Phebus Müzayede'nin düzenlediği salon müzayedesinde farklı kategorilerde geniş bir koleksiyon, meraklılarının ilgisine sunuldu.
Harbiye'deki Divan Otel'de gerçekleştirilen müzayedenin kataloğunda yer alan Yunus Emre Divanı Karaman Nüshası, Kültür ve Turizm Bakanlığının rüçhan (satın alma) hakkını kullanmak istemesi nedeniyle satışa çıkarılmadı.
Tablo, afiş, evrak ve haritaların yanı sıra eski özel eşyaların da arasında bulunduğu 250'den fazla eserin satışa sunulduğu müzayedede, Sanayi-i Nefise Mektebi'nin tarihi fotoğraflarının bulunduğu albüm 16 bin dolara, Erol Akyavaş imzalı soyut kompozisyon 11 bin dolara satıldı.
Türk matbaacılığının beşik evresinden Müteferrika, Raşid Efendi, Mühendishane, Üsküdar ve İstanbul matbaalarına ait eserlerin yer aldığı nadir kitaplardan oluşan koleksiyon bir milyon 800 bin dolardan satışa sunuldu fakat koleksiyon alıcı bulmadı.
- "Karaman Nüshası çok ciddi teklifler aldı"
Phebus Müzayede Evi Yöneticisi Şükrü Oral, AA muhabirine yaptığı açıklamada, İstanbul'un kültür sanat endüstrisinde var olduğunu göstermeyi ve Türkiye'nin kültür sanat ürünlerinin ticaretinde daha aktif bir rol almasını istediklerini söyledi.
Müzayedede satılan hiçbir eserin yurt dışına çıkartılamayacağını dile getiren Oral, müzayedede satılmayan eserlerin yurt dışına çıkabileceğini ve pek çok eserin müzayedede satışa sunularak tescillenmiş olduğunu ifade etti.
Oral, müzayedede 187 numaralı lot olarak yer alması planlanan, Yunus Emre Divanları'nın en eski nüshası olarak kabul edilen Karaman Nüshası'nın satışa çıkarılmadığını belirterek, şunları kaydetti:
"Tabii ki bu müzayedede, bu eser bugün satışa çıkmadı. Nedeni Kültür ve Turizm Bakanlığının eser üzerinde rüçhan hakkı uygulama kararı alması. Nedir bu hak? Öncelikli alım hakkı demektir. Kültür ve Turizm Bakanlığının, bu tür çok kıymetli eserleri şahıs ya da diğer kamu koleksiyonlarına katılmadan kendi uhdesine almak adına uyguladığı bir haktır. Bizim desteklediğimiz de bir haktır. Yani rüçhan hakkına böyle cepheden karşı olduğumuz bir durum söz konusu değil, destekliyoruz. Sadece mevzuattaki bazı yanlış anlaşılmalar nedeniyle süreç, kamuoyu gündeminde 'el koyma' şeklinde bir algıya yol açıyor fakat öyle değil. Bakanlığımız eseri inceleyecek, orijinalliğinden emin olacak, ardından bize bir teklifte bulunacak. Kabul etmediğimizde eser tekrardan satıcısına geri gelmiş olacak. Bu çok kıymetli eseri tekrardan müzayedemizde görmeyi ümit ediyorum. Tabii daha da ümit ettiğim şey Kültür ve Turizm Bakanlığımızın hiç bunlara gerek kalmadan hakkıyla bu eseri satın almasıdır."
Oral, özellikle Yunus Emre Divanı Karaman Nüshası'nın müzayedede ayrı bir önemi olduğunu, düşük bir başlangıç rakamı belirledikleri eser için çeşitli teklifler verildiğini vurgulayarak, "Türkiye içinde zaten çok ciddi teklifler aldı. Aşağı yukarı 350-400 bin dolara varan teklifler var. Bu yönüyle Yunus Emre Divanı'nı bir numaraya koyarım." dedi.
