CHP Grup Başkanvekili Altay, gündemi değerlendirdi
"Virüsün Türkiye'de bu kadar şiddetli şekilde yayılmasının altında maalesef umreden dönen bu vatandaşlarımızın dahli var. Resmi rakamlara göre Isparta'da 268 vaka var, bunun 245'i umreden dönenler. Bu 81 vilayet için de aynıdır"- "Sağlık Bakanı Bilim Kuru
TBMM (AA) - CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, "Virüsün Türkiye'de bu kadar şiddetli şekilde yayılmasının altında maalesef umreden dönen bu vatandaşlarımızın dahli var. Resmi rakamlara göre Isparta'da 268 vaka var, bunun 245'i umreden dönenler. Bu 81 vilayet için de aynıdır." dedi.
Altay, Meclis'te düzenlediği basın toplantısında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Bu dönemde birlik olmayacağız da ne zaman olacağız?" cümlesine kendisinin de katıldığını, bu cümlenin altına kendisinin de imza atacağını söyledi. Bunun tek koşulunun Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın özellikle salgınla mücadele döneminde AK Parti rozetini kafasından çıkarması olduğunu ifade eden Altay, o zaman birliğin örnek şekilde sağlanacağını dile getirdi.
"Cumhurbaşkanı kafasıyla olaylara ve insanlara bakarsan birlik de olur, dirlik de olur, huzur da olur" diyen Altay, şunları söyledi:
"Zor bir dönemden geçiyoruz ve ülkede siyasi partilerin bir araya gelmesi lazım. Burada siyasi partileri bir araya getirecek partiler üstü bir mekanizma lazım. Bunun karşılığı tüm ülkelerde cumhurbaşkanıdır. Ama parti rozetinle o eşgüdümü, o koordinasyonu sağlayamazsın. Temelli çıkar demiyoruz, özellikle şu korona döneminde, milletçe seferber olduğumuz şu bela karşısında rica ediyorum parti rozetinizi bir kenara koyun. Siz AK Parti penceresinden diğer siyasi partilere bakarsanız maalesef bu birliği sağlayamayız. Gelin bu millete bir iyilik yapın ve korona ile mücadele bitene kadar AK Parti rozetini çıkarın."
Altay, koronavirüsle mücadelede dün itibarıyla 277 kişinin yaşamını yitirdiğini, 601 sağlık personelinin de salgına yakalandığını ve üç kıymetli bilim adamının hayatını kaybettiğini anımsattı.
Türkiye'nin, dünyanın en stratejik noktasında bulunduğunu ve bu virüsün de geleceğinin çok belli olduğunu ifade eden Altay, şöyle devam etti:
"Kitlesel bir risk geliyorum dedi ama biz bunu görmedik. 25 bin umreye giden vatandaşımızın 13 bini kontrolsüz şekilde giriş yaptı ve bizdeki rakamlara göre 12 bin vatandaşımız kısmen kontrol edilebildi. AK Parti Isparta milletvekili de bunu itiraf etti. Yani bu virüsün Türkiye'de bu kadar şiddetli şekilde yayılmasının altında maalesef umreden dönen bu vatandaşlarımızın dahli var. Resmi rakamlara göre Isparta'da 268 vaka var, bunun 245'i umreden dönenler. Bu 81 vilayet için de aynıdır. Biz buradan yola çıkarak Sağlık Bakanını, Cumhurbaşkanını dövecek değiliz ama orta yerde kitlesel bir riski görmemek var. Sayın Bakan'ın iyi niyetini asla sorgulamam ama şunu sorgularım, Diyanet yetkilileri uçak Türkiye'ye inmeden vatandaşlara ateş düşürücü vererek kontrol noktasındaki olası riskleri gizlemişlerdir. Bu işgüzarlığa bakın. Diyanetin, Cumhurbaşkanının arzu, hırs ve heveslerine dini gerekçe yaratmaktan başka bir hayırlı işini ben görmedim. Herhalde bir ülkede 'Allah'tan kork' denecek son kişi Diyanet İşleri Başkanı olur ama sen bir siyasi parti genel başkanının keyfine göre fetvalar vermeye başlarsan ben de Diyanet İşleri Başkanı'na 'Allah'tan kork.' derim.
İnandığımız, güvendiğimiz bir Bilim Kurulu var. Sağlık Bakanı evde tutulması mecburi olan yaş sınırını 65'den 60'a revize etti. Bilim kurulu bunu 60'a revize ettiyse bunun acilen açıklanması gerekmez miydi? Cumhurbaşkanından şunu da talep ediyorum, yürütme yetkisini kullanarak yasak ve tedbirlerinizi alırken Bilim Kurulu kararlarına eksiksiz riayet etmek zorundasınız. Sağlık Bakanı Bilim Kurulunu, Cumhurbaşkanı da Sağlık Bakanını dinlerse inanın yaşadığımız süreç daha rahat atlatılır. İnanın toplum bu kadar büyük strese sürüklenmez. Salgın karşısında tek reçetemiz akıl ve bilimdir. Siyasi değerlendirmenin bu mücadelede yeri yoktur, olamaz. Sayın Cumhurbaşkanı meseleye böyle bakmalısınız. Cumhurbaşkanı olarak rehberin, AK Parti parti programın değil, Bilim Kuruludur. Türkiye'yi esenliğe çıkaracak formül de budur."
Engin Altay, sokağa çıkmamada gönüllülüğün uygulanamaz hale geldiğini söyledi. Tüm parti genel başkanlarının da "Sokağa çıkmayın." şeklinde çağrıda bulunduğunun altını çizen Altay, buna rağmen sokakların yeniden yoğunlaşmaya başladığını dile getirdi. Altay, bu konuda gereken tedbirlerin mutlaka alınması gerektiğine işaret etti.
Engin Altay, belediyelerin yardım bağışı toplamasının engellenmesini de eleştirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, kurmaylarınca yanlış bilgilendirildiğini düşündüğünü vurgulayan Altay, şöyle konuştu:
"Sayın Cumhurbaşkanı, anayasanın ilgili maddelerini kendiniz okuduğunuz takdirde bu tartışma bitecektir. Bir Cumhurbaşkanının işi toplumu germek, ayrıştırmak değildir. Türkiye'de anayasal bir düzen vardır ve Anayasanın 127. maddesi yerel yönetimleri tanımlamış, görevleriyle ilgili de ipuçları vermiştir. 2860 sayılı yardım toplama kanunu, belediye başkanlarımızın insanlarımıza yardım ulaştırılmasına, istasyon görevi üstlenmesine engel değil, bilakis teşviktir. CHP'li belediyeler, yardım talebinde bulunan her eve elleri kolları dolu, güler yüzlü bir şekilde ulaşacaktır. Bunun güveni içinde evlerinde otursunlar. Bulunduğunuz birimlere ulaşamazsanız CHP Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu başta olmak üzere tüm milletvekillerimizi arayın. Belediyelerimiz sizin çığlığınıza kulak verecek ve taleplerinizi karşılayacaktır.
İçişleri Bakanı 'Devletin bu işe nefesi yeter, belediyelerin yetmez.' diyor. Sayın Bakan, içini boşalttığınız, kasasını tam takır ettiğiniz devletin nefesi bu işe yetmez. Yetmediği için de zaten Tayyip Bey, 'Biz Bize Yeteriz' diye kampanya başlatmış. Devleti devlet yapan veren el olmasıdır. Devlet, alan el olmaz. Böyle dönemlerde yardım kampanyaları yapılmaz mı, elbette yapılır ama böyle dönemlerde devlet haraç toplamaz. Bu mücadeleyi devlet ya da belediyeler kazanmayacak. Bu mücadelenin kazananı millet olacak. Millettir devleti devlet yapan. Devlet bir mekanizmadır. 'İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.' lafı bunun için söylenmiştir.
