CHP Grup Başkanvekili Altay, infaz düzenlemesine ilişkin kanun teklifini değerlendirdi:
"Cezaevindeki insan sayısının 6 kat artması, yürütmenin yanlış uygulamalarının yanı sıra yine yürütmenin vesayetindeki yargının tartışmalı kararlarının sonucudur" - "Cezaevlerinin tümünü boşaltsanız, bu politikalar devam ettiği sürece iki yıl sonra cezae
TBMM (AA) - CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, "Cezaevindeki insan sayısının 6 kat artması yürütmenin yanlış uygulamalarının yanı sıra yine yürütmenin vesayetindeki yargının tartışmalı kararlarının sonucudur." dedi.
Altay, CHP Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun ile Mecliste düzenlediği basın toplantısında, Türkiye'nin gündeminde bir taraftan salgınla mücadele öte yanda da infaz indirimini içeren kanun teklifinin olduğunu söyledi.
Cezaevinde gayri insani durumda bulunan tutuklu ve hükümlüler ile evlerinden çıkmayan yakınlarının Meclisten güzel haberler beklediğini ifade eden Altay, şunları belirtti.
"Beklenti yüksek, umarım beklenti kamu vicdanını kanatmayacak şekilde karşılanır. 2002 Türkiye'sinde cezaevlerinde sadece 57 bin tutuklu ve hükümlü vardı bugün 300 bin insan var. FETÖ darbesinden dolayı sayı böylesine şişti zannedilmesin. FETÖ darbesinden ve diğer terör örgütlerinden kaynaklı cezaevlerinde bulunan insanların sayısı yaklaşık 40 bin. Diğerleri yanlış yönetimlerin kurbanı olarak cezaevlerinde bulunuyor."
Altay, olağanüstü dönemler sonrasında uygulanan olağanüstü hukukun, peşinden hep af tartışmalarını getirdiğini ileri sürerek, bugün de af konusunun tartışıldığını belirtti.
Demokrasinin sorunsuz çalışması halinde Türkiye'nin af tartışmalarını konuşmayacağını ileri süren Altay, şu değerlendirmede bulundu:
"Cezaevlerindeki 57 bin rakamının 300 bine çıkması şunun da neticesidir; AK Parti uygulamaları suç ve suçlu üretmiştir. Cezaevindeki insan sayısının 6 kat artması yürütmenin yanlış uygulamalarının yanı sıra yine yürütmenin vesayetindeki yargının tartışmalı kararlarının sonucudur.
CHP'nin yaklaşımı eşitlik üzerinedir, infaz adaleti üzerinedir. Kamu vicdanını kanatmayan ve bu kapsamda adaleti sağlayan bir yaklaşım bekliyoruz. Şu anda arkadaşlarımızla birlikte 70 maddelik teklifi inceliyoruz. Elbette askerimize, polisimize, vatandaşımıza kurşun sıkan, bombalayan, mayınlayan, eline silah almış hiç kimsenin affedilmesini bu yönüyle doğru bulmayız. Aynı şekilde, kadına ve çocuğa cinsel tacizde bulunan insanların affedilmesi de kamu vicdanını kanatır. Elbette gençlerimizi zehirleyen uyuşturucu baronlarının affedilmesine de kamu vicdanı sıcak bakmaz. Bunları biliyoruz. Ama burada tablo şu; konuşmak mı suç, adam öldürmek mi suç? Vallahi de billahi de AK Parti'ye göre konuşmak daha büyük suç. Gelen teklif bu. Konuşanlar, düşüncesini ifade edenler içeride kalsın, dolandırıcılar, çıkar amaçlı suç örgütü kuranlar dışarı çıksın. Gelen teklifin kabaca mahiyeti bu. Bu cezaevleri niye doldu, bu cezaevlerinin bu kadar dolmasına sebep olan politikalar neden gözden geçirilmiyor?"
- "Teklifin kamu vicdanını kanatmayacak bir hale getirilmesi için elimizden geleni yapacağız"
Engin Altay, insan haklarının birinci şartının yaşam hakkı olduğunu, cezaevinde bulunan insanın yaşam hakkının devletin teminatı altında bulunduğunu söyledi.
Cezaevlerinde, 20 kişinin kalabileceği koğuşlarda 60-70'inin bir arada tutulduğunu ileri süren Altay, "Mantık, 'Ben biraz seyrelteyim.' Cezaevlerinin tümünü boşaltsanız bu politikalar devam ettiği sürece iki yıl sonra cezaevlerinde bu kadar insanı yine buluruz." dedi.
İnfaz düzenlemesi teklifinin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve onun politikalarına karşı olan herkesin 5 ay cezaevinde yatmasını teminat altına alan bir teklif olduğunu iddia eden Altay, bunun kabul edilebilir bir durum olmadığını ifade etti.
Altay, "Demokrasiyi önceleyen bir teklifin tesisi lazım. 'Korona değil senin sistemin beni öldürür' diyen tır şoförünün hakim önünü çıkarıldığı bir sistemde af çözüm olmaz. Önce kafayı değiştireceksin. Yargıyı sopa olarak kullanmayan, insan haklarını, demokrasiyi önceleyen bir yönetimin bir an önce tesisi lazım. Teklifin kamu vicdanını kanatmayacak bir hale getirilmesi için elimizden geleni yapacağız." dedi.
Altay, Diyanet İşleri Başkanlığının, kamuoyundaki saygınlığına halel getirecek işleri yapmaya devam ettiğini öne sürdü.
Diyanet İşleri Başkanının, Cumhurbaşkanının arzusuna göre dini gerekçe ve dayanak yaratamayacağını belirten Altay, "Sayın Başkan, Cumhurbaşkanının her basın toplantısında ifade ettiği hususlara, dini gerekçe ve dayanak yaratmak için orada değilsin. Bundan vazgeç. Diyanet, Türkiye'nin en önemli kurumudur ama Diyanet İşleri Başkanımız bugünlerde adeta Erdoğan'ın sözcüsü gibi çalışmaktadır. Diyanet İşleri Başkanımızla da Diyanet İşleri çalışanlarıyla da fikri çatışmaya girmek arzu ettiğimiz en son şeydir ama sayın başkanın tutumu kamuoyunu rahatsız etmektedir." ifadelerini kullandı.
Altay, "Bize Bize Yeteriz Türkiyem" bağış kampanyasına zorunlu katılım uygulandığını iddia etti.
Gönüllü bağış kampanyasının, genelgelerle "zorunlu bağış"a döndüğünü ileri süren Altay, "Bunun adı korona vergisidir. Kamuda çalışanlara genelge yollayıp bu işi götürmek en hafif tabiriyle ayıptır. İtalya'ya gönderilen yardım kolilerini gördük ve aklıma 'Sultanahmet'te dilenir, Ayasofya'da sadaka dağıtır.' özdeyişi geldi.
Bunu şunun için söylüyorum, Adıyaman Milli Eğitim Müdürü, 'Paraları toplayın, ilgili hesap numaralarına yatırıldığına dair banka dekontunun müdürlüğümüze gönderilmesi hususunu rica ederim.' diyor. Milli eğitim müdürünün yaptığı eşkıyalıktır, yalakalıktır. Bununla bitse iyi Yargıtayımız da boş durmamış. Tetkik hakimleri için alt sınırı 1000 lira olmak üzere, personel için de alt sınırı 100 lira olmak üzere yardım talimatı vermiş. Yargıtaya laf söylesek cezaevine gireriz. Yargıtay Başkanı, nedir bu kardeşim nedir? Bunun adı da kepazeliktir. BOTAŞ da kapsam dışı personelden 200, kapsam içi personelden 400 istiyor, bunun adı da haraçtır." diye konuştu.
- "Belediyelerimiz de çözüm üretmek istiyor"
CHP Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun da belediyelerin, vatandaşın yaptığı bağışları alamama sorunu ile karşı karşıya olduğunu söyledi.
Belediyelerin, vatandaşın hizmetlerini yürüten en temel birimler olduğunun altını çizen Torun, "Belediyeler şehri emindir. Bu süreçte de çok önemli görevlerde bulundular. Bu salgının yayılmaması için birçok yatırımda bulundular, tüm kamu alanlarını steril hale getirdiler. Süreç içerisinde bu çalışmalar görününce vatandaşın bağış için talebi oldu. Burada ne var? Bunu yaparken de belediyelerimiz yasal yetkisini kullanarak bu bağışları kabul etti. İlgili kanuna göre bu durum açıkça tarif edilmiştir. Bu bağışlar belediye bütçesine alınacak ve ihtiyaç sahiplerine iletilecek. Hepsi denetim altında." ifadesini kullandı.
Belediyelerin de çözüm üretmek istediğini dile getiren Seyit, "Burada ayrışmanın zamanı değil. 'Evde kal' diyoruz ama bunun bir bedeli var. O insanların ihtiyaçlarını gidermemiz lazım. Toplumda birçok kişi evlerinde mağdur. Bu mağduriyetin giderilmesi hepimizin görevi. Vatandaşın kendi iradesiyle yaptığı bu bağışları engellemeyin. Aksi halde vatandaş mağdur olur bu da doğru olmaz." açıklamasında bulundu.
Kaynak:
Bu haber toplam 1171 defa okunmuştur
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.