TBMM (AA) - AK Parti Aydın Milletvekili Mustafa Savaş, "Dünyada merkez bankaları karlarının ortalama yüzde 85'ini hazineye aktarırken Türkiye'de bu oran yüzde 67'dir. Bu açıdan bakıldığında, yedek akçe devrinin, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından para basılması anlamına gelmediğini de ifade etmek gerekmektedir." dedi.
TBMM Genel Kurulunda, Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi'nin görüşmeleri devam ediyor.
Teklifin tümü üzerindeki görüşmelerde söz alan İYİ Parti Ankara Milletvekili Durmuş Yılmaz, düzenlemenin hasılat esaslı vergilendirme kavramının yeniden canlandırıldığını söyledi.
Yegane amacın ilave kaynak bulmak olduğunu öne süren Yılmaz, "Bu düzenlemelerin sonucunda elde edilebilecek kaynak, ihtiyaç duyulan kaynağı karşılayacak mı sorunları çözecek mi? Bence cevap hayır." dedi.
Yılmaz, ekonomik sıkıntının faturasının Merkez Bankasına kesildiğini ve Merkez Bankası başkanının görevden alındığını savundu.
Üretimi, imalat sanayini, büyümeyi ve refahı konuşmak istediklerini, artık faiz ve kur konuşmaktan bıktıklarını ifade eden Yılmaz, "Merkez Bankasının elini bırakmazsanız bunlar konuşulmaya da devam edecek. O nedenle samimiyete davet ediyorum. Bunun başka bir alternatifi yok, çünkü sizin bu ikircikli tavrınız ekonominin, toplumun üzerine yük bindiriyor." dedi.
- "Milletimize yanlış bilgi vermek doğru değildir"
MHP Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı, teklifin ikinci maddesiyle yeni bir "varlık barışı" düzenlemesi yapıldığını belirterek, uygulamanın, suç teşkil eden faaliyetlerden elde edilmiş varlıkları kapsamaması için gerekli denetimlerin yapılmasının şart olduğunu vurguladı.
Teklifin, Merkez Bankasının "ihtiyaç akçesine" ilişkin düzenlemesine değinen Kalaycı, "Merkez Bankası bilançosunda yer alan ihtiyat akçesinin karşılığının olmadığını, buradan hazineye aktarım yapabilmek için para basılacağını iddia etmek ya cehalettir ya da art niyetli bir değerlendirmedir. Zira, az buçuk muhasebe bilgisine sahip olanlar bilirler ki bilanço, bir işletmenin belli bir tarihteki varlıklarını ve bu varlıkların sağlandığı kaynaklarını gösteren mali tablodur." diye konuştu.
"Bilançoda her varlığın mutlaka bir kaynağı vardır. Çünkü bir varlık alınabilmesi için bir kaynak olmalıdır." diyen Kalaycı, bu kaynakların öz kaynaklar veya yabancı kaynaklar olabileceğini söyledi.
Kalaycı, şöyle devam etti:
"Merkez Bankasının öz kaynakları arasında bulunan yedek akçelerin, bilançonun aktifinde karşılığının olmadığını söylemenin ve buradan hazineye aktarma yapabilmek için para basılacağını iddia etmenin hiçbir dayanağı yoktur, külliyen yalandır. Milletimize yanlış bilgi vermek doğru değildir. Para basma söz konusu olmayacağı gibi bir parasal genişleme de olmayacaktır. Zira, Merkez Bankası, faaliyetlerinden dolayı elde ettiği kar nedeniyle piyasadan çektiği parayı hazine kanalıyla tekrar piyasaya vermektedir. Ayrıca Türk bankacılık sisteminde ciddi bir likidite açığı bulunmakta olup, yapılan aktarmanın buna da olumlu etkisi olacaktır."
