Göllüdağ'da çıkarılıp farklı coğrafyalarda kullanılan obsidiyen tarih öncesine ışık tutuyor
Niğde'nin Kayırlı köyü yakınlarındaki kazının sorumlusu Doç. Dr. Nurcan Kayacan:- "Göllüdağ'dan giden obsidiyenin transferi aynı zamanda insanların hareketliliğinin de nasıl olduğunu göstermesi açısından önemli"
ABDULLAH ÖZKUL - Niğde'nin Kayırlı köyü yakınlarındaki kazı çalışmalarında çıkan obsidiyenin (volkanik cam formunda taş) işlenerek kullanıldığı farklı coğrafyalar arasındaki ilişkiler araştırılıyor.
Çiftlik ilçesindeki Göllüdağ'da 1990'larda başlayan kazılar, 3 yıldır Kayırlı yakınlarındaki dağın kuzey yamacında devam ediyor.
Kazı sorumlusu ve İstanbul Üniversitesi Tarih Öncesi Arkeolojisi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Nurcan Kayacan, AA muhabirine, Göllüdağ'ın obsidiyen kaynağıyla ünlü bir volkanik dağ olduğunu ve burada yaklaşık 1,4 milyon yıl önce patlama yaşandığını söyledi.
Lavın yüzeye çıkıp ani soğumasıyla obsidiyenin ham maddesinin oluştuğunu anlatan Kayacan, insanların tarih öncesi dönemlerde gündelik yaşamlarında kullanacakları aletleri obsidiyenden ürettiğini belirtti.
- 40 bin yıl önce Göllüdağ'dan Suriye'ye obsidiyen gitmiş
Kayacan, her topluluğun kullandığı alet tipi, cinsi ve üretim biçimi olduğuna dikkati çekerek, obsidiyenin farklı yerleşimlere nasıl gittiğini, hangi toplulukların kullandığını anlamaya çalıştıklarını dile getirdi.
Bunu anlamanın iki yönteminin olduğuna işaret eden Kayacan, şöyle konuştu:
"Birincisinde, jeokimya ile obsidiyenin tanımını yapıyoruz ve bu kimyasal tanımla başka coğrafyalardaki obsidiyenleri karşılaştırıp, buradan gidip gitmediğini anlıyoruz. Buna en iyi örneklerden biri Suriye'den. Bundan 40 bin yıl önce Suriye'deki bir yerleşmede bulunan obsidiyenin Göllüdağ'dan gittiğini anlayabiliyoruz. Göllüdağ'dan giden obsidiyenin transferi aynı zamanda insan hareketliliğini de göstermesi açısından önemli. Bu eşleştirmeleri yaparak aynı zamanda toplulukların hareketlerini ve bölgeler arası etkileşim ve iletişimini anlamaya çalışıyoruz."
Diğer yöntemde ise aletlerin nasıl üretildiğini inceleyerek coğrafyalardaki ürünlerle eşleştirdiklerini aktaran Kayacan, "Bunlardan birisi Kıbrıs. Hem jeokimyasal olarak hem de yongalama, yani taşı kırma biçimini eşleştirerek Göllüdağ'dan Kıbrıs'a obsidiyenin kesici alet olarak gittiğini ispatladık. Kıbrıs'a milattan önce 8 bin 200'lerde, yaklaşık 10 bin yıl önce obsidiyen gidiyor. Bu bölge tarih öncesi dönemlerde yoğun kullanılan bir yer olduğu için o dönemin anlaşılmasında çok büyük potansiyele sahip." diye konuştu.
Kayacan, obsidiyenin farklı coğrafyalara götürülmesinin ticaret neticesinde olduğunu, bu ticaretin de değiş tokuş yöntemiyle yapıldığını kaydetti.
Bölgedeki obsidiyenin çok homojen, kırılmaya daha müsait bir yapısının olduğuna dikkati çeken Kayacan, "Görsel olarak da çok çekici, şeffaf ve parlak bir özelliği var. O dönemlerde hem fonksiyonel hem de görsel çekiciliği olarak bu alanın çok yoğun kullanıldığını düşünüyoruz. Bu bölge, topluluklar arasındaki iletişim ağlarını bulmamız için çok özel bir alan." ifadelerini kullandı.
Kaynak:
Bu haber toplam 110 defa okunmuştur
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.