"İşte bu, ellerinizin yapıp öne sürdüğü işler yüzündendir. Yoksa Allâh, kullara zulmedici değildir."(Enfal:8:51)
İnsanı kıymetli kılan emelleri ve amelleridir. Din dilinde buna iman ve salihat adı verilir. Mü’min, emeli Allah ve ahiret olan, ameli ise salihat olan kutlu bir yolun emekcisidir. Yaradanı hoşnut etme emeliyle yaradilana faydalı olma ameli içinde olan her emekçi anlamlı bir hayat yaşar.. Üstünlük takva da yani o kutlu amele ve emele yönelik duyduğu sorumluluk bilincindedir. Bu bağlamda emeli Allah ve ahiret,ameli salihat olan fikir işçisiyle, kömür işçisi arasında fark olmaz.
Onun içindir ki sinesine kurşun saplanarak şehid olan bir polisle veya memleket sınırında mayına basarak sakat kalan askerle, bir maden ocağında trafonun patlamasıyla iş kazası geçirerek vefat eden veya sakat kalan kimsenin durumu insani ve İslami değerler zaviyesinden bakacak olursak asla farklılık arzetmez. O emekçilerin kanlarida en az askerler,polisler,doktorlar ve gazeteciler kadar değerlidir. Zira annelerin ve dahi yetimlerin gözyaşlarının rengi aynıdır. Evine ekmek götürmek ve insanlığa faydalı olmak için yaşadıkları coğrafyada kömürlere ömürlerini verenler yeyuzunun topraklarına canlarını ve kanlarını verenler gibidirler.
Soma'daki maden faciasında yaklaşık 300 kişi hayatını kaybetti ve yüzlerce insan yaralandı. Türkiye İstatistik Kurumunca geçen Mart ayında yayınlanan ve iş kazalarının sektörel dağılımının yer aldığı rapora göre, Türkiye'de iş kazalarının en fazla yaşandığı sektör, "maden ve taş ocakçılığı" olarak belirlendi.
Sadece Kozluda 1983’de 10 kişi 1987’de 7 kişi,1992 de 263 kişi ve yine geçtiğimiz sene yani 8 Ocak 2013’de 8 kişi hayatını yitirmiş. Turkiye’de maden kazalarında binlerce insan bugüne kadar hayatını yitiriyorlar ancak buna rağmen ne halk feryat ediyor nede önlem alma adına otoriteler bu konuda gereken hassasiyeti gösteriyor. 7 Mart 1983’de Armutcuktaki Grizu patlamasında 103 kişi hayatını kaybettiği halde 10 Nisan 1983’de Kozluda yine insanlar aynı patlamadan dolayı hayatlarını kaybediyorlarsa birilerinin ihmali olduğu ve halkın sesini yükseltme konusunda yetersiz kaldığı hatırlatılmalıdır.
Bundan daha feci olanı meselenin teo-kültürel tarafıdır. Bu yaşanan musibetlerin ‘kader’ olduğunu insanlara telkin etmek bu dinin muntesiplerini indirilen dine karşı uydurulan dinle uyusturmaktan başka birşey değildir. İnsan iradesinin kapsama alanı içinde olan şeylerde kader insanın seçmesidir. İlahi takdir sadece insan iradesinin kapsama alanı dışında olan noktalarda geçerlidir İstanbulda deprem olduğunda kırkbin kişi olduğu halde dünyanın başka yerinde aynı şiddette olan depremde insanların burnu dahi kanamiyorsa ve hakikat bu olduğu halde insanlar buna kader diyebiliyorlarsa yine muteahitler deprem bölgelerinde ev yapmaya ve malzemeden çalmaya devam edecekler ve mazlumlar enkaz altında kalacaklar.
Kapitalist dünya Afrikadaki açlık olgusunu dahi kader diyerek açıkalamada ve insanları bu sahte teolojik bid’atla uyutmaya devam ettirmektedir. Oysa ki dünyanın en zengin adamının 62 milyar dolarlık sermeayesinin yarısından biraz fazlası 40 milyar dolar Afrikadaki ekonomik sorunların bitmesine yeterde artar bile. Ancak kader dedikçe zalimin zulmü daha meşrulasmakta ve kapitalist dünyanın işine gelen bu sahte teoloji insanları uyutmaya devam etmekte.
