uygulanması noktasında nasıl bir hak görüyor kendinde?" sorusuna, "Planda bu nokta da dikkatlice işlenmiş. İsrail'in güvenliği söz konusu olduğunda ABD'nin başka hiçbir devlete veya uluslararası kuruluşa başvurmadan İsrail'in güvenliğini sağlayacak bütün gereksinimleri yerine getirileceği ifade edilmiş. Böylece ABD herhangi bir durumda uluslararası hukuku askıya alacak şekilde İsrail lehine müdahalede bulunabileceğinin zeminini ortaya koyuyor. Bu, uzun zamandır Trump yönetiminin gündeminde tutulan ABD-İsrail savunma anlaşmasının hayata geçirilebileceği izlenimini güçlendirmektedir." cevabını verdi.
Filistinli mültecilerin geri dönüş meselesinin planda nasıl işlendiğine ilişkin soru üzerine Altun, İsrail'in kurulması ve daha sonraki işgaller sırasında evlerinden sürülen Filistinlilerin geri dönüş hakkının Filistinlilerin barış görüşmelerinin ön koşulu olarak uzun zamandır sahip oldukları bir hak olduğunu söyledi.
Yeni sunulan işgal planı ile mültecilerin geri dönüşünü mümkün kılacak bir düzenlemenin yapılmadığının anlaşıldığına dikkati çeken Altun, "Bu anlamda mülteci sorunun çözülmesine dair bir çözüm önerisi de yok. Büyük ölçüde bu yaklaşımın demografik dinamikler düşünülerek İsrail’e dezavantaj oluşturmaması için böyle ortaya konulmuş. Zira yaklaşık 6 milyona yakın yerinden edilmiş Filistinlinin geri dönmesi, İsrail devletinin nüfus derinliğini Araplar lehine kaybetmesine neden olacaktır. Plan Lübnan, Ürdün ve Mısır'da yaşayan Filistinlilerin bulundukları devletlerde vatandaşlık alabilecekleri ekonomik bir program öngörmekle birlikte Filistin'in topraksızlaştırılmasına ek olarak nüfussuzlaştırma hedefini de net bir şekilde ortaya koymaktadır. Dolayısıyla mültecilerin haklarından feragat etmek zorunda oldukları, hiçbirinin İsrail işgali altındaki evlerine dönmelerine müsaade edilmeyeceği ve Filistin’e dönmek isteyenlerin de İsrail’in onayına bağlı olacağı durumu ile karşı karşıyayız." değerlendirmesinde bulundu.
- "Cumhurbaşkanımız lider diplomasisi çerçevesinde tüm girişimleri yürütüyor"
Altun, Türkiye'nin bu konudaki tavrının ne olacağı ve uluslararası alanda nasıl girişimlerde bulunacağına ilişkin soru üzerine sözlerini şöyle sürdürdü:
"Cumhurbaşkanımız bu plan ortaya çıktıktan sonra değil, yıllardır Filistin meselesinde çok net bir duruş sergiliyor. Çünkü Filistin meselesine ilkesel yaklaşıyoruz ve bu planı da işgal edilen Filistin topraklarının ilhakı olarak görüyoruz. Cumhurbaşkanımız açıkça ifade etti. Görünürde iki devletli çözümü kabul eden ama esasta Filistin'i tümüyle yok eden ve Kudüs’ü tamamen gasp eden bu planı asla tanımıyor ve kabul etmiyoruz. Daha önce de birçok defa vurguladığımız üzere, Türkiye, Filistinliler tarafından kabul edilmeyecek hiçbir girişimi desteklemeyecektir. Planın açıklandığı ilk günden beri tüm bölgesel ve uluslararası girişimleri de destekleyen çalışmaların içerisindeyiz.
Cumhurbaşkanımız, lider diplomasisi çerçevesinde tüm girişimleri yürütüyor. Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ile bir görüşme gerçekleştirdi ve tüm çabalarına destek olacağını iletti kendisine. Planın dünya kamuoyuna doğru anlatılması ve esas niyetin ortaya çıkarılması konusunda girişimlerimiz olacak. Abbas’ın bu konudaki diplomatik ve hukuki tüm girişimlerinde birlikte hareket etme sözü de ayrıca verildi kendisine."
Bu kapsamda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Hamas Siyasi Büro Şefi İsmail Haniye ile de İstanbul’da bir araya geldiğini, ayrıca bu plan gündemli olarak Cidde’de yapılacak toplantıya Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun katıldığını anlatan Altun, "Cumhurbaşkanımız bu toplantıya katılımın yüksek olması için de çaba gösterdi. Umuyoruz ki bu işgal ve ilhak planı bazı Arap ülkelerinin artık gerçekleri görmelerine vesile olur." şeklinde konuştu.
- "Bu plan başarısız olmaya mahkumdur"
ABD'nin sözde barış planına ilişkin Türkiye'de alınan ortak tavır ve gösterilen tepkinin sorulması üzerine Altun, TBMM'nin konuya ilişkin ortak bir tepki metni yayımladığını anımsattı.
Tüm siyasi partilerin siyasi farklılıklarını bir kenara bırakarak çok net bir şekilde ortaya koydukları bu duruşun elbette diplomaside ellerini güçlendiren en kıymetli hususlardan biri olacağına dikkati çeken İletişim Başkanı Fahrettin Altun, "Bunun diğer ülkelere de örnek olacak şekilde yayılması da ayrıca değerlidir. Bu işgal planını, barış planı olarak sunma cüretinin İslam dünyasının bir arada durmamasından kaynaklandığını gerek yöneticilerimiz gerekse de milletimiz çok iyi bilmektedir. Bu planı bölgedeki tüm darbe ve işgal girişimlerinden bağımsız da düşünmüyoruz. 15 Temmuz darbe ve işgal girişiminde payı olanlar, Mısır'da başarsalar da Filistin'de başaramayacaklar. Bu plan başarısız olmaya mahkumdur. Çünkü iç siyasi hesaplarla alelacele, iyi düşünülmeden kotarılmak istenen bir çalışmadır." dedi.
(Bitti)
Kaynak:
Bu haber toplam 124 defa okunmuştur
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.