Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, "Üreticinin vitrini olan perakende sektörü, üreticinin ürünlerine yönelik geri bildirim alabildiği bir iş ortağıdır. Perakende sektörü, müşteri odaklı büyüyen ve gelişen sistemde, değer zincirinin en önemli parçasıdır." dedi.
Türkiye Perakendeciler Federasyonu (TPF) tarafından düzenlenen Yerel Zincirler Buluşuyor (YZB) Konferansı ve Fuarı 2024, kapılarını açtı.
İstanbul Haliç Kongre Merkezi'nde bu yıl 15'incisi düzenlenen zirvenin açılışı Ticaret Bakanı Ömer Bolat, TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu ve TPF Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Düzgün'ün katılımıyla gerçekleştirildi.
Etkinliği, perakende sektörünün potansiyelini güçlendirme ve işbirliklerini geliştirme yolculuğunda çok değerli bir organizasyon olarak gördüğünü, YZB'nin tanınan bir marka haline geldiğini kaydeden Hisarcıklıoğlu, "Üreticinin vitrini olan perakende sektörü, üreticinin ürünlerine yönelik geri bildirim alabildiği bir iş ortağıdır. Perakende sektörü, müşteri odaklı büyüyen ve gelişen sistemde, değer zincirinin en önemli parçasıdır." diye konuştu.
Yerel ekonomiyi ulusal ekonomiyle buluşturan perakende sektörünün ekonominin itici gücü olduğunu, yerel zincirlerin de sektörün lokomotifi olduğunu ifade eden Hisarcıklıoğlu, yerel ekonominin güçlenmesi, istihdamın hareketlenmesi ve küçük işletmelerin ekonomiye doğrudan katılmasıyla yerel zincirlerin ekonominin belkemiğini oluşturduğunu söyledi.
Etkinliğin sektördeki yeni trendlerin görülmesini sağladığını anlatan Hisarcıklıoğlu, salgınla dijitale taşınan alışveriş alışkanlıkları, teknolojideki dönüşüm ve yapay zekayla yeni bir sürece girildiğini belirtti.
Tüketici alışkanlıklarının değiştiğini aktaran Hisarcıklıoğlu, şunları kaydetti:
"İnsanlar daha sağlıklı ve aynı zamanda daha doğaya saygılı üretimle üretilen ürünlere ulaşmak istiyor. Kişiselleştirilmiş alışveriş deneyimlerini talep ediyor. Bu açıdan şanslı olduğumuzu düşünüyorum. Özellikle, yerel kabiliyetlerimiz çok yüksek. Perakende sektörümüz çevik bir yapıya sahip. Coğrafyamız, topraklarımız, bu tür ürünlerin üretimi için de çok müsait. Bu avantajlarımızı kullanabilmek için teknolojiye daha fazla yatırım yapmamız lazım. Dijital dönüşüme, teknolojiyi kullanmayı ve teknolojik kabiliyetlerin artırılmasına önem vermeliyiz."
- "Dünyanın en değerli arazisi cep telefonu ekranı"
Rifat Hisarcıklıoğlu, tüketici deneyimini en üst seviyeye çıkarmanın hedeflenmesi gerektiğinin altını çizerek, "Teknoloji, veri analizi ve değişen müşteri yapısı başucu kelimelerimiz. Bu noktada, mobil uygulamalar tüketicilere müthiş kolaylık sağlıyor. Firmalara da geniş bir müşteri portföyü sunuyor. Bu nedenle şirketinizin, ürününüzün ya mobil uygulaması olacak ya da geliştirilen bir mobil uygulamanın içerisinde muhakkak yer alacak." diye konuştu.
Dünyanın en değerli arazisinin cep telefonu ekranı olduğunu, burada yer almanın şart olduğunu söyleyen Hisarcıklıoğlu, e-ticaret hacminin her yıl hızla arttığını belirterek, şöyle devam etti:
"2023 yılında, bir önceki yıla göre artış oranı yüzde 116. Yani neredeyse enflasyonun 2 kat üstünde. 1,9 trilyon lira olmuş. 2024'teyse yaklaşık ikiye katlanarak 3,5 trilyon lira olacak. e-ticaret hacminin genel ticaret hacmine oranı 2019'da yüzde 10 iken, 2023'te yüzde 20'ye çıktı."
Müşterilerin mobil uygulamaları giderek daha fazla kullandığını, bu trendin devam edeceğini ve gelecekte daha da önemli hale geleceğini anlatan Hisarcıklıoğlu, rekabet için bu alanın ıskalanmaması, illerdeki yerel markalarla işbirliğinin güçlendirilmesi, yerel üreticiler ve markaları ortak paydaş olarak kurgulamak gerektiğini dile getirdi.
