COP29'dan beklenti, hedeflerin hayata geçirilmesi
IPCC Üçüncü Çalışma Grubu Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Şiir Kılkış:- "İklim değişikliğine yönelik gözlemlerden biri olarak kutuplarda buzulların kalınlığının ve kütlesinin hızla azalması aslında dengelerin tümünü hızla değiştiren noktaların içerisinde yer alıyor. Bunun ötesinde aşırı yağışlardan kuraklığa kadar artık dünyanın her noktasında iklim değişikliğinin etkilerini gözlemleyebiliyoruz"- "Her COP toplantısında yine hükümetler, devletler yeni hedeflerini ortaya koyma gayreti içerisindeler ama şunu gözlem
YEŞİM YÜKSEL - Hükümetlerarası İklim Değişikliği Panelinde (IPCC) sera gazı salımlarının azaltılmasına odaklanan Üçüncü Çalışma Grubu Başkan Yardımcısı ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Şiir Kılkış, bu yıl Azerbaycan'da düzenlenecek olan COP29'da ortaya konulan hedeflerin uygulamaya geçmesi gerektiğini söyledi.
Başta küresel ısınmayla mücadelede gelinen son durum olmak üzere iklim değişikliğiyle ilgili birçok önemli konunun ele alınacağı Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 29. Taraflar Konferansı (COP29) bu yıl 11-24 Kasım'da Azerbaycan'ın ev sahipliğinde, başkent Bakü'de düzenlenecek.
AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Kılkış, karbondioksitin atmosferdeki yoğunluk miktarının yıllık ortalamada milyonda 420 parçacık seviyesini aşarak geçen temmuz ayında milyonda 425 parçacık seviyesine ulaştığını belirtti.
Kılkış, "İklim değişikliğine yönelik gözlemlerden biri olarak kutuplarda buzulların kalınlığının ve kütlesinin hızla azalması aslında dengelerin tümünü hızla değiştiren noktaların içerisinde yer alıyor. Bunun ötesinde aşırı yağışlardan kuraklığa kadar artık dünyanın her noktasında iklim değişikliğinin etkilerini gözlemleyebiliyoruz. Bunun tümüne, sera gazı salımları ve temelinde de fosil yakıtların tüketilmesi neden oluyor. Dolayısıyla iklim değişikliğinin nedenini de bilerek bu yönde hareket etmemiz oldukça önemli." dedi.
Geçen ay Bulgaristan'ın başkenti Sofya'da düzenlenen Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli'nin 61'inci oturumunda İklim Değişikliği ve Şehirler Özel Raporunun kapsam özetinin kabul edildiğini hatırlatan Kılkış, şehirlerin, enerji sisteminde yenilenebilir enerji kaynaklarının verimli şekilde değerlendirilmesinden kentsel planlamaya kadar olan imkanlar içerisinde net sıfır hedeflerinin gerçekleştirilmesindeki rolünün ve öneminin çok büyük olduğunu kaydetti.
Türkiye'nin güneş, rüzgar jeotermal enerji, biyokütle ve hidroelektrik gibi zengin yenilenebilir enerji kaynaklarına sahip olduğunu ifade eden Kılkış, şöyle devam etti:
"Türkiye olarak bu anlamda önemli bir güneş kuşağı içerisindeyiz. Bunların bilincine vararak enerji planlaması çok önemli. Hangi kaynağı, hangi ihtiyaç ve enerji talebinde kullanacağımız, bunun akıllı bir şekilde yönetilmesi, buna yönelik planlama yapmamız, hedeflerimizi ortaya koymamız her düzey için geçerli. Türkiye olarak yenilenebilir hedeflerimiz de var ve hızlı bir şekilde değerlendiriliyor. Bunun beraberinde örneğin, kentlerin yenilenebilir enerji tüketimini ve taleplerini akıllı bir şekilde nasıl dengeli, uyumlu bir hale getirebiliriz? Bunun yerleşkeler ve kent ölçeğinden, ulusal ölçeğe kadar her ölçekte planlanması oldukça önemli. Şu an 2030'a kadar şehirler, Avrupa'da özellikle net sıfır salım hedefine yönelik kendilerine hedef ortaya koymuş durumda. İlk şehirler, misyon etiketlerini de aldılar. Dolayısıyla enerji planlaması kapsamında kentlerin bu süreç içerisinde kendilerine bir rol bulmaları, net sıfır salım hedeflerini desteklemeleri önemli."
