Hitit Üniversitesinde çiğdem çiçeğinin cilt hastalıklarının tedavisinde etkili olabileceği belirlendi
Hitit Üniversitesinde yapılan araştırmada, çiğdem çiçeğinin 23 farklı bileşen içerdiği, bu bileşenlerin cilt enfeksiyonlarının, deri lezyonlarının (doku bozuklukları) ve enflamatuar bozuklukların (bağışıklık sistemi üzerinden tahriş...
Hitit Üniversitesinde yapılan araştırmada, çiğdem çiçeğinin 23 farklı bileşen içerdiği, bu bileşenlerin cilt enfeksiyonlarının, deri lezyonlarının (doku bozuklukları) ve enflamatuar bozuklukların (bağışıklık sistemi üzerinden tahriş edici ajanlara karşı vücudun verdiği tepki) tedavisinde etkili olabileceği tespit edildi.
Üniversiteden yapılan yazılı açıklamaya göre, Mühendislik Fakültesi Kimya Mühendisliği Bölümü öğretim üyeleri Doç. Dr. Erol Alver ve Doç. Dr. İbrahim Bilici ile öğretim görevlileri Hacer Doğan ve Ömer Kayır, çiğdem çiçeğinin kimyasal içeriğini laboratuvar ortamında araştırdı.
Doç. Dr. Erol Alver, çiğdem çiçeğinin şeker ve nişasta açısından zengin bileşene sahip olduğunu belirtti.
Çiğdem çiçeği soğanının Anadolu'da çiğ veya pişirilerek tüketildiğini ifade eden Alver, şunları kaydetti:
"Yaptığımız çalışma sonucu çiğdem bitkisinde 23 farklı bileşen tespit ettik. Bunların birçoğu parfüm sanayisinde, cilt enfeksiyonlarının, deri lezyonlarının ve enflamatuar bozuklukların tedavisinde etkili. Aynı zamanda antimikrobiyal (mikroorganizmaları öldüren veya büyümelerini durduran madde), antiseptik (mikropları öldürmek için kullanılan madde) ve antispazmodik (spazm çözücü) olarak kullanılıyor. Belirlediğimiz bileşenler günümüzde kozmetik, gıda ve sağlık alanlarında geniş bir kullanım alanına sahip. Ayrıca endüstride yaygın olarak doğal ve sentetik reçineler, mum, yağ, boyalar ve baskı mürekkeplerinin çözücüsü olarak kullanılmaktadır."
Doç. Dr. İbrahim Bilici ise Hitit Üniversitesinin, makine ve imalat teknolojileri alanında ihtisaslaştığını hatırlatarak, projeyi sağlık alanında bir yenilik, farkındalık geliştirmek amacıyla gerçekleştirdiklerini vurguladı.
Çiğdem çiçeği bitkisinin 1800'lü yıllarda tanımlanmasına rağmen bugüne kadar herhangi bir özelliğinin araştırılmadığını dile getiren Bilici, "Üniversitemiz tarafından sağlanan Bilimsel Araştırma Projeleri ile birlikte önemli bir altyapıyı daha oluşturduk. Bu sayede Çorum ve çevresinde yetişen tıbbi aromatik bitki olarak kullanım potansiyeline sahip yeni endemik türlerde de aynı altyapı ile çalışmalarımıza devam etmekteyiz. Hitit Üniversitesi olarak bölgesel anlamda endemik bitkilere yönelik bu proje altyapımızı kullanarak yeni çalışmalarımızı literatüre katmayı hedefliyoruz." ifadelerini kullandı.
Kaynak:
Bu haber toplam 58 defa okunmuştur
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.