"Libya tezkeresi" TBMM Genel Kurulunda
CHP Genel Başkan Yardımcısı Ünal Çeviköz:-"Tezkere, Türk askerini Libya'da savaşmak üzere gönderecek olan bir savaş tezkeresidir"-"Ulusal egemenliğimizi temsil eden yüce Meclisimizi bu şekilde işlevsiz bırakan bir karar tasarısını onaylamamız asla mümkün
TBMM (AA) - CHP Genel Başkan Yardımcısı, İstanbul Milletvekili Ünal Çeviköz, Libya'ya asker gönderilmesine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresini onaylamadıklarını belirterek, "Türk askerini, Libya'da savaşmak üzere gönderecek olan bir savaş tezkeresidir." dedi.
Çeviköz, Libya'ya asker gönderilmesine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresinin Genel Kuruldaki görüşmelerinde, CHP Grubu adına söz aldı.
Türkiye'nin, yurttaşların ve TSK'nın geleceğini çok yakından ilgilendiren önemli, tarihi bir tezkereyi görüşmek üzere olağanüstü toplantıya davet edildiklerini belirten Çeviköz, "Önemli, çünkü iktidar bu kararla Türkiye'yi çok büyük tehlikenin içine atmak üzeredir. Tarihi, çünkü Türkiye'nin şimdiye dek Silahlı Kuvvetlerini, daha önceki örneklerde rastlamadığımız ve daha önceki örneklerle kıyaslanmayacak bir amaca yönelik olarak başka bir ülkenin topraklarına gönderme kararı alıp almamanın eşiğindeyiz." dedi.
Çeviköz, tezkere metninin, önceden planlanmış, sarayın siparişiyle Silahlı Kuvvetlerini Libya çöllerinde savaşa göndermek üzere hazırlanmış bir felaket çağrısı olduğunu savundu.
Bu tezkerenin, Türkiye'nin şimdiye dek uzak coğrafyalara askere gönderme kararı alırken özen gösterdiği insani yardım amaçlı bir asker gönderme tezkeresi olmadığını öne süren Çeviköz, "Türk askerini Libya'da savaşmak üzere gönderecek olan bir savaş tezkeresidir. TBMM, kuruluşunun 100. yıl dönümünde olağanüstü toplantıya çağrılarak, iktidarın oldubittiye getirme politikalarına ve sarayın siparişlerine araç olarak kullanılmamalıdır. Bu kürsüden yemin ederek göreve başladık, milletimizin oylarıyla milletin vekili olduk, şerefimizle milletin vekili olmaya devam edelim." diye konuştu.
-"Milli güvenlikten söz edilmiyor"
Çeviköz, tezkerenin gerekçesinde milli güvenlikten söz edilmediğini, "milli çıkar" ifadesinin kullanıldığını söyledi.
"Kim tarif ediyor milli çıkarları; savaşa davetiye çıkaran ve asker göndermek için sipariş verenler mi?" diye soran Çeviköz, tezkerenin hiçbir yerinde, hiçbir şekilde tehdit veya risk altındaki ulusal çıkarların tarif edilmediğini savundu. Çeviköz, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu neden önemli? Libya'ya askeri kuvvet gönderiyorsunuz, askerlerinizi bir iç savaşın hüküm sürdüğü yabancı bir ülkenin topraklarında can güvenliği tehdidinin tam ortasına atıyorsunuz. Yani bir askeri harekata kalkışıyorsunuz fakat siyasi hedefiniz belli değil. Her askeri harekatın bir siyasi hedefi vardır, o siyasi hedef de ulusal çıkarlara göre belirlenir. Gönderilecek askeri gücün büyüklüğü, tipi, hedefleri bu ulusal çıkarların korunmasını garanti altına alacak şekilde belirlenir. Ulusal çıkarların ne olduğu belli olmadığı gibi gönderilecek askeri unsurlarımızın şümul, miktar ve zamanı da Cumhurbaşkanınca takdir ve tayin olunacak şekilde ifadesiyle ucu açık, muğlak, belirsiz bırakılmıştır. Yani sipariş listesi sarayın elindedir. Yüce Meclisimizin kuruluşunun 100. yılında bir savaşa taraf olmak üzere yurt dışına asker gönderme kararı alması istenirken, üzerinde 'sen kararı al, gerisini merak etme' şekilde bir baskı oluşturulmaktadır. Ulusal egemenliğimizi temsil eden yüce Meclisimizi bu şekilde işlevsiz bırakan bir karar tasarısını onaylamamız asla mümkün değildir."
-"Kimsenin özel güvenlik gücü değil"
Silahlı kuvvetlerin kimsenin özel güvenlik gücü olmadığını ifade eden Çeviköz, vatan evlatlarının Libya çöllerinde bu şekilde, sorumsuzca sevk edilemeyeceğini kaydetti.
Çeviköz, Libya'dan bir şehit haberi geldiğinde ne yapılacağını, sıradan bir kazaymışçasına ailenin "Oğlunuzun ölümü kader" diyerek mi teselli edileceğini sordu.
Ünal Çeviköz, "Diplomasi yeteneğini kaybetmiş, çözümü kuvvet kullanımında arayan, bu kuvvet kullanımına da vatan evladını kurban etmeye hazırlanan bir zihniyet ile karşı karşıyaysak, bu zihniyete geçit vermemek, içinde bulunduğumuz, gazi unvanını kazanan yüce Meclisin görevi olmalıdır." dedi.
