Sakarya'da "3. İş Hukuku Değerlendirme Sempozyumu" başladı

Sempozyumda iki gün boyunca bölge adliye mahkemelerinin iş hukuku alanındaki kararları kamu, işçi ve işveren bakış açısıyla değerlendirilecek

Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) ve Türkiye Adalet Akademisi işbirliğiyle Sakarya'nın Sapanca ilçesinde düzenlenen "3. İş Hukuku Değerlendirme Sempozyumu", Adalet Bakanı Yılmaz Tunç'un katılımıyla başladı.

Sapanca'daki bir otelde gerçekleştirilen sempozyumun açılışında konuşan TİSK Yönetim Kurulu Başkan Vekili Nevzat Seyok, toplantıyı bölge adliye mahkemeleri arasında içtihat farklılıklarını gidermek, tüm paydaşları bir araya getirip iş yargılamasında karşılaşılan sorunları dile getirerek birlikte çözüm üretebilmek amacıyla düzenlediklerini söyledi.

İşe iade davalarında yaşanan içtihat farklılıklarına değinen Seyok, "Her geçen gün artan iş davalarında hızlı ve içtihat farklılığının yaşanmadan karar alınması, çalışma barışı için önemli olup bu konuda etkin çözüm getirmemiz gerekmektedir." dedi.

Seyok, Türkiye'de genç ve kadın istihdamını artırmak için yeni nesil çalışma modelleriyle ilgili kapsamlı mevzuat çalışmasının yapılmasını önemsediklerini belirterek bu çalışmalara her türlü desteği vermeye hazır olduklarını kaydetti.

- "Sendikalaşmayı sağlayarak temel sorunlarımızı çözmemiz kolaylaşır"

HAK-İŞ Genel Başkanı Mahmut Arslan da işçilerin sigorta, vergi ve gelir adaletsizliği ile iş kazaları konusunda yaşadıkları sorunlara değinerek arabuluculuk davalarının nasıl sonuçlandığını görmek istediklerini söyledi.

Arabuluculuk sisteminin, Türkiye'nin endüstri ilişkileri sistemine katkısının olmadığını düşündüklerini söyleyen Arslan, acıları çoğalttığını, kaybeden insanların yüreğini daha da yaktığını, o yüzden bunun zorunluluktan kurtarılması gerektiğini dile getirdi.

Arslan, iş güvencesinin, sendikalı örgütlenmeyi güçlendireceğini belirterek şöyle devam etti:

"Sendikalar güçlü olursa neyi sağlarlar? Üç tane temel sorunumuzu çözer. Bir; iş kazalarındaki ölüm oranları yüzde 1'in altına düşer. Bizim örgütlü olduğumuz yerlerde iş kazalarından kaybettiğimiz evlatlarımızın oranı yüzde 1'in altında. İki; gelir adaletsizliğini önleyeceğiz çünkü sendikalaşma, toplu sözleşme demek. Toplu sözleşme, daha fazla ücret demektir. Türkiye'nin bu gelir adaletsizliğini çözmek için önemli bir argüman. Bunu yapacağız. Üç; kayıt dışını ortadan kaldırıyor. Örgütlendiğimiz yerlerde kayıt dışı yok. Sendikalaşmayı sağlayarak aslında temel sorunlarımızı çözmemiz kolaylaşır."

- "Sendikalaşma oranını artırmamız gerekiyor"

Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (TÜRK-İŞ) Genel Başkan Yardımcısı Ramazan Ağar ise iş hukuku dinamiklerinin her gün değiştiğine işaret ederek buna ilişkin eğitim kapasitesinin artırılması gerektiğini kaydetti.

İşçi kesimi olarak çözüm bekleyen sorunların olduğunu belirten Ağar, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Sendikal örgütlenmede sorunlar yaşıyoruz. 2024 Ocak ayı istatistikleri itibarıyla sendikalaşma oranı yüzde 15,22 olarak açıklanmıştır. Bu oran yalnızca kayıtlı istihdam esas alınarak belirlenmiş bir orandır. Ülkemizdeki kayıt dışı istihdamı da dahil ettiğimizde bu oran daha da düşmektedir. Diğer yandan sendikalı olup toplu iş sözleşmesinden yararlanmayan işçiler de bulunmaktadır. Bu işçileri de hesaba kattığımızda sendikal haklardan yararlanmayan işçi sayısının yükseldiğini görmekteyiz. Bu tablonun ülkemize yakışmadığını düşünüyoruz. Sendikalaşma oranını artırmamız gerekiyor."

Türkiye Adalet Akademisi Başkanı Muhittin Özdemir de hukuk eğitiminde ulusal ve uluslararası kurumlarla işbirliği içerisinde çalıştıklarını söyledi.

Her daim konuları ve odağı değişen bir iş hukuku alanı olduğunu dile getiren Özdemir, "Dinamik bir alan. Mahkemelerde de yoğun iş yükü oluşturan bir alan. Bu anlamda iş hukukuna yönelik eğitim faaliyetlerini sürdürme konusunda kararlılığımızı vurguladık. Özellikle Türkiye Adalet Akademisi olarak hakim adaylarına verdiğimiz dersler içerisinde iş hukuku önemli yer tutuyor." diye konuştu.

Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Genel Sekreteri Tayfun Görgün de işçi sendikaları ve işçiler bakımından yargı alanında yaşanan sorunlar ile arabuluculuğa değindi.

Arabuluculuğun yapısı itibarıyla gönüllülük esasına dayanan alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemi olduğunu belirten Görgün, "Arabulucudaki en önemli etken, tarafların bu süreçte eşit haklara ve imkanlara sahip olmasıdır. Ancak işçi işveren uyuşmazlıklarında böyle bir eşitlikten söz etmek maalesef mümkün değildir. Zorunlu arabuluculuğun getirilmesindeki en büyük amaç, yargı yükünün hafifletilmesiydi fakat geçen 5 yılda yargının yükü iyice artmış ve arabuluculuk sisteminden kaynaklı yeni sorunlar ortaya çıkmıştır." ifadelerini kullandı.

TİSK Genel Sekreteri Akansel Koç, yaptıkları çalışmaları videolarla katılımcılara anlatarak sempozyumda emeği geçenlere teşekkür etti.

İki gün sürecek sempozyumda, bölge adliye mahkemelerinin iş hukuku alanındaki kararları kamu, işçi ve işveren bakış açısıyla değerlendirilecek.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Güncel Haberleri