LONDRA (AA) - GÖKHAN KURTARAN – İngiltere, Avrupa Birliği’nden ayrılırken bir yandan birlik üyesi ülkelerle bir yandan da alternatif pazarlarla oldukça çetin geçmesi beklenen serbest ticaret müzakerelerine hazırlanıyor. Peki İngiltere bu kez masada kazanabilecek mi?
İngiltere’nin Avrupa Birliği ile 1973 yılında başladığı yolculuğu 31 Ocak gecesi 23:00 te sona eriyor. İngiltere’nin AB’den çıkış anlaşması kapsamında 2020’nin sonuna kadar uygulanacak olan geçiş anlaşması nedeniyle İngiliz ekonomisi üzerinde doğrudan ve sert etkilerin görülmesi beklenmiyor. Öte yandan İngiltere ile AB arasında önümüzdeki 11 ay boyunca son derece zorlu bir müzakere sürecinin yaşanması öngörülüyor.
Geçiş sürecince İngiltere ortak pazarda kalmaya devam ederken, mal ve hizmetlerin ticaretinde mevcut statüko devam edecek. Öte yandan İngiltere’nin artık AB parlamentosunda ya da kurumlarında temsilcileri olmayacak. Kısacası İngiltere 31 Ocak sonrasında karar alma mekanizmalarından tamamen çıkmış olacak.
Serbest ticaret anlaşmalarının son derece kapsamlı ve teknik müzakereler içerdiği düşünüldüğünde 11 aylık sürenin İngiltere ve AB arasında kapsamlı bir anlaşmanın yapılması için yeterli olmadığı düşünülüyor.
İngiltere Başbakanı Boris Johnson ise geçiş sürecinin 2020 yılından sonrasına uzatılmaması konusunda kararlı. Öte yandan AB yetkilileri kapsamlı bir ticaret anlaşmasının yapılması için 2022’ye kadar uzayabileceğini öngörüyor.
Daha önce AB ile Kanada arasında yapılan serbest ticaret anlaşması görüşmeleri 7 yıl sürmüş, sekizinci yılında parlamentolar tarafından onaylanabilmişti.
Şimdi ise İngiltere temel ticaret ortağı olan AB ile serbest ticaret anlaşması müzakerelerine başlayacak. Bu müzakerelerin en erken mart ayında başlaması, tarım, hayvancılık ve balıkçılık, hizmetler gibi alanlarda ciddi tartışmaların yaşanması bekleniyor.
İngiltere’nin 2020 yılının sonuna kadar AB ile uzlaşmaya varamaması ve geçiş sürecini de uzatmaya yanaşmaması durumunda, ülke bir kez daha anlaşmasız çıkış riski ile karşı karşıya kalacak. Bu durumda AB ile ticaretini ya AB tarafından uygulanacak kurallara göre ya da Dünya Ticaret Örgütü’nün (WTO) gümrük tarifelerine göre yapmak zorunda kalacak.
İngiltere Başbakanı Boris Johnson her ne kadar her fırsatta AB ile uyumlu bir sistemi hedeflediklerini belirtse de AB’nin müzakereler sırasında İngiltere’nin üçüncü pazarlarla yapacağı anlaşmaları da göz önünde bulundurması bekleniyor.
İngiltere için serbest ticaret müzakerelerini zorlaştırabilecek bir diğer konu ise esasen bu müzakerelerin 27 ülke ile yapılacak olması.
Bu müzakerelerde tek tek her ürün ve hizmetin ticaretinin bir diğer ülke ile eşleştirmesinin yapılması, her madde üzerinde tartışmaların olması bekleniyor.
Özellikle İngiliz ekonomisinin yaklaşık yüzde 80’lik kısmını oluşturan hizmet sektörüne ilişkin yapılacak görüşmeler büyük önem taşıyacak. Londra finans merkezinin geleceği ve Avrupa piyasalarına erişimin devamı önemli gündem maddeleri arasında yer alması bekleniyor. 2016 yılından bu yana oluşan belirsizlik ortamında uluslararası finans şirketlerini Paris, Frankfurt, Dublin ve Lüksemburg gibi alternatif finans merkezlerine çekmeye çalışan AB’nin İngiltere’yi müzakere masasında zorlaması olası görünüyor.
İngiliz basınına göre bankaların ve varlık yöneticilerinin referandumdan bu yana yaklaşık 1 trilyon sterlin değerindeki varlığı AB ülkelerine aktardığı tahmin ediliyor.
Brexit belirsizliğinin sürmesi Londra’nın finans merkezi konumuna zarar veriyor.
Örneğin Merkezi New York'ta bulunan danışmanlık şirketi Duff & Phelps tarafından hazırlanan "Küresel Regülasyon Görünümü" raporuna göre, New York, Londra’yı geride bırakarak 2019 yılında dünyanın en büyük finans merkezi konumuna yükseldi. 2019 yılı itibarıyla ankete katılan üst düzey finans yöneticilerinin yüzde 56'sı New York'u, yüzde 34'ü ise Londra’yı öncelikli finans merkezi olarak gördüğünü belirtiyor.
