GAZİANTEP (AA) - Sayıştay Başkanı Seyit Ahmet Baş, "Siyasilerimiz mitinglerde söylerler 'Bin yılı aşkın devlet geleneğimiz var.' diye. Hamaset değildir, yüzde yüz tescillidir. Dolayısıyla bu backgrounda sahip olarak bizim bununla övünmemiz lazım. Bu backgrounda sahip olarak kendi öz güvenimize yüklenmemiz ve uluslararası arenada yerimizi almamız lazım". dedi.
Baş, Gaziantep Valiliği, Gaziantep Üniversitesi (GAÜN), Hasan Kalyoncu Üniversitesi iş birliğiyle GAÜN Mavera Kongre Merkezi'nde düzenlenen "Kariyer Planlaması ve Denetim Mesleği" paneline katıldı.
Burada yaptığı konuşmada, Sayıştay'ın aslında bin 155 yıllık bir kurum olduğunu dile getiren Baş, devletin diğer kurumlarının da çekirdeği oluşturduğunu, daha sonra uzmanlık alanlarına göre ayrıldığını söyledi.
Devlette devamlılığın esas olduğunu ifade eden Baş, şöyle konuştu:
"Siyasilerimiz mitinglerde söylerler 'Bin yılı aşkın devlet geleneğimiz var.' diye. Hamaset değildir, yüzde yüz tescillidir. Dolayısıyla bu backgrounda sahip olarak bizim bununla övünmemiz lazım. Bu backgrounda sahip olarak kendi öz güvenimize yüklenmemiz ve uluslararası arenada yerimizi almamız lazım. Kaç tane kurum vardır Avrupa’da benzeri bir geçmişe sahip. Parmakla saysanız 3-4 tane anca vardır, ya da yoktur. Dolayısıyla bunu biliyor olmamız bize bu güveni, kültürü, tarihi birikimi ve kurumsal kültürü veriyor."
Bireyler gelip geçici olduğunu anlatan Baş, "Biz bugün itibariyle nöbet tutuyoruz. Nöbetimizi yapacağız, ondan sonra biz çekilip, nöbeti genç kuşaklara devredeceğiz. Ancak bu kurumsal kültürün de devredilebilmesi için o sorumluluk bilinciyle çalışıyor olmamız lazım." ifadesini kullandı.
Kişinin kendisini iyi analiz edip ona uygun bir işe talip olması gerektiğini vurgulayan Baş, “Benim farkım ne, seni farklı kılacak olan şey ne?’ nezdinde onu ortaya koymak lazım. Bugün itibariyle farklılığını gösterebilecek alanlardan biri yabancı dildir." dedi.
"Kişi kendisinin torpilidir." diyen Sayıştay Başkanı Baş, ''Başkanım 'Sen bu konuma nasıl geldin?' derseniz, ben köylü çocuğuyum, benim köyüm Karaman'ın Mesudiye Köyü. Babam çiftçi, 9 çocuklu bir ailenin 6'ncı çocuğuyum. İstanbul Üniversitesine gitmeden önce Karaman'ın dışına hiç çıkmamıştım. Babam bir bilet aldı, cebime de biraz para koydu ve üniversiteye öyle gittik. Daha sonra zaman içinde üniversiteyi bitirdik, çalıştık çabaladık Allah'ın da yardımıyla bu konumlara geldik. Gençlere çok çalışmayı azim ve gayretle mücadele ederek ailelerine, memleketlerine ve ülkelerine faydalı birer birey olmalarını öneriyorum.''