Ekonomi yönetimi OVP'nin detaylarını anlattı (1):
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz:- "Cumhurbaşkanımızın bizzat bu programı ilan etmesi ve 'Hükümet olarak arkasındayız, destekliyoruz' demesi OVP'nin en büyük gücü"- "Büyümenin kompozisyonu enflasyonu artırıcı değil tam aksine enflasyonla mücadeleye katkı verici bir çerçeve içinde şekillendirilmiş durumda"
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Orta Vadeli Program'a (OVP) ilişkin "Cumhurbaşkanımızın bizzat bu programı ilan etmesi ve 'hükümet olarak arkasındayız, destekliyoruz' demesi bu planın en büyük gücü. Siyasi iradeyle o planda yazan politikalar, reformlar, birer birer hayata geçirilecek." dedi.
Cevdet Yılmaz, 2024-2026 dönemini kapsayan OVP kapsamında yerli ve yabancı ajansların temsilcileriyle bir araya geldi.
Yılmaz'ın başkanlığında Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde gerçekleştirilen toplantıya; Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Ticaret Bakanı Ömer Bolat, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan, Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanı İbrahim Şenel de katıldı.
Programın öngörülebilirliği sağladığına dikkati çeken Yılmaz, "Dünyanın en iyi programını da hazırlasanız, arkasında bir siyasi irade yoksa hiçbir anlam ifade etmez, kağıt üzerinde kalır. Cumhurbaşkanımızın bizzat bu programı ilan etmesi ve 'hükümet olarak arkasındayız, destekliyoruz' demesi bu planın en büyük gücü. Siyasi iradeyle o planda yazan politikalar, reformlar, birer birer hayata geçirilecek. Elbette hepsi bir anda olmayacak. Malum 3 yıllık bir süreçten bahsediyoruz. Ancak ağırlıklı olarak önümüzdeki 2024 yılı başta olmak üzere değişimleri hep birlikte göreceğiz." diye konuştu.
Enflasyonun dünyanın sorunu olduğunu kaydeden Yılmaz, enflasyonla mücadele ederken resesyona düşmemeyi bütün dünyanın tartıştığını söyledi. Aynı tartışmayı Türkiye'nin de yaptığını belirten Yılmaz, "Büyümenin belli oranda aşağıya çekildiğini söylememiz lazım. Son 20 yılda Türkiye'nin büyüme ortalaması yüzde 5,5. Önümüzdeki 3 yılda ise yüzde 4,5 ortalama öngörüyoruz. Dolayısıyla, 20 yıllık büyümemizin altında bir büyüme hızı var bu planda." değerlendirmesinde bulundu.
- "Büyüme kompozisyonu değişti"
Yılmaz, büyüme kompozisyonunun değiştiğine dikkati çekerek, plandaki büyümede yatırımların, dış talebin ve ihracat katkısının daha yüksek olduğunu belirtti. Daha farklı kaynaklardan gelen bir büyümeden bahsettiklerini aktaran Yılmaz, "Bu anlamda da enflasyon hedefimizle tutarlı. Büyümenin kompozisyonu enflasyonu artırıcı değil tam aksine enflasyonla mücadeleye katkı verici bir çerçeve içinde şekillendirilmiş durumda." ifadelerini kullandı.
Bir gazetecinin "OVP'lerdeki sapmalar burada da olur mu?" sorusuna Yılmaz, "Bütün planlar, programlar belli oranda, belli marjlar dahilinde sapmalar gösterebilir. Bu, Türkiye'ye özgü bir durum değil. Dünyanın hangi ülkesine giderseniz gidin hayat bütün planlardan daha dinamik. Bugün hiç tahmin etmediğiniz bir gelişme olur, bütün dünyayı etkiler, bizi de etkileyebilir. Şu anda bizim yaptığımız program, mevcut şartlarda ve mevcut veriler ışığında en gerçekçi şekilde yaptığımız tahminler. Bu planda şu anda görmediğimiz, dünyada çevremizde bir olumlu veya olumsuz bir gelişme olursa bu elbette gerçekleşmeleri etkileyecektir, bunda hiçbir şüphe yok." yanıtını verdi.
