CHP Grup Başkanvekili Altay, gündemi değerlendirdi:
"Milletçe bu kadar fedakarlık yapmışken, sağlık çalışanlarımız olağanüstü bir performans sarfetmişken şimdi birtakım yerlerden gelen basınçlarla yeni normale girdik. Yeni normal hiç kimseyi aldatmasın. Yeni normalde maske, el dezenfektanı, sosyal mesafe,
TBMM (AA) - CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, "Milletçe bu kadar fedakarlık yapmışken, sağlık çalışanlarımız olağanüstü bir performans sarfetmişken şimdi birtakım yerlerden gelen basınçlarla yeni normale girdik. Yeni normal hiç kimseyi aldatmasın. Yeni normalde maske, el dezenfektanı, sosyal mesafe, izolasyon konusunda vatandaşlarımızın daha dikkatli olması lazım." dedi.
Altay, Meclis'te düzenlediği basın toplantısında, Kovid-19 salgınıyla mücadelede Türkiye'de "yeni normal hayatın" hayırlı olması temennisini dile getirdi.
Güney Kıbrıs'ın Limasol kentindeki Köprülü Hacı İbrahim Ağa Camisi'ne yapılan saldırıyı kınayan Altay, "Saldırının her türlüsüne karşıyız ama ibadethanelere, kutsala yönelik olmasına tahammülümüz asla olmaz. Kınadığımızı belirtmek istiyorum. Umarım tekraren böyle durumlarla karşı karşıya kalmayız. Provokasyon amaçlı ya da karşıt amaçlı kindar bir mantıkla da olsa bunların hiçbirinin kabul edilebilmesi, hoş görülebilmesi asla mümkün değildir." ifadelerini kullandı.
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin (TBMM) 48 gün sonra açılmasının ardından gündeminde Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu'nun bulunmasını eleştiren Altay, yaklaşık 50 gündür kapalı olan Meclis gündeminde, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın gelip bilgi vermesi, çiftçi borçlarının ve sorunlarının ele alınmasının olması gerektiğini söyledi.
Türkiye'nin her yerinde bekçi şiddetlerinin yaşandığını savunan Altay, "Benim endişem var. Bekçiler, daha kanunları çıkmadan terör estirmeye başladı. Toplumda bir güvenlik kaygısı var. Eskiden güvenlik kaygısını insanlar, eşkıyadan, teröristten, hırsızdan, arsızdan duyardı. Şimdi, tümünü tenzih ederim polis teşkilatımızın ve bekçilerimizin, polisten ve bekçiden kaynaklı şiddet görüntüleri ile Türkiye sarsılıyor. Amerika'daki polisin yaptığını kınayan Erdoğan'ın, Çorlu'da bir aileye polisin yaptığı şiddet ve cebiri de kınamasını isterdim." diye konuştu.
"Hastane açtım diye övünüyorsun, boş bina. Açtın güzel. Eyvallah. Atama bekleyen sağlık çalışanları var. Bunları da atayıver." diyen Altay, küçük esnafın da zor günler geçirdiğini kaydetti.
Devletin salgından bu yana hiç veren el olmadığını iddia eden Altay, "Devlet alan el olursa devlet olmaktan çıkar. Devlet, veren el ise devlet. 'Destek veriyoruz. 6 ay ödemeyecek, sonra şu kadar faizle bana parayı geri ödeyecek...' Adam inliyor zaten. Borçlu. Borcu borçla kapatmak diye bir mantık yok. Şimdi yapılan bu. Vatandaşlın esnaf, Kobi kredilerini saymıyorum, herhangi bir vatandaşın bankalara, kredi kartına ve tüketici kredi borcu Kovid sürecinde 50 milyar artmış. Biz şimdi Meclis'te çarşı ve mahalle bekçilerinin yasal düzenlemesini yapacağız." ifadelerini kullandı.
Engin Altay, Meclis'in gündeminin yeniden belirlenmesi konusunda AK Parti'ye çağrıda bulundu.
- "Yeni normal hayat erken başladı"
Altay, yeni normal hayatın erken başladığını da öne sürerek, şöyle devam etti:
"Milletçe bu kadar fedakarlık yapmışken, sağlık çalışanlarımız olağanüstü bir performans sarfetmişken şimdi birtakım yerlerden gelen basınçlarla yeni normale girdik. Yeni normal hiç kimseyi aldatmasın. Yeni normalde maske, el dezenfektanı, sosyal mesafe, izolasyon konusunda vatandaşlarımızın daha dikkatli olması lazım. Buna ihtiyaç var. Zamansız bir gevşeme, rehavet, sağlık çalışanlarımızın bunca emeğini, 83 milyon vatandaşımızın bunca fedakarlığını bir hiç yapar, yok yere boşa gider, yazıktır günahtır."
