Müslüman akademisyenler, Avrupa merkezci yaklaşımın terk edilmesi çağrısı yaptı
İstanbul’da düzenlenen Müslüman Dünyada Çağdaş Düşünce Konferansı’nda konuşan Müslüman araştırmacı ve akademisyenler, Avrupa merkezci yaklaşımın değişmesi gerektiğini belirtti. Necmettin Kızılkaya'nın moderatörlüğünde düzenlenen...
İstanbul’da düzenlenen Müslüman Dünyada Çağdaş Düşünce Konferansı’nda konuşan Müslüman araştırmacı ve akademisyenler, Avrupa merkezci yaklaşımın değişmesi gerektiğini belirtti.
Necmettin Kızılkaya'nın moderatörlüğünde düzenlenen "İslam: Dünya Çapında Bir Olgu" başlıklı panelde İbn Haldun Üniversitesinden Dr. Heba Raof Ezzat, Harvard Üniversitesinden Ousman Oumar Kane ve Singapur Ulusal Üniversitesinden Syed Farid Alatas konuştu.
Singapur Ulusal Üniversitesinden Alatas, Avrupa merkezci yaklaşımın Müslümanlara dayatıldığını ve bunun 3 ilke üzerine kurulu olduğunu anlattı.
"Avrupa merkezciliğin ilk ilkesi evrenselciliktir." diyen Alatas, Avrupa’nın Amerika’yı keşfetmesi deneyiminin tüm dünyaya teşmil edildiğini hatırlattı. Alatas, "Avrupalıların seyahatleri onlar tarafından çok büyük bir keşif gibi resmedildi. Onlar için büyük bir başarı olabilir ama diğerleri için değildi. Bu Avrupa'nın deneyimi. Dünyanın diğer tarafının deneyimi değil." dedi.
Avrupa merkezciliğin ikinci ilkesinin gerçekliğin tahrif edilmesi ve üçüncü ilkesinin de sessizleştirmek olduğunu söyleyen Alatas, "Sessizleştirmek, Avrupalı olmayanların sesini kısmaktır. Sosyal bilimlerde başka dünyayı sessizleştirme yolunu seçip, Batı fikirleri yansıtılmalıydı. Batılı olmayanlar, Avrupalıların fikrine katkı sağlasa dahi..." diye konuştu.
- İsrail sorununda Avrupa merkezci yaklaşım uygulanıyor
Avrupa merkezci yaklaşımın İsrail sorununda da görüldüğünü dile getiren Alatas, İsrail’in kuruluşunun normal bir devlet kuruluşuymuş gibi resmedilerek bilginin tahrif edildiğini belirtti.
Alatas, "Filistin'in yurdu olmadığı için kültür, sanat, politikası da yoktu gibi bir yalan uyduruyorlar. Bu hikaye hala İsrail'de ve Batılı okullarda öğretiliyor. Kendi okulumda da Batı ile hemen hemen aynı süreç var. Filistinlilerin Siyonistler tarafından sesleri bastırılmış durumda. İsrail yerleşimci bir sömürge devletidir. Sömürgeciliğin temeli biri kaynakları çalmak, diğeri ise yerleşimcilik üzerine kuruludur. Yerleşimciler buraya yerleşip yeni bir hayat kurarlar. İsrail tam olarak böyle bir yer." ifadelerini kullandı.
- "Batı akademisine duyduğumuz hayranlığı aşmamız gerekiyor"
İbn Haldun Üniversitesinden Dr. Ezzat, sömürgeciliğin başlangıcından bu yana eğitimin ve zihinlerin sekülerleştirildiğine dikkati çekerek, "Gerçek anlamda Batı akademisine duyduğumuz hayranlığı aşmamız gerekiyor. Batı değerleriyle dejenere olduğumuz konusunda çok az şey yazıldı ama burayı vurgulamalıyız, sosyal bilimler bu anlamda çok fazla şey yapmadı." şeklinde konuştu.