Türkiye'nin, bölgedeki başka ülkelerin vekalet savaşlarına alet olmaması, paralı asker ticaretine girmemesi gerektiğini belirten Çeviköz, "Libya'ya Suriye'deki cihatçıları göndererek mi El Kaide ile mücadele edeceğiz? " dedi.
-"Tezkere anayasaya aykırı"
Yurt dışına askerlerin gönderilmesine izin verilmesinin Anayasanın 92. maddesi uyarınca gerçekleştiğini anımsatan Çeviköz, bu tezkerenin söz konusu maddeye aykırı olduğunu iddia etti. Çeviköz, tezkere talebinin, "milletler arası hukukun meşru saydığı hallerde" ifadesini karşılamadığını, bu tezkerenin, BM Güvenlik Konseyi kararının ihlali olduğunu öne sürdü.
Libya'daki insan ve göçmen kaçakçılığını, Anayasanın 92. maddesi uyarınca TBMM gündemine getirilen bir tezkereyle ilişkilendirmenin akla ve mantığa uygun olmadığını savunan Çeviköz, Libya kaynaklı insan ve göçmen kaçakçılığının, öncelikli olarak Avrupa ülkelerinin sorunu olduğunu belirtti. Çeviköz, "Onlar bile Türkiye kadar öne atılmamışken bizim bu gerekçeyi kullanmamız en hafif tabiriyle sorunludur, sorumsuzluktur. Suriye'de güç politikası işletmek isterken göç politikasına maruz kalan iktidar, bu hatayı şimdi bir de Libya'da yapmaya hazırlanmaktadır." dedi.
Libya'da ateşkes ve barışın sağlanması için ülkeye asker göndermenin, en son yapılacak iş olduğunu ileri süren Çeviköz, tezkere metninde askeri müdahalede bulunabilmek için çok fazla gerekçe sıralandığını savundu.
Tezkere metninin, "her türlü tehdit", "her türlü tedbir" gibi ifadelerle ucu açık bir niteliğe kavuşturulduğunu öne süren Çeviköz, Türkiye'nin Libya müdahalesinin meşruiyetinin uluslararası hukuk bakımından tartışmalı olduğunu, buna onay veren bir BM Güvenlik Konseyi kararının bulunmadığını söyledi.
-"Tezkere konusu değildir"
İç savaş içindeki taraflardan birinin çağrısının da böyle bir harekata girişmek için yetersiz olduğunu belirten Çeviköz, Libya halkının ihtiyacı olan insani yardımların, BM kanalıyla ulaştırılabileceğini, bunun bir tezkere konusu olmadığını kaydetti.
Çeviköz, telafisi güç bir durumla karşılaşmamak için tezkere istemek yerine, tıpkı büyük devletler gibi Rusya veya Almanya gibi, her iki tarafla da temas kurulması, diplomasi kanallarının açık tutulması gerektiğini dile getirdi.
-"Muharip güç olarak Libya'da bulunmamız gerekmektedir"
Libya'nın muharip güce ihtiyacı olduğunu ifade eden Çeviköz, şunları kaydetti:
"Bizim de kesinlikle muharip güç olarak Libya'da bulunmamamız gerekmektedir. Ülkemizin sosyolojik yapısı göz önüne alındığında iktidar etnik ve mezhepsel hassasiyeti olan ülkelerin iç işlerine kesinlikle taraf olmamalıdır. Doğu Akdeniz'de yeniden Türkiye karşıtlığının güçlenmemesi için Türkiye'nin taraf olmaması, hele hele askerlerimizi iç savaşa göndermememiz gerekmektedir. 'Libya'da ne işimiz var?' sözü dar bir bakış açısı değil, bizzat dış politikamızın temelini oluşturan yurtta sulh, cihanda sulh ilkesinin bir gereğidir. Dar bir bakış açısı varsa o da Türkiye'yi dış politikada dar bir alana sıkıştırarak ülkemizi derin bir yalnızlığa hapseden iktidarın bakış açısıdır. Dar bir bakış açısı varsa Ulusal Mutabakat Hükümeti'ne BM nezdinde bir meşruiyet sağlanırken yine BM Güvenlik Konseyi kararının, 1970 sayılı Kararı'nın hiçe sayılmasıdır, dar bakış açısı bizzat bu tezkere metnidir.
Mademki Libya'da Ulusal Mutabakat Hükümetini BM'nin tanıdığı meşru hükümet olarak görüyorsunuz, o zaman BM'yi göreve davet edin. Bir BM üyesi olarak Türkiye'nin BM'yi bir BM Barış Gücü oluşturulmasına ve bu konuda bir karar alınmasına çağırma ve ön ayak olma hakkı vardır. Çağırın ve deyin ki 'Biz Türkiye olarak BM'nin böyle bir barış gücü kurmasına ve Libya'ya göndermesine izin veriyoruz, destekliyoruz ve barış gücüne katkı vermeye de hazırız.' Bunu söylediğiniz zaman siz de saygın bir uluslararası aktör olarak kabul edilebilirsiniz. Bunu yapmaya niyetiniz yok mu? O zaman biz bu kürsüden sizin için bu çağrıyı yapıyoruz."
Kaynak:
Bu haber toplam 211 defa okunmuştur
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.