İngiltere, AB’ye daha önce 39 milyar sterlin seviyesinde bir boşanma tazminatının ödenmesi vaadinde bulunmuştu. İngiliz Bütçe Sorumluluk Ofisi (OBR) verilerine göre son dönemde ödenen üyelik katkı payları düşüldüğünde İngiltere’nin AB’ye yaklaşık 30 milyar sterlinlik bir boşanma tazminatını ödemesi gerekiyor. Önümüzdeki dönemde taraflar arasında bu tazminatında da ne zaman ve kaç taksitte ödeneceği görüşülecek.
- İngiltere hangi anlaşmaları imzaladı?
Avrupa Birliği bu zamana kadar 40 serbest ticaret anlaşması yaptı. İngiltere AB üyesi olarak bu anlaşmalar yoluyla Kanada dahil olmak üzere yaklaşık 70 ülkeyle ticaret yapıyordu. Bu zamana kadar İngiltere AB ile serbest ticaret anlaşması olan ülkelerle AB ile olan anlaşmanın aynısını imzalamak için görüştü.
Geçiş sürecinin sonunda taraflarla mutabık kalınması durumunda İngiltere bu ülkelerde daha mevcut şartlarla ticaretini yapabilecek. Aynı zamanda 1 Şubat itibarıyla AB’den çıkan İngiltere, AB’nin serbest ticaret anlaşması olmayan diğer ülkelerle de resmen ticaret müzakerelerine başlayabilecek. İngiltere bir yandan da AB ile geçiş sürecinin sonunda devreye girecek olan serbest ticaret anlaşması görüşmelerini yapacak.
İngiltere, bu zamanda kadar AB’den çıkış ile birlikte karşılıklı ticaretin mevcut şartlarla devamı için 20 “devamlılık” anlaşması imzaladı. Bu anlaşmalar Kosova, Ürdün, Tunus, Gürcistan, Güney Kore, Norveç, İzlanda, İsrail, İsviçre ve Şili gibi toplam 50 ülkeyi kapsıyor.
İngiltere ve Türkiye arasında ise görüşmeler sürüyor. Geçen yılın aralık ayında Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan, "Türkiye'nin AB ile İngiltere arasında imzalanacak anlaşmaya paralel bir anlaşma imzalanması üzerinde çalışmaları var." ifadesini kullanmıştı.
AB, İngiltere’nin en önemli ticari ortağı konumunda. İngiltere’nin AB’ye ihracatı, toplam ihracat içerisinde yüzde 44'lük bir paya sahip. Ülke, 616 milyar sterlinlik ihracatının 274 milyar sterlinlik kısmını AB ülkelerine gerçekleştirdi. Geçen yıl İngiltere’nin AB ülkelerinden yaptığı ithalatın büyüklüğü ise 341 milyar sterlin düzeyinde. AB’nin İngiltere’nin toplam ithalatındaki payı yaklaşık yüzde 53 seviyesinde. İngiltere’nin bu zamana yaptığı “devamlılık” anlaşmaları toplam ticaretinin sadece yüzde 8’ini kapsıyor.
Geçen yılın aralık ayında ABD Başkanı Trump, İngiltere Başbakanı Johnson'ı kazandığı seçim zaferinden ötürü tebrik etmiş ve iki liderin "iddialı bir serbest ticaret anlaşması" için müzakerede bulunma konusunda mutabık kaldığı açıklanmıştı. Öte yandan İngiltere’nin Çinli Huawei şirketinin ülkenin 5G altyapısında rol almasına izin vermesinin ardından bu gelişmenin iki ülkenin ticaret anlaşması müzakerelerine olası yansımaları merak konusu.
- Uluslararası finans kuruluşları uyarıyor
Dünyanın önde gelen finans kuruluşları İngiltere ve AB arasındaki serbest ticaret müzakerelerini yakından izleyecek. Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s konuya ilişkin açıklamasında İngiltere ve AB arasında ticaret bağlarının gevşeyebileceğini, bunun da ülkenin ekonomik temelleri üzerinde olumsuz etkileri olacağı uyarısında bulundu.
Bir diğer kredi derecelendirme kuruluşu Standard & Poor's (S&P) ise İngiltere’nin AB’de ayrılıyor olmasına rağmen halen önünde çeşitli zorlukların olduğunu bildirdi.
Ayrılık sürecinin getirebileceği belirsizliklerin farkında olan İngiltere Merkez Bankası da beklentisini 2020 için yüzde 1,25'ten yüzde 0,75'e, 2021 için yüzde 1,75'ten yüzde 1,50'ye ve 2022 için yüzde 2'den yüzde 1,75 seviyesine düşürdü.