- "Londra'daki müzayede evleri gibi bir atmosfer yaratabiliriz"
Türk matbaacılığının beşik evresinden Müteferrika, Raşid Efendi, Mühendishane, Üsküdar ve İstanbul matbaalarında basılan eserlerin yer aldığı çok özel bir koleksiyonun da satışa sunulduğunu aktaran Oral, şunları kaydetti:
Bir koleksiyoner sınırsız bütçeyle 37 yılda bu kadar topladı. Biz kataloğunu da bastık. Bu katalog sayesinde bu eserler artık Türkiye'de tescillenmiş oldu. Bu katalog ile onlarca koleksiyonere yol gösterecek bir rehber edinmiş oldular. Satılır ya da satılmaz hiç önemli değil. Bu şekilde iddialı çıkışların ülkemizin menfaatine olduğunu düşünüyorum. Tıpkı Londra'daki büyük müzayede evleri gibi, biz de burada bir atmosfer yaratabilir, çok ciddi kurumlar inşa edebiliriz ve bunlar çok ciddi müzelere, sergilere dönüşebilir."
Enver Paşa'ya verilen madalyanın Almanya'da satın alınarak Türkiye'ye getirildiğine işaret eden Oral, "Bunu özel sektör yaptı. Şu anda burada Kültür ve Turizm Bakanlığının da onayıyla artık buraya ait ve hiçbir şekilde buradan çıkamaz. Fakat bunu bir iş adamı almamış, buraya getirmemiş olsaydı, biz müzayedemizde kaydetmemiş olsaydık, bu eserler yurt dışında alınıp satılmaya devam edecekti ve biz sadece buradan bakıyor olacaktık. Bu tür eserlerin satışı için Türkiye'yi bir pazar yeri haline getirebilirsek katma değerin, verginin ve paranın çok büyük bir kısmının yurt dışına çıkmasının önüne geçmiş oluruz." diye konuştu.
Şükrü Oral, çok değerli el yazması ve hüsnühat eserler, Osmanlı ve erken Cumhuriyetin gündelik yaşamına ait çok kıymetli eserlerin de müzayede sayesinde gün yüzüne çıkartıldığını ifade etti.
- "İddialı, büyük işler yapmayı hedefliyoruz"
Müzayedeye ilginin yüksek olduğu, salona gelenlerin yanı sıra internet sitesi üzerinden de pay verilebildiğini aktaran Oral, şöyle devam etti:
"İyi bir müzayede. Umarım devamı da gelir. Bunlardan çok daha iddialı, büyük işler yapmayı hedefliyoruz. Daha çok ses getirsin istiyoruz. Dünyanın her yerinde bu konu konuşulsun istiyoruz. Londra ile rakip olmak istiyoruz. Biz buradaki çok kıymetli eserlerin yurt dışına çıkışını önlemek istiyoruz. Yurt dışındaki tüm eserleri burada satışa davet ediyoruz. İş adamlarımızın ürettiği artı değerin yurt dışına değil, buradaki firmalara akmasını istiyoruz. Koleksiyonların da aynı şekilde müzelere, sergilere dönüşmesini istiyoruz. Yani bu işin sonu müspet. İşin sonunda, bu koleksiyonerlerin tamamı bunları ya bir müzeye devşirecek ya bir sergiye çevirecek. Bu tarih boyunca böyleydi."
Oral, geçmişte de Ali Emiri Efendi, Kilisli Rifat Bilge ve Turgut Kut gibi değerli insanların çabaları sayesinde pek çok yazma eserin yurt dışına çıkarılmasının önüne geçildiğini aktararak, bugün de benzer şekilde, değerli eserlerin Türkiye'de kalması için çalıştıklarını kaydetti.
Kültür ve Turizm Bakanlığı ile irtibat içinde olduklarını dile getiren Oral, "Görüşmelerimiz devam ediyor. Herhangi bir uzlaşmazlık söz konusu değil. Yeni bir sektör. Etnografik malzemeyle arkeolojik malzemenin ayrılması üzerine tartışmalar yürütüyoruz. Sonu müspet olan bir tartışma yürüyor. Herkes müsterih olsun. Londra değil, İstanbul diyoruz." ifadelerini kullandı.