Kalaycı, "Merkez Bankasının ihtiyat akçesine el konuluyor." iddiasının da sakat bir yaklaşım olduğunu kaydederek, "Kanun gereği, hazineye ait paranın aktarımı yapılmaktadır. Aslında, bu kanun teklifiyle yapılan düzenleme, Türk Ticaret Kanunu'nun kabul edildiği 2011 yılında yapılmış olsaydı ihtiyat akçesinin bu kadar yüksek seviyeye çıkması söz konusu olmayacak ve her yıl karın yüzde 20'si olarak ayrılan ihtiyat akçesi de otomatik olarak zaten hazineye aktarılmış olacaktı." değerlendirmesinde bulundu.
HDP Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan ise Türkiyenin derin bir ekonomik kriz içerisinde olduğunu savunarak, "Bütün bu maddeler patronlar yararına, patronları kurtarmak için. Vatandaşları kurtaracak bir tek madde yok." ifadesini kullandı. Paylan, Türkiye'nin bütün servetinin yüzde 60'ının nüfusun yüzde 1'inin elinde olduğunu ve bu eşitsizliğe ilişkin düzenleme yapılmadığını söyledi.
- "Hep beraber Türkiye'yi bu krizden çıkarmak zorundayız"
CHP Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlu, "torba tekliflerin" şimdiye kadar seçimlerden önce geldiğini anımsatarak, "Seçim öncesi geldiğinde seçmene bir mesaj verirdi; seçmenden oy alabilmek için seçmene yönelik olumlu düzenlemeler içerirdi. Bu seferki, seçim sonrası gelen bir torba kanun, dolayısıyla seçmenden almayı amaçlayan bir torba kanun." dedi.
Kuşoğlu, teklifte ekonomiyi düzeltmeye yönelik bazı düzenlemeler olduğunu ancak ekonominin durumu konusunda gerçek bir tespit yapılmadığı için önemli eksiklikler bulunduğunu söyledi.
Teklifte, şehir hastaneleriyle ilgili düzenleme yapıldığını dile getiren Kuşoğlu, "Sanki orada yediğimiz bir kazığın düzeltilmesine yönelik bir çaba var. Sözleşmelerin detayını bilmiyoruz ama bununla ilgili bürokrasi, 'Bize güvenin, biz bu işleri biliyoruz.' dediği için şu yüce yasama organı, TBMM, onların istediği şekilde düzenleme yapıyor." dedi.
Kuşoğlu, şöyle devam etti:
"Türkiye bir krizde ise bizler de muhalefet olarak üzerimize düşen görevleri yerine getirmek zorundayız. Hep beraber Türkiye'yi bu krizden çıkarmak zorundayız. Tabii ki bu krizin sorumlusu bellidir ama o sorumlu iktidardır diye çok fazla yüklenmek ya da krizden çıkılmaması için uğraşmak diye bir şey söz konusu değil. Tam tersine, hepimizin sorumluluğu var, bu krizden çıkmamız gerekir.
Krizden çıkabilmek için, milletvekili olarak ya da bizler muhalefet milletvekilleri olarak iktidara destek olabilmek için öncelikle iktidarın bazı konuları kabul ediyor olması lazım, krizde olunduğunun kabul edilmesi lazım. Bu torba kanunda krizde olunduğuyla ilgili hiçbir ifade yok. Sanki Türkiye'de her şey güllük gülistanlıkmış gibi. Halbuki bir kurtarma kanunu gelmiş, yani İstanbul yaklaşımı gibi daha önce 2002'de, 2006'da çıkanlar gibi bir kurtarma kanunu geliyor, öyle bir madde var ama krizle ilgili hiçbir şeyden bahsetmiyoruz."
- "Reel ve finans sektörümüz yükümlülüklerini zorlanmadan yerine getirmiştir"
Teklif sahibi olarak şahsı adına söz alan AK Parti Aydın Milletvekili Mustafa Savaş, teklifin, ekonomi, finans, kamu maliyesi, sosyal güvenlik, kamu-özel iş birliği, enerji ve diğer çeşitli alanları ilgilendiren toplam 35 maddeden oluştuğunu ve 18 farklı kanunda değişiklik yapılmasını öngördüğünü kaydetti.
