İletişim Başkanı Altun, medya temsilcileriyle bir araya geldi: (3)

İletişim Başkanı Altun, medya temsilcileriyle bir araya geldi: (3)

"Türkiye'nin mültecilere yer, yurt bulunmasıyla, terörün engellenmesiyle ilgili bu kadar yoğun mücadele ettiği ve yalnız bırakıldığı bir ortamda atabileceği tek bir adım kalmıştır. Mültecilerden gelen yoğun baskıyı engellemekle ilgili gösterdiği yoğun ira

ANKARA (AA) - İletişim Başkanı Fahrettin Altun, "Türkiye'nin mültecilere yer, yurt bulunmasıyla, terörün engellenmesiyle ilgili bu kadar yoğun mücadele ettiği ve yalnız bırakıldığı bir ortamda atabileceği tek bir adım kalmıştır. Mültecilerden gelen yoğun baskıyı engellemekle ilgili gösterdiği yoğun iradeyi gevşetmekten başka Türkiye'nin başka çaresi kalmamıştır." dedi.

Altun, İletişim Başkanlığında İdlib konusuyla ilgili basın kuruluşlarının Ankara temsilcileriyle bir araya geldi.

Dünden itibaren gerek ulusal gerek uluslararası medyadaki en önemli tartışmalardan birinin de mültecilerin konumu, Batı ülkelerine geçişle ilgili süreçleri olduğunu anımsatan Altun, bu konuda Türkiye'nin pozisyonunun son derece net olduğunu söyledi.

Türkiye'nin ülkelerindeki savaştan kaçan 4 milyon Suriyeliyi ağırladığını ve en fazla mülteciye ev sahipliği yapan ülke konumunda olduğunu dile getiren Altun, pek çok ülkenin vekalet savaşlarını farklı gruplar üzerinden sürdürdüğünü ve pek çok ülkenin çıkar ve güç mücadelesine sahne olan Suriye'nin neredeyse tüm insani yükünün Türkiye'nin üzerine bırakıldığını belirtti.

AB başta olmak üzere Türkiye ile müttefiklik ilişkisi bulunan ülkelerin Suriyeli sığınmacılar konusunda hem siyasi hem insani sorumluluklarını yerine getirmediğine dikkati çeken Altun, Türkiye'nin mevcut 4 milyon Suriyeli sığınmacının yanı sıra yeni insani dramların ve göç dalgalarının oluşmasını engellemeye yönelik çabalarına gerekli desteği alamadığını ifade etti.

Altun, 4 milyon civarındaki sivilin yaşadığı İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi'nin, Türkiye'nin mimarı olduğu barış projesi olduğunu dile getirerek, Türkiye'nin bu süreçte kendi çıkarlarının da ötesinde İdlib'de yaşanacak insani krizi engellemeyi, yeni bir sığınmacı yığılmasının önüne geçmeyi amaçladığını ve çok ciddi anlamda yapıcı tutum ortaya koyduğunu söyledi.

- "Bu yük herkesin paylaşması gereken bir yüktür"

Türkiye'nin İdlib'deki insani ve vicdani politikasında yeterli desteği alamadığını ve bu anlamda yeni sığınmacı akınlarını daha fazla kaldıramayacağını açık ve net şekide ifade ettiğini hatırlatan Altun, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu yük herkesin paylaşması gereken bir yüktür ve bu yük paylaşılamazsa bu durumda kapıları açabileceğini Sayın Cumhurbaşkanımız açık ve net bir şekilde defaatle ifade etmiştir. Türkiye, uzun zamandır Avrupalı devletleri ve ABD'yi Suriye sınırında güvenli bölge oluşturmak için iş birliğine davet etmektedir. Bu amaçla gerçekleştirilen Barış Pınarı Harekatı'nın bir amacı da Türkiye'nin Suriye sınırında 30 kilometrelik bir hat kurarak sığınmacıların barınabileceği şehirler inşa etmektir. Maalesef bu projeye destek alınamadığı gibi Türkiye'nin Barış Pınarı Harekatı, ismiyle müsemma bu terörle mücadele operasyonu ne yazık ki mahkum edilmeye çalışılmış ve bu noktada Türkiye yalnız bırakılmıştır.

Hem terörle mücadelemiz hem de sığınmacılara, mültecilere yurt oluşturma projemiz inkıtaya uğratılmak istenmiştir. Bu durumda ve tek başına Türkiye'nin mücadele ettiği, mültecilerin akınının engellenmesiyle ilgili, mültecilere yer, yurt bulunmasıyla, terörün engellenmesiyle ilgili bu kadar yoğun mücadele ettiği ve yalnız bırakıldığı bir ortamda atabileceği tek bir adım kalmıştır. Mültecilerden gelen yoğun baskıyı engellemekle ilgili gösterdiği yoğun iradeyi gevşetmekten başka Türkiye'nin başka çaresi kalmamıştır."

