TBMM (AA) - Türkiye Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin uçaklarıyla, SİHA'larıyla, topçusu, tankçısı, komandosu ve zırhlı birlikleriyle yürüttüğü destansı mücadeleyle Esed rejimini her gün biraz daha erittiğini söyledi.
Erdoğan, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, İdlib'deki gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, İdlib saldırısı sonrası kendisine bilgi verilmediğine ilişkin açıklamalarını eleştiren Erdoğan, "Benden telefon bekliyormuş, eğer çok merak ediyorsan nasıl ki Sayın Bahçeli'yle telefon diplomasimizi yürüttük, nasıl ki Meral Hanım'la bunu görüştük, nasıl ki Sayın Karamollaoğlu'yla bunları görüştük sen de arardın, sana da gereken bilgiyi verirdik." dedi.
Cumhurbaşkanlığı makamının Kılıçdaroğlu'nu arayıp bilgi vermesinin protokol anlayışına da sığmayacağını vurgulayan Erdoğan, "Defaatle, yeri geldiği zaman bakanlarımızı sana göndermek suretiyle bilgilendirmeleri yaptık. Böyle bir süreç içerisinde biz bir taraftan içerde haritalar üzerinde çalışmalar yapıyoruz, bir taraftan da nerede ne ne gibi adımlar atacağız onun üzerinde çalışıyoruz. Ondan sonra bir de kalkıp seni mi arayacağım? Sen ara. Niye aramıyorsun?" ifadelerini kullandı.
İdlib saldırısı sürecinde her türlü açıklamaların yapıldığını, Hatay Valisi'nden Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı ve ilgili bakanlıklara kadar her seviyede bilgilerin milletle paylaşıldığını anlatan Erdoğan, "CHP'nin başındaki zat, o sırada kim bilir hangi sinsiliklerin, hangi senaryoların, hangi ümitlerin peşinde olduğu için kimin çalıştığını, kimin ne açıklama yaptığını takip edememiş olabilir ama milletimiz her şeyi başından itibaren sonuna kadar izlemiş, takip etmiştir. Bir yandan Esed'le dans eden, öteki taraftan 'Türkiye'nin Suriye'de ne işi var?' diyen, beri taraftan 'niye diplomasiyi kullanmıyorsunuz?' dokundurmaları yapan birisi elbette Türkiye'nin çıkarlarının nerede olduğunu göremez." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı döneminde ülkenin ve milletin çıkarlarını savunmak için dünyanın dört bir yanını hallaç pamuğu gibi attıklarını, aynı şekilde bugün de gerektiğinde her yere gitmekten imtina etmediklerin belirtti.
"Diplomatik görüşmeleri, bunun için bir yerlere gitmeleri, birilerini misafir etmeyi kendi kısır dünyasındaki turistik seyahatlerle karıştıran bir zihniyete ne desek boştur." diyen Erdoğan, şunları söyledi:
"Türkiye, dün Çanakkale'de emperyalistlere karşı mücadele veriyordu. Bugün de Suriye sınırlarında emperyalistlere karşı mücadele ediyoruz. Kılıçdaroğlu, Gazi Mustafa Kemal'in vatan toprağı olan Çanakkale'yi savunduğu dönemde İdlib'in vatan toprağı olduğunu bilmeyecek kadar şuur kaybı içerisindedir. Yolu Çanakkale'ye düşerse, İdlib doğumlu yüzlerce şehidin ismini görünce, hiç sanmıyoruz ama belki utanır da yüzü kızarır. Vatanın ne demek ve sınırların neresi olduğunu bilmeyen, anlamayan, görmeyen hissetmeyen bir adam, hiç kusura bakmayın cehaletten öte bir ihanetin içine düşmüş demektir. Milletimiz Çanakkale'de savaşırken de İstiklal Harbi'nde canını ortaya koyarken de ülkemizde tıpkı bu zat gibi davranan moralleri bozmaya, mücadele azmini kırmaya çalışan müstevli destekçileri vardı."
- "Gafletlerinden değil, kasıtlı yapıyorlar"
Türkiye'nin bir asır önceki destanları sadece cephede düşmana karşı savaşarak değil, aynı zamanda bu müstevli destekçileri hüsrana uğratarak da kazandığını ifade eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Gazi Mustafa Kemal, 6 Mart 1922'de Meclis'te yaptığı bir konuşmada Milli Mücadele'nin savunma araçlarını 'bütün milletin kalp ve vicdanındaki sağlamlık, Meclisin azim ve kararlılığıyla oldu' olarak sıralıyor. Yine Atatürk, Cumhuriyetimizin 10. yılında irat ettiği nutkunda cepheleri, görünüşteki cephe ve iç cephe olarak ikiye ayırıyor. Asıl cepheyi 'bütün ülkenin aynı fikir ve kanaatte yek vücut şekilde kurduğu iç cephe' olarak gören Atatürk, görünüşteki cepheyi de 'doğrudan doğruya ordumuzun düşman karşısında sergilediği gücü' olarak görüyor. Gazi Mustafa Kemal'e göre görünüşte cephede ne olursa olsun iç cephe çözülmediği sürece hiçbir güç, ülkeyi ve milleti mahvedemez. Yine Gazi'nin ifadesiyle düşmanlarımız bizi içten yıkmaya çalışıyor. Bu amacı gerçekleştirmek için içimize kadar sokulabilen bozguncu mikropların ajanlarının varlığını iddia etmek yerindedir.