Dünyada insanların, kendi yöresinin, ülkesinin ürününü daha çok tercih etmeye başladığına işaret eden Hisarcıklıoğlu, şunları kaydetti:
"Biz de oda ve borsalarımızla birlikte yerel ürünlerimize ve yerel değerlerimize sahip çıkıyoruz. Coğrafi işaretle tescil ettirerek koruma altına alıyoruz. Ürünlerimizin sadece ülkemizde değil, Avrupa Birliği (AB) nezdinde de tescil edilmesini sağlıyoruz. Şu an AB nezdinde 27 ürünümüz tescil edilmiş. Artık kimsenin bu ürünleri bizden habersiz ve izinsiz kullanabilmesi mümkün değil. Tüketicilerin kendi yerli ürünlerimize daha kolay ulaşmalarını sağlayın."
- "Private label markalı ürünler hem KOBİ'lerin büyümesini hem de markalaşmasını engelliyor"
TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu, veri madenciliği, ham veriyi bilgiye dönüştürüp kullanmanın rekabette öne çıkmak açısından çok önemli hale geldiğini, barkodların büyük imkanlar sunduğunu söyledi. Bu barkodları ulaştıran, bu sistemin ülkede işletilmesini sağlayanın da TOBB Global Standartlar 1 (GS1) Türkiye organizasyonu olduğunu dile getiren Hisarcıklıoğlu, bu barkodların, ürünün sadece kasadan hızla geçmesini sağlamakla kalmadığını, stok, sipariş ve sevkiyat süreçlerini daha etkin yönetilmesine imkan verdiğini anlattı.
Sektörde çeşitli sıkıntılar yaşandığını ve bunları da takip ettiklerini belirten Hisarcıklıoğlu, private label markalı (özel markalı) ürünlerin hem KOBİ'lerin büyümesini hem de markalaşmasını engellediğini söyledi.
Hisarcıklıoğlu, aynı ürünün, aynı ambalaj içinde düşük gramajla sunularak tüketicinin aldatıldığını, bunların önüne geçmek için "standart gramaj uygulaması" gelmesi gerektiğini de belirterek, GEKAP ve poşetlerin ilave maliyetlere yol açtığını, bu konuda da adımlar atılmasını beklediklerini sözlerine ekledi.
- "Yerel yatırımcı bölgesel ticareti canlandırıyor"
Türkiye Perakendeciler Federasyonu (TPF) Başkanı Ömer Düzgün de "Ülkemizde her köşe başında açılan ulusal ve uluslararası zincir mağazalar, şehirlerimizde ve mahallelerimizde büyük bir sektörel yıkıma yol açmaktadır." dedi.
Ulusal ve uluslararası zincir mağazaların, yerelden elde ettikleri sermayeyi bölge dışına, merkez ofislerine ya da yurt dışına aktardığını belirten Düzgün, "Bu durum, bölgesel kalkınmayı olumsuz yönde etkileyerek yerel ekonominin güçlenmesini engelliyor." diye konuştu.
Düzgün, yerel yatırımcının, kazancını bulunduğu bölgede yeniden yatırıma dönüştürerek istihdam oluşturduğuna ve bu şekilde bölgesel ticareti canlandırarak ekonomik kalkınmayı desteklediğine vurgu yaptı.
- "Pazar günleri tatil uygulamasının hayata geçirilmesini talep ediyoruz"
Düzgün, ulusal zincirlerin uyguladığı düşük gramajlı ürün satış stratejilerinin, tüketicilerde çoğu zaman yanıltıcı bir algıya neden olduğunu, ürünlerin daha düşük gramajlarla sunulmasının, indirimli fiyat izlenimi oluşturarak pazarda olumsuz bir rekabet ortamı doğurduğunu bildirdi.
Açılış ve kapanış saatlerinin mağazalar tarafından keyfi şekilde uygulandığını ifade eden Düzgün, bu durumun haksız rekabet yarattığını ve nitelikli eleman istihdamını olumsuz yönde etkilediğini belirtti.
Mağaza açılış ve kapanış saatlerinin yanı sıra Avrupa ülkelerinde yaygın şekilde uygulanan pazar günleri mağazaların kapalı olması talebini de desteklediklerini dile getiren Düzgün, "Bu uygulamanın hayata geçirilmesiyle küçük esnafın korunacağına ve aynı zamanda nitelikli istihdamın artırılmasına da katkı sağlanacağına inanıyoruz. Pazar günleri tatil uygulaması, çalışanların aileleriyle daha kaliteli zaman geçirmelerine olanak tanırken, aynı zamanda iş gücünün sektörde daha kalıcı ve verimli olmasına imkan sağlayacaktır." değerlendirmesini yaptı.
Düzgün, bu yıl 23-29 Eylül tarihlerinde kutlanacak 37. Ahilik Haftasında TPF'ye üye mağazalarla düzenlenecek etkinlikler, ikramlar ve indirim kampanyalarıyla ahilik ruhunu yeni nesillere tanıtmaya devam edeceklerini sözlerine ekledi.
Etkinlik, yarın da çeşitli panellerle sürecek.