TRT'nin "Kutsal İşgal" belgesel galasında Gazze'de barış ve ateşkesin önündeki engeller tartışıldı
Filistinli düşünür Prof. Dr. Sami al-Arian: - "Filistinliler için hayatı yaşanmaz hale getirmeye çalışıyorlar"- Yahudi kökenli İngiliz tarihçi Prof. Ilan Pappe: - "Dil değişiyor. Daha fazla insan İsrail'in politikalarını olduğu gibi, apartheid, etnik temizlik ve soykırım şeklinde adlandırıyor. Bu küresel söylemde önemli bir değişimdir"
Çekimleri TRT World ekipleri tarafından işgal altındaki Filistin topraklarında gerçekleştirilen, Yahudi yerleşimcilerin Batı Şeria'da Filistinlilere karşı vahşetini anlatan "Kutsal İşgal" (Holy Redemption) belgeselinin gösterimi öncesi düzenlenen panelde Gazze'de barış ve ateşkesin önündeki engeller ele alındı.
Atlas Sineması'nda gerçekleştirilen "İsrail'in işgali, dünya çapında bir ahlak krizini nasıl tetikledi? Barış ve ateşkesin önündeki engeller" başlıklı ilk panelde Filistinli aktivist Issa Amro, Avustralyalı aktivist ve tarihçi Robert Martin, Filistinli düşünür Prof. Dr. Sami al-Arian ile panele çevrim içi olarak katılan Yahudi kökenli İngiliz tarihçi Prof. Ilan Pappe konuşmacı olarak yer aldı.
Arian, İsrail'in iki devletli çözüme yanaşmamasının uzun süredir devam eden bir sorun olduğunu belirterek, "30 yılı aşkın sürede iki devletli çözüm için potansiyel bir fırsat vardı. Ancak, yerleşimci nüfusunun 115 binden 800 bine çıkmasıyla birlikte İsrail hükümeti toprak bırakmaya hiç niyetli olmadığını gösterdi." dedi.
"Filistinliler için hayatı yaşanmaz hale getirmeye çalışıyorlar." diyen Arian, İsrail'in stratejisinin bir parçası olarak devam eden şiddete ve yerinden edilmeye dikkati çekti.
Arian, İsrail'in eylemlerinin sadece işgali sürdürmekle ilgili olmadığını, ne pahasına olursa olsun Yahudi çoğunluğu korumak için Filistinlileri etnik olarak temizlemek amacı taşıdığını belirterek, "Dünya siyonizmin gerçek yüzüne tanıklık ediyor; adalete yer vermeyen, yalnızca tahakküm ve yerinden etmeye dayalı bir proje." dedi.
Amro da İsrail'in kendisini Orta Doğu'da "Batılılaşmış" ya da "demokratik" olarak pazarlamaya çalıştığını belirterek, Batı Şeria'da Filistinlilere uygulanan sistematik baskı ve şiddeti kınadı.
İsrail'e savaşı sona erdirmesi için birçok ülkeden ciddi bir baskı olmadığını vurgulayan Amro, konuşulması gerekenin "İsrail'in dokunulmazlığı" olduğunu kaydetti.
Amro, "İsrail'in bahsettiği ateşkes, zaman kazanmak için kullanılan bir taktik. Barış istemiyorlar; sessizliğimizi istiyorlar." dedi.
Filistinlilerin su gibi kaynaklardan kasten yoksun bırakıldığı ve çoğu zaman İsrailli yetkililerin suç ortaklığıyla yerleşimciler tarafından taciz ve şiddete maruz bırakıldığı Batı Şeria'daki korkunç yaşam koşullarını anlatan Amro, "Her gün Batı Şeria'da ilan edilmemiş bir savaşa direniyoruz. Mesele bombalar ve tanklar değil; mesele evlerimizi isteyerek terk etmemiz için hayatlarımızı yaşanmaz hale getirmek." ifadelerine yer verdi.
Amro, "Bizim için var olmak direnmektir. Topraklarımızda kalmak, kimliğimizi canlı tutmak, bizim mücadelemiz bu." ifadelerini kullandı.
- "İşgal cezasızlıkla sürdürülüyor"
Martin ise işgalin acımasızlığına ilk elden tanık olduğu El Halil'de yaşadıklarını anlattı.
Martin, Filistinli bir çocuğun bir yerleşimci tarafından kasıtlı olarak ezildiği ve suçun ağırlığına rağmen yerleşimcinin hiçbir sonuçla karşılaşmadığı üzücü bir olayı da paylaştı.
"İşgal, cezasızlıkla sürdürülüyor." diyen Martin, Batı medyasının İsrail'in eylemlerine ilişkin tasvirini kınadı.
Martin, "Filistin'e bir şüpheci olarak gittim ama oradan bir tanık olarak ayrıldım. Gördüğüm şey, İsrail'in dünyaya sattığı sterilize edilmiş anlatıya meydan okuyan bir gerçeklikti." ifadelerini kullandı.
Gazzelilerin direncini vurgulayan Martin, "Dünya Filistinlilerin direnmek için her türlü hakka sahip olduğunu anlamalıdır." dedi.
- "Küresel söylemde önemli bir dil değişimi var"
Pappe de daha geniş bir perspektif sunarak, Filistin ile mevcut küresel dayanışma hareketinin önceki yıllara kıyasla daha kapsayıcı olduğunu vurguladı.
Pappe, "Dil değişiyor. Daha fazla insan İsrail'in politikalarını olduğu gibi, apartheid, etnik temizlik ve soykırım şeklinde adlandırıyor. Bu küresel söylemde önemli bir değişimdir." ifadelerine yer verdi.
Bu hareketin azınlık ve savunucu gruplardan farklı nesillere ve siyasi görüşlere kadar toplumun çeşitli kesimlerini içerdiğini kaydeden Pappe, ayrıca Uluslararası Adalet Divanı (UAD) ve Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) tarafından alınan son kararların önemli olduğunu hatırlattı.
Pappe, bununla birlikte söz konusu alınan kararların sahadaki durumu etkilemek için genellikle yetersiz olduğunu dile getirdi.
Değişimin olduğunu ancak yavaş ilerlediğini kaydeden Pappe, "Asıl zorluk, kamuoyunda artan farkındalık ile sahadaki korkunç gerçeklik arasındaki boşluğu doldurmaktır." dedi.
Kaynak:
Bu haber toplam 72 defa okunmuştur
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.