Tıbbi ve Aromatik Bitki Çeşitliliğinin Korunması Araştırma Komisyonu

Yeditepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erdem Yeşilada:- "Dünya tıbbi bitki pazarında Türkiye'nin payı 0.57 ile son derece düşük. Türkiye'de 11 bin bitki taksonu var ve bunun üçte biri endemik. Elimizde bir altın tutuyoruz ama de

TBMM (AA) - Yeditepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erdem Yeşilada, dünya tıbbi bitki pazarında Türkiye'nin payının yüzde 0.57 ile son derece düşük olduğunu belirterek, "Türkiye'de 11 bin bitki taksonu var ve bunun üçte biri endemik. Elimizde bir altın tutuyoruz ama değerini bilmiyoruz." dedi.

Tıbbi ve Aromatik Bitki Çeşitliliğinin Korunmasında, Bunların Üretiminde ve Pazarlanmasında Karşılaşılan Sorunlar ile Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu, AK Parti Antalya Milletvekili İbrahim Aydın başkanlığında toplandı.

Yeditepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Kırmızıbekmez, komisyona yaptığı sunumda, bitkilerin tedavide kullanımının insanlık tarih kadar eski olduğunu söyledi.

Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, dünya nüfusunun, özellikle gelişmekte olan ülkelerin yüzde 80'inin hastalıkların tedavisi ya da hastalıklardan korunmak için tıbbi bitkileri kullandığını ifade eden Kırmezıbekmez, şöyle konuştu:

"Yeryüzünde bilimsel olarak sınıflandırılmış 300 bin bitki türü bulunmakta ve bunun 10 bini tedavide kullanılmaktadır. Bugün reçete edilen ilaçların yüzde 40'ının doğal kökenli ilaçlar olduğunu söyleyebiliriz. Türkiye bitki örtüsüne bakıldığında yaklaşık 11 bin bitki türü doğal olarak yetişmektedir. Bu rakamın önemini vurgulamak açısından tüm kıta Avrupa'daki bitki sayısına baktığımızda rakamın aynı olduğunu söyleyebiliriz. Bu bitkilerden yüzde 30'u sadece Türkiye'de yetişen bitkiler. Bunun dışında Türkiye birçok bitkinin gen merkezini oluşturmaktadır. Bunun nedeni ise Türkiye'nin 3 fitocoğrafik kuşağın kesiştiği noktada bulunmasıdır."

Tıbbi bitkilerin kültürünün alınmasının önemine de değinen Kırmızıbekmez, Türkiye'de oldukça az tıbbi ve aromatik bitkinin kültürünün yapıldığını kaydetti.

- "Dünya pazarı 150 milyar dolar"

Türkiye'de iç ve dış ticareti yapılan bitki türünün yaklaşık 350 olduğunun belirtildiğini ve 139'unun ihracatının yapıldığını anlatan Kırmızıbekmez, "Bu sayının da yaklaşık 40'ının kültürünün yapıldığını biliyoruz. Sürdürülebilir, kaliteli ve standardize drog elde etmek için tıbbi bitkilerin ıslah edilmesi ve kültürünün alınması oldukça önemlidir." dedi.

Türkiye florasında kültürü yapılabilecek bitkilerin başında meyan, tavşanmemesi, sarı kantaron, oğulotu/melisa, hakiki lavanta, kediotu, misk adaçayının geldiğini ifade eden Kırmızıbekmez, Türkiye'de kültür denemelerinin yapıldığını ancak ihtiyacı karşılayacak nitelikte bir çalışma olmadığını aktardı.

Kaliteli ürün elde etmek için hasat sonrasında kurutma ve depolamanın önemli olduğunu anlatan Kırmızıbekmez, "Bitkilerin hak etmediği bilgi kirliliğinden kurtarılması gerekiyor. Dünya çapında 150 milyar dolarlık bir pazarın olduğunu biliyoruz. Türkiye tıbbi ve aromatik bitki ihracatından 180 milyon dolar elde ediyor. Türkiye tıbbi ve aromatik bitki ihracatında 15'inci sırada yer alırken ithalatında 39. sırada yer almaktadır. Dünyada tıbbi ve aromatik bitki ihracatında bir artış olurken Türkiye'de yatay bir seyir devam ediyor." diye konuştu.

- "Elimizde hiçbir şey yok"

Yeditepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erdem Yeşilada da Türkiye'nin, dünyanın en zengin bitki örtüsüne sahip ülkelerin başında yer aldığını belirterek, bu ürünlere ekonomik değer kazandırmanın önemine işaret etti.

Yeşilada, şu bilgileri verdi:

"Dünya tıbbi bitki pazarında Türkiye'nin payı 0.57 ile son derece düşüktür. Türkiye'de 11 bin bitki taksonu var ve bunun üçte biri ülkemize has, yani endemik. Dünyada en zengin bitki örtüsü bölgenin yüzölçümüne göre Cape'de (Ümit Burnu) yer alırken ikinci ülke Türkiye. Elimizde bir altın tutuyoruz ama değerini bilmiyoruz. Bu zengin bitki örtüsü ile ham bitki materyali satabiliriz. Osmanlı İmparatorluğu, sınırlarının genişlemesiyle üç kıtada 600 yıl hüküm sürmüş. Zengin bir tarih, zengin bir kültürümüz var demektir. Zengin bitki örtüsü, zengin tarih ve zengin kültüre sahibiz ama bunu değerlendiremiyoruz. Biz öğrencilere kızılçamdan reçine elde ediliyor diye ders anlatıyorduk, öğrendim ki 1980'den beri reçine elde edilmiyormuş. Her şeye sahibiz ama elimizde hiçbir şey yok.

Dünyadaki tek sığla ormanı bizde ama biz sığla yağı satamıyoruz, üretemiyoruz. 1950'lerde 6 bin hektarken günümüzde sadece bin hektar sığla ormanı kalmış. Yaptığımız çalışmalara göre, yara iyileştirici, antiseptik ve parfümeride fiksatör. Bir firma parfümeride sığla yağının kullanılmadığını çünkü allerjenik olduğunu söyledi. Tarihe baktığımızda uyduruk bir deneyle bunu alerjik bulmuşlar. Biz çalıştık tam tersine antimutajenik. Bizim çalışmamıza göre alerjik bir bulgu kesinlikle yok."

Yeşilada, Türkiye'de bulunan birçok bitkinin değerinin bilinmediğini, kaliteli ürün yetiştirme ve pazarlama çalışmalarıyla bitkilere yeniden değer kazandırılması gerektiğini sözlerine ekledi.

Ticaret Bakanlığı yetkilileri ve bazı ilaç firması yetkilileri de çalışmalarına ilişkin bilgilendirmede bulundu.


İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Siyaset Haberleri