Çatışmalarda çevre istismarının son örneği Gazze'de yaşanıyor
Newcastle Üniversitesi ve Filistin Çevresel STK'lar Ağı tarafından yayınlanan rapora göre, sebze çiftlikleri ve seralardaki sulama kuyularından alınan örnekler, yer altı suyu tuzluluk oranının savaşın ilk 5 ayında litre başına 1300 miligramdan 2200 miligrama yükseldiğini gösterdi- Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Doktor Öğretim Üyesi Seyfi Kılıç:- "Hem silahlardan hem de çöken binaların molozlarından kaynaklı bir çevresel kirlilik söz konusu. Herhangi bir tarım
YEŞİM YÜKSEL - Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Doktor Öğretim Üyesi Seyfi Kılıç, yer altı suyu tuzluluk oranının artması ve saldırıların yol açtığı çevre kirliliği nedeniyle Gazze'de uzun yıllar tarım yapılamayacağı değerlendirmesinde bulundu.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, doğanın, savaş kurbanları arasında yer aldığına ve doğal kaynakların yok edilmesi halinde kalıcı bir barış ortamının mümkün olmayacağına dikkati çekmek için 5 Kasım 2001'de aldığı kararla 6 Kasım'ı "Savaş ve Silahlı Çatışmalarda Çevrenin İstismarının Önlenmesi Günü" kabul etti.
İsrail'in 7 Ekim 2023'te Gazze'ye başlattığı saldırılar nedeniyle barınma, temiz su, gıda ve sağlık hizmetleri gibi temel ihtiyaçlardan tamamen yoksun bırakılan Gazzeliler, bombardımanların gölgesinde sığındıkları çadırlarda hayatta kalma mücadelesi veriyor. Binlerce kişinin hayatını kaybetmesine yol açan İsrail saldırıları bölgede ekolojik bir yıkımı da beraberinde getirerek Gazzelilerin yaşam koşullarını daha fazla zorlaştırıyor.
İsrail'in kritik altyapı tesislerini hedef alması sonucu elektrik ve su hatlarının zarar görmesi su krizini derinleştirirken, çöp toplama araçlarının saldırılarda kullanılamaz hale gelmesi ve İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF) tarafından çöp toplama alanlarına erişimin engellenmesi de sokaklarda ve tarlalarda yüz binlerce ton katı atık birikmesiyle sonuçlandı.
Newcastle Üniversitesi ve Filistin Çevre Örgütleri Ağı tarafından 10 Ekim'de yayımlanan "Gazze'de ekokırım: İsrail'in Gazze'deki savaşının çevresel etkisi" başlıklı çalışmaya göre, Han Yunus, El Mevasi ve El Karara'da yer altı suyu tuzluluk oranında artış tespit edildi. El Mevasi'de iç göç nedeniyle daha fazla su sağlamak için yer altı suyunun aşırı pompalanması kuyulardaki tuzluluk oranının litre başına 4000 miligrama kadar yükselmesine yol açarken bu artış, normal koşullarda litre başına 1800 miligram tuzluluk oranına sahip kuyulardan alınan suların kullanıldığı zeytin ağaçlarında zarara neden oldu ve yeni dikilen çok sayıda zeytin ağacı yok oldu. Sebze çiftlikleri ve seralardaki sulama kuyularından alınan örnekler ise yer altı suyu tuzluluk oranının savaşın ilk 5 ayında litre başına 1300 miligramdan 2200 miligrama yükseldiğini gösterdi.
- Kontrolsüz büyüyen çöp sahaları ve atık sorunu
Çalışmada yer alan saha ekibi, Gazze Şeridi'nde 1,2 milyon ton katı atık bulunan 63'ten fazla kontrolsüz çöp sahasını inceledi ve bu sahaların en çok çadırlarda yaşayan kişilerin yakınlarında bulunduğunu tespit etti. Çöp sahalarının temel oluşum nedeni olarak İsrail ordusunun resmi çöp sahalarına erişimi engellemesi gösterilirken saldırılarda çöp kamyonlarının hedef alınmasının da katı atık toplama ve işleme süreçlerinin tamamen durmasına neden olduğu vurgulandı.
Yaklaşık yarım milyon metreküp arıtılmamış atık su ihtiva eden 72 atık su göleti tespit eden saha ekibi, bu göletlerin oluşum nedenlerini İsrail ordusunun kanalizasyon noktalarını hedef alması ve Gazze'de yaşanan elektrik kesintileri ile yakıt sıkıntısı olarak sıraladı. Gazze'deki atık su arıtma tesislerinin tamamının İsrail ordusu tarafından doğrudan hedef alınması sonucu kısmen veya tamamen yıkılması nedeniyle çalışmadığı, bu durumun da Doğu Gazze'deki birincil 3 arıtma tesisindeki atık suyun taşmasına ve Gazze Şehri'ndeki Şeyh Rıdvan Göleti gibi yağmur suyunun toplanması ve filtrelenmesi için ayrılmış alanlarda ve göletlerde atık suyun birikmesine sebep olduğu anlatıldı. Ayrıca arıtılmamış suların bir kısmının 9 deşarj noktasındaki doğal yamaçlardaki acil durum hatları aracılığıyla denize deşarj edildiği öğrenildi.
- Su kaynaklarındaki kirlilik ve salgın hastalıklar
Gazze Şeridi'nin güneyindeki güvenlik bölgesinde yer altı suyuna sızan lağım miktarının günlük 10 bin 200 metreküp olduğu tahmin edilirken bu ve benzeri çevresel riskler nedeniyle hepatit, sarı humma, sıtma ve kolera gibi su kaynaklı hastalıklarda artış görüldü. Filistin Sağlık Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, çocukların yüzde 50'sinden fazlasında Hepatit A virüsüne rastlandığı ve kanalizasyon suyundan alınan örneklerde de çocuk felci virüsü tespit edildiği aktarıldı.
