GÖRÜŞ - Bir imaj çalışması: Suudi Arabistan'ın arabuluculuk faaliyetleri
Gerek Sudan gerekse Ukrayna’daki çatışma ortamının sona ermesi adına başlatılan Suudi girişimleri oyun değiştirici hamleler olmaktan ziyade, Riyad’ın diplomatik bir oyuncu olarak daha fazla etki yaratma amacı taşıyor- Suudi Arabistan, Veliaht Prens Bin Selman’ın Başbakan olarak atanmasından bu yana küresel çaptaki diplomatik faaliyetleriyle yeni bir statü elde etmeye çalışıyor
Dr. Mehmet Rakipoğlu, Suudi Arabistan'ın Sudan krizi ve Ukrayna-Rusya savaşında yürüttüğü arabuluculuk faaliyetlerini ve bunların asıl amaçlarını AA Analiz için kaleme aldı.
***
Suudi Arabistan bir süredir bölgesel ve küresel krizlerde arabuluculuk faaliyetleri yürütüyor. Riyad yönetimi bu çerçevede, Sudan'da nisandan beri devam eden çatışmaları bitirme iddiasıyla Cidde'de müzakerelere ev sahipliği yaptı. Bu görüşmeler sonucunda 11 Mayıs'ta “Cidde Bildirgesi” imzalandı. Çatışmalar süresince sivillere saldırılmaması gibi Sudan halkının faydasına birçok noktada mutabakata varıldı.
Benzer şekilde, 5-6 Ağustos tarihlerinde yine Cidde şehrinde Ukrayna Barış Konferansı düzenlendi. Haziran ayında Danimarka'nın başkenti Kopenhag'da Rusya'yla iyi ilişkilere sahip Çin ve Hindistan dahil 42 ülkenin katılımıyla düzenlenen barış görüşmelerinin devamı niteliğindeki bu konferansa Suudi Arabistan’ın ev sahipliği yapması, Riyad yönetiminin dış politikası açısından önemli mesajlar taşıyor. Bu anlamda Suudi Arabistan’ın Sudan ve Ukrayna gibi bölgesel ve küresel siyaseti doğrudan etkileyen krizlerin çözümü noktasındaki görüşmelere ev sahipliği yapması, Riyad’ın Veliaht Prens Muhammed bin Selman eliyle inşa etmeye çalıştığı modern Suudi Arabistan imajıyla doğrudan ilintili. Müesses Vehhabi ulema nizamını kademeli biçimde "ılımlı" hale getirmekten Neom gibi teknolojik şehirler inşa etmeye kadar birçok mega modern proje geliştiren Bin Selman, Suudi Arabistan'a uluslararası krizlerde arabuluculuk rolü yükleyerek yeni bir dış politika imajı çizmeye çalışıyor. Dolayısıyla Suudi Arabistan’ın ev sahipliğinde gerçekleştirilen Cidde Görüşmeleri, Riyad yönetiminin uluslararası arenada yeniden tanınma adına yürüttüğü diplomatik stratejinin bir parçası. Ayrıca Suudi Arabistan çok merkezli tek kutuplu uluslararası siyasal sistemde denge politikasını göz önünde bulundurmaya devam ediyor.
- Geçmiş arabuluculuk faaliyetleri
Arabuluculuk faaliyetleri Suudi Arabistan açısından yeni bir fenomen değil. Örneğin, 1975-1990 arası 15 yıl süren Lübnan İç Savaşı, Suudi Arabistan’ın Taif şehrinde imzalanan anlaşmayla son buldu. 2002’de Kral Abdullah İsrail-Filistin sorununun çözümüne dair Arap Barış Girişimi projesini sundu. 2003’teki Amerika Birleşik Devletleri (ABD) işgali sonrası hassas dengeleri alt üst edilen Irak’ta Sünni-Şii rekabetini Suudi Arabistan dizginlemeye çalıştı. Bu anlamda Mukteda es-Sadr gibi popüler din insanlarını, Ammar el-Hakim gibi İran yanlısı isimleri ve Sünni Iraklı siyasetçileri Suudi Arabistan’da bir araya getirdi. Benzer şekilde uzun süre düşmanlık besleyen iki ülke olan Etiyopya ve Eritre arasındaki ilişkiler, Suudi Arabistan’ın ev sahipliğinde Eylül 2018’de düzenlenen barış zirvesinde normalleştirildi. Dolayısıyla Suudi Arabistan için arabuluculuk rolü geleneksel dış politika kodlarıyla uyumlu. Bu anlamda Sudan ve Ukrayna’daki krizlerin çözümüne katkı sağlamak Suudi Arabistan dış politikası açısından kritik öneme haiz.
