CHP TBMM Grup Toplantısı
Genel Başkan Kılıçdaroğlu: (1)- (FETÖ darbe girişimi sonrası gözaltına alınan ve hayatını kaybeden öğretmen) Gökhan Açıkkollu'nun otopsi raporlarını niye açıklamıyorlar? Madem işkence yapılmadı, bütün dünya öğrensin. Ama açıklamıyorsun, açıklayamıyorsun"-
TBMM (AA) - CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, FETÖ'nün darbe girişimi sonrasında gözaltına alınan ve hayatını kaybeden öğretmen Gökhan Açıkkollu'nun otopsi raporlarının açıklanmadığını belirterek, "Madem işkence yapılmadı, bütün dünya öğrensin. Ama açıklamıyorsun, açıklayamıyorsun." dedi.
Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, baskılar karşısında hiç kimsenin umutsuzluğa kapılmamasını istedi. Kılıçdaroğlu, "Çarklar farklı dönebilir, egemenler kendi güçlerini göstermek için halkın üzerine baskı kurabilir, gazeteler kapatılabilir, milletvekilleri hapse atılabilir, üniversitelerden öğretim üyeleri koparılabilir ama bütün bunlara rağmen biz bu ülkeye demokrasiyi getireceğiz." ifadesini kullandı.
Cumhuriyeti kuranların, gerek savaş meydanlarında gerekse savaş sonrasında ağır bedeller ödediğini belirten Kılıçdaroğlu, Osmanlı'nın borcunun son kuruşuna kadar ödendiğini, ülkede uçak fabrikası, şeker fabrikaları yapıldığını, Merkez Bankasını kurularak milli para bastırıldığını bildirdi.
Kılıçdaroğlu, yakın tarihin unutturulmak istendiğini öne sürerek, şöyle devam etti:
"Tarihimizi unutmayacağız. Bir metrelik demir yolu yokken, 10 yılda demir ağlarla ördüler Türkiye'yi. Bunlar tamamını özelleştirdiler. Şimdi şeker fabrikalarını özelleştirmek istiyorlar. Sizlere sözüm söz, özelleştirseler dahi CHP iktidarında onları alıp, köylüye iade edeceğiz."
Mehmet Akif Ersoy'un İstiklal Marşı'nı nasıl yazdığını anlatan Kılıçdaroğlu, Ersoy'un kendisine verilen ödülü almayarak, gazilere bağışladığını aktardı. Mehmet Akif Ersoy'un yiğit bir insan olduğunu, Kurtuluş Savaşı sırasında da Mustafa Kemal Atatürk'ün yanında mücadele ettiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Mehmet Akif Ersoy, o savaşın hangi bedeller sonunda kazanıldığını gayet iyi biliyor. Ama bir de günümüze gelelim. Bir zat gitti Libya'ya, Kaddafi'nin konuğu oldu, Kaddafi'nin elinden ödül aldı, ayrıca 60 bin dolar para aldı. Gazeteciler sordular, 'Bu parayı şehit ve gazilere vereceğim' dedi. Defalarca sordum, bu 60 bin doları kime verdin, hangi gazi derneğine verdin, hangi şehit derneğine verdin, çık açıkla. Bugüne kadar ağzından tek kelime alamadım. Gideceksin, diyeceksin, 'bu parayı gazilere, şehit yakınlarına adıyorum.' Alacaksın 60 bin doları cebine atacaksın, sonra da kalkacaksın 'ben yerliyim, ben milliyim' diyeceksin. Sen gayri millisin kardeşim."
-"Otopsi raporlarını niye açıklamıyorlar?"
Geçen haftaki grup toplantısında öğretmen "Gökhan Açıkkollu'nun, FETÖ'nün darbe girişimi sonrasında gözaltına alındığına ve işkence sonucu öldüğüne" ilişkin açıklama yaptığını anımsatan Kılıçdaroğlu, bunun üzerine İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının da bir açıklama yaptığını belirtti.
Kılıçdaroğlu, şu görüşlere yer verdi:
"İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı diyor ki; 'Gökhan Açıkkollu ile ilgili iddialar gerçeği yansıtmamaktadır, yani işkence görmemiştir, yani kendiliğinden ölmüştür.' Doktor Ömer Gergerlioğlu, bunun üzerine bir açıklama yapıyor, 'Adli raporları biliyorum, açıklamalar yanlış. Darp izlerinden bahsedilmemiş.' Yani dövülmüş, onlardan bahsedilmiyor. Otopsideki sırt, boyun, kas, sağ-sol kaburga kırıklarından bahsedilmiyor. Ya adam hapishanede otururken kaburgaları niye kırılsın. Kim kırdı, kim darbetti. Raporları var burada ama benim açıklamalarımdan rahatsızlık duyuyorlar. 'Neden işkence sonucu öldürüldü diyorsun?' diye. Birisi işkence sonucu öldürülür ve ben de susarsam, sesimi çıkarmazsam, Allah aşkına benim dilsiz şeytandan ne farkım kalır."
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının, 1,5 yıldır ailenin suç duyurusunu görmezden geldiğini ileri süren Kılıçdaroğlu, daha sonra ise 'soruşturmaya gerek yoktur' denilerek, dosyanın kapandığını ifade etti. "Bir avukatın da en az 15 kişiye işkence yapıldığını" gördüğüne dair açıklamaların bulunduğuna değinen Kılıçdaroğlu, şunları aktardı:
"Sen savcı olarak bu avukatı çağırıp, 'gel kardeşim buraya, kim kime işkence yaptı; ver bakayım şu ifadeyi' niye demiyorsun? Çünkü sen saraydan talimat alıyorsun; sen cumhuriyet savcısı değil, sen saray savcısısın. Benim görevim ise cumhuriyet savcılarını korumak, saray savcılarına karşı çıkmaktır. İstanbul Başsavcılığı açıklasın, aile 100 insülin veriyor, kendisi şeker hastası. Bunun 40'ının kullanılması lazım. 96'sı aileye geri veriliyor. 36'sı kullandırılmamış. Ya bunlarda din, iman, ahlak var mı? Ya bir insan göz göre göre ölüme nasıl terk edilir. Emin olun anlamakta zorlanıyorum.
Köprüde askerin boğazını keserek linç ettiler, gencecik asker. Elinde silah bile yok. Bir askeri linç etmek suçtur, onların da yakalanıp yargı önüne çıkarılması lazım. Bahçeli de Erdoğan da Binali Yıldırım da söz verdi. Dediler ki, 'Biz onu soruşturacağız.' Tam tersi oldu. Bir KHK ile linç edenlerin tamamı için, 'Bunlar hakkında tahkikat yapılmaz' diye karar çıkarıldı. Ya bunlar Müslüman mı bunlarda insan sevgisi var mı? Bir asker linç edilecek ve sen linç edenleri koruyacaksın, sonra çıkıp diyeceksin ki, 'Türkiye'de demokrasi var.' Nerede demokrasi? Demokrasi, anayasa rafa kalkmış, bunların hiçbirisi çalışmıyor. Gökhan Açıkkollu'nun otopsi raporlarını niye açıklamıyorlar? Sevgili savcı yeri gelince talimat alıp, benim konuşmamı yalanlıyorsun, niye otopsi raporlarını açıklamıyorsun? Madem işkence yapılmadı, bütün dünya öğrensin. Ama açıklamıyorsun, açıklayamıyorsun. Avukatı çağırıp ifadesine bile başvuramıyorsun. Elbette ortada bir suçlu varsa, suçlu yargılanır. Buna hiç kimse itiraz etmez; adaletle yargılansın."
- "Uyuşturucu yaşı 10'a inmiş"
Çocuk ve kadınlara yönelik cinsel şiddet olaylarına dikkati çekmek amacıyla Dilek Taş, Hülya Kurt ile Nursel Karagöz'ün "3 kadın 40 milyon ses" sloganıyla Çanakkale'den Ankara'ya yürüdüğünü belirten Kılıçdaroğlu, "Ben seslerini duydum, onlara destek veriyorum. Bütün kadınlarımıza destek veriyorum. Cumhuriyet nasıl bir kadın devrimiyse, demokrasiyi de gerçekleştirecek olan, 2019 yılında demokrasi devrimi yapacak olanlar da bu ülkenin kadınları olacaktır." dedi.
