Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar, "Bugün itibarıyla uluslararası öğrenci sayımız 350 bine ulaşmışsa da bu sayıyla iftihar etmek çok doğru bir yaklaşım değildir. Uluslararası öğrenci sayısının artması kadar uluslararası öğrencilerin kalitesinin de artmasını birinci öncelik haline getirmemiz gerekmektedir." dedi.
Özvar, Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi Şehit Ömer Halisdemir Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen "2030'a Doğru Yükseköğretim Vizyonu Toplantısı"nın açılışında konuştu.
Yükseköğretimin kitleselleşmesi ve küreselleşmesinin, beraberinde bu sektörde yaşanan zorlukların ve sınamaların, toplumun sınırlı bir kesimini etkilemekten çıkıp bütün bir ülkeyi hatta daha geniş coğrafyaları tesiri altına alacak mahiyet kazanmaya başladığını belirten Özvar, bu nedenle yükseköğretimin sadece halihazırdaki durumunu değil, yakın gelecekte alabileceği şekilleri bugünden ele almanın büyük ehemmiyet arz ettiğini anlattı.
Özvar, kalite güvencesi ve küresel rekabet edebilirliğin ilerleyen yıllarda karşı karşıya kalacakları önemli sınama alanlarından biri olacağına işaret ederek, öğretim kapasitesinin ve yükseköğretim programlarının genişlemesinin üniversitelere erişimi artırdığını, ülkenin dört bir yanında yükseköğretim kurumlarında genç nüfusun bilim ve teknolojiyle buluşmasını sağladığını bildirdi.
Türkiye'nin uluslararası öğrenci çekme konusunda daha büyük rakiplerinin ortaya çıkacağına dikkati çeken Özvar, şunları kaydetti:
"Yükseköğretim kurumları olarak bu rekabete şimdiden hazırlanmamız gerekmektedir. Bugün itibarıyla uluslararası öğrenci sayımız 350 bine ulaşmışsa da bu sayıyla iftihar etmek çok doğru bir yaklaşım değildir. Uluslararası öğrenci sayısının artması kadar uluslararası öğrencilerin kalitesinin de artmasını birinci öncelik haline getirmemiz gerekmektedir. Gelecek öğrencilerin sayısı kadar kalitesi de bizim temel gündemimizdir. Eğer gerekli mevzuat altyapısı çalışmalarını tamamlamaz, üniversiteler olarak uluslararası öğrenci hareketliliği konusunda dünya standartlarında işlemler tesis etmezsek Türk üniversitelerinin itibarına yönelik dünya ölçeğinde olumlu itibarımız kaybolabilir. Bu sadece Yükseköğretim Kurulunun veya diğer üst kurumların sorumluluğunda değildir. Bu, birinci derecede rektörlerin omuzları üzerindeki sorumluluktur."
Özvar, Türkiye'nin hızla yaşlanan bir ülke konumunda olduğuna ve bunun sağlık sektöründe kendini göstereceğine değinerek, "Bu bakımdan önümüzdeki yıllarda yaşlı bakım olmak üzere muhtelif alanların daha şimdiden üniversitelerin gündemine girerek, bu konularda bir kısım çözümler, bir kısım projeler önem arz etmektedir. Demografik değişim konusunu, dönüşüm konusunu rektörler olarak gündeminize almanızı bekliyoruz." diye konuştu.
Yazılım ve yapay zeka tabanlı uğraşların en fazla talep edilen kariyerler olduğunu, geçen yıl başladıkları uzun süren çalışmalar ve istişareler neticesinde bu sene 17 yeni ön lisans ve lisans programının 20 üniversitede 70'i aşkın sayıda açıldığını aktaran Özvar, bu bölümlerin bu yıl tam doluluk oranıyla hizmet vermeye başladığını, ülkenin dijital beceri açığının kapatılmasında önemli rol oynayacağına inandıkları bu programların sayısını, kalite standartlarını düşürmeden ilerleyen yıllarda artırmaya devam edeceklerini bildirdi.
- "Toplam programların ancak yüzde 10'unu dönüştürebildik"
Gelecek akademik yıl itibarıyla bu programlarda ders verecek hoca sayısına bağlı olarak istihdama duyarlı yeni programları artırmaya devam edeceklerini vurgulayan Özvar, şöyle devam etti:
"Bunu yaparken istihdama duyarlılığı azalan programların da dönüştürülmesini sağlayacağız. Bir tür karne yoluyla diğerlerinin sistem dışına çıkmasını sağlayacağız. Bu proje daha birkaç yıl daha sürecek. Toplam programların ancak yüzde 10'unu dönüştürebildik. Hedefimiz, birkaç sene içerisinde toplamda üniversitelerimizin yüzde 25 programını yeni şartlara uygun hale getirmektir. Bu, bütün üniversitelerimiz için geçerlidir. Bu konuda devlet-vakıf ayrımı yapmadığımızı bilmenizi isterim. Kontenjanları şişmiş programların kontenjan azaltılması bu sene de devam edecektir. Genişleyen imparatorluklar gibi üniversitelerimizin genişlemesini çok arzu etmiyoruz. Artık ikame usulüyle akademik birim açılış devri başlamıştır. Bir şeyleri bırakmadan bir şeyleri gündeme almak devri yoktur. Yeni program teklifiyle geliyorsanız, diğer programların da hazır olmasına dikkat edin."
Özvar, bugün itibarıyla yurt dışına hizmet veren 7-8 üniversitenin, ilerleyen birkaç yılda ikiye katlanmasını beklediklerini anlatarak, sözlerini şöyle tamamladı:
"Yükseköğretim Kurulu olarak Kazakistan ile yaptığımız anlaşma neticesinde Gazi Üniversitesi, Kazakistan'da eğitim faaliyetlerine başlayacak. Özbekistan ve Kırgızistan ile görüşmelerimiz devam etmektedir. Arnavutluk'ta İstanbul Teknik Üniversitesi bir branş daha açacaktır. Afrika Birliği ile yapmış olduğumuz anlaşma sonrasında Yükseköğretim Kurulumuza müracaat ederek Türk üniversitelerinin branşlarının veya akademik birimlerinin kendi ülkelerinde açılmasını talep eden ülkeler bulunmaktadır. Bu Türk yükseköğretim sisteminin eğitim hizmetleri ihracatı içinde değerlendirilen bir kalemdir aynı zamanda. Bu açıdan hakikaten önümüzde çok önemli meşgaleler bulunmaktadır. Türkiye'nin yükseköğretim sisteminin son yıllarda diğer ülkelerle mukayese edildiğinde önemli ölçüde genişlemesine rağmen, gelecekte küresel ve bölgesel rekabet gücünü artırabilmesi ve sürdürebilmesi için üniversitelerimizin üzerine düşen bazı görevler var. Bunların belki de en önemlisi üniversitelerimizin akademik üretkenliğinin bilimsel performansının artmasıdır. Eğer Türkiye, bütün üniversiteleri bakımından öğretim elemanı başına yılda bir süreli yayın seviyesine ulaşırsa dünya sıralamasında ilk 15'in içerisine gireceğiz."
37 üniversitenin rektör ve yardımcılarının katıldığı programda, üniversitelerin 2030 vizyonuna ilişkin sunumlar gerçekleştirildi.