TBMM (AA) - CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş'ın Kadir Mısıroğlu'nu ziyaret etmesine ilişkin, " 'Ziyaret 9 Kasım'da tamamen insani duygularla yapılmıştır' diyor. Bunun insani duygularla ne ilgisi var? Hadi sen gittin; altında makam araban, üstünde resmi kıyafetin, cübben var. Resmi kıyafetle gidiyorsan, Diyaneti temsilen gidiyorsun sen oraya. Sen bunu bilmiyorsan o koltuğu derhal ama derhal terk et." dedi.
Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Vatandaşlara seslenen Kılıçdaroğlu, "Kasayı damada teslim edene kızacaksınız, damada değil." ifadelerini kullandı.
Türkiye'de her 10 vatandaştan 7'sinin ekonomik kriz yaşandığını belirttiğini aktaran Kılıçdaroğlu, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının, egemen güçlerden talimat almamak için ekonomiye özel önem verdiklerine işaret etti.
Her konuda zengin kaynaklara sahip Türkiye'nin "basiretsiz yönetimle" yoksullaştırıldığını ve savrulduğunu ileri süren Kılıçdaroğlu, tarımsal ürünlerin birçoğunun ithal edildiğini ve buna yönelik ithalatın devam edeceğini söyledi.
Çiftçinin zamları, martta gübre ve ilaç almak zorunda kaldığında görebileceğini belirten Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Ekmeyecek çünkü zarar edecek. Yönetemiyorlar. Yönetemeyince bir suçlu bulacaklar. Bu sefer neyse bereket oradan yırttık, 'Kılıçdaroğlu suçludur' demedi. Bu sefer suçlu, dış güçlerdi. Dış güçler her zaman vardı. Milli Kurtuluş Savaşını dış güçlere karşı yapmadık mı? 'Ekonomik bağımsızlığımızı dış güçlere karşı sağlayalım, onlara faiz ödemeyelim, teslim olmayalım' diyoruz. Bu, şu anlama da geliyor; evin kapısını açık bırakıyorsun, içeriye hırsız girip her şeyi soyuyor, çıkıyorsun meydana 'Hırsız var' diye bağırıyorsun. Tamam hırsız suçlu da o kapıyı açık bırakan kim? Asıl sorumlu, evi yöneten o değil mi? Kabahat sende kardeşim, hırsızda değil."
- "100 günün sonunda ne oldu?"
Vatandaşın borç batağına girdiğini ileri süren Kılıçdaroğlu, hükümetin israfı önleme konusunda ev kadınlarından bilgi alabileceğini belirtti.
Hükümetin 100 Günlük Eylem Planı'na yönelik eleştirilerde bulunan Kılıçdaroğlu, "100 günün sonunda ne oldu? 100 günde dolar acayip fırladı, faizler düşürülecekti, faizler rekor kırdı. Konkordato ve işsizlikte rekor kırdık. İşsizlik Fonu yağmalandı. 'Bir tek orada para var, orayı nasıl talan ederiz' hesabını yapıyorlar. İş kazaları arttı, hak arayan işçiler bu 100 gün içinde tutuklandı." ifadelerini kullandı.
Bir devletin itibarının, ürettiği değerlerle yükselebileceğine işaret eden Kılıçdaroğlu, lüks ve şatafat içerisinde yaşayan ülkelerin ise ancak alay konusu olabileceğini dile getirdi. Türkiye'de tasarrufu vatandaşın, savurganlığı sarayın yaptığını söyleyen Kılıçdaroğlu, Hazine garantili projeler için ödenen yüksek tutarların vatandaşın cebinden çıktığını iddia etti.
Ekonomik krizden çıkışın yollarını 13 maddede anlattıklarını anımsatan Kılıçdaroğlu, bu maddelerin her birinin gerçeği yansıttığını vurguladı.
- "Devletin saygınlığı bu kadar yerlerde sürünemezdi"
Kılıçdaroğlu, gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın 2 Ekim'de öldürüldüğünü ve cesedinin "eritilerek yok edildiğini" öne sürdü.
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, Kaşıkçı cinayetine ilişkin ses kayıtlarına yönelik açıklamalarını eleştiren Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Bunu gazetecilere anlatıyor. Hiçbir gazeteci şu soruyu sormuyor veya 'Sakın bu konuda sormayın' deniliyor. Bu ses kayıtlarını önce sen dinledin, cinayeti sen biliyorsun. Sen cinayeti bildiğin halde bu cinayeti işleyenleri niye tutuklamadın, neden gözaltına almadın, neden serbest bıraktın? Üstelik bu katillerin hiçbirisinin öyle diplomatik dokunulmazlığı da yok. Geliyorlar cinayeti işliyorlar, sana bandı da dinletiyorlar. 'Bütün dünya istihbarat örgütüne bunu attım' diyorsun. Kim bilmiyor? Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları bilmiyor. Bütün dünya biliyor, TBMM'de 600 milletvekili bilmiyor. Niçin? 'Devlet sırrını öğrenirler.' Yeni bir araştırma önergesi vereceğiz, o ses kayıtlarının TBMM'ye gelmesini isteyeceğiz. Türkiye'nin onurunu koruyacağız."
Türkiye'nin, Kaşıkçı cinayetine ilişkin ses kayıtlarını istihbarat örgütü aracılığıyla Suudi Konsolosluğunu dinleyerek elde ettiğinin açıklandığına dikkati çeken Kılıçdaroğlu, "Dünyaya diyor ki biz sizi de dinliyoruz. Devletin itibarı, saygınlığı bu kadar yerlerde sürünemezdi. Devlet adamı olmak farklıdır, sorumluluk gerektirir, çok konuşmak anlamına gelmez. Kendi ülkesinin çıkarlarını savunmak, kurumlarının da çıkarlarını savunmak demektir." diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, devlet adamlığının israfa karşı durmayı, kul hakkı yememeyi ve hiçbir çocuğun yatağa aç girmemesini gerektirdiğini de ifade etti.
