Medicana Çamlıca Hastanesi'nden bibliyoterapiye ilişkin açıklama
Medicana Çamlıca Hastanesi hekimlerinden Uzman Klinik Psikolog Kübra Bozkurt:- "Bibliyoterapi kelime anlamıyla, 'kitap okuma yoluyla ruh sağlığını iyileştirme' anlamına gelmektedir. Terapi sürecinde hastanın kişisel sorunlarıyla eşleşen bir öyküye sahip eseri, psikolog hastasına ev okuması olarak ödev verir"
Medicana Çamlıca Hastanesi hekimlerinden Uzman Klinik Psikolog Kübra Bozkurt, bibliyoterapinin, "kitap okuma yoluyla ruh sağlığını iyileştirme" anlamına geldiğini belirterek, "Terapi sürecinde hastanın kişisel sorunlarıyla eşleşen bir öyküye sahip eseri, psikolog hastasına ev okuması olarak ödev verir." ifadesini kullandı.
Hastane açıklamasında görüşlerine yer verilen Kübra Bozkurt, psikolojik sorunlarla yüzleşmenin ve bir çözüm üretmenin hem fiziksel hem ruh sağlığı açısından önemli olduğunu vurguladı.
İhtiyaç olduğunda psikolog ve psikiyatrdan yardım almanın süreci hızlandırsa da kendine yardım kitapları, psikoloji temalı kitaplar ve filmlerin de içgörüyü artırmaya fayda sağladığını aktaran Bozkurt, "Hiçbir farkındalığı olmadan yaşayan ama bir kısır döngüden çıkamadığını düşünen bir birey, izlediği bir filmle ortak örüntüyü fark edebilir ve yardıma ihtiyacı olduğunu anlayabilir. Kendine yardım kitapları, belirtileri hafif şiddette olan bireylere oldukça fayda sağlıyor. Kitaplarda anlatılan teknikler birçok insanın anlayıp uygulayabileceği şekilde basit anlatılmıştır. Buradaki önemli nokta, bu kitapların yavaş yavaş, sindire sindire, anlatılan teknikleri uygulayarak okunması gerektiğidir. Kendine yardım kitapları ile alakalı bir diğer önemli nokta ise kişisel gelişim kitaplarından farklı olmalarıdır." değerlendirmesinde bulundu.
Bozkurt, "10 adımda mutluluk", "15 adımda zengin olmanın yolu" gibi bilimsel tabanı olmayan tavsiye kitaplarının gerçekçi unsurlar sunmadığını belirterek, şunları kaydetti:
"Kendine yardım kitapları psikoloji, psikiyatri, nöroloji, sinirbilim ve bağlantılı birçok bilim dalını birleştirerek, psikolojik sorunları farklı açılardan ele alır. Sunduğu çözümler yıllar süren araştırmaların bir sonucudur. Tavsiye olarak uzun yıllardır terapide kullandığımız birkaç kitabı önerebilirim. Dr. David Burns'ün depresyon hastaları için yazdığı İyi Hissetmek kitabı, kaygı bozukluğuna sahip hastalar için çeşitli tekniklerin anlatıldığı Panik Atakta Anksiyete Terapisi adlı kitap, şikayetleri hafif-orta şiddette olan hastalar için oldukça fayda sağlamıştır. Erken çocukluk döneminin yetişkin yaşamına etkisi, şemaların oluşumu ve iyileştirilmesi üzerine yazılan Hayatı Yeniden Keşfedin adlı kitap da Jeffrey Young tarafından kaleme alınmıştır ve şema terapi de sıklıkla kullandığımız başucu kitaplarımızdan biridir.
Kişinin bireysel bir sorunu olmasa bile yakınlarına daha çok yardım edebilmek için bir psikiyatrik bozukluk hakkında detaylı bilgiye sahip olmak isteyebilir. Çocuğuna şizofreni tanısı konan bir ebeveynin hissettiği çaresizlik, şizofreni hakkında kitaplar okuduğu, filmler izlediği ve şizofreni destek gruplarına katıldığı zaman azalabiliyor bu sayede. Çocuklarının psikiyatrik durumu hakkında küçük çaplı verdiğimiz psikoeğitimi, tavsiye ettiğimiz kitaplar ve filmler ile desteklemiş oluyoruz. Daha fazla bilgiye sahip olan ebeveynler ne yapacakları konusunda daha sakin ve sağduyulu davranabiliyorlar. Tek başına sorunlarını çözememiş ve terapi sürecine başlamış hastalarımıza da fayda sağlıyor bu yayınlar. Farkındalığı arttırmak adına uzun seanslar harcamak yerine, hastalarımıza verdiğimiz ev ödevleri -okuma yapmak ve içerik izlemek- zamandan tasarruf etmemizi sağlıyor. Özellikle iç görü konusunda zorluk yaşayan ya da devam ettirdiği davranışın kendi kişisel gelişimine nasıl zarar verdiğini fark etmeyen hastalar için bu kaynaklar tedavi sürecini hızlandırıyor."
- "Hasta bu sorunları yaşayan ilk ve tek insan olmadığını keşfeder"
Bu anlamda bibliyoterapinin öneminin 20. yüzyılın başlarında batıda fark edilmiş olduğunu aktaran Bozkurt, "Hastaların ruh sağlığını iyileştirmek ve içgörü kazandırmak için psikiyatrik hastanelere kütüphaneler kurulmuştur. Bibliyoterapi kelime anlamıyla, 'kitap okuma yoluyla ruh sağlığını iyileştirme' anlamına gelmektedir. Terapi sürecinde hastanın kişisel sorunlarıyla eşleşen bir öyküye sahip eseri, psikolog hastasına ev okuması olarak ödev verir. Sonraki seansta da hastanın kitapta fark ettikleri, karakterin baş etme yöntemleri tartışılır. Bu sayede hasta bu sorunları yaşayan ilk ve tek insan olmadığını ve farklı çözüm yolları olduğunu keşfeder. Hastalarımıza tavsiye ettiğimiz çeşitli filmler ve içeriği zengin videolar da terapi sürecine katkı sağlar. Kitap önerisi gibi filmi de ev ödevi olarak veririz ve bir sonraki seans değerlendirmesini yaparız." ifadesini kullandı.
Bozkurt, çeşitli psikiyatrik bozuklukların konu alındığı filmleri, spesifik olarak, hastaların şikayetleri üzerine tavsiye edebildiklerini belirterek, şu değerlendirmede bulundu:
"Ebeveynlik tutumları üzerine, çocuklarına nasıl yaklaşmaları gerektiğini öğretebilmek adına, ebeveynlere ödev verebiliyoruz. Disosiyatif kişilik bozukluğunun ele alındığı Dövüş Kulübü (Fight Club), şizofreni hastalarının gözünden anlatılan Akıl Oyunları (A Beautiful Mind) ve Zindan Adası (Shutter Island), yeme bozukluklarının konu olarak ele alındığı Kemiklerine Kadar (To the Bone), Borderline kişilik bozukluğunun anlatıldığı Aklım Karıştı (Girl, Interrupted) filmleri önemli yapımlar arasındadır. Kitap okumanın ruh sağlığı üzerindeki olumlu etkileriyle alakalı birçok araştırma yapıldı. Kitap okumak, kurgu olsun veya olmasın, kişinin psikolojik sorunlarıyla, kaygısıyla daha iyi baş etmesine, bakış açısının değişmesine, empati becerisinin artmasına fayda sağlıyor. Fizyolojik açıdan bedensel duyumlarda sakinleştirici etkisi var. Stresin etkisiyle hızlanmış kalp atışları normale döner, uyku kaliteniz artar, kendinizi daha dingin hissedersiniz. Bu nedenle de ihtiyacınıza yönelik doğru kitabı seçmek önemlidir. Dikkat edilmesi gereken birkaç nokta var. Popülist kültürün etkisiyle, bilgi temeli sağlam olmayan roman-kişisel gelişim tarzı yazılan kitaplara dikkat edilmesi gerekiyor. Bu kitaplar araştırılmadan alınıp okunulduğunda hastalarımızda gerilemeye neden olabiliyor.
Olay, 'ben neden yapamıyorum' şeklinde kendini suçlamalara dönebiliyor. Aynı şekilde psikiyatrik vakaların diziye çevrilmesi, aynı sorunu yaşayan bireylerde farkındalığı sağlarken, diğer aile üyesinin de suçlayıcı konuşmasına neden olabiliyor. Kitap okumak, film izlemek, tiyatroya gitmek ruh sağlığımızı korumak adına yaptığımız aktiviteler değil sadece, aynı zamanda tedavinin bir parçası olarak kullanılıyor. Narsist kişilik bozukluğu hakkında bir tiyatro eseri izlemek, depresyonuyla baş etmeye çalışan bir kadının hikayesini okumak, şizofreni hastasının rehabilitasyon süreciyle alakalı bir film izlemek bize yeni bakış açıları, yeni baş etme yöntemleri sunar. İhtiyacınız olan yayınları dikkatli seçmek, kısa bir ön araştırma yapmak veya psikoloğunuzla bu konuyu tartışmak doğru kaynağa ulaşmanızı sağlayacaktır."
Kaynak:
Bu haber toplam 68 defa okunmuştur
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.