- "Dünya, bu meselelerde üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmelidir"

Türkiye'nin ev sahipliği yaptığı mülteci sayısının pek çok Avrupa ülkesinin toplam nüfusundan fazla olduğuna işaret eden Altun, "4 milyonu aşkın sığınmacı sayısına yeni bir 4 milyon sığınmacının daha eklenme ihtimali sadece Türkiye için değil, dünyadaki tüm ülkeler için kaldırılamaz bir yüktür." dedi.

Türkiye'nin hiçbir zaman mültecileri bir silah olarak kullanmadığını belirten Altun, Suriye iç savaşının başladığı 2011 yılından bu yana sığınmacılara her türlü imkanı sağlayan, tüm yükü omuzlayan, buna rağmen kendisine verilen sözlerin tutulmadığı ülkenin Türkiye olduğunu söyledi.

Altun, "Suriyeli sığınmacılar meselesinin artık sadece Türkiye'nin değil, başta bölge ülkeleri ve Avrupa olmak üzere tüm dünyanın meselesi olduğu bilinmelidir. Dünya, bu meselelerde üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmelidir. Terörle mücadele ve Suriyeli mültecilerin karşı karşıya kaldığı bu ağır trajedinin, bu ağır yükün sırtlanılması, üstlenilmesi noktasında hemen her aktörün üzerine düşeni yerine getirmesi gerekir. Türkiye hem mevcut sığınmacılara ev sahipliği konusunda hem de sığınmacı akınlarına sebep olan savaş ve çatışmaların ortadan kaldırılmasında elbette her türlü iş birliğine sonuna kadar açıktır." değerlendirmesinde bulundu.

Fahrettin Altun, Türkiye'nin bu çağrıyı Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın şahsında defaatle ifade ettiğini hatırlattı.

- "Gazi Meclis'in iradesini yok saymak anlamına gelir"

Türk Silahlı Kuvvetlerinin Suriye'de icra ettiği tüm faaliyetlerin, TBMM'nin verdiği yetki temelinde ve kapsamında gerçekleştirildiğinin altını çizen Altun, "Suriye'de atılan adımların yönetilmesi noktasında Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliği elbette son derece kritik unsurdur fakat Suriye'de ordumuzun gerçekleştirdiği faaliyetleri sadece Sayın Cumhurbaşkanımızın şahsi tasarrufu olarak tanımlamak, Cumhuriyetimizin kurucu unsuru olan Gazi Meclis'in iradesini yok saymak anlamına gelir." ifadelerini kullandı.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin salı günü toplanacağını belirten Altun, "Kapalı oturum yapılacak. O oturumda Sayın Cumhurbaşkanımız, Milli Savunma Bakanımızı Millet Meclisimizi bilgilendirmek için görevlendirdi." dedi.

Altun, bu anlamda Türkiye Cumhuriyeti'nin ulusal çıkarları temelinde ve hızla değişen küresel siyasal koşullar doğrultusunda tam bağımsız dış politika izlediğinin de açık ve net şekilde ifade edilmesi gerektiğini dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Şu an itibarıyla Batı medyasında yer yer Türkiye'nin Rusya ile 'yakınlaşması' ele alınmakta ve bu yakınlaşma üzerinden adeta Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı bu muameleyi hak ettiği yönünde bir itham gündeme getirilmektedir. Oysa şunu çok açık şekilde ifade etmemiz gerekir, bizim için esas olan devletimizin, ülkemizin, milletimizin çıkarlarıdır ve bu noktada Türkiye, bağımsız bir dış politika izlemektedir. Uluslararası alandaki bütün aktörlerle eşit mesafede, göz hizasında ve kendi çıkarları temelinde ilişki kurmuştur ve kurmaya da devam etmektedir.

Müttefikleriyle, ortaklarıyla bu anlamda ilişki kurmaktadır. Bunun yanında elbette ülkemiz NATO ittifakının en büyük ikinci ortağıdır, Avrupa Birliği'ne tam üyeliği stratejik hedef olarak görmeye devam etmektedir. Bununla birlikte bu aktörlerden de Türkiye'nin meşru beklentileri vardır."

- Erdoğan'ın bir dizi uluslararası teması daha olacak

Türkiye'nin bölgenin barış ve istikrarı için çözüme katkı sunabilecek her türlü girişimin parçası ve destekçisi olduğunu kaydeden Altun, bu noktada ideolojik yaklaşmadığını ve yaklaşmayacağını, sahip olduğu yapıcı tutumu sürdüreceğini söyledi.

Mültecilerle alakalı olarak burada ortaya konulan çerçevenin herhangi bir şekilde Türkiye'nin Batı dünyasıyla ilişkilerine etki etmeyeceğini düşündüklerini ifade eden Altun, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Çünkü Türkiye'nin, Avrupa'ya gitmek isteyen sığınmacıları engellemeyi durdurması yalnızca İdlib'deki gelişmeler ışığında yeni bir düzensiz göç dalgasına hazırlık anlamı taşımaktadır. Avrupa'ya yönelik yeni bir göç dalgasının, Avrupa demokrasisine oluşturduğu tehdit endişe vericidir. Öte yandan, Türkiye'nin kısıtlı imkanlarının Suriye rejiminden kaçan mültecilerin korunması için kullanılması elzemdir. İdlib'de yaşanan gelişmeler, Türkiye-AB mülteci anlaşmasının uygulanmasını ne yazık ki imkansız hale getirmiştir. Avrupalı dostlarımızın bunu görmesi gerekir ve bölgede yaşanan krizin Türkiye-AB iş birliğinin bölgesel barış ve istikrar için ne kadar önemli olduğunu yeniden teyit etmiştir."