- Hartum’daki dengeler
Hızlı Destek Kuvvetleri’nin (HDK) 15 Nisan 2023’te Sudan ordusuna karşı başlattığı saldırılar, Sudan’da çatışma ortamını alevlendirmişti. Riyad yönetimi bu süreçte ordunun yanında bir duruş sergilese de arabuluculuk faaliyetleri de yürütüyor. Bu anlamda Sudan'daki çatışmanın tarafları, Suudi Arabistan’ın Cidde şehrinde 6 Mayıs'ta bir araya geldi. Görüşmelerden 5 gün sonra Sudan ordusu ve HDK bir dizi anlaşmaya vardı. İlkeler Beyannamesi olarak isimlendirilen bu anlaşmada, HDK’nin sivillerin yaşadığı evlere yönelik saldırılarına son vereceği, kamu ve özel mülklerdeki varlığını sonlandıracağı, sivillerin ve sağlık görevlilerinin korunacağı ve insani yardım akışının devam edeceği taahhüt edildi. Ancak anlaşmadan bir gün sonra HDK, Hartum’daki saldırılarına devam etti.
Muhammed Hamdan Dagalo’nun liderliğini yaptığı HDK, bir süredir Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) tarafından desteklenirken bu durum Riyad-Abu Dabi anlaşmazlığını daha da derinleştiriyor. Riyad, Sudan’daki çatışmanın sona ermesi adına diplomatik faaliyetler yürütürken Abu Dabi bu süreçte Körfez’deki "müttefiki" Suudi Arabistan'la görüş ayrılıkları yaşıyor. Suudi Arabistan açısından Sudan’daki istikrarsızlık, mülteci krizi ve yeni silahlı grupların neşet etmesi gibi potansiyel zorluklar üzerinden okunuyor.
Ayrıca Sudan’daki karışıklık, Veliaht Prens'in Kızıl Deniz’de inşa etmeye başladığı fütüristtik Neom projesine doğrudan bir tehdit. Sudan’daki kriz, Suudi Arabistan’ın turizm projelerini, Sudan’daki yatırımlarını ve gıda güvenliğini tehdit ediyor. 2019’daki darbe öncesi Sudan’da 12 milyar dolar yatırımı olan Suudi Arabistan, Mart 2021’de muhtelif sektörlere 3 milyar dolar daha yatırım yapmıştı.
Krizin çözülmesine dair Riyad yönetimi gerekli adımları atıyor. Suudi Arabistan, Sudan ordusu ve HDK arasında nötr bir pozisyona sahip olsa da tarafların savaşı tek çözüm olarak görmesi arabuluculuk faaliyetlerini zora sokuyor. Port Sudan üzerinden çatışmanın başlamasından itibaren yaklaşık 10 bin Sudanlının tahliye edilmesini sağlayan Suudi Arabistan, bir imaj inşa etmek ve kendisini Arap sokağında kriz çözücü aktör olarak lanse etmek istiyor. Riyad yönetimi, bölgede sadece ekonomik açıdan değil jeostratejik açıdan da önemli bir aktör olduğunu Batılı ülkelere kanıtlama peşinde. Bu anlamda, Sudan’daki krizin çözümü ABD’nin Afrika bağlamında Suudi Arabistan'la işbirliğini artırabilir.