OrtaDoğuda yaş ortalaması 50 civarında iken bu oran Avrupada 70 civarındaysa bunun nedeni kader değil Orta Doğu halklarının içinde bulundukları zaafiyet ve akıldan uzak kader algısıdır.Yine Orta Doğudaki sömürülerin ve başkaldıramayışın ve miskinligin altındaki yegane neden bu bahsi geçen çarpık kader algısıdır. Kader algısındaki çarpık tasavvur yani şerrin Allahtan geldiği yaklaşımı bugün müslüman dünyanın geri kalmasının teolojik sebeblerindendir. Bir zamanlar yaşadıkları çağın aktif ve etkin öznesi olan müslümanlar bugün zillet ve meskenet içinde bencilce yaşıyorlarsa böyle bir çukurdan çıkmanın yolu öncelikle kader konusunda akidelerini vahiyle yeniden şekillendirmeleri olmalıdır.
Millet planında Soma’da maden ocağındaki işçi faciasını ve ümmet planında Somali de yetersiz beslenmeden ölen bebeklerin çaresizliğini “kader” ile açıklamak Allaha iftira atmak ve zulme dolaylı olarak destek olmaktan başka bir şey değildir. Trafikte içki içen yada kurallara uymayan adamın bir çocuğu ezmesine ‘kaza’ Afrikada insanoğlunun bencilliginden dolayı gıda yetersiliginden çocukların ölmesine ‘kader’ müteahitlerin malzemeden çaldıklarından yada deprem bölgesinde inşaat yaptıklarından dolayı deprem sonrası ölen kırk bin kişinin durumunu takdir-i İlahi olarak isimlendirir ve vahyin inşa ettiği tasavvurla kader konusuna yaklasmazsak bebekler gıda yetersizliğinden dolayı ölmeye devam edecek, muteahitler malzeme çalmaktan vazgeçmeyecek, Arakanda bebekler öldürülecek, Filistinde topraklar işgal edilip anneler ağlamaya devam edecektir... Hayır hayır bu samiza gelenler bizim elimizle yaptıklarımızdan yada yapmadiklarimizdan kaynaklanmakta..Ey müslüman ! iradenin kapsama Alanı olduğu konularda kaderin seçmektir. Sen seçersin Allah takdir eder. Sunnetullah yani Allah’in yasası budur. "İşte bu, ellerinizin yapıp öne sürdüğü işler yüzündendir. Yoksa Allâh, kullara zulmedici değildir."(Enfal:8:51)
Birde bu felaketten rant yapmaya çalışan ve bu faciayı hükümet aleyhine siyasi malzeme olarak kullanmaya çalışan bedbahtlar var. Ey insan müsveddeleri !Sizin vicdanınız kanımca kömürdende kara.İnsaf ve izanınız bloke olmuş sizin. Maden ocaklarında vefat eden işçiler üzerinden siyaset yapıp seçim arenasındaki yenilgilerini bu şekilde ödünlemeye çalışan insanlar ! Siz ne kadar zavallısınız. Ey bu kazayı dahi bir bedduanın sonucu olarak gören aklını ipotek ettirmiş müflis ! Ey İdris kılığına girmiş sefil İblis! Aldatmak aldanmaktır anlamazmısın?Bilmezisiniz hesap var gelecek birgün senin de sonun. Ama seni ne güzel özetliyor şu ayet..: Summun bukmun ‘umyun fehum lâ yerci’ûn.
Son olarak şunu da unutmamak lazım: Acı çekenin acısını dindirmeye yönelik telaşımızın yoğunluğu onun maaşının çokluğu kadarsa biz insana değer değil fiat veriyoruz demektir. İnsana fiat vermek ise onu aşağılamanın bir başka şeklidir.Ben buna bir çeşit dünyevileşme halidir derim.Oysa Akif ne güzel der : Nerde bir garip görsem yanar ta derinden ciğerim/Onu dindirmek için tekme yerim çifte yerim.
Hangi maden ısıtır ve teselli eder Allahtan gayrı, babalarını kömür ocaklarında kaybettikleri için yürekleri soğuyan ve acıyan o yetim çocukları? Rabbim babasını ve anasını çocuk yaşta sıcak çöllerde kaybettiği için yüreği buz kesilen o alemlere rahmet nebinin gönlüne teselli verdiği gibi bu yavrularinda yüreğini ısıtsın ve teselli etsin ve dahi insanlık ailesine model olacak önderler kılsın.Rabbim bu duamızı kabul buyursun
Bu faciada asıl kaybedenler ebediyete irtihal eden kömür işçileri değil yüreğindeki sevgi ve şefkat madeninden habersiz yaşayıp bu felaketi umursamayanlardı.