IPCC'de Altıncı Değerlendirme Raporu ilk açıklandığında dünyanın gidişatının 3,2 santigrat derece düzeyine doğru ilerlediğini, bunun biraz iyileşmiş olarak gözükmesine rağmen 1,5 santigrat derecenin 2 kat üzerinde seyrederek 3 santigrat derece düzeyinde bulunduğunu dile getiren Kılkış, her artış ile birlikte iklim değişikliği etkileri düşünüldüğünde aşırı yağışların, kuraklıkların, orman yangınlarının, yüksek sıcaklıkların daha fazla hissedilebilir olacağının ötesinde yaşanabilir ve sürdürülebilir bir dünyanın tehlikede olduğunun altını çizdi.
Kılkış, COP29'dan çıkabilecek sonuçlara ilişkin şunları kaydetti:
"Bir önceki yıl teknik diyalogların tamamlanmasının ardından ilk Küresel Durum Değerlendirmesi'nin sonuç bildirgesi yayımlandı. Sonuç bildirgesinde yine 2030 yılına kadar yenilenebilir enerji kurulu gücünün 3 misli artırılması, enerji verimliğini iyileştirme hızının 2 misli artırılması ve fosil yakıt kaynaklarından da o geçiş esnasında uzaklaşmamız yönünde hedef ortaya konuldu. Her COP toplantısında yine hükümetler, devletler, yeni hedeflerini ortaya koyma gayreti içerisindeler ama şunu gözlemliyoruz ki yine bunlar çok yetersiz. İlerleme için bir çaba içerisinde olunsa da yine dünya olarak geldiğimiz süreç sorunun hala devam etmesi ve çözümlere yeterince yaklaşmamamız yönünde. Dolayısıyla beklentim yine ortaya konulan hedeflerin artık uygulamaya geçmesi ve uygulamaya geçmesi için de beklentilerin hızlı bir şekilde çalışılması, gerçekleştirilmesi. Tüm dünyadan beklentim ise bilimsel bulguları esas alarak el birliği, güç birliği içerisinde bu sorunun üstesinden gelerek çözüm oluşturmalarıdır."
- COP zirveleri
Küresel ısınmanın her boyutu ile ele alındığı COP zirvelerinin ilki 1995'te Almanya'nın Bonn kentinde düzenlendi.
Açılımı "Conference of the Parties" (Taraflar Konferansı) olan etkinlik Türkçede de genellikle İngilizce kısaltılmış haliyle, "COP zirveleri" şeklinde kullanılıyor. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'ne taraf ülkeler bu konferans kapsamında her sene dünyanın başka bir ülkesinde bir araya gelip iklim değişikliğinin getirdiği sorunlar ve çözüm yolları üzerine kapsamlı müzakereler gerçekleştiriyor.
İngilizcesi "UN Framework Convention on Climate Change (UNFCCC)" olan sözleşme, BM tarafından iklim değişikliği sorununa işaret etmek amacıyla geliştirilmiş ilk önemli girişimlerden biri olarak gösteriliyor. Brezilya'nın Rio de Janeiro kentinde 1992'de düzenlenen Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı'nda imzaya açılan sözleşme 21 Mart 1994'te yürürlüğe girdi.
Taraf ülkeleri, sera gazı emisyonlarını azaltmaya, araştırma ve teknoloji üzerinde işbirliği yapmaya ve sera gazı yutaklarını korumaya teşvik eden sözleşmeye Türkiye, 24 Mayıs 2004 tarihinde dahil oldu.
Kaynak:
Bu haber toplam 50 defa okunmuştur
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.