Yılmaz, serbest kur rejiminin devam edeceğinin programda çok açık bir şekilde ifade edildiğini aktararak, "Dolayısıyla, hiç kimsenin kurla ilgili hedef koyması mümkün değil. Kurdaki gelişmeler serbest piyasa ortamı içinde döviz arzı ve talebini etkileyen birçok unsur çerçevesinde şekillenecek." dedi.
- "Yapısal dönüşümleri gerçekleştirmek durumundayız"
Özellikle kalkınmakta olan bir ülkenin maliye ve para politikasıyla bir yere kadar gidebileceğini vurgulayan Yılmaz, Türkiye'nin kalkınma yolunda bir ülke olduğunu, dolayısıyla dönüşümler sağlayarak daha üst bir lige yönelmek durumunda olduklarını dile getirdi. Yılmaz, bunun yolunun da sadece para ve maliye politikalarından geçmediğinin altını çizerek, şunları kaydetti:
"Yapısal dönüşümleri gerçekleştirmek durumundayız. Bir taraftan da daha öncelikli dediğimiz bir yapısal reformlarla ilgili gündemimiz var. Bununla ilgili çalışmalara da başlamış durumdayız. 7 başlıktan bir tanesi iş ve yatırım ortamını iyileştirmek. Eylül sonuna kadar da bir eylem planımız çıkmış olacak. Bu eylem planının ilk paketini de sonbaharda Meclisimize sunup kanuni düzenlemeleri Meclis'te gerçekleştireceğiz. İdari olarak alınması gereken kararlar için de yine ayrı bir paket oluşturup Cumhurbaşkanımıza arz edeceğiz. Bizim yazdığımız hiçbir şey boşta kalmayacak. Sıkı bir şekilde takip edilecek."
- "Depremin yaralarını saracağız"
Yılmaz bir başka soruyu yanıtlarken depremin mali bütçe ve ekonomi üzerine etkilerine işaret etti.
Depremin yaralarının sarılması için program döneminde 3 trilyon liraya yakın bütçe ayırmayı hedeflediklerini dile getiren Yılmaz, "Sadece merkezi yönetim bütçesinden deprem bölgesi için yapılan harcamalara tahsis edilmiş durumda. Önümüzdeki yılları bugünkü değere çektiğimiz zaman da yine bu 2 trilyonun üzerinde. Dolayısıyla çok büyük bir maliyet gerçekten. Bütçe açıklarının yükselişinde en önemli unsur bu. Ancak, burada olumlu bir yönü şu, tek seferlik harcama deprem harcamaları. Bu yıl da gelecek yıl da bütçemizde yüzde 6'nın üzerindeki bütçe açığının milli gelire oranında deprem etkisi önemli bir role sahip. Biz de buna dönük olarak zaten bütçemizde birtakım tedbirler aldık" şeklinde konuştu.
Depreme ilişkin rehabilitasyonun 3 ayağı olacağını ifade eden Yılmaz, şöyle devam etti:
"Birincisi kalıcı konut üretimi. Yüz binlerce konut üretiliyor. İkincisi altyapının rehabilitasyonunun sağlanması. Üçüncüsü de ekonomik ve sosyal hayatın canlandırılmasına dönük tedbirler. Her üç başlığa da baktığımızda aslında büyümeyi artırıcı yönde bir etkide bulunduğunu söyleyebilirim. Sonuçta konut açığımızı, altyapı açığımızı gideriyor. Ekonomik büyümemize de bu anlamda istihdamımıza da pozitif yönde etkide bulunuyor. Yani mali açıdan negatif ama ekonomik açıdan depreme deprem rehabilitasyonuna dönük harcamaların pozitif bir katkısı olduğunu ifade edebilirim. Afetin rehabilitasyonu dışında ikinci bir husus da risklerin azaltılmasına dönük programlar. Özellikle bu kentsel dönüşüm, sosyal konut gibi bu tür çalışmalar, altyapıyı yine depreme daha dayanıklı hale getirici çalışmalar. Bu konulara da çeşitli ödenekler, kalemler altında ödenekler ayrıldı. Depremin yaralarını saracağız, rehabilitasyonu sağlayacağız ve riskleri düşüreceğiz. Dolayısıyla belli bir harcamamız olacak ama bu harcama Türkiye'nin bünyesini güçlendirecek."
(Sürecek)
Kaynak:
Bu haber toplam 112 defa okunmuştur
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.