TBMM (AA) - CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Şimdi parlamentoya bir yasa getiriyorlar OHAL'i sürekli kılmak için. 1971'lerde, 1980'lerde, o darbe dönemlerinde bunların tamamını yaşadık. Aynısını yapıyorlar, hayata geçiriyorlar." dedi.
Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısında yaptığı konuşmada, 15 Temmuz'a ilişkin tüm gerçeklerin ortaya çıkması için araştırma komisyonu kurulmasını ve milletin tüm ayrıntıları öğrenmesini istediklerini belirterek, "Meydanlarda çıkıp kutlama yapıyorsun. 250 kişinin kanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yakasındadır. 250 şehidin ve binlerce yaralının hakkını ve hukukunu ben savunuyorum." ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'a, TBMM'deki araştırma komisyonuna gitmemesi için talimat verdiğini savunan Kılıçdaroğlu, "O karanlık darbe gecesinin, o kontrollü darbenin bütün ayrıntılarını ortaya çıkarmak için biz mücadele ettik, engelleyen de Erdoğan'dır. Erdoğan'a soralım, neden Akar'ın ve Fidan'ın TBMM'ye gelip bilgi vermesini engelledin? Gelecekler, nasıl oldu anlatacaklar. Sorular soracak milletvekili. İzin verilmedi." diye konuştu.
Darbe girişimine ilişkin Akar ve Fidan'ın savcıya gidip ifade vermediğini belirten Kılıçdaroğlu, savcının daha sonra görevden alındığını ileri sürdü. Kılıçdaroğlu, "Ben 250 kişinin hakkını savunmayacak mıyım? 'Bu savcıyı sen neden görevden aldın' diye sormayacak mıyım? Darbeci diyorsan bir numaralı darbeci sensin, kardeşim. Niye engelliyorsun?" dedi.
Darbeden 3 ay önce "Abdullah" kod isimli bir kişinin, darbecilerin isimlerini savcıya verdiğini, O.K. isimli bir kişinin de darbe günü MİT'e saat 14.00'te gidip, "darbe yapılacağını" söylediğini aktaran Kılıçdaroğlu, "Niye önlem alınmadı, hangi gerekçeyle?" sorusunu yöneltti.
"Darbe yapılsın, darbeyi fırsata çevirelim, karşı darbe yapalım ve Türkiye'yi bir darbe süreci içerisine sokalım." diye beklendiğini öne süren Kılıçdaroğlu, bunun bilinçli bir hareket olduğunu bildirdi.
Kılıçdaroğlu, 15 Temmuz'un halk ve saray için ayrı anlamlar taşıdığını savunarak, "Birisi demokrasiyi savunmak için mücadele ediