ANKARA (AA) - Çin'de Uygurların yoğun olarak yaşadığı Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nin, son yıllarda artan polisiye önlemler ve elektronik takip uygulamalarıyla "dünyada benzeri olmayan bir gözetleme rejimine dönüştüğü" iddia edildi.
Alman Der Spiegel dergisinde yer alan habere göre, Pekin yönetiminin bölgedeki siyasi denetimi ve halk üzerindeki baskıları 21. yüzyıl teknolojisinin sağladığı elektronik takip imkanlarıyla birleşince, Uygurların yaşadığı bölgeyi "gerçek hayat distopyasına" dönüştürdüğü ileri sürüldü.
Der Spiegel muhabirleri, bölgeye yaptıkları seyahatlerde başkent Urumçi'den en ücra dağ köylerine kadar son teknoloji ürünü güvenlik kameralarına rastladıklarını belirtti.
- Göz tarayıcıları, ağ koklayıcıları
Polis karakollarında, havaalanlarında ve her yerde bulunan kontrol noktalarında insan gözünden kimlik belirlemeyi sağlayan göz tarayıcıları bulunduğu ifade edildi.
İbadet mekanları, alışveriş merkezleri, okullar ve dini liderlerin evleri gibi kritik görülen bazı bölgelere yerleştirilen güvenlik kameralarının gece görüşü ve yüz tanıma özellikleriyle güvenlik güçlerine sürekli görüntü akışı sağladığı aktarıldı. Ayrıca, akıllı telefon ve ağ aygıtlarının kimliklerini tespit etmeye yarayan ve "ağ koklayıcısı" tabir edilen cihazlarla kablosuz ağ iletişiminin dışarıdan izlendiği kaydedildi.
- Bütünleşik Ortak Operasyonlar Platformu
Tüm bu donanımların sağladığı verilerin "Bütünleşik Ortak Operasyonlar Platformu" (BOOP) adı verilen sisteme iletildiği, burada kişiler hakkında toplanan diğer bilgilerle entegre edilerek vatandaşlar hakkında istihbarata dönüştürüldüğüne dikkat çekildi.
BOOP kapsamında vatandaşların alışverişleri, para transferleri, hesap hareketleri, sağlık bilgileri ve hatta DNA profillerine kadar kişisel verilerinin onların izni ve rızası dışında toplandığı belirtildi.
Otoritelerin bu veriler ışığında aykırı profil gösteren vatandaşları takibe aldığı, sorguladığı ve "yeniden eğitim merkezi" denilen kamplarda siyasi telkin amacıyla alıkoyduğu ifade edildi.
- Polis devleti
Sincan Uygur Özerk Bölgesi 1949 yılında Çin Halk Cumhuriyeti ile birleştirildiğinden bu yana Uygur halkı merkezi yönetimin baskılarıyla karşı karşıya kalıyor. Bölgede Uygurların nüfus içinde oranı 1949 yılında yüzde 80'lerdeyken, Pekin yönetiminin iskan siyasetiyle etnik Han Çinlilerinin bölgeye göçünü teşvik etmesi sonucu bugün yüzde 45'e kadar inmiş durumda.
Sincan uzmanı Alman Adrian Zenz'e göre, yerel yönetim son iki yılda 90 binden fazla yeni polis memuru alımı yaptı. Bu, ondan önceki 7 yılda alınan polis sayısının 2 katından fazla bir rakam. Bu, ayrılıkçı eğilimlerin görüldüğü komşu Tibet Özerk Yönetim Bölgesi'ne yakın bir oran.
- Zırhlı karakollar ve mahalle müfettişleri
Pekin yönetimi bölgedeki denetimi artırmak için daha önce Tibet Özerk Bölgesi'nde Çin Komünist Parti sekreterliği yapan Çın Çuanguo'yu 2016 yılında Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nin başına getirdi.
Çın, göreve geldiğinde ilk iş olarak daha önce Tibet'te yaptığı gibi tüm bölgeye polis karakolları inşa etti. Sığınak tipi, zırhlı, barikatlı ve ağır silahlarla korunan karakollar her belde köy ve kasabaya yayıldı.
Çın ayrıca, Almanya'da Nazi dönemindeki "Blockleiter" adı verilen mahalle sorumlusu partililere benzer müfettişler görevlendirdi. Bu görevlilerin ailelerin evlerine girerek onları sorgulama yetkisi bulunuyor.
Toplumsal kontrolü artırmak için vatandaşlar birbirleri hakkında muhbirlik yapmaya zorlandığı iddia edildi. Der Spiegel muhabirlerinin konuştuğu vatandaşlardan biri, mahalle müfettişinin kendisine artık komşularından sorumlu olduğunu, eğer komşusu yanlış bir şey yaparsa bundan kendisini sorumlu tutacağını söylediğini savundu.
İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) bir süre önce yayınladığı raporda, son iki yılda Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nde çok sayıda kişinin "önleyici polisiye tedbiri" adı altında suçsuz yere alıkonulduğu, siyasi açıdan tehlikeli olarak değerlendirilen bireylerin herhangi bir yargı kararı olmaksızın "siyasi eğitim merkezleri" denilen gözaltı merkezlerine gönderildiği iddialarına yer verilmişti.
Avrupa Birliği (AB) de Çin ile yapılan İnsan Hakları Diyaloğu toplantısında Sincan Uygur Özerk Bölgesi'ndeki "siyasi eğitim merkezleri"nin endişe kaynağı olduğunu vurgulamıştı.