- "İyi ki aramızda Rifat Börekçi'ler var"
Kemal Kılıçdaroğlu, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün tam 100 yıl önce bugün, 13 Kasım 1918'de İstanbul'daki işgalci güçlere yönelik "Geldikleri gibi giderler' sözünü hatırlatarak, "Bu, bir vatanseverin yaptığı reddiyedir." dedi.
Mustafa Kemal ve arkadaşları için "Ankara Fetvası"nı yayımlayan vatansever Rifat Börekçi ve müftü arkadaşlarına yönelik İstanbul Hükümeti'nce idam kararı çıkarıldığını anlatan Kılıçdaroğlu, Kurtuluş Savaşı ve sonrasında Atatürk'ün yanında yer alan Börekçi'nin, ilk Diyanet İşleri Başkanı olarak atandığını anımsattı.
Rifat Börekçi'yi rahmetle anan Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ülkenin bağımsızlığı, özgürlüğü, yetimin, bayrağın hakkı için mücadele ettiler. Bu insanlar, canlarını feda etmekten, gözlerini dahi kırpmadan yollarına devam ettiler. Ama saray, bunlar hakkında idam kararı verdi. Bunlar düşmanı temizlediler, ülkenin bağımsızlığını sağladılar, inancımızı özgürce yaşamaya başladık. İyi ki aramızda Mustafa Kemaller, Rifat Börekçiler var. 98 yıl önce Damat Feritler, Dürizzade Abdullahlar vardı. 98 yıl önce Mustafa Kemaller ve Rifat Börekçiler de vardı. Geldik 98 yıl sonraya. Aynı tablo toplumun önünde. İlk Diyanet İşleri Başkanı Rifat Börekçi, şimdi 18. Diyanet İşleri Başkanı var. Bu Başkan, 'Keşke Yunan galip gelseydi' diyen kişinin önüne gidip diz çöküyor."
Binlerce şehidin kanıyla, acı ve gözyaşıyla kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin minarelerinden özgürce ezan okunduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, "Sen şimdi kalkıyorsun, 'Keşke Yunan galip gelseydi diyen adamın önünde diz çöküyorsun, bunu kabul etmiyorum." diye konuştu.
Kılıçdaroğlu'nun bu sözleri üzerine salonda bulunanlar, "Diyanet istifa" şeklinde slogan attı.
- "Altında makam araban, üstünde cübben var"
Kılıçdaroğlu, dini inanç ve insan olmanın gereği olarak ölenin arkasından rahmet okunması gerektiğine işaret ederek, şunları kaydetti:
"Ölenin arkasından rahmet okur, hakkımızı helal ederiz. Hepimizin hataları olabilir insan olmanın gereği. Bayrağına, vatanına, inancımıza düşman olan bu kişi, 'Keşke Yunan galip gelseydi', '10 Kasımda 09.05'te kenefe gidin' diyor. Ve bu kişiyi, Diyanet İşleri Başkanı ziyarete gidiyor 9 Kasım'da. 'Ziyaret 9 Kasım'da tamamen insani duygularla yapılmıştır' diyor. Bunun insani duygularla ne ilgisi var? Hadi sen gittin; altında makam araban, üstünde resmi kıyafetin cübben var. Resmi kıyafetle gidiyorsan, Diyaneti temsilen gidiyorsun sen oraya. Sen bunu bilmiyorsan o koltuğu derhal ama derhal terk et. Sana o koltuğu sağlayanlar idamla yargılanabilir. Rifat Börekçi, Mustafa Kemal idamla yargılandı. Sen tarihine ve inancına da ihanet ediyorsun, şehitlere ve gazilere de ihanet ediyorsun. Böyle bir şey olamaz. Aklın almayacağı bir şey. Tarihinden, geleneklerinden, töresinden, şehitlerinden, gazilerinden bu kadar uzak bir kişiyi hayatım boyunca hiç görmedim ve tanımadım."
Kılıçdaroğlu, Genç İmam Hatipliler Derneği Genel Başkanı Muhammet Samet Akkaya'nın Diyanet İşleri Başkanı Erbaş'ın Mısıroğlu'nu ziyaret etmesine ilişkin açıklamalarından duyduğu memnuniyeti ifade ederek, "Diyanet İşleri Başkanı'na ders verir gibi açıklama yapıyor." dedi.
"Vatan sevgisi olan, genç bir imam" olarak nitelendirdiği Akkaya'nın açıklamalarının önemini belirten Kılıçdaroğlu, sözlerinin arkasında durduğu sürece Akkaya'nın yanında olacağını ve onu gözlerinden öptüğünü söyledi.
Genç İmam Hatipliler Derneğinin yeminini de okuyan Kılıçdaroğlu, "Bütün bu laflardan sonra o zatın, o koltukta oturmaması lazım. O koltuk, Cumhuriyet tarihine ihanet koltuğu değil, sevginin, saygının, hoşgörünün koltuğudur, 72 millete bir yaklaşma koltuğudur, her inanca ve kimliğe saygı koltuğudur, o koltukta insanlar ayrıştırılmaz, bölüştürülmez, kin ve nefrete sürüklenmez. O nedenle o zatın o koltuğu bir an önce bırakması da benim en büyük arzumdur." şeklinde konuştu.
Bu arada Kılıçdaroğlu'na, grup toplantısını izleyenler tarafından Uygur Türklerinin durumuna ilişkin raporun yanı sıra çeşitli hediyeler sunuldu.
(Bitti)