TBMM (AA) - Türkiye Barolar Birliği Kadın Hukuku Komisyonu (TÜBAKKOM) Dönem Sözcüsü ve Trabzon Barosu Başkanı Sibel Suiçmez, kadına ve çocuğa yönelik şiddetle ilgili, "Mahkemenin yeterli inceleme yapmadan verdiği koruma ve önlemeye yönelik tedbir kararları, şablon kararlar olarak kalıyor ve şiddet mağdurlarına gerekli korumayı sağlamıyor. Bu koruma kararları verilmeden önce olayların ve kişilerin tek tek incelenmesi gerekiyor." dedi.
TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu bünyesinde kurulan "İstanbul Sözleşmesinin Etkin Uygulanması ve İzlenmesi" Alt Komisyonu AK Parti Kayseri Milletvekili Hülya Nergis başkanlığında toplandı.
Suiçmez, kadın ve çocuğa yönelik şiddete karşı yasal mevzuat ve uygulamada yaşanan sorunlara ilişkin sunumunda, Türkiye'de 79 baro bulunduğunu ve bu baroların içerisinde faaliyet yürüten kadın hakları ile çocuk hakları komisyonlarının en etkin çalışan komisyonlar olduğunu söyledi.
Yasalar ne kadar iyi yapılırsa sapılsın iyi uygulayıcıların olmaması halinde yasalardan beklenen amacın gerçekleşmesinin mümkün olmayacağını belirten Suiçmez, gerek Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun'un, gerek İstanbul Sözleşmesi'nin, uygulamalarda birçok sorunu ortadan kaldıramadığının görüldüğünü ifade etti.
Kanunların elden geldiğince iyi yapılmaya çalışıldığını ancak alanda yansımayı aynı ölçüde göremediklerini vurgulayan Suiçmez, "Bunun nedenini hem toplumun hem uygulayıcıların gereken zihniyet değişikliğini gerçekleştirememiş olmasına bağlıyoruz. Dolayısıyla yasal düzenlemenin toplumla nasıl uyumlu hale getirilebileceğinin ilk cevabını; eğitim olarak görüyoruz." diye konuştu.
Kadını toplumda bir anne, kardeş, bacı olarak görmeden önce birey olarak görmenin önemine değinen Suiçmez, kadının birey olarak görülmemesi halinde yasalarla sağlanan koruma tedbirlerinin işe yaramadığını söyledi.
Eğitimin, sadece toplumdaki bireylere değil, alanda çalışan hakim, savcı, avukat dahil tüm kolluk güçlerine verilmesinin önemli olduğunu dile getiren Suiçmez, şöyle konuştu:
"Henüz bu zihniyet değişikliğine yol açacak eğitimlerin alanda alınmadığını görüyoruz. Mahkemelerin verdiği kararlar, koruyucu ve önleyici kararlar olarak ikiye ayrılıyor. Baktığımız zaman verilen kararların hepsinin aynı olduğunu görüyoruz. Yani olaya ve kişiye yönelik inceleme yapılmadan verilen koruma ve önleme kararlarını görmekteyiz. Dolayısıyla mahkemelerin yeterli inceleme yapmadan verdiği koruma ve önlemeye yönelik tedbir kararları, şablon kararlar olarak kalıyor ve şiddet mağdurlarına gerekli korumayı sağlamıyor. Bu koruma kararları verilmeden önce olayların ve kişilerin tek tek incelenmesi gerekiyor. Bu durum çok zor olabilir ama yapılması gereken özellikle şiddet konusunda ayrı mahkemelerin oluşturulması ve özel yetiştirilmiş hakim, savcıların görev alması gerekiyor. Çünkü şu an aile mahkemelerinin verdiği koruyucu ve önleyici tedbir kararları kişisellikten çok uzak. İş yükü dolayısıyla şablon kararlar veriliyor. Bu kararların takibi de kolluk güçlerinin elinde oluyor. Mahkemenin verdiği kararların takibinin kolluk güçlerinden alınması gerekiyor."
Suiçmez, mahkemelerin önlemeye ilişkin verdiği kararda şiddet uygulayanın, şiddetin yanında uyuşturucu madde kullanıcısı olması durumunda da büyük sorunlar yaşandığını söyledi.
Yaşam hakkı dikkate alındığında, uyuşturucu kullanıcısı olan şiddet uygulayıcısının tedavisinin rızası beklenmeksizin zorunlu kılınmasının şiddetin önlenmesinde önemli olduğunun altını çizen Suiçmez, şöyle devam etti:
"Daha önce 6 ay olarak verilen tedbir kararları günümüzde 3 aya, 15 güne kadar inmektedir. Verilen tedbir kararlarının süresinin az olması kadınlar ve çocuklar üzerinde olumsuz ekti yarattı. Ayrıca şiddet uygulayan kişiler üzerindeki caydırıcı etkisi de ortadan kalkmaktadır. Dolayısıyla şiddet mağduru kişi yeniden müracaat işlemlerine başlıyor. Prosedürün uzun oluşu bazen kişinin şikayetten vazgeçmesine bile sebep oluyor.
Sahada yaşadığımız sorunlardan bir başkası ise verilen kararların tebliği konusundur. Tebligatın gecikmesi nedeniyle kolluk tarafından uygulanan tedbir kararı da uygulanamamış oluyor. Şiddet uygulayana tebligatın mahkeme huzurunda yapılması hususunu da yaşanan sorunun çözümü noktasında önemli buluyoruz."