Müslümanlara kendi tarihleriyle ilgili çok az şey öğretildiğini dile getiren Ezzat, "Mesela ben mezun olduğumda hiçbir zaman bana bir şey öğretilmemişti çünkü barış süreci sonrasına denk gelmişti ve gündemde olmamasına karar vermişlerdi. Aynı şekilde Kerbela ile ilgili süreç farklı bir açıdan bize öğretilmişti. Dolayısıyla sosyal bilimler modern zamanlarda ulus devlete hizmet için tasarlandı." dedi.
Mısır’da yaşanan darbe sürecine odaklanan Dr. Ezzar, "Siyasi anlamda Mısır'da yaşanan gösteriler Tahrir'de yaşanıyordu çünkü orası Mısır ulus devleti için siyasi bir mücadele alanıydı. Aynı şekilde sosyal bilimler de bir mücadele alanı. Bizim ihmalimiz nedeniyle sadece topraklarımız değil zihinlerimiz de işgal altında. Bu nedenle sosyal bilimler alanındaki çalışmalara önem vermeliyiz. İsimlendirmeye ve tanımlamaya odaklanmalıyız ve böylece doğru tanımlamalar yapmalıyız." ifadelerini kullandı.
- Afrika'da İslam üzerine akademik çalışmalar artıyor
Harvard Üniversitesinden Prof. Dr. Ousman Oumar Kane de Afrika'da İslam ve Müslümanlar üzerine akademik çalışmaların her geçen gün arttığına dikkati çekti.
Kane, "Afrika'da İslam üzerine çalışmalarla ilgili 2006'da sadece Avrupa dillerinde 4 bin akademik makale listesi yayınlandı ve bu sayı gittikçe artıyor. Aynı şekilde Arapça yazılmış binlerce yayın söz konusu. Afrika dillerinde de birçok yayın yapılmış ancak bunların bir derlemesi maalesef yok." şeklinde konuştu.
Afrika'da İslam çalışmalarının değişen politikacılar ve yaşanan önemli gelişmelerle yön bulduğunu anlatan Kane, bu alandaki çalışmaların özellikle sömürgecilerle başladığını ve sömürgecilerin, sömürmek ve kendilerine karşı mücadeleyi engellemek için gerekli bilgileri toplamayı amaçladığını dile getirdi.
Kane, sömürgecilik sonrası süreçte Afrika'da İslam ve Müslümanlar üzerine çalışmaların Sufi düşünce ve Vahhabilik gibi akımlar üzerine yoğunlaştığını aktararak, "Afrika'da radikalleşme ve etnik ayrım süreçleri de Müslümanlar üzerine yapılan araştırmaları etkilemiştir. Özellikle Boko Haram üzerine yapılan çalışmaları örnek gösterebiliriz." ifadelerini kullandı.
Afrika'da İslam'ın araştırılmasının özellikle Müslüman ülkelerden Batılı ülkelere gelen göç ile küresel bağlamda ele alınmaya başladığını söyleyen Kane, Afrika'da feminizm çalışmalarının da kayda değer şekilde ilerlediğini ve Afrika İslamı'na cinsiyet perspektifi verdiğini söyledi.
Kane, şunları kaydetti:
"Özellikle Nijerya'da 1970'lerden itibaren yeni bir İslami eğitim modeli ortaya çıktı ve kadınlar daha fazla eğitime dahil edildi. 21. yüzyılın başından itibaren Afrika'daki İslami çalışmalara ilginin arttığını söyleyebiliriz. Timbuktu'da da İslami çalışmaları örnek gösterebiliriz. Sahra Altı Afrika'da Sudan ve Nijer gibi ülkeler başta birçok ülkede bilgi üretilmesi amaçlandı. Birçok konferans yapıldı. Bu bize gösteriyor ki Afrika'da İslami çalışmalarda bir ilerleme söz konusu ve Kuzey Afrika'dan Sahra Altı'na doğru ilerliyor. Bu kayma önümüzdeki süreçlerde devam edecektir."
Kaynak:
Bu haber toplam 89 defa okunmuştur
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.