- Ukrayna Barış Girişimi
Suudi Arabistan’ın ev sahipliğinde icra edilen bir diğer zirve de Ukrayna Barış Girişimi. Ancak Ukrayna-Rusya savaşını sonlandırma iddiasındaki bu zirveden çözüme yönelik somut bir sonuç çıkmadı. Kiev yönetimi barış inşası adına zirveyi verimli olarak tanımlasa da Rusya zirveye katılmadı. Zirve, daha ziyade Çin ve Hindistan başta olmak üzere Batılı olmayan aktörlerin buluştuğu bir platform oldu.
Zirvede Ukrayna-Rusya savaşında görece tarafsızlık politikası izleyen, Ukrayna’nın Rusya’ya karşı askeri zafer elde etme mücadelesine sempati duymayan ülkelerin de varlık göstermesi Veliaht Prens Bin Selman’ın uluslararası sahnede etkili ve saygın bir devlet insanı inşası projesine hizmet ediyor. Diğer bir ifadeyle bu girişim, Riyad yönetiminin dış ilişkilerini çeşitlendirmeye ve kendisini uluslararası sahnede önemli bir diplomatik oyuncu olarak konumlandırmaya yönelik geliştirdiği stratejinin bir parçası. Benzer şekilde Suriye ve İran'la normalleşen Riyad yönetimi, ABD'yle birlikte Şam ve Tahran’ın arasında arabuluculuk yapma yönünde de istekli. Dolayısıyla Suudi Arabistan geleneksel olarak üstlendiği arabuluculuk rolünü canlandırıp dış politikada yeni bir imaj inşa etmek istiyor. Suudi Arabistan, Veliaht Prens Bin Selman’ın Başbakan olarak atanmasından bu yana, küresel çaptaki diplomatik faaliyetleriyle yeni bir statü elde etmeye çalışıyor.
- Girişimler sonuç getirir mi?
Suudi Arabistan, 2020’nin sonunda başlayan bölgesel diplomasi örüntüsüne Ukrayna ve Sudan’daki krizlerin çözümüne dair ev sahipliği yaparak dahil olmaya çalışıyor. Ancak iki krizin de Riyad’ın hamlelerine rağmen kısa vadede sonlanması uzak ihtimal. Nitekim Ukrayna bağlamında Batı’nın Kiev desteği çatışmayı uzatıyor. Aynı zamanda Rusya da Afrika’da Batı karşıtlığı üzerinden güç devşiriyor. Dahası Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Afrika-Rusya Zirvesi düzenleyerek Batı’ya meydan okuyor ve Ukrayna’daki çatışmayı sürdürüyor.
Sudan’da da benzer bir süreç cereyan ediyor. Bu anlamda BAE destekli HDK ve Sudan ordusunun çatışmacı tavırları, Suudi Arabistan’ın ev sahipliğindeki zirvenin ve diplomatik çabaların somut bir noktaya evirilmeyeceğini gösteriyor. Dolayısıyla gerek Sudan gerekse Ukrayna’daki çatışma ortamının sona ermesi adına başlatılan Suudi girişimleri oyun değiştirici hamleler olmaktan ziyade, Riyad’ın diplomatik bir oyuncu olarak daha fazla etki yaratma amacı taşıyor. Riyad’ın mevcut dış politikası, bir jeopolitik bloka yani NATO veya Rusya'ya tamamen bağımlı olup diğerine karşı katılmayı reddetmek üzerine inşa ediliyor. Suudi Arabistan tek taraflı bağımlılık yerine "ulusal" çıkarlarını önceleyen; NATO, Çin ve Rusya arasında denge siyaseti güden çok boyutlu bir dış politika uygulamak istiyor. Bu anlamda Suudi Arabistan’ın Sudan ve Ukrayna başta olmak üzere küresel ve bölgesel krizlerde arabuluculuk faaliyetlerini sürdürmesi bekleniyor. Nitekim Krallık, Veliaht Prens Bin Selman eliyle bölgesel ve küresel krizlerde daha merkezi bir rol alarak barış yanlısı bir profil çizmeye çalışıyor.
[Dr. Mehmet Rakipoğlu Batman Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü, Akademik Çalışmalar Koordinatörü, Dimensions for Strategic Studies.]
* Makalelerdeki fikirler, yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Kaynak:
Bu haber toplam 84 defa okunmuştur
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.