İSTANBUL (AA) - Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, açılışı gerçekleştirilen LIVZYM Biyoteknoloji fabrikasına ilişkin, "Bu fabrika sayesinde, yüzde 100 dışa bağımlı olduğumuz enzim ithalatını engelleyebileceğiz. Çok farklı enzimlerin ithalatına yılda 150 milyon dolar harcıyoruz. 5 senelik bir dönemde, kapasite artışıyla birlikte bu tutarın yüzde 90’ını ülkemizden karşılayabiliriz." dedi.
Bakan Varank, Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli ile İstanbul Tuzla Deri Organize Sanayi Bölgesi’nde (OSB) faaliyet gösteren, Afrika’dan Rusya’ya kadar bölgedeki ilk endüstriyel enzim fabrikası olan LIVZYM Biyoteknoloji’nin resmi açılışını gerçekleştirdi.
Açılışta konuşan Varank, "Bu fabrika sayesinde, yüzde 100 dışa bağımlı olduğumuz enzim ithalatını engelleyebileceğiz. Çok farklı enzimlerin ithalatına yılda 150 milyon dolar harcıyoruz. 5 senelik bir dönemde, kapasite artışıyla birlikte bu tutarın yüzde 90’ını ülkemizden karşılayabiliriz." ifadelerini kullandı.
Sürecin 2013’te Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a ülkemizde biyoteknoloji enstitüsü kurulması ve enzimlerin yerli imkanlarla üretilmesine ilişkin yapılan bir sunumla başladığını hatırlatan Varank, "LIVZYM girişiminin ilk temelleri 2014 yılında verdiğimiz KOSGEB destekleriyle atıldı. Zaman içinde önce Bezm-i Alem Üniversitesinde Yaşam Bilimleri ve Biyoteknoloji Enstitüsünü kurduk. Tersine beyin göçüne ev sahipliği yapan bu enstitü, kurulu altyapısıyla ülkemizi sağlık teknolojileri alanında üst seviyelere taşımayı amaçlıyor." diye konuştu.
Varank, fabrikanın bugünlere gelmesinde öncelikli yatırım teşvikleri ile TÜBİTAK ve KOSGEB desteklerinin kritik bir rolü olduğunu belirterek, şunları söyledi:
"Biyoteknoloji, pek çok sektörde önemli etkiler oluşturan, yükselen teknolojilerden birisi. Nanoteknoloji, genetik ve malzeme alanlarıyla doğrudan ilişkili bir teknolojiden bahsediyoruz. Gıda, tarım ve hayvancılık alanındaki çıktıların yanı sıra, tıbbi, kimyasal ve çevre biyoteknolojileri de muazzam bir büyüme potansiyeli taşıyor. İlaç sektörünün geleceği de biyoteknolojide. Dünyada biyoteknolojik ilaçların kullanım oranı yüzde 30’a yaklaşmış durumda. Küresel Ar-Ge harcamalarından oldukça yüksek pay alan bu alanda, dünyada kıyasıya bir yarış var. Ülke olarak biz de biyoteknolojinin giderek artan öneminin farkındayız. Burada bütüncül bir yaklaşımı takip ediyor, Üniversitelere, araştırma merkezlerine ve firmalara çeşitli destekler sunuyoruz. Aynı zamanda bu alandaki nitelikli insan kaynağına yatırımı da çok önemsiyoruz. Bunun için, araştırma altyapılarını teşvik ediyor Uluslararası Lider Araştırmacılar ve Sanayi Doktora Programları gibi başlattığımız yenilikçi projelerle, güçlü bir temel oluşturmaya çalışıyoruz."
- "Yüzde 100 dışa bağımlı olduğumuz enzim ithalatı engellenebilecek"
Vizyoner politikalarından bir diğerinin Teknoloji Odaklı Sanayi Hamlesi programı olduğunu kaydeden Varank, "Programda ilaç sektörünü öncelikli alanlardan birisi olarak kabul ettik. Hamle Programında tüm desteklerimizi uçtan uca yönetip, alıcı ve satıcıyı aynı anda teşvik ediyoruz. Kısaca özetlemeye çalıştığım tüm bu imkanların, sanayimize bugünkü gibi yenilikçi fabrikalar ve katma değer olarak dönmesi en büyük temennimiz." dedi.
Varank, söz konusu tesise ilişkin, "İlk olarak şu kocaman biyoreaktörlere dikkatinizi çekmek istiyorum. Bu biyoreaktörler aslında bu fabrikanın omurgaları. Reaktörlerin hepsini bizim mühendislerimiz tasarladı ve üretimi ülkemizde yapıldı. Bu Türkiye’de ilk defa oluyor. Böylece çok ciddi bir teknik birikim kazanmış olduk. Burası hiçbir danışmanlık alınmadan, tasarımdan kuruluma, biyoreaktör inşasından borulamaya kadar yerli imkanlarla tamamlandı." şeklinde konuştu.
Bu özgün teknoloji birikiminin, istenilirse ihtiyacı olan yurt içindeki şirketlerle paylaşma imkanına da sahip olunduğunu kaydeden Varank, şöyle devam etti:
"Bu fabrika sayesinde, yüzde 100 dışa bağımlı olduğumuz enzim ithalatını engelleyebileceğiz. Fabrika ilk aşamada gıda güvenliğini odağına alarak un ve früktoz şurubu üretiminde kullanılan endüstriyel enzimleri tamamen yerli ve milli imkanlarla üretmeyi hedefliyor. Tek başına bu alanda Türkiye, yılda 30 milyon dolar ithalat yapıyor. Aldığım bilgilere göre, şu an nihai ürünlerin kalite test ve analizleri devam ediyor. Elbette sonuçlara bağlı olmakla birlikte, önümüzdeki hafta ilk satış gerçekleşebilir. Enzimde dışa bağımlılık azalıyor, ama aynı zamanda bu işin ihracat boyutu da var. Hatta bu ihracatın kilogram başına katma değeri üretilecek enziminin niteliğine göre 20 ile 100 dolar arasında değişiyor. Halihazırda ülkemizin kilogram başına ortalama ihracat katma değerinin sadece 1,4 dolar olduğunu hesaba katarsak. Yapılan işin ne kadar kıymetli olduğu net bir biçimde ortaya çıkıyor."
- "Kovid-19 platformunda 17 farklı proje yürütüyoruz"
Ürüne katılan değer arttıkça daha rekabetçi, daha vazgeçilmez ve daha zengin olunduğunu aktaran Varank, "Bu fabrikanın beni heyecanlandıran son özelliği, aşı ve ilaç üretimi alanlarında güçlü bir altyapıyı kazanmış olmamız. Gerekli çevresel tedbirleri ve sertifikasyonları almak kaydıyla, ihtiyaç halinde bu tesiste, yüksek montanlı aşı üretimi gerçekleştirilebilir." ifadelerini kullandı.
TÜBİTAK çatısı altında kurulan Kovid-19 platformunda 17 farklı proje yürüttüklerini ifade eden Varank, "Bunların 8’i aşı, 9’u da ilaç geliştirme alanında. Gururla ifade edebilirim ki, yürütülen bu projelerde yurt dışında yapılan çalışmalardan hiçbir eksiğimiz yok. Bilakis fazlamız, yani hiçbir yerde denenmeyen yenilikçi yöntemlerimiz de var. Bu bir bilimsel yarış, kazananı zamanla göreceğiz. Ama Türkiye’nin gerek aşı gerekse ilaç alanında virüsle en iyi şekilde savaşan bir çözümü bulmasının önünde hiçbir engel yok." diye konuştu.
Varank, şu an Ar-Ge’si büyük bir hızla devam eden projelerden bazılarına belki de açılışı yapılan bu tesisin seri üretim desteği vereceğini belirterek, şunları söyledi:
"Ülkemiz bu fabrikayla, kritik teknolojilerde rekabet gücümüzü artıracak çok önemli bir altyapıya sahip oldu. Burada yapılacak her üretim biyoteknoloji alanında yetkinliğimizi artırmanın yanında, 20-30 yıl sonrasının teknolojilerini de bugünden inşa edecek. Son 18 senede Cumhurbaşkanımızın liderliğinde hayata geçirdiğimiz Ar-Ge ve reform paketleriyle güçlü bir ekosistem kurduk. Ekosistemin güçlenerek yoluna devam etmesi için imkanlarımızı seferber etmiş durumdayız. Salgın boyunca güçlü yurt içi sanayimiz sayesinde, ihtiyaç duyulan her ürünü kolayca üretebildik. Bununla birlikte sağlık endüstrisinde yenilikçi ürünler geliştirerek küresel rekabette biz de varız dedik. Rekor sürede ürettiğimiz yerli yoğun bakım solunum cihazıyla, muadillerinden üstün bir ürünü piyasaya çıkardık. Tanı kitleri, aşı ve ilaç projelerimizle takip eden değil, takip edilen bir ülke haline geldik. İnşallah bundan sonraki dönemde de performansımızın üzerine koyarak devam edeceğiz."
- "Ar-Ge merkezleri ve teknoparklardaki çalışma uygulamasını temmuz sonuna uzatıyoruz"
Pandemiyle birlikte, girişim ekosistemini koruyan önemli adımlar attıklarını belirten Varank, "Bunlardan birisi de uzaktan çalışma imkanının getirilmesiydi. Ar-Ge merkezleri ve teknoparklardaki yüzde 50 uzaktan çalışma imkanı uygulaması mevcutta 30 haziranda bitiyordu. Bu uygulamayı temmuz sonuna kadar uzatıyoruz." dedi.
Ekonomik göstergelerde güçlü bir canlanmaya şahit olunduğunu aktaran Varank, "Zorlu geçen nisan ayının ardından, mayıstan itibaren reel sektörden birbiri ardına güzel haberler gelmeye başladı. Haziran’da reel sektördeki canlanma hız kazandı. Bu ayın ilk 18 gününde sanayideki elektrik tüketimi, nisan ve mayısın aynı dönemini şimdiden geride bıraktı. İlk 18 günde OSB’lerdeki elektrik tüketimi, mayısa göre yüzde 26 arttı. Yılın ilk 5 ayında sanayi siciline 5 bin 547 işletme kaydoldu. Sadece OSB'lerde, ilk 5 ayda 520 yeni fabrika üretime geçti." şeklinde konuştu.
Varank, yatırım talebinin de geçen seneye göre daha güçlü olduğunu belirterek, şöyle devam etti:
"İlk 5 ayda 67 milyar liralık yatırım teşvik belgesi düzenledik. Bu yatırımlarla 110 bin vatandaşımıza yeni iş imkanları doğacak. Haziran ayında tüketici, sektörel ve reel sektör güven endeksleri güçlü bir yükseliş kaydetti. İmalat sanayisinde kapasite kullanım oranları arttı. Hedefimiz bu gidişatı kalıcı ve sürekli bir yapıya oturtabilmek. Avrupa’dan ve başlıca ihracat piyasalarımızdan gelen verilerde de toparlanma var. Dış piyasalardaki toparlanma bize sipariş artışı, talep artışı olarak dönecek. İşte bu koşulların devam etmesiyle de ekonomik canlanmanın daha da hızlanmasını ve yılın son iki çeyreğinde güçlü büyüme oranlarına ulaşmayı bekliyoruz."