Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın: ikili görüşme olacak.
"Sayın Trump ile Sayın Cumhurbaşkanımızın New York'taki Birleşmiş Milletler Genel Kurulu marjında görüşmesi olacak. Şu anda gün ve saati üzerinde çalışılıyor"
ANKARA (AA) - Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, "Sayın (ABD Başkanı Donald) Trump ile Sayın Cumhurbaşkanımızın New York'taki Birleşmiş Milletler Genel Kurulu marjında görüşmesi olacak. Şu anda gün ve saati üzerinde çalışılıyor." dedi.
Kalın, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu için ziyaret edeceği ABD'de planlanan temaslarına ilişkin soru üzerine Kalın, "Sayın Trump ile Sayın Cumhurbaşkanımızın New York'taki Birleşmiş Milletler Genel Kurulu marjında bir görüşmesi olacak. Şu anda gün ve saati üzerinde çalışılıyor." bilgisini paylaştı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 16 Mayıs'ta Washington'a gerçekleştirdiği ziyarette, Türk Büyükelçiliği konutu önünde yaşanan olayların ardından Cumhurbaşkanlığı korumalarına ilişkin hazırlanan iddianamenin hatırlatılmasına karşılık Kalın, davanın siyasi saiklerle açıldığının açıkça görüldüğünü belirtti.
Kalın, yaşananlar sırasında Washington'da olduğunu, ABD güvenlik güçlerinin neden olduğu zafiyetin, dünyanın hiçbir yerinde kabul edilemeyeceğini vurgulayarak, "Yani konuk devlet başkanına ki Amerikan kanunlarına göre de 30-35 metre göstericilerin uzakta tutulması gerekirken, adeta 10 metre mesafeye kadar bu kişilerin gelebilmesi, Cumhurbaşkanımızın bulunduğu noktaya yanaşması, oradan bırakın sloganlar atmayı ellerindeki su şişelerini, vesairelerini fırlatmaları kabul edilebilir bir şey değil. Ortada çok açık güvenlik zaafı varken bizim korumalarımızın görevlerini yerine getirdiği için böyle bir dava konusu yapılması asla kabul edilebilir bir şey değildir. Washington Emniyet Müdürlüğünün, bu davayı açan kişilerin, öncelikle bu işin hesabını vermesi gerekir." ifadelerini kullandı.
ABD'deki güvenlik zaafının, bu neticeyi doğurduğunu değerlendiren Kalın, şöyle konuştu:
"Şimdi hem suçlu hem de güçlü şekilde bu davayla kendi kusurlarını, zaaflarını, acziyetlerini örtbas etmeye çalışıyorlar. Skandal boyutundaki bir diğer hadise de orada fiziken bulunmayan dört arkadaşımız, koruma ve protokol mensubu hakkında da dava açıldı yani onların isimleri de bu davaya dahil edildi. Bu akıl almaz bir şey. Bu kişiler fiziken orada bile değillerdi. Bu, açılan davanın ne kadar gayri ciddi ve ne kadar siyasi saiklerle yapıldığını, hazırlandığını çok açık şekilde ortaya koymaktadır. Biz bu konunun takipçisi olacağız."
İbrahim Kalın, davaya ilişkin hukuki sürecin Dışişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı ve Washington Büyükelçiliği üzerinden yakından takip edildiğini söyledi.
- "Böyle bir davanın açılması bize göre hukuk skandalı"
Kalın, ABD'de devam eden İranlı iş adamı Rıza Sarraf davasına eski bakanlardan Zafer Çağlayan'ın da dahil edilmesine ilişkin soruyu da yanıtladı. Kararın, siyasi amaçla alındığını, ortada hukuki açıdan sorulması gereken çok önemli sorular olduğunu dile getiren Kalın, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İddianameye konu olan güya deliller, telefon dinlemeleri vesaire Amerikan savcısının eline nasıl geçmiştir, bunları kim onlara vermiştir, sorularının sorulması gerekiyor. İran ambargosunu delmek gibi aslında bütün Amerikan hukukçularının çok açık şekilde ortaya koyduğu bir başka ilke var, o da aslında bunun Amerikan hukuk sisteminin tasarruf hakkının dışında olduğuyla ilgili, yani salahiyet meselesi. Bunu da aşarak bir Türkiye Ekonomi Bakanı hakkında böyle bir davanın açılması bize göre bir hukuk skandalıdır."
