TBMM (AA) - Üsküdar Üniversitesi Rektör Yardımcısı, Bağımlılık ve Adli Bilimler Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Sevil Atasoy, uyuşturucu trafiğinde "Balkan Yolu" adı verilen güzergahta bulunan Türkiye üzerinden geçtiğimiz yıl yaklaşık 450 ton eroinin geçtiğini söyledi.
Uyuşturucu madde bağımlılığı ve yeni bağımlılık türlerinin araştırılarak bağımlılığın nedenlerinin ve alınacak tedbirlerin tespit edilmesi maksadıyla kurulan Meclis Araştırma Komisyonu, AK Parti Mersin Milletvekili Yılmaz Tezcan başkanlığında toplandı.
Atasoy, toplantının öğleden sonraki bölümünde yaptığı sunumda, Afganistan'da üretilen eroinin, Rusya ve Avrupa'ya gönderildiğini belirterek, Avrupa'ya gidiş yolunun ise öncelikle Türkiye'nin de içinde bulunduğu "Balkan Yolu" adı verilen güzergah olduğunu aktardı.
Sevil Atasoy, "Bu yolla geçtiğimiz yıl Türkiye üzerinden yaklaşık 450 ton eroin geçti. Bu eroinin bir bölümünü yakalayabildik ama bir bölümünü yakalayamadık." ifadesini kullandı.
Afganistan'daki eroin imalatının, geçtiğimiz yıla göre yüzde 87 oranında arttığına dikkati çeken Atasoy, "Türkiye transit bir ülke. Ama bir ülkenin üzerinden 450 ton eroin geçerse eğer, ne kadar yakalarsanız yakalayın ki yakalama oranımız yüzde 40'lar civarındadır, geri kalanı her ne kadar temel müşterisi olan Avrupa'ya geçiyor ise de bu topraklarda kendisine müşteri arayacağı muhakkaktır. Çünkü çok büyük bir gelir getiren kaçakçılıktan söz ediyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
Bugün Avrupa'daki yasa dışı örgütlerin başlıca gelir kaynağının uyuşturucu olduğunu vurgulayan Atasoy, Balkanlardan çıkan captagon adlı uyuşturucu maddenin ise Türkiye üzerinden Suriye, Irak, Suudi Arabistan ve Katar gibi ülkelere ulaştığını anlattı.
Hatay ve Gaziantep gibi Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki bazı illerde milyonlarca tablet captagon ele geçirildiğini hatırlatan Atasoy, Zeytin Dalı Harekatı çerçevesinde Afrin civarındaki bazı tünellerde de yine plastik torbalar içinde yüzlerce captagon ele geçirildiğini aktardı.
Bir çeşit amfetamin türevi olan captagonun, uyarıcı nitelik taşıdığını, açlığa ve susuzluğa direnmeyi kolaylaştırdığını, kuvvetle bağımlılık yaptığını ve terör grupları tarafından kullanıldığını kaydeden Atasoy, "Dünyanın neresinde terörist gruplar veya iç savaşlar varsa oralarda hep belirli bir amfetamin türevinin kullanıldığını görüyoruz." diye konuştu.
Türkiye'nin, uyuşturucu üretimiyle mücadelesinin her zaman büyük takdirle karşılandığını dile getiren Atasoy, şöyle devam etti:
"Bununla birlikte ona eşit düzeyde aynı başarıda, taleple mücadele edemedik. Çünkü bu topraklarda bağımlılığın bu noktaya geleceğini, bundan 25-30 yıl önce öngöremedik. Geç kalınmış bir mücadeledir. Bununla birlikte arzla mücadelenin, taleple mücadele başarılı olmadığı takdirde hiçbir işe yaramayacağını da belirtmek isterim. Taleple mücadeleye çok daha fazla önem vermemiz gerekiyor. Taleple mücadele uluslararası sözleşmelerde olmazsa olmaz bir unsurdur."
- "Uyuşturucu ile mücadele okul öncesi döneme çekilmeli"
Dünya genelinde uyuşturucu bağımlısı her 6 kişiden sadece birinin tedavi görebildiğine işaret eden Atasoy, Türkiye'de ise bunun bile mümkün olmadığını söyledi.
Reçeteye tabi ilaçların veya değişik ağrı kesicilerin kötüye kullanımının mutlaka bağımlılık yaptığını belirten Atasoy, Türkiye'de bebeklerde görülen hastalık ve sakatlıkların önemli bir nedeninin, hamilelik sırasında kullanılan değişik ilaçlar, sigara ve alkol gibi faktörler olduğunu bildirdi.
Uyuşturucu ile mücadelenin okul öncesi döneme kadar çekilmesi gerektiğini ifade eden Atasoy, bunun, bir çok bakanlığın bir arada yapacağı çalışmayla mümkün olacağını kaydetti.
Madde bağımlılığıyla mücadele yöntemlerinin her ülke için farklılıklar göstereceğini aktaran Atasoy, "Önleyici tedbirlerin evrensel prensipleri var ama yerel davranmak lazım. Bu yerellik o kadar ki ülke, il, ilçe bazı yetmiyor, mahalle düzeyinde farklı mücadele etmek gerekiyor. İşte bizim ülkemizi bu kadar ayrıntılı tanımamız gerek." dedi.
- "Hep fotoğraf çektik"
Uyuşturucu ile mücadelenin son 20 yılını bildiğini anlatan Atasoy, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Hep fotoğraf çektik. Fotoğraf çekerek bir yere varamayacağımız artık ortada. Çünkü madde kullanılıyor. Maddenin kullanım yaşı düştü, şiddet, cinayetler arttı. Bunların hepsi birbirine bağlı hadiseler. Çünkü bir takım riskler var ve bunlardan koruyabilecek bir şey yapamıyoruz. Bu risk bizi ya madde kullanımına götürüyor ya şiddete götürüyor ya büyük başarısızlıklara götürüyor ya da sonunda adam öldürmeye götürüyor. Yani uyuşturucuyla mücadele sadece uyuşturucu değil, aynı zamanda şiddetle mücadeledir."
Madde bağımlılığına neden olan risk faktörlerine de değinen Atasoy, ailede uyuşturucu madde kullanımının, parçalanmış ailenin, ebeveynlerden birinin cezaevinde olmasının, fakirliğin, okul başarısızlığının ve aile içi şiddetin önemli bir risk olduğunu dile getirdi.
Toplantıya katılan Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü yetkilileri de Ceza İnfaz Kurumu Psiko-Sosyal Yardım Servisi Hizmetleri, Alkol ve Madde Bağımlılığı Bireysel Müdahale Programı, Sigara Alkol ve Madde Bağımlılığı Programı gibi çalışmalar hakkında bilgiler verdi.