ANKARA (AA) - Sağlık Bakanlığı Müsteşarı Eyüp Gümüş, "Ankara'da 15 Mayıs'ta Aziz Sancar Genetik Hastalıklar Tanı ve Tedavi Merkezi'ni açacağız. Başta kanser olmak üzere bütün hastalıkların değerlendirilmelerini yapacağımız, kişiye özel tedavilerin gündeme geleceği yeni bir dönemi yaşayacağız." dedi.
Gümüş, Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü tarafından, "8 Mayıs Dünya Talasemi Günü" dolayısıyla, bir otelde düzenlenen etkinlikte konuştu.
Talaseminin nadir hastalıklar grubunda olduğunu ve ömür boyu mücadele gerektiren bir hastalık olduğunu ifade eden Eyüp Gümüş, son yıllardaki tarama programlarıyla hasta sayısının yıllık 600 kişiden 100'e düştüğünü bildirdi.
Gümüş, "Amacımız bu hastalıkları tamamen kökünden kazımak. Genetik ve geno bilim gelişiyor. İnsanların bundan sonraki süreçte hangi hastalıklarla karşılaşacağı tahmin edilebiliyor. Bu alanda yoğun çalışmalar yapılıyor. Ankara'da 15 Mayıs'ta Aziz Sancar Genetik Hastalıklar Tanı ve Tedavi Merkezi'ni açacağız. Başta kanser olmak üzere bütün hastalıkların değerlendirilmelerini yapacağımız, kişiye özel tedavilerin gündeme geleceği yeni bir dönemi yaşayacağız." diye konuştu.
- "Türkiye'de 6 bin talasemili hasta var"
Sağlık Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Elif Güler Kazancı da dünyada her yıl 350 bin çocuğun talasemi rahatsızlığıyla dünyaya geldiğini belirterek, özellikle Türkiye, Yunanistan ve Asya ülkelerinde hastalığın yaygın bir şekilde görüldüğünü bildirdi.
Hastalıkta en kritik noktanın tarama programlarıyla taşıyıcıların saptanması olduğuna dikkati çeken Kazancı, bu sayede sağlıklı çocuk doğumlarının sağlanmasının mümkün olduğunu söyledi.
Türkiye'de talasemi taşıyıcı sıklığının yüzde 2,1 olduğunu dile getiren Elif Güler Kazancı, 1 milyon 600 bin talasemi taşıyıcısı olduğunu kaydetti.
Kazancı, "Ülkemizde yaklaşık 6 bin talasemi hastası bulunmaktadır. Kontrol programına başlamadan önce yılda 400 bebek hemoglobinopatilli doğarken, şu an bu sayı 100'ün altındadır." ifadelerini kullandı.
Halk Sağlığı Genel Müdürü Hüseyin İlter ise başta talasemi olmak üzere kalıtsal kan hastalıklarının Türkiye'de ve dünyada önemli bir halk sağlığı sorunu olduğunu belirtti.
Halk Sağlığı Genel Müdürlüğünün 2003'ten itibaren Hemoglobinapati Kontrol Programı'nı sürdürdüğünü ifade eden İlter, programın amacının talaseminin de içinde yer aldığı bir grup hastalık olan kalıtsal kan hastalıkları ile doğumun önlenmesi ve mevcut hastaların yaşam sürelerinin uzatılması ve yaşam kalitelerinin artırılmasını sağlamak olduğunu söyledi.
Hüseyin İlter, evlilik öncesi tarama programları ile taşıyıcı çiftlerin saptandığını, genetik danışmanlığa yönlendirildiğini ve sağlıklı bebek sahibi olmaları için de ihtiyaç duydukları sağlık hizmetlerini almalarının sağlandığını dile getirdi.
- "Hedefimiz bütün hastanelerin kan ihtiyacını karşılamak"
Türk Kızılayı Kan Hizmetleri Genel Müdürü Nurettin Hafızoğlu da 18 bölge kan merkezi, 67 kan alma birimi, 55 kan bağış merkezi ve 3 bin 400 sağlık personeliyle günde 300 noktada kan alma faaliyetlerini yürüttüklerini anlattı.
Hafızoğlu "Hizmet verdiğimiz tranfizyon merkezi sayısı bu yıl itibarıyla 1100 hastaneye ulaşmıştır. Hedefimiz 2020 yılında ülkemizdeki bütün hastanelerin kan ve kan ürünü ihtiyacını karşılamaktır. 130 günde 970 bin kan bağışı sağladık ve hizmete sunduk. 2018 yılının sonunda 2 milyon 600 bin ünite donasyon hedefine ulaşacağız." şeklinde konuştu.
Talasemili bir hastanın 3 haftada bir kan tranfizyonuna ihtiyacı olduğuna işaret eden Nurettin Hafızoğlu, talaseminin kök hücre nakliyle tamamen tedavi edilebilen bir hastalık olduğunu söyledi.
Talasemi gibi kök hücre tedavisi gereken hastalara gönüllü verici havuzu oluşturmak üzere Sağlık Bakanlığıyla Türkök protokolünü imzaladıklarını anımsatan Hafızoğlu, protokol kapsamında kök hücre bağışçı kazanımı görevini üstlendiklerini ve bugüne kadar 320 bin kök hücre bağışçısı kazanıldığını anlattı.
- "Her yıl yarım milyondan fazla çocuk talasemili olarak doğuyor"
Dünya Sağlık Örgütü Türkiye Temsilcisi Pavel Ursu ise konuşmasında, kan hastalıklarının tüm dünya çapında görülen en yaygın kalıtsal hastalıklar olduğunu dile getirerek, "Dünya genelinde nüfusun yaklaşık yüzde 7'sinde anormal hemoglobin geni bulunmaktadır. Her yıl yarım milyondan fazla çocuk bu etkiyle dünyaya gelmektedir. Talasemi konusundaki tıbbi gelişmeler öldürücü olmaktan çok, kronik hastalık olan talasemiyi önlenebilir ve tedavi edilebilir bir hastalık haline getirmiştir." dedi.