Kalın, bu konuları "Türkiye'yi cezalandırma, Türk hükümetini zemmetme, yetkilileri karalama" amacıyla birilerinin hukuk davası konusu yapmasının, olayın ne kadar siyasi saiklerle yapıldığını ortaya koyduğuna dikkat çekti.
Davanın, hukukun üstünlüğü, tarafsızlığı ilkesinden ziyade siyasi saiklerle açıldığının altını çizen Kalın, "Burada Halkbank'ın konuya dahil edilmesi aynı şekilde bu bankamıza karşı ki bölgenin, dünyanın en önemli, en güçlü, en başarılı bankalarından bir tanesidir, ona karşı da bir operasyon hedefi güttüğünü çok açık şekilde ortaya koymaktadır. Bu konulara ilişkin ilgili birimlerimiz, hukuk birimlerimiz gerekli takibatı yapıyorlar. Biz de bu konuların tabii ki hukuki zeminde takipçisi olmaya devam edeceğiz." şeklinde konuştu.
- Astana süreci
"Türk ve Rus askerlerinin İdlib'de konuşlanmasına ilişkin teknik çalışmalar Astana sürecinde sonuçlanacak mı? Türk askeri ne zaman İdlib'de üs kuracak?" sorusu üzerine Kalın, Astana sürecinin 6'ncı toplantısının yarından itibaren Kazakistan'da yapılacağını dile getirdi.
Astana sürecinin Cenevre sürecinin alternatifi olmadığını, ilave olarak kurulan mekanizma olduğunu belirten Kalın, "Oradaki amacımız öncelikle Suriye'nin bütün bölgelerinde ama öncelikle çatışmasızlık bölgesi olarak ilan edilen dört alanda çatışmaların sonlandırılması ve insani yardımların ulaştırılması. Buna paralel olarak da bir siyasi geçiş sürecinin çalışılmasıdır." dedi.
İdlib'in, sınıra çok yakın olduğu için Türkiye'yi de doğrudan ilgilendirdiğine dikkat çeken Kalın, şöyle konuştu:
"Bununla ilgili geçtiğimiz ay ve bir önceki ay Rus Savunma Bakanı geldi, epey temasımız oldu. MİT Müsteşarımızın, Dışişleri Bakanımızın, bizlerin bu konuyla ilgili epey yoğun temasları oldu. Şimdi yarın ve öbür gün yapılacak toplantılarda da bu konunun detayları konuşulacak. Tabii bekleyeceğiz, bir görelim neler konuşulacak orada. Arkadaşlarımız pozisyon kağıtlarını hazırladılar, oraya gittiler, şu anda heyetlerimiz de orada. Bu görüşmeleri biz de takip edeceğiz."
- "Operasyonel detaylar önümüzdeki günlerde şekillenecek"
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, Türkiye'nin beklentisinin, İdlib'in de diğer çatışmasızlık bölgeleri gibi çatışmaların olmadığı, insani yardımların rahatlıkla ulaştırılabildiği bir bölge haline gelmesi olduğunu vurguladı. Bu konuda görev söz konusu olduğunda Türkiye'nin geri durmayacağını söyleyen Kalın, "Operasyonel detaylar önümüzdeki günlerde şekillenecek. Bunu hem Rusya hem İran'la hem de diğer aktörlerle, muhaliflerle İdlib'dekilerle, kent konseyi temsilcileriyle hepsiyle istişare etmek suretiyle bir çerçeveye oturtacağız." dedi.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) sınıra askeri sevkiyatı sürdürdüğü hatırlatılarak, Afrin'e yönelik operasyonun ne zaman başlayacağına ilişkin değerlendirmesi sorulan Kalın, TSK'nın, anın ve şartların gerektirdiği, iktiza ettiği durum neyse ona cevap verecek şekilde hazırlıklarını sürdürdüğünü vurguladı.
Kalın, "Suriye tarafından, ister PYD bölgelerinden ister başka yerlerden olsun Türkiye'ye yönelik saldırının olmaması için önleyici tedbir olarak da Türkiye gerekli adımları bugüne kadar attığı gibi bundan sonra da atmaya devam edecektir. Biz o bölgede bir terör koridorunun, PYD koridorunun kurulmasına bugüne kadar izin vermediğimiz gibi bundan sonra da vermeyeceğiz." ifadelerini kullandı.
- "Mücadelemiz bu terör örgütleriyledir asla Kürtlerle değil"
Türkiye'nin bu tür tedbirlerinin "Türkiye Kürtlere karşı şunu yapıyor." şeklinde lanse edilmeye çalışıldığına dikkat çeken Kalın, şunları söyledi:
"Öncelikle bizim Kürt kardeşlerimizle ister Suriye'de ister Irak'ta isterse başka yerlerde herhangi bir sorunumuzun olmadığını ifade etmek isterim. Bunlar tamamen terör örgütlerine karşı alınan tedbirlerdir. Türkiye'nin aslında Suriye Kürtlerinin refahı, barışı, geleceği için de bu terör örgütlerinden kurtulması gerekir. Çünkü PYD'nin kendi kontrolündeki bölgelerde sadece Türkmenlere ya da Araplara değil, Kürtlere uyguladığı zulmü de herkes biliyor ama kimse konuşmak istemiyor. Çünkü Amerikalıların PYD'ye verdiği destekten dolayı bir otosansür var orada. Uluslararası basın bu işten bilerek ve isteyerek uzak duruyor, bu konuları gündeme getirmiyor. Halbuki yaşanan hadiseleri hepimiz biliyoruz. Birçok şey yazılabilecekken, birçok şey konuşulabilecekken bundan sarfınazar etmelerinin temel sebebi, şu anda PYD'ye verilen desteği gölgelemek istememeleri. Bağımsız basına, uluslararası insan hakları örgütlerine düşen de aslında orada yaşanan insan hakları ihlallerini rapor edip, dünya kamuoyuna sunmaktır. Biz bunu her vesileyle dile getiriyoruz. Dolayısıyla orada bu tür PYD, YPG gibi PKK'nın uzantısı yapıların oluşmasına karşı durmak aslında Suriye Kürtlerinin de menfaatinedir. Bizim mücadelemiz bu terör örgütleriyledir, asla Kürtlerle değildir."
- "Avrupalıların önce aynada kendilerine bakması gerekiyor"
Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker'in, Türkiye'nin AB'den uzaklaştığı yönündeki açıklamalarının anımsatılması üzerine Kalın, AB'nin, Avrupa değerlerinden uzaklaştığını belirtti.
Avrupa'da yükselen ırkçılık, göçmen karşıtlığı, yabancı düşmanlığı, İslamofobi, terör örgütlerine kol kanat germe gibi hadiselerin, Avrupa değerleriyle bağdaştırılamayacağını söyleyen Kalın, şu değerlendirmede bulundu:
"Türkiye söz konusu olduğunda çifte standart uygulayan, Türkiye'yi başka şekillerde, başka muamelelere maruz bırakmaya çalışan, muhatap etmeye çalışan tavrın hangisi o çok övündükleri Avrupa değerleriyle bağdaşmaktadır? Avrupa'nın hali de ortada. Böyle sürekli Türkiye'ye, 'Türkiye AB'den uzaklaşıyor.' deniyor. Mutlak doğrunun ve iyinin tek kriteri Avrupa Birliği'ymiş, Avrupalı aktörlermiş gibi Türkiye'yi sürekli mahkum eden bu tür yaklaşımları biz kabul etmiyoruz. Bunlar geçmişte kalmış, Avrupa merkezci, son derece oryantalist yaklaşımlardır. Avrupalıların önce aynada kendilerine bakması gerekiyor. Avrupa'nın içerinde bulunduğu durumu çok ciddi bir şekilde tahlil etmeleri gerekiyor. Türkiye'nin yaptığı uyarılar, Sayın Cumhurbaşkanımızın Avrupalılara ve liderlerine uyarılar aslında onlara kendi değerlerini, kendi tarihlerini hatırlatmaktan ibaret. Almaya, Belçika, Avusturya'da, Türkiye'deki demokrasiyi ortadan kaldırmayı hedefleyen, hukukun üstünlüğünü hiçe sayan PKK gibi, DHKP-C gibi, FETÖ gibi yapılara nasıl izin veriyorlar? Biz bunun tersini yapsaydık Türkiye'de, yani Almanya karşıtı, Belçika karşıtı, Avusturya karşıtı, bu tür örgütlerin Türkiye'de örgütlenmesine ve faaliyet göstermesine izin verseydik, onda birini yapsaydık, acaba Avrupalıların tepkisi ne olurdu?"
Kalın, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yaptığı bütün çağrı ve uyarılara Avrupalıların kulak kabartması gerektiğine vurgu yaptı.
"Ama onlar aynadaki suretlerinde rahatsız oldukları için, aynada gördükleri fotoğraftan rahatsız oldukları için kendilerine ayna tutan kişiye saldırmayı tercih ediyorlar." ifadesini kullanan Kalın, AB kurumlarının ve AB üyesi ülkelerin liderlerinin bu süreci doğru analiz etmeleri ve 50 küsur yıldır Türkiye'yi kapıda kimin beklettiği sorusunu cevaplamalarını tavsiye etti.
- "Beklentimiz ve temennimiz krizin sonlandırılması, ablukanın kaldırılması"
Türkiye'nin, Katar ile bazı Arap ülkeleri arasındaki krizin çözümü konusunda yeni bir arabuluculuk girişiminde bulunup bulunmadığı sorusuna Kalın, Katar krizi konusunda devam eden bir sürecin olduğunu anımsattı.
Süreç kapsamında Katar Emiri ile Suudi Arabistan Veliaht Prensi arasında telefon görüşmesi gerçekleştiğini anlatan Kalın, gelinen noktada taraflar arasında ortaya çıkan anlaşmazlığın aşılmaya çalışıldığını söyledi.
Kuveyt Emiri'nin tavassutuyla Türkiye'nin de sürece destek olduğunu bildiren Kalın, şunları kaydetti:
"Biz ilgili muhataplarımıza bu konuda olumlu telkinleri bundan sonra da yapmaya devam edeceğiz. Türkiye'ye düşen bir söz konusu olduğundan Sayın Cumhurbaşkanımızın zatında bu rol gayet başarılı bir şekilde ifa edildi. Bundan sonrada yakın temasta olacağız. Dün Kuveyt Başbakanı, Sayın Kuveyt Emiri'nin resmi bir ziyaret için davet mektubuyla geldi. Sayın Cumhurbaşkanımızı Kuveyt'e davet ettiler. Bu da hem ikili ilişkiler bağlamında hem de Katar krizinin aşılması yönünde Kuveytlilerin bu süreçte Türkiye'nin rolüne verdikleri önemli gösteren bir şey. Önümüzdeki günlere planlayacağız bu ziyareti. Birleşmiş Milletlerde de bu konuyu görüşmeye devam edeceğiz. Beklentimiz ve temennimiz bu krizin sonlandırılması, ablukanın kaldırılması, Katar'ın toprak bütünlüğü ve egemenlik hakları çerçevesinde artık bu krizin aşılması yönündedir."
- "Açıklamalar Türkiye'den çok Almanya gibi ülkelere zarar verir"
Kalın, "Türkiye'nin (Irak Kürt Bölgesel Yönetimi) IKBY'nin referandum kararına karşı herhangi bir yaptırım planı var mı, böyle bir plan varsa bu IKBY ile paylaşıldı mı?" sorusuna, "Referandum kararının mutlaka ve mutlaka sonuçları olacaktır. Dolayısıyla Erbil'den beklentimiz bu uyarımıza kulak kabartmalarıdır." karşılığını verdi.
Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel'in Türkiye'ye silah satışıyla ilgili sözlerinin anımsatılması üzerine de Kalın, şunları söyledi:
"Türkiye'ye karşı bir tehdit ya da şantaj unsuru olarak kullanmayı düşünüyorlarsa boşa bir çaba içerisinde olduklarını ifade etmem gerekir. Türkiye hiçbir konuda tek bir ülkeye, tek bir kaynağa bağımlı bir ülke değildir. Yıllardır yaptığımız bütün çalışmalar, çok boyutlu dış politika, ikili ilişkiler, çoklu ilişkiler Türkiye'nin birçok alanda alternatiflerini, opsiyonlarını çoğaltması amacına matuf olarak atmış adımlardır. Türkiye'de bu konuda alternatifsiz değildir. Seçim ortamında, popülist duygularla yapılan bu tür açıklamalar Türkiye'den çok Almanya gibi ülkelere zarar verir. Bu konuda kendilerinin daha soğuk kanlı ve daha basiretli hareket etmesi gerekir. Kendilerine çağrımız da
Kaynak:
Bu haber toplam 12528 defa okunmuştur
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.