TBMM (AA) - Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, "Sulama ile tarım arazilerinin toplulaştırma çalışmaları bir arada olmalı. Eğer bir yerde toplulaştırma yapılırsa, sulama projeleri daha rasyonel ve maliyeti daha az oluyor." dedi.
TBMM Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu, AK Parti Konya Milletvekili Mehmet Babaoğlu başkanlığında toplandı.
Toplantıda, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın maddeleri üzerinde görüşülüyor.
CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, tarım, orman, su ve toprak unsurlarının milli varlıklar olduğunu ve gelecek kuşaklara da daha çok büyütülerek ve genişletilerek bırakılması gerektiğini dile getirdi.
Orman birlikleri ve sulama birliklerinin çekincelerinin de göz önünde bulundurulmasının gereğine işaret eden Altay, "Amacımız, devletin de milletin de müşteki olmayacağı bir kanunu inşallah genel kurula indirmek, oradan da oy birliğiyle çıkarmak. Onu arzu ediyoruz. Millete menfaati olmayan bir işin devlete de faydası olmaz." ifadesini kullandı.
Hükümetin, milletin hassasiyetlerine dikkat etmesi gerektiğini kaydeden Altay, "Meseleye böyle bakıldığında daha verimli bir tasarıyı buradan çıkarmış oluruz." değerlendirmesinde bulundu.
CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal da baraj ve gölet su yüzeyleri ile rezervuar alanında azami su kotu ile işletme kotu arasında kalan yerlerde güneş enerji sistemlerinin kurulmasına yönelik gelen taleplerden uygun görülenleri bedeli karşılığında kiralama yetkisinin, DSİ Genel Müdürlüğüne verilmesine ilişkin düzenleme konusunda söz aldı. Sarıbal, su yüzeylerinde kurulacak güneş enerjisi santralleri için ÇED zorunluluğunun olmasının önemine değindi.
CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer de burada üstü örtülü bir özelleştirmenin olduğunu savundu.
Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, kanun tasarısını katılımcı bir anlayışla hazırlamak istediklerini ve bu kapsamda görüşmeler yapıldığını anımsatarak, tasarının kanunlaştırılmasını da katılımcı bir anlayışla gerçekleştirme arzusunda olduklarını ifade etti.
Eroğlu, dile getirilen görüşleri ve itirazları göz önünde bulundurarak, verilecek önergelerle tasarıda bir takım değişiklikler yapacaklarını da kaydetti.
Her projede ÇED çalışması yapıldığını ve bu olmadan hiçbir şekilde bir projenin gerçekleştirilmediğini belirten Eroğlu, bunun tasarıya ayrıca yazılmasına gerek olmadığını söyledi.
Eroğlu, "Burada kastedilen kapalı su sistemleri değil. Bazen çok uzun kanallar oluyor, buharlaşma oluyor. Bunların üzerine güneş enerjisi sistemleri kurulabilir. Çok büyük kanallar var, nehir akıyor. Şu anda Şanlıurfa'dan Mardin'e ilettiğimiz kanalın uzunluğu 221 kilometre ve bir nehir akıyor. Baraj ve göletleri DSİ istimlak ederken, azami su seviyesine kadar istimlak ediyor. Ama çoğu zaman bu ancak 10-15 yılda bir doluyor. Dolayısıyla azami su seviyesiyle işletme seviyesindeki alan boş kalıyor." diye konuştu.
Örneğin, Elazığ'daki Uluabat sulamasında, hemen barajın kenarındaki istimlak edilmiş boş alana güneş enerjisi sistemi kurulabilmesine imkan tanıyacaklarını aktaran Eroğlu, şu bilgileri verdi:
"Dünyada özellikle baraj ve göletlerin su yüzeylerinde güneş enerjisi üreten yüzen sistemler var. Türkiye'de ilgili mevzuat olmadığı için gerektiğinde DSİ'nin uygun görmesi halinde bunu kiralama imkanı getiriyoruz. Şu anda Maliye Bakanlığı bunu kiralayabilir ama biz bunu DSİ'nin yetkisine alalım ki özellikle herhangi bir mahsuru var mı yok mu, izin verirken ona göre verelim diye bu kanun tasarısını getirdik. Burada son derece titiz bir şekilde çalışma yapıldı. Burada mahsur yok, ÇED isteniyor zaten, her projede var."
Türkiye'nin büyük bir güneş enerjisi potansiyeli olduğunu ancak buradan enerji üretim seviyesinin çok düşük olduğunu belirten Eroğlu, "Sebebi şu; biz tarım arazisine izin veremeyiz, ormanlara izin vermiyoruz. Güneş enerjisi tesislerinin kurulacağı yerler olarak deniz yüzeyleri, baraj ve göl yüzeyleri ile kanallar kalıyor. Bu, hem buharlaşmayı önlemek açısından, hem de enerji potansiyelinden istifade etmek açısından çok faydalı. Eğer çiftçi için ihtiyaç varsa bunu bizzat DSİ kendisi kuracak, çiftçiler bundan istifade edecek." açıklamasında bulundu.
-"423 bin 500 hektar alanda toplulaştırma yaptık"
Sulama ile tarım arazilerinin toplulaştırma çalışmalarının bir arada olması gerektiğini vurgulayan Eroğlu, "Eğer bir yerde toplulaştırma yapılırsa, sulama projeleri daha rasyonel, maliyeti daha az, hatta bazı yerlerde yüzde 42 kadar az ve daha kısa sürede yapılıyor. Maksat burada çiftçimize daha hızlı bir şekilde sulama ve toplulaştırmayı götürmek." dedi.
Eroğlu, Toplulaştırma Kanunu ile verilen yetki kapsamında, DSİ Genel Müdürlüğünün de kendi projeleri çerçevesinde, şu ana kadar 423 bin 500 hektar alanda toplulaştırma yaptığını aktardı.
Veysel Eroğlu, DSİ Genel Müdürlüğünde inşaat mühendislerinden sonra ikinci sırada ziraat mühendislerinin istihdam edildiğini de belirtti.
Toplulaştırmanın çok hassas ve zor olduğunu ve neredeyse bu konunun geceleri rüyasına girdiğini aktaran Eroğlu, bu çalışmayı teknolojik imkanları da kullanarak çok daha iyi bir şekilde, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının tecrübelerinden de yararlanarak yapacaklarını vurguladı.
Sulama ile toplulaştırma faaliyetlerini bir arada yürütmeyi amaçladıklarını belirten Eroğlu, bu kapsamda, Türkiye'nin her yerine ulaşacak bir teşkilatlarının bulunduğunu aktardı.