Erdoğan'ın bugün yine bir dizi uluslararası temasının daha olacağını belirten Altun, "Bugün itibarıyla Fransa Cumhurbaşkanı Sayın Emmanuel Macron, Almanya Başbakanı Sayın Angela Merkel, AB Komisyonu Başkanı Sayın Ursula Von Der Leyen, AB Konseyi Başkanı Sayın Charles Michel, Bulgaristan Başbakanı Sayın Boyko Borisov ve ABD Başkanı Sayın Donald Trump ile görüşmeleri olacak. Bu görüşmelerde de ülkemizin pozisyonunu, verdiği haklı mücadeleyi kararlılığımızı açık ve net şekilde ifade edecek." diye konuştu.

- "Çerçevemiz oldukça net"

Ateşkes ilanına ilişkin soru üzerine Altun, "Tabii ki başından itibaren bu ateşin durması için gayret sarf ediyoruz fakat burada bizim sonuç itibarıyla çerçevemiz oldukça net. Yaptığımız mutabakatlar var ve bunlara geçici mutabakat muamelesi yapılamaz. Dolayısıyla biz bu mutabakatlara bağlılığımızı açıkça ortaya koyuyoruz ve terörizmle mücadele adı altında bölgenin insansızlaştırılmasına karşı çıkıyoruz." dedi.

"Terörizmle mücadele kılıfı adı altında" ifadesini kullandığını belirten Altun, "Bölgede birtakım terörist unsurlar olduğundan bahsediliyor. Elbette baktığınızda bölgede ne yazık ki olumsuz şekilde hareket eden unsurlar olmakla birlikte her şeyden önce Türkiye, o aktörlerle mücadele noktasında net bir tavır ortaya koyan devlet konumunda. Ama bölgenin sivil halkını terörist gibi göstererek burada gayrimeşru bir saldırı furyasının hayata geçirilmesini kesinlikle kabul edemeyiz." şeklinde konuştu.

Rusya'nın sorumluluğunun açık ve net olduğunu, rejimin taşkınlık yapmasını, sivillere yönelik eylemlerde, saldırılarda bulunmasını engellemenin garantör ülke Rusya'nın sorumluluğu olduğunun altını çizen Altun, bu sorumluluğu hatırlatmaya devam ettiklerini söyledi.

- "Yeni bir tezkereye ihtiyaç yok"

Altun, bir başka soru üzerine Suriye'de askeri harekat için yeni bir tezkereye ihtiyaç olmadığı kanaatini taşıdıklarını söyledi.

Fahrettin Altun, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, ABD Başkanı Trump ile son görüşmesinde, Suriye'nin toprak bütünlüğü, krizin siyasi çözümü için ortak hareket edilmesi gerektiği, diğer taraftan da İdlib'deki insani krizin ortadan kaldırılmasıyla ilgili somut adımlar atılması, sözlü ve söylemsel olarak destek verilmesi değil, fiilen destek verilmesiyle ilgili beklentiyi açıkça ifade ettiğini belirtti.

Altun, "Türkiye, NATO'nun en büyük ikinci gücüdür ve bu yönüyle de NATO'nun ilgili metinlerinin ilgili maddeleri şu an itibarıyla Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı saldırı dolayısıyla Türkiye'nin desteklenmesini icbar etmektedir. Bu noktada Dışişleri Bakanlığımızın bu yönde ciddi girişimleri söz konusudur ve bu girişimler devam etmektedir. Bu noktada da Sayın Trump'a elbette Sayın Cumhurbaşkanımız bu hususları ifade edecektir." dedi.

Elbette bir dizi görüşme yapıldığını, bunların hangi formatta olacağına liderlerin karar vereceğini dile getiren Altun, şunları kaydetti:

"Somut olarak öngörülen yeni bir zirve formatı söz konusu değil. Türkiye, bu anlamda gerçekten çözüme katkı sunmak isteyen bütün aktörlerle net bir şekilde ilişki ve iş birliğine açık hareket etmiştir. Suriye'deki Esed rejimi bu anlamda gayrimeşru bir tavır ve tutum içinde olduğu için bu sürecin içinde yer almamıştır ve bu rejimin ne denli kanlı rejim olduğu da bütün açıklığıyla bugün itibarıyla karşımızdadır. Bu nedenle rejim hedefleri de bizim için hedef konumundadır."

(Bitti)

Kaynak:Haber Kaynağı

Bu haber toplam 199 defa okunmuştur

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler