ANALİZ - Çin'in Afrika'daki stratejik açılımları demiryollarından ilerliyor

ANALİZ - Çin'in Afrika'daki stratejik açılımları demiryollarından ilerliyor

“Bir Kuşak Bir Yol Projesi” tüm hızıyla sürerken, Afrika kıtası da söz konusu projenin önemli bir ayağını teşkil ediyor. Dünya nüfusunun yaklaşık üçte ikisini kapsayacak olan proje, toplamda 70 ülkeyi doğrudan etkileyebilecek güce sahip- Zamanında Almanla

İSTANBUL (AA) -TUĞRUL OĞUZHAN YILMAZ- Afrika’nın yeniden inşa sürecine doğrudan müdahil olan ülkelerin başında Çin Halk Cumhuriyeti geliyor. Afrika’yı Asya ile bütünleştirmek için çeşitli projeler geliştiren Pekin yönetiminin “egemenliğe ve toprak bütünlüğüne saygı, karşılıklı saldırmazlık, başka devletlerin içişlerine müdahale etmeme, eşitlik ve karşılıklı fayda, barış içinde bir arada yaşama” hususundaki beş temel ilkeyi kabul etmesi, onu Afrika ülkeleri nezdinde epey farklı bir yere konumlandırmış durumda. Afrika’da altyapı eksikliklerinin giderilmesi ve bazı önemli projelerin hayata geçirilmesi için finansman sağlayan, sanayileşme ve modern tarım faaliyetlerinin yürütülmesi gibi konularda kıta ülkelerine destek veren Çin, aynı zamanda Sahraaltı Afrika’daki kara, deniz ve havayolu ulaşımında da büyük roller üstlenmek emelinde.

Çin devlet başkanı Şi Cinping tarafından 2013’te başlatılan “Bir Kuşak Bir Yol Projesi” tüm hızıyla devam ederken, Afrika kıtasının da söz konusu projenin önemli bir ayağını teşkil ettiğini ifade edebiliriz. Dünya nüfusunun yaklaşık üçte ikisini kapsayacak olan proje, toplamda 70 ülkeyi doğrudan etkileyebilecek güce sahip. Söz konusu proje, dünyadaki üretimin büyük bölümünün gerçekleştirildiği Afrika ve Asya gibi iki büyük kıtayı birbirine bağlamayı hedefliyor. Bu doğrultuda Çin’in yaptığı trilyonlarca dolarlık uzun vadeli yatırımlar Afrika kıtasına yönelik küresel rekabetin artmasına da yol açıyor.

Çin’in Afrika’da demiryollarına bu kadar önem vermesinin temel sebebi, yüzölçümü çok geniş olan kıtada en iyi alternatifin demiryolu ulaşımı olması. Aslında kıtanın demir ağlarla örülmesi ilk olarak İngilizlerin sömürgecilik çerçevesinde şekillendirdiği bir projeye dayanıyor. Almanların Afrika’daki etki ve nüfuzunun önüne geçebilmek için İngiliz sömürgecilerden Cecil John Rhodes’in başlattığı “Cape’den Kahire’ye demiryolu projesi” bugün biraz farklı şekilde Çin tarafından hayata geçiriliyor. Hint okyanusundan Akdeniz’e ulaşmak isteyen İngilizler, kıtanın güneyinden kuzeyine bir demiryolu hattı inşa etmek istiyorlardı. XIX. yüzyılda İngilizler Cape’den Kahire’ye ulaşamamışlardı; fakat Çin İngilizlerin demiryolu projesini bugün farklı bir biçimde şekillendirmiş durumda. Jeopolitiği ciddi şekilde dikkate alarak ihtiyaçlar doğrultusunda belirlenen demiryolu hattı bu kez kuzey-güney değil, batı-doğu ekseninde inşa ediliyor.

BRICS (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika Cumhuriyeti) içinde yer alan Çin’in kıtada aktif bir diplomasi yürüten Brezilya, Hindistan ve Rusya ile zaman zaman işbirliğine gitmesi, hatta kıtanın önemli güçlerinden Güney Afrika Cumhuriyeti ile de yakın ilişkiler geliştirmesi, Afrika’daki etkisini ciddi anlamda artırmasını sağlıyor. Çin’in kıtada gerçekleştirdiği demiryolu projeleri Afrika’da büyük ilgi görüyor. Avrupalı sömürgecilerin dekolonizasyon sürecinde teknik uzmanlarını kıtadan çekmesi Afrika ülkelerindeki altyapıyı neredeyse çökme noktasına getirmişti. Bugün kıtadaki bu eksiklikleri Çin karşılıyor. Yani Afrika’da sömürgecilik faaliyetleri yürüten Avrupalı ülkelerin kıtadan çekilmesiyle birlikte oluşan bu boşluğu Çin’in doldurmaya başladığını söyleyebiliriz.

Batı Afrika’dan Doğu Afrika’ya uzanacak olan demiryolu hatlarının Kızıldeniz ve Hint okyanusu üzerinden Uzak Doğu’ya bağlanması planlanıyor. Örneğin İngilizlerin Kenya’daki sömürge idaresi döneminde toplamda 10 saat süren başkent Nairobi ile Mombasa arasındaki yolculuk, Çinlilerin yeniden inşa faaliyetinin akabinde yalnızca dört saate inmiş oldu. Üstelik yeni bir hat olmasına rağmen 5 ay içinde yaklaşık bir milyona yakın yolcunun bu hattı kullanmış olması, söz konusu demiryolunun önemini ortaya koyuyor. Çin’in Exim Bankası’ndan alınan 1,5 milyar dolarlık fonla, Nairobi-Mombasa arasındaki demiryolu hattı Kisumu’ya kadar uzatılacak. Hatta en sonunda Kenya’dan hareketle önce Uganda’nın başkenti Kampala’ya, daha sonra da kuzeye ulaşarak Güney Sudan’ın başkenti Cuba’ya bağlanacak. Uganda üzerinden devam edecek hat, Ruanda’nın başkenti Kigali’ye ulaştıktan sonra Burundi’nin en büyük şehri olan Bujumbura’ya bağlanacak. Yani Çin’in Doğu Afrika’da kurduğu ulaşım ağının, Sahraaltı Afrika’dan Hint okyanusuna taşınması ve buradan da deniz yolu vasıtasıyla Çin’e bağlanması hedefleniyor. Böylece Sahraaltı Afrika ile Doğu Afrika’yı birleştirecek olan Çin, Afrika pazarını kendisine açarken aynı zamanda pek çok ülkeyi kapsayan geniş bir ticaret ağı da kurmuş olacak.

Sahraaltı Afrika’da epey aktif bir şekilde çalışan Çin, yalnızca beş Afrika ülkesini demiryolu vasıtasıyla birbirine bağlamak için yüzlerce milyon dolarlık yatırım yapmış durumda. Kenya, Ruanda, Uganda, Burundi ve Güney Sudan’ı demiryoluyla birbirine bağlamayı planlayan Çin’in Kenya üzerinden başlattığı proje, ülkenin bağımsızlığından itibaren gerçekleştirilen en büyük proje olarak tanımlanıyor. Kenya’da gerçekleştirilecek projelerin hem finansmanı hem de alt yapısını sağlayan Çin bir yandan kendi şirketlerine iş imkânı sağlarken diğer yandan da bu sayede fazla nüfusunu kıtaya adeta yığıyor. Yani Çin’in Afrika’daki nüfuzunun yanı sıra nüfusundan da bahsedebiliriz. Aynı şekilde Tanzanya ile Zambiya arasındaki ulaşımın da temellerini atmış olan Çin, Zambiya’nın da Aden körfezi ile Kızıldeniz’e ulaşımını sağladı. Bu anlamda Zambiya-Tanzanya demiryolu hattı da büyük önem sahip.

Sahraaltı Afrika’da geliştirdiği demiryolu projeleri bu ülkelerden ibaret olmayan Çin, 1917’de Fransızlar tarafından inşa edilen, Cibuti’den Etiyopya’nın başkenti Addis Ababa’ya uzanan demiryolu hattının genişletilmesini ve yeniden inşasını da üstlenmiş durumda. (Eritre ve Cibuti daha önce bağımsızlıklarını ilân ettikleri için) Kızıldeniz’e çıkışı kalmayan Etiyopya gibi stratejik bir ülkeyi Cibuti limanına taşıyarak denize ulaştıracak olan Çin, Afrika’nın en uzun demiryolu projesini tamamlamış durumda. Bu sayede Etiyopya’nın hem Kızıldeniz’e hem de Aden körfezine ulaşmasını kolaylaştırmış olan Çin, Doğu Afrika ülkeleri arasındaki ticari ilişkileri de geliştirmeyi hedefliyor. Yapım maliyetinin yüzde 70’i Çin’in Exim Bankası tarafından karşılanmış olan Addis Ababa-Cibuti demiryolu hattı Çinli CREC ve CCECC firmaları tarafından 3,4 milyar dolara inşa edildi. 756 kilometre uzunluğundaki hat Addis Ababa-Cibuti arasındaki yolculuğu 10 saate indiriyor. Etiyopya’nın ticari faaliyetlerinin yüzde 90’ını Cibuti limanı üzerinden yürütmesi, söz konusu hattı önemli kılan nedenler arasında. Bu devasa proje sayesinde Çin Afrika Boynuzu’nda giderek artan bir etki ortaya koyuyor. Ayrıca ABD’nin ve Fransa’nın askerî üslerinin bulunduğu Cibuti’de Çin’in ilk denizaşırı askerî üssünü kurmuş olması, Afrika Boynuzu’ndaki siyasi ve askerî mücadelenin şekillenmesinde önemli bir etken. Kızıldeniz’in Aden körfezine açıldığı Bâbü’l-Mendeb’e askeri deniz üssü kurmuş olan Çin’in, dünya ticarî gemilerinin en çok kullandığı rota olan bu bölgeyi stratejik nokta olarak tayin etmesi, ABD’yi ve Avrupalı devletleri son derece rahatsız etmiş durumda.

Afrika’nın gelişmekte olan ülkelerinden biri olan Angola’da da yeni bir demiryolu projesini tamamlamış olan Çin, bin 300 kilometrelik Benguela demiryolu hattı sayesinde, haftalara varan yolculuk süresini yalnızca birkaç günlük bir zaman dilimine indirmeyi başardı. Bu hattın inşa edilmesi aynı zamanda Angola ekonomisini canlandırırken, ilgili bölgede faaliyet gösteren lojistik şirketlerinin de Lobito koridorunu kullanıyor olmaları, ülkenin yatırım potansiyelini de her geçen gün artırıyor. Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nin güneyindeki Katanga’ya uzanan demiryolu hattı da yerel halk ve tüccarlar arasında da büyük rağbet görüyor. Kobalt ve bakır madenleri açısından epey zengin olan, fakat sorunlu bir bölge olarak görülen Katanga’daki etki ve nüfuz mücadelesine Çin’in demiryolu hatları üzerinden müdahil olması, Sahraaltı Afrika’daki dengeleri değiştirecek nitelikte görünüyor. Batı Afrika’nın en önemli ülkelerinden Nijerya ile de milyar dolarlık demiryolu anlaşmaları imzalamış olan Çin, söz konusu bölgede de çeşitli demiryolu faaliyetlerine girişmiş durumda. Angola’nın Kabinda bölgesinde Porte de Cayo limanını inşa eden Çin, Batı Afrika’dan Doğu Afrika’ya, Atlantik okyanusundan Hint okyanusuna ve oradan da Uzak Doğu’ya uzanacak kesintisiz bir ticaret hattı örüyor. Bu durum, Pekin yönetimini ve Sahraaltı Afrika’yı küresel rekabetin tam da ortasına yerleştiriyor.

Peki, Çin’in Afrika ile bu kadar ilgilenmesinin sebebi nedir? Kıtanın doğal kaynaklar açısından çok zengin olması Afrika’yı Çinli şirketler için bir cazibe merkezi hâline getiriyor ve yatırımların artırılmasına sebep oluyor. Afrika’daki etkinlikleri doğrultusunda kıta ülkelerine sağladığı krediler ve finansal destek sayesinde Çin doğal kaynak rezervlerinin kullanım hakkını elde etmeyi başardı. Kıtada faaliyet gösteren Çinli şirketlerin Afrika ülkelerinin vatandaşlarını işe alması, aynı zamanda istihdamı artırarak işsizliğin azalmasını sağlıyor. Bu nedenle özellikle Sahraaltı Afrika ülkeleri Çin’in kıtadaki yatırımlarını artırmasını talep ediyorlar. Afrika ülkeleriyle ekonomik ve ticari ilişkilerini geliştirmesinin yanı sıra eğitim, iletişim, ulaşım ve sağlık alanında tesis ettiği ilişkilerle de kıtada ön plana çıkmayı başaran Çin’in kıtadaki nüfuzu, Afrobarometer’in bir raporuna göre, Afrikalıların yüzde 63’ü tarafından hüsnükabul görüyor. Fakat burada önemli bir noktaya dikkat çekmekte yarar var: Çin Afrika’da ABD’ye mevzi kaybettiriyor olsa da bu durum, “Çin hayaleti Afrika’da mı dolaşıyor?” ve “Afrika’nın yeni sömürgecisi Çin mi?” gibi soruları da akıllara getiriyor.

Çin’in Sahraaltı Afrika’da yaptığı yatırımlar ve ticari faaliyetlerinin yanı sıra demiryolları vasıtasıyla oldukça olumlu bir imaj elde etmesi ve çok önemli bir konuma ulaşması, kıtadaki ABD nüfuzu açısından ciddi bir tehdit olarak görülmekle birlikte, Afrika ülkelerinin egemenliğini kısıtladığı gerekçesiyle, potansiyel bir tehlike olarak da algılanıyor. Çin’in enerji ve hammadde ihtiyacının büyük bir bölümünü kıtadan karşıladığını da göz önünde bulundurursak, Afrika’nın Çin için hayati bir öneme sahip olduğunu açık bir şekilde ifade etmemiz mümkün. Kıtada herhangi bir sömürgeci geçmişe sahip olmayan Çin’in Afrika ülkeleriyle stratejik işbirliği yürütüyor olması ve bilhassa ekonomik ilişkilere ağırlık vermesi, Afrika’yı Çin için vazgeçilmez kılarken Afrika ülkelerini de Çin’e bağımlı kılıyor. Bu bağlamda, Sahraaltı Afrika’daki etki ve nüfuz mücadelesinde Çin’in ABD’yi ciddi anlamda geride bırakmış olması, küresel rekabetin giderek daha da artacağını gösteriyor.

[Tuğrul Oğuzhan Yılmaz Afrika Koordinasyon ve Eğitim Merkezi’nde (AKEM) araştırmacı olarak çalışmaktadır]

Kaynak:Haber Kaynağı

Bu haber toplam 74 defa okunmuştur

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler