GÖKÇE KARAKÖSE - Geçirdiği trafik kazası sonucu omurilik felci olan ve 30 yıldır tekerlekli sandalyede yaşamını sürdüren Semra Çetinkaya, yaşadığı zorlukları aşıp kendisi gibi engelli bireylere hem örnek hem de destek oluyor.
İstanbul'dan Adana'ya 1994 yılında bir arkadaşıyla iş seyahati yaptığı sırada trafik kazası geçiren Semra Çetinkaya, hem emniyet kemeri takmamanın hem de yanlış ilk yardımın sonucunda omurilik felci oldu.
Kaza yaptığı dönemde 32 yaşında, sigorta acentesi sahibi olan Çetinkaya, umut dolu hayatında yürüyemeyeceğini öğrendiğinde hayal kırıklığına uğradı.
Ancak yaşadığı tüm olumsuzluklara rağmen azim ve kararlılığı sayesinde hayatında yeni bir sayfa açan Çetinkaya, 26 yıl önce kurulan Türkiye Omurilik Felçlileri Derneğinin (TOFD) kurucuları arasında yer aldı.
Şu an derneğin başkanlığını yürüten Çetinkaya, uzun yıllardır kendisi gibi omurilik felçli bireylere destek verirken azmiyle de çevresine örnek oluyor.
- "Ceza yememize rağmen emniyet kemeri takmadık"
Semra Çetinkaya, 30 yıl önce geçirdiği kaza nedeniyle yaşadıklarını ve tekerlekli sandalye üzerinde verdiği mücadelesini AA muhabirine anlattı.
Hedefleri ve hayalleri olan sağlıklı bir insanken bir anda ihmal ve tedbirsizlikten dolayı yaşadığı sonucun çok ağır olduğunu belirten Çetinkaya, "Araçta kuruyemiş yiyordum, bacaklarımla bağdaş kurduğumu hatırlıyorum. Kitap okuyordum. Birden araba durdu, kafamı kaldırdım iki tane polis, emniyet kemeri olmadığı için bize ceza kestiler. Biz, ceza yememize rağmen emniyet kemeri takmadık. Çünkü olayı şakaya aldık, asla yapılmaması gereken bir durum olduğunu şimdi daha net söyleyebiliyorum." ifadelerini kullandı.
Çetinkaya, kaza yaptıkları yerin "ölüm virajı" olarak adlandırıldığını, arkadaşının olay yerinde hayatını kaybettiğini, kendisinin de kemeri olmadığı için iç organlarından ve başından ağır hasar aldığını kaydetti.
- "Hissedemediğim bir bedenim vardı"
İlk yardıma koşan insanların boynunu ve sırtını sabitlemeden aracın üst camından kendisini yukarı çektiğini dile getiren Çetinkaya, orada son şansının alındığını çünkü kırık kemiğin omuriliğini kestiğini belirtti.
Çetinkaya, yoğun bakım sürecinden sonra doktora "Ne zaman yürüyeceğim?" diye sorduğunu, yürüme şansının yüzde 1 olduğunu öğrendiğinde ise dünyasının başına yıkıldığını anlattı.
Kazanın ardından çok ağladığını, "Neden ben?" diyerek çok sorguladığını vurgulayan Çetinkaya, başarmanın kolay olmadığını dile getirdi.
Çetinkaya, ikinci katta bulunan evine ameliyatın ardından babasının sırtında çıktığını anlatarak, şunları söyledi:
"O koştuğum basamaklar bana sırıtmaya başladı. Beni yatağa yatırdıklarında, etrafıma baktığımda annem, babam, dünya, kafesimdeki kuşum, herkes hareket ediyordu. Hareket edemeyen bir tek duvar saatim vardı. Mutlu oldum, onun beni anlayacağını düşündüm ama ona da kıyamadım. Ertesi gün pil taktım ve o devam etti. Herkes, 'Bir şey lazım olursa ara beni.' dedi ama benim her an birisine ihtiyacım vardı. Hissedemediğim bir bedenim vardı, elimi bacaklarıma çok uzun bir süre sonra götürebildim."
- "Ben kahraman olmayı seçtim"
Kaza zamanı biri 11, diğeri 7 yaşında olan iki çocuğunun kendisine 2 sene boyunca annelik yaptığını söyleyen Çetinkaya, o dönemde yapmak istediklerini yapamadığı için de çocuklarını çok azarladığını dile getirdi.
Çetinkaya, kızının "Sen hiç yoğun bakımda anneni bekledin mi? Biz seni çok seviyoruz." demesi üzerine mükemmellik arayışından vazgeçtiğini ve anne olmak durumunda olduğunu ifade ederek, şöyle konuştu:
"O zaman bir karar verdim. Ya mağdur olabilirsiniz ya kahraman. Ben kahraman olmayı seçtim. Şu an 1998 yılında kurduğum bu dernekteyim. Bir bayrak taşıyorum. O bayrağı ne kadar yükseğe taşırsam benden sonra insanlar, arkadaşlarım çok daha ileri taşımalı. Burada yüzü asık insan göremezsiniz. Üretmeyi seviyoruz. Biz bunu yapıyoruz, siz de yapın demiyoruz, beraber yapalım diyoruz. Yasal haklarımızı savunmayı seviyoruz. Yeni omurilik felçlisi arkadaşlarımıza akran danışmanlığı yapmayı seviyoruz. Ben kaza geçirdiğimde hiç rol model bir kadın yoktu."
Kendisi gibi omurilik felci olan hastalara umutlarını kaybetmemeleri çağrısında bulunan Çetinkaya, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Benim boyum 1.80'di. Beni gören insanlar da, ailem de 'Manken gibisin. Ne kadar güzel boyun var, sana her şey çok yakışıyor.' dediklerinde 'Allah'ım şu dizlerimden kessek, 1.50 boyunda kadın olsam.' derdim. 'Sen artık yürüyemeyeceksin.' dediklerinde mezura istedim. Boyumu ölçtüklerinde 1.50 boyunda bir kadındım. Ettiğimiz dualar bir gün bize karşılık verebiliyor. O yüzden hayat bana şunu öğretti, daha önce altını çizdiğim şeylerin şimdi üstünü çiziyorum. Çok saçma şeylere ağlarmışım, üzülürmüşüm."
- "Bunlar benim bu dünyadaki görevimmiş"
Tekerlekli sandalyeyle hem dışarıda hem de zihinlerde birçok zorlukla karşılaştığını aktaran Çetinkaya, "Tekerlekli sandalyenin üstüne oturmak durumunda kaldım ama ben bu tekerlekli sandalyeyle kahraman oldum, bunu avantaja çevirmeyi öğrendim. Tekerlekli sandalyemle Cumhurbaşkanı'yla konuştum, bakanlarla konuştum, okullara gidip onlara hikayemi anlatarak omurilik felcinin ne kadar önemli olduğunu, ilk yardım bilmiyorsan dokunmamayı anlattım. Bunlar benim bu dünyadaki görevimmiş." şeklinde konuştu.
Semra Çetinkaya, "Bizim tek sorunumuz mazgal ya da oluklar değil. Sorunumuz, zihinler... Asansör beklerken üstümüzden atlayan gençler, 'Kadına bak, hem sakat hem ruj sürmüş.' diyenler... Biz bunlara rağmen inadına yaşamın içinde olmayı seviyoruz. Ben şu an tekerlekli sandalyede hem ülkeme hem de topluma çok faydalı bir insanım." ifadelerini kullandı.