Gazze Şeridi'ndeki mevcut en önemli içme suyu kaynakları, deniz suyunun arıtıldığı tesisler ve İsrail'in ulusal su şirketi Mekorot olarak biliniyor. Ancak çalışmaya göre, yerinden edilmiş kişilere günde en fazla 3 litre içme suyu verilirken diğer ihtiyaçlar için kullanılabilir su miktarı 80 litreden 20 litrenin altına düştü. Saha ekibi tarafından merkez valilikler ve Han Yunus'taki katı atık depolama alanlarının yakınından alınan su örneklerinde yapılan biyolojik incelemelerde fekal koliform bakterilerle ciddi bir kontaminasyon olduğu ortaya çıktı. Bu sonuç, arıtılmamış kanalizasyon suyunun ve katı atık kaynaklı zehirli sızıntının yer altı suyu rezervuarına ve tehlikeli kirleticilerin doğrudan insanlara ulaştığını doğruluyor.
- "Sadece yer altı sularıyla su ihtiyacını karşılayabilen bir bölge"
İsrail saldırılarının Gazze'de yol açtığı çevre krizine ilişkin AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Kılıç, İsrail'in bir yıldır sürdürdüğü sistematik saldırılar öncesinde de Gazze'de su sıkıntısı yaşandığını söyledi.
Gazze'nin uzun yıllar sadece yer altı sularıyla su ihtiyacını karşılayabilen bir bölge olduğunu belirten Kılıç, "Son sayıma göre Gazze'nin nüfusu 2,5 milyona kadar çıkmıştı. Bu kadar yoğun nüfuslu bir bölgeye zaten su temini oldukça zor. Bunu aşmak için 2010'lu yıllarda deniz suyunu arıtma tesisleri kurulmuştu ama onlar da çok yoğun enerjiye ihtiyaç duyulan tesisler. Bir de Mekorot şirketi aracılığıyla Gazze Şeridi'ne çok sınırlı miktarda verilen bir su söz konusuydu. Gazze Şeridi'nde 1990'lı yıllardan itibaren yer altı sularında aşırı su çekiminden dolayı tuzlanma zaten görülmekteydi. Gazze Şeridi, evsel kullanım, içme suyu ve tarımsal sulama için aynı kaynaktan besleniyordu ve bu nedenle Akdeniz'in tuzlu suları zaten yer altı sularına karışmıştı." dedi.
İsrail'in, Gazze'ye sık sık mal ticareti girişini engellediğini, deniz suyu arıtma tesislerinde yakıt başta olmak üzere ihtiyaç duyulan diğer malzemelere ulaşımın kısıtlandığını hatırlatan Kılıç, dolayısıyla bu tesislerin hiçbir zaman tam kapasite çalışamadığını kaydetti.
- "Herhangi bir sabit su kaynağından söz etmemiz mümkün değil"
Gazze Şeridi'nin dünyada kişi başına su tüketiminin en az olduğu bir bölgeyken, 7 Ekim'de başlayan saldırılarla daha kötü bir hale sürüklendiğini dile getiren Kılıç, şöyle devam etti:
"Herhangi bir sabit su kaynağından söz etmemiz şu an mümkün değil. Sadece eskiden beri kullanılan yer altı sularından içme suyu temini sağlanmaya çalışılıyor. Fakat bunun da zaten hem atık suyun bertarafı meselesinin çökmesi hem de deniz suyunun karışması dolayısıyla çok da kullanılabilir bir su olmadığını bütün dünya biliyor. Su insan ihtiyaçlarının en başında geliyor. Gazze'de insanların oradan oraya sürüldüğünü, su arıtma tesislerinin, atık su tesislerinin, pompa istasyonlarının bilinçli ve kasıtlı olarak vurulduğunu biliyoruz. Zaten bu, İsrail'in soykırımla suçlanmasının bir veçhesini oluşturuyor. Çünkü soykırım sözleşmesinde de zaten 'bir toplumu yaşayamayacak konuma getirmekten' bahsedilir. Bu akut kriz dönemini son bir yıldır yaşanan bir meseleymiş gibi algılamak yanlış olur. Bu, İsrail'in yıllardır hem Gazze Şeridi'nde hem de Batı Şeria'da uzun yıllardır uyguladığı ve buraları Filistinlilerden 'temizleme' amacına hizmet eden bir politikasıdır."
Kış mevsiminde yağışların başlamasıyla yağmur sularının sokaklarda biriken atıklardan süzülerek yer altı sularını kullanılamaz hale getirebileceği uyarısında bulunan Kılıç, bu durumun salgın hastalıklara ve kitlesel ölümlere yol açabileceğinin altını çizdi.
Gazze'de sağlık hizmetlerinin çökmesi nedeniyle sadece saldırılarda yaralananların tedavi edilmeye çalışıldığına dikkati çeken Kılıç, sözlerini "Geniş kapsamlı bir halk sağlığı politikasının uygulanması şu an için mümkün değil. Çünkü İsrail, BM çalışanlarını da doğrudan hedef alıyor. Gazze Şeridi çok yüksek miktarda patlayıcılarla bombalanıyor. Hem silahlardan hem de çöken binaların molozlarından kaynaklı bir çevresel kirlilik söz konusu. Herhangi bir tarımsal faaliyetin bu saatten sonra Gazze'de yapılabilmesi gerçekten çok uzun yıllar alacaktır." diyerek tamamladı.
Kaynak:
Bu haber toplam 33 defa okunmuştur
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.