- "Kim samimi, kim değil bunu görmek istiyoruz"
Engin Altay, TBMM Başkanlığına bir kanun teklifi vereceğini, teklif ile Cumhurbaşkanlığınca başlatılan kampanyaya katılan şirketlerin bağışlarının koronavirüse mahsus olmak üzere yaptıkları bağışların vergi matrahından düşülmemesini hedeflediklerini söyledi.
Koronavirüs tehdidinden dolayı şirketlerin yaptığı bağışların vergiden düşülmesinin iptaline yönelik bir kanun teklifi vereceklerinin altını çizen Altay, "Hani İletişim Başkanı Fahrettin Altun'un, 'Milli Dayanışma Kampanyası'na' yönelik 'Gönüllülük esastır.' sözlerine istinaden kim samimi, kim değil bunu görmek istiyoruz. Böylesine zor bir günde insanlar 'Nasıl olsa vergi matrahından düşeceğim', 'Ha maliyeye vermişim ha kampanyaya vermişim' mantığıyla mı yoksa bir yardımlaşma, dayanışma anlayışı için de mi para veriyor, bunu görmek istiyoruz. Şu kadar ver demiyoruz, gücün kadar ver. Zorunlu bağış olmaz." diye konuştu.
Altay, Türkiye'nin İtalya ve İspanya'ya yönelik yaptığı yardımlarda kolilerin üzerinde Cumhurbaşkanlığı Forsu'nun yer almasını da eleştirdi. Engin Altay, 83 milyonluk Türkiye'nin Avrupa ülkelerine yardım göndermesinin övünülecek bir durum olduğunu, bu faaliyetin Türkiye'nin itibarı noktasında önemli olduğunu vurgulayarak şu değerlendirmeyi yaptı:
"İtalya ve İspanya'ya yardım gönderilmesi bu ülkenin bir ferdi olarak benim de içimi okşamıştır. Hani Cumhurbaşkanı dün devlet içinde devlet arıyordu ya bunun örneği gazetelerde yer aldı. Devleti Türk Bayrağı temsil eder. Üstelik şanlı bayrağımızın Cumhurbaşkanı forsu ile birlikte olanı vardır. Kolilere yapıştırılan Cumhurbaşkanlığı Forsu'dur devlet içinde devlet olan. Üzerinde Türkiye Cumhurbaşkanı yazıyor, bir resmi eksik. Belediyelerimiz devlet içinde devlet değildir. Yerinde devlettir, yerel yönetimdir. Onlara anayasa ve kanunlarla verilmiş görevler vardır. Belediyelerimiz sana rağmen bunu yapmaya devam edecektir. Devlet içinde devlet mantığı kimde var diye bakarsa aziz vatandaşlarımız bu kolilerin üzerinde görebilirler. Ben İtalya'ya giden kolilerin üzerinde Türkiye Cumhuriyeti'nin al bayrağı olsun isterim. Erdoğan dünyaya caka satsın diye insanlar 'Biz Bize Yeteriz'e zorla para vermek zorunda değil. Bunları yıkıcı bir mantıkla itiraz ediyor değilim. Avrupa'da bu forsu kaç kişi bilir ama Türk bayrağını herkes bilir."
Altay, dün bazı kurumlarca yürütülen bağış kampanyasına yönelik eleştirilerini tekrarladı. Hak-İş'in de diğer kurumlar gibi kampanyaya katıldığını ve 1 milyon lira bağış yaptığını duyurduğunu belirten Altay, şunları kaydetti:
"Hak-İş, bir işçi sendikası. Senin üyen işinden olmuş, yüzbinlerce insan şu an iş kaygısı yaşıyor. İnsanlar hükümetin ödediği 1000 lirayı alabilmek için kuyruğa girmiş. Bunlar işini kaybeden işçiler. Sen işçiden kestiğin aidatı Cumhurbaşkanın cakasına renk katmak için Cumhurbaşkanına göndereceğine işçine iade et. O zaten işçinin parası, bu çok ayıp. Bunu kabul etmemiz mümkün değil."
Kaynak:
Bu haber toplam 1168 defa okunmuştur
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.