Bugün de Kılıçdaroğlu ve ekibi, ülkemizin doğrudan doğruya iç cephesine yani birlik, bütünlük ve kardeşliğine saldırıyor. Bunu da gafletlerinden değil, tamamen kasıtlı bir şekilde yapıyorlar. Allah'ın izniyle dün olduğu gibi bugün de verdiğimiz mücadelede hem sahada zafere yürüyeceğiz hem de bu müstevli destekçilerini milli irade ayakları altında ezerek ülkemizi hedefine ulaştıracağız."
- "Türkiye'nin tarihi mücadelesini lekelemeye çalışanlar alçaktır"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun gözünün ve gönlünün başka yerlerde olduğunu ifade ederek, "Kılıçdaroğlu, mevcut tutumuyla Esed'in Suriye'de, İsrail'in Filistin'de hayata geçirmeye çalıştığı insansızlaştırma politikasına destek veren bir yerde durmaktır. Türkiye'nin bu tarihi mücadelesini sürekli fitneyle, yalanla iftirayla lekelemeye çalışan her kim olursa olsun açık ve net söylüyorum, haysiyetsizdir, onursuzdur, şerefsizdir, alçaktır haindir. Bir insanın kendi ülkesine ve kendi milletine böylesine derin bir kin beslemesi için ya geçmişte ağır bir travma yaşaması yada daha başka çıkar hesabının pençesine düşmesi olması lazım. Sanıyorum karşımızdaki zatta her iki durum birden söz konusudur." değerlendirmesini yaptı.
Erdoğan, Kılıçdaroğlu'nun kendisini Cumhurbaşkanı ve kurumların komuta kademesi yerine koyarak ahkam kestiğini söyledi.
2023 seçimleri için Kılıçdaroğlu'na "Hodri meydan" diyen Erdoğan, şöyle devam etti:
"Kılıçdaroğlu, eğer bu ülkenin yönetiminde sorumluluk almak istiyorsa kendisine bunun yolunu hemen göstereyim. Bu iş öyle sufle gerisinden saldırarak, birilerini öne sürüp arkadan kıs kıs gülerek olmaz. Malum olduğu üzere 2023 yılında cumhurbaşkanlığı seçimi var. Yüreğin yetiyorsa çıkarsın meydana, 'ben ülkeyi yönetmeye talibim dersin' milletten de yetkiyi alabilirsen söylediklerini yaparsın, olay bu kadar basit. Ama o güne kadar bu zata düşen görev, milli güvenliğimizi ilgilendiren konularda sorumluluk sahiplerine destek vermektir. Bunu yapamıyorsa sükut etmesine de razıyız. Yeter ki hezeyanlarıyla milletimizin acılı yüreğini kanatmasın, sinirlerini germesin, tepesini attırmasın."
- "Şehitlerin kanını yerde bırakmadık"
Suriye'deki durumun yeni acılar ve yeni trajedilerle giderek daha da kötüleştiğini vurgulayan Erdoğan, İdlib'de verilen şehitlerin kanlarını yerde bırakmadıklarını belirtti.
Erdoğan şimdiye kadar Suriye rejiminin 3 bin 200'ün üzerinde unsurunu, 160'a yakın tankını, 100'ün üzerinde topunu ve çok namlulu roketatarını, 3 uçağını, 8 helikopterini, 8 hava savunma sistemini, 10'dan fazla mühimmat deposunu, yüzlerce silahlı ve silahsız aracını kaybettiği bilgisini de paylaştı.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin başlattığı Bahar Kalkanı Harekatı'ndaki görüntüleri içeren videoyu izleten Erdoğan, şunları kaydetti:
"Rejiminkiyle mukayese edilemeyecek kadar az da olsa elbette bizim kayıplarımız var. Uçaklarımızla, SİHA'larımızla, topçularımız, tankçılarımız komandolarımız ve zırhlı birliklerimizle yürüttüğümüz destansı mücadele ile rejimi her gün biraz daha eritiyoruz. Kahraman ordumuz Suriye'de gösterdiği başarıyla tüm dünyayı kendisine hayran bırakmıştır. Savaşmayı bilmeyen değil, savaşmak istemeyen bir ülke olduğumuzu son operasyonlarımızla bir kez daha ispatladığımıza inanıyorum.
Rejim ve onu destekleyenler sürekli olarak kendilerini savunma imkanı olmayan çocukları, kadınları masumları vahşice katlederek gerçek yüzlerini sergilemeyi sürdürüyor. Bir süre sonra rejim sadece İdlib'de değil, Suriye'nin diğer bölgelerinde de kendi halkını karşısında bulmaya başlayacaktır. İşte o zaman rejimi kurtarmaya bugün arkasına sığındığı hava ve kara güçlerinin imkanları da yetmeyecektir. Biliyoruz ki rejim Dara, Hama, Humus, Halep'te yaptığını şimdi de İdlib'de tekrarlamaya çalışıyor. Ama bu defa başaramayacaktır. Türkiye, hem kendi güvenliği ve huzuru hem de Suriyeli masumların hayatlarını kurtarmak için bilfiil sahaya çıkmıştır. İdlib'deki çatışmalar sürerken bölücü terör örgütünün Suriye'nin diğer alanlarındaki güvenli bölgelerimize saldırmaya başlaması arka plandaki büyük oyunun işaretidir. Bu durum, İdlib'den ve diğer güvenli hale getirdiğimiz bölgelerden çekilirsek teröristlerin doğrudan ülkemiz topraklarını hedef alacağının en somut ifadesidir. Suriye'de vermediğimiz mücadeleyi kendi topraklarımızda çok daha ağır ve büyük bedeller ödeyerek vereceğimizi görmek için daha neyi yaşamamız gerekir?"
(Sürecek)