İsraf, işsizlik, borçlar, mağdur edilen kişilerin Türkiye'nin, salgın sürecinde yeni normal hayata geçerken yaşadığı gerçekler olduğunu savunan Altay, "Ekonomik olarak Türkiye'nin bu noktaya gelmesinde vebali olanlar bedelini de öderler. Bu, sandık marifetiyle saray saltanatının son bulmasından geçecek." dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın salgının başlamasından bu yana Ankara'da olmadığını ve bugün itibarıyla geldiğini söyleyen Altay, 2 Haziran'ın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Ankara'ya gelişinin başlangıcı olduğunu, seneye bu günü "Cumhurbaşkanının Ankara'ya gelişinin birinci yıl dönümü diye belirli gün ve haftalara ekleneceğini" aktardı. Altay, şöyle konuştu:
"Buradan söyleyeceğim, Sayın Erdoğan, ne zaman bir kriz olsa Ankara'dan kirişi kırıyorsun kardeşim. 15 Temmuz'da da biliyorsunuz Ankara'dan kiriş kırıldı. Herkes Ankara'da, darbe bitmiş, bertaraf edilmiş, bütün muhalefet liderleri, milletvekilleri Ankara'da, AK Parti'nin tüm yöneticileri Ankara'da neredeyse, Erdoğan yok. Bir kriz var, Erdoğan Ankara'dan kirişi kırıyor. Gel, korkma. Ankara seni, darbe ile mücadelede de korur ve kollar, Kovid ile mücadelede de korur ve kollar. 75 gün bir bir ülkenin cumhurbaşkanının başkentte olmaması, çok vahim bir durumdur. Garip bir durumdur. Derebeylik desen derebeyler de yapmaz. Hiçbir diktatör de başkentini 75 gün terk etmemiştir. 75 gün terk ettiğinde zaten gitmişsindir sen. Garip... Bunu da kabul etmek mümkün değildir."
Cumhuriyet gazetesindeki "tekzip ve düzeltme" metinlerine de değinen Altay, "Basına yönelik baskıyı, şiddeti artık en acımasız, en aymaz şekliyle gördüğümüz günlerdeyiz. Sansürle televizyonlar, gazeteler boğuşurken yeni bir metot bulundu. Kes, kopyala, yapıştır tekzipleriyle gazeteleri kapatıyoruz. Ben bunu, hangi gazete için olursa olsun garipserim." dedi.
Altay, Cumhuriyet gazetesinin birinci sayfadan yayınladığı tekzip ve düzeltme metinlerini de gazetecilere gösterdi.
CHP Grup Başkanvekilleri Özgür Özel ve Engin Özkoç hakkında, İletişim Başkanı Fahrettin Altun'a yönelik hakaret ve iftira suçu işledikleri gerekçesiyle açılan soruşturma sonucu Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen fezlekeye de değinen Altay, "Kendisine teessüf ediyorum. Sayın Altun ile ilgili bunu ilk olarak ben söyledim. Bizim Grup Başkanvekillerimiz Özel ve Özkoç hakkında dava açmış. Bu haberi medyada görüyoruz. Bir adliye muhabiri bunu alıp da haber yapmıyor. Adliyeden saraya, saraydan da medyaya bir servis var. Bu, yargı açısından kepazeliktir. Çok rica ediyorum Altun'un avukatlarından, benim Özgür Özel'den, Engin Özkoç'tan neyim eksik." diye konuştu.
Engin Altay, Hukuk Politikaları Kurulu üyesi Burhan Kuzu'nun söz konusu görevde tutulmasının sebebini de sorarak, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a, Kuzu'nun görevde kalıp kalmayacağını sordu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın CHP, İYİ Parti ve HDP'yi terör örgütleriyle ilişkilendirmek konusunda uğraştığını savunan Altay, "Ben şunu demeyi AK Parti'ye oy veren insanlara saygısızlık görüyorum. 'AK Parti ile IŞİD arasında bir ilişki var. IŞİD, AK Parti aynı şeydir, aynı menzile farklı yollardan yürüyorlar.' Bunları AK Parti'ye oy vermiş 20 milyona saygısızlık olarak görürüm. İYİ Parti, CHP ve HDP'nin oyu 22 milyon 205 bindir. Bu şu demektir. Sen 22 milyon 205 insanın teröristlere yardım ve yataklık ettiğini, amaçlarına hizmet ettiğini iddia ediyorsun." değerlendirmesinde bulundu.
- Erken seçim tartışmaları
Gazetecilerin sorusu üzerine MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin erken seçim tartışmalarıyla ilgili açıklamasını da eleştiren Altay, şunları kaydetti:
"Türkiye'de erken seçimlere Sayın Bahçeli karar veriyor genel olarak. Bundan sonra da öyle olacağını zannediyor. Belki şunu diyordur, 'Nereden çıkarıyorsunuz, bunu ilan edersem ben ederim. Benden önce siz niye ilan ettiniz.' diye hayıflanmış olabilir. Sayın Bahçeli, hakaret ve iftira diliyle saldırıyor. Biz de olabildiğince nazik cevap veriyoruz. Ardından MHP'li yöneticilerden sosyal medyadan, küfür ve tehditler, hakaretler alıyoruz. Adeta toplumda bir ayrışma, kutuplaşma için Erdoğan ile yarış ediyorlar. Böyle bakmak lazım. 3 Kasım 2002'de, 7 Haziran 2015'te ve 24 Haziran 2018 seçimleri tarihinden önce yapılan seçimlerdir. Hepsi, Sayın Bahçelinin talebiyle gerçekleşmiştir. Yani, Bahçeli 3 kez kirli tertibin başını çekmiştir. Bahçeli, Türkiye'de 3 kez ayıplı bir tuzak kurmuştur. Erken seçimi tertip ve tuzak olarak nitelemek, sandıktan ve milletten korkmak demektir."
"Vekil transferi" konusundaki bir soruya cevap veren Altay, doğru olanın, bir siyasetçinin, seçildiği partide milletvekilliğine devam etmesi olduğunu savundu. Altay, "Siyasi Partiler Kanununu getirsinler, bakalım, görelim. Üzerinde konuşuruz. Ama şunu tekrar söylüyorum, demokrasiye kurulan tuzaklara karşı demokrasinin ve Siyasi Partiler Kanunu'nun ve TBMM İçtüzük'ünün, Anayasa'nın imkan verdiği fırsatlar ve manivelaları kullanmak demokratik bir haktır." dedi.
Kaynak:
Bu haber toplam 287 defa okunmuştur
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.