Savaş, 2018 yılının ilk çeyreğinde söylem ve değerlendirmeleriyle niyetlerini ortaya koyan ve ikinci çeyrekten sonra da not düşüşleriyle amaçlarını açıkça göstermeye başlayan reyting kuruluşlarının, ilk ataklarında başarı elde edemeyince kur üzerinden baskılarını arttırdığını, bunda da başarılı olamayınca not düşüşleriyle fonlama sıkıntısı yaşatarak Türkiye'yi ekonomik olarak zora sokmayı hedeflediğini vurguladı. Savaş, "Reel ve finans sektörümüz, Türkiye'ye ilişkin algının oldukça kötü gösterilmeye çalışıldığı 2018 yılının Ağustos ve Eylül ayları arasında yükümlülüklerini zorlanmadan yerine getirmiştir." dedi.
Son bir yılda cari açıkta 50 milyar dolarlık tasarruf, Türkiye'nin dış borç stokunda 10 milyar dolarlık azalma, şirketlerin yabancı para cinsinden borcunda ise 30 milyar dolarlık gerilemenin kaydedildiğini dile getiren Savaş, "Buna rağmen, kredi derecelendirme kuruluşları notumuzu indirmeye devam etmektedir. Bu tutum siyasi değil de nedir?" sorusunu yöneltti.
Bu saldırıları gerçekleştirenlerin başarılı olamadığını ifade eden Savaş, bunun da Türkiye ekonomisinin gücünü ve geldiği noktayı açıkça gösterdiğini söyledi. Savaş, Türkiye ekonomisinin yeni ekonomi programındaki hedefler doğrultusunda yukarı doğru yeniden ivme kazanmaya başladığını, enflasyonun düşüş trendine girdiğini, turizm gelirlerinde ciddi artışlar kaydedildiğini ve Merkez Bankasının rezervlerinin de yükselişe geçtiğini söyledi.
Savaş, hazırladıkları kanun teklifiyle de ekonomik saldırılar sonucunda meydana gelen olumsuz etkilerin ortadan kaldırılması, küresel ve bölgesel bütün güçlüklere rağmen sürdürülebilir büyümenin devam etmesinin amaçlandığını belirtti.
Teklifte öne çıkan bir başka önemli düzenlemenin de Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasında biriken ihtiyat akçelerine ilişkin olduğuna işaret eden Savaş, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Kural olarak kar etmesi beklenmeyen Merkez Bankasının son yıllarda ülkemizin en çok kar eden anonim şirketi olması nedeniyle çeşitli sorunlar ortaya çıkmaktadır. Merkez Bankasının finansal olarak sıkıntıya düşmesi söz konusu olmayacağından, elde ettiği karın büyük bir bölümünü ihtiyaç akçesi olarak ayırmasına da gerek bulunmamaktadır. Hazineye devredilmeyen her türlü kar, dağıtılmayan kar tutarı kadar ek borçlanma oluşturduğu için, iç borçlanma faizlerinin aynı oranda yapay şekilde yüksek kalmasına yol açmaktadır. Diğer taraftan, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası karı, son tahlilde piyasadan çekilen paradır. Kar ne kadar yüksek ise o kadar yüksek miktarda piyasayı fonlama ihtiyacı ortaya çıkmaktadır."
Dünya örneklerine bakılacak olursa merkez bankalarının karının tamamını ya da tamamına yakın bölümünü hazineye devrettiklerinin görüleceğini anlatan Savaş, "Dünyada merkez bankaları karlarının ortalama yüzde 85'ini hazineye aktarırken Türkiye'de bu oran yüzde 67'dir. Bu açıdan bakıldığında, son günlerde kamuoyunun gündemini sıkça meşgul eden bir konu olarak yedek akçe devrinin, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından para basılması anlamına gelmediğini de ifade etmek gerekmektedir. Bu algı yanlış bir algıdır." dedi.
Konuşmaların ardından teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanarak, birinci bölüm üzerindeki görüşmelere geçildi.