Kılıçdaroğlu, Türkiye'de uyuşturucu kullanımına dikkati çekerek, şunları ifade etti:
"Sen kalkıp millete işkence yapacağına, savcıları onlara görevlendireceğine yahu kardeşim bu ülkede uyuşturucu aldı başını gidiyor... Tam bir bataklık içinde. 2004 yılında 12 bin 656 kişi uyuşturucu tedavisi görürken 2016'da 273 bin 81 kişi tedavi görüyor. Hani herkesin keyfi yerindeydi, her evde huzur vardı, bereket vardı, zam yoktu. Pırıl pırıl gençlerimize ne oluyor? Daha acı olanı ise uyuşturucu yaşının 10'a inmiş olması. 10 yaşındaki çocuklar tedavi için hastanelere teslim ediliyor. Uyuşturucu madde kullanan çocukların yüzde 85'i 15-17 yaş grubu, yüzde 15'i 12-14 yaş grubunda. Tedavi olan çocuk sayısı 35 bin 792. Bu çocukların olduğu evde annede, babada huzur olur mu? Uyuşturucu ile mücadele edeceğine gazetecilerle mücadele ediyorsun, milletvekilleriyle mücadele ediyorsun, şeker fabrikalarını kapatıyorsun, çiftçilerin burnundan getiriyorsun."
- Medya özgürlüğü
Medya özgürlüğünün bütün demokrasilerin olmazsa olmazı olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, gazetecilerin, gücü denetleyerek halkın doğru bilgilenmesini sağlaması gerektiğini belirtti.
Kılıçdaroğlu, "Hiçbir suçu olmayan insanları niye tutuklarsın? Cumhuriyet gazetesi basının akademisidir. Sevsin sevmesin, düşüncesine katılsın katılmasın herkes Cumhuriyet'e bakar. Cumhuriyet sadece 20 Temmuz darbesi sonrası darbe almadı, 12 Mart'ta da 12 Eylül'de de oldu, o dönemde de gözaltına almalar oldu, şimdi de aynı yasaklamalar getiriliyor; neden 20 Temmuz'da da darbe oldu... Burak Akbay, Sözcü'nün sahibi, en çirkin iftiralarla tutuklama kararı çıktı. FETÖ'cüymüş... Sözcü'nün kuruluşundan bugüne kadar bütün hayatı FETÖ mücadelesiyle geçmiştir. Hiç kimse şunu unutmasın, her Cumhuriyet çalışanı Uğur Mumcu'nun öğrencisidir." dedi.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Meclisi bombalayanlara ve gazetecilere aynı cezanın öngörüldüğünü savunarak, şunları kaydetti:
"Birisinin altında uçak var, geliyor Meclisi bombalıyor. Ceza veriyorsun eyvallah. Gazeteci elinde kalem var, birisini yaralamış mı, bir şey yapmış mı? Hayır. 'Niye kalemi tuttun, niye eleştirdin? O zaman sana da ağırlaştırılmış müebbet veriyorum' diyor. 'Anayasa Mahkemesinin kararı var.' 'Ne demek Anayasa Mahkemesi, takmıyorum Anayasa Mahkemesini.' 'Anayasa var.' 'Ne anayasası. Bizde sarayın yasaları işler' diyor. 'Anayasa değil, hukukun üstünlüğü değil, sarayın üstünlüğü işler' diyor. 'Biz hukuktan, vicdanımızdan değil, saraydan gelen talimatı uygulamakla görevliyiz' diyorlar.
Hakimi de öyle söylüyor, savcısı da öyle söylüyor. O nedenle onlara ne hakim diyoruz ne savcı. Görüşü ne olursa olsun bütün gazetecilerin serbest bırakılmasını isteriz. 'Benim sevdiğim gazeteci serbest olsun, bana muhalefet olanları hapse atalım.' Bu medya özgürlüğü değil. Bu, medyayı sınırlamak, kendisini bağlamaktır. Bugün bir köşe yazarı için 'köşe yazısını yazmayacaksın' diye saraydan emir geliyor ve o köşe yazarı yazı yazamıyor, yazı yazdırılmıyor. 'Siyasi içerikli yazı yazmayacaksın, futbolu yazacaksın.' Niçin, saraydaki zat rahatsız oluyor."
(Sürecek)
Kaynak:
Bu haber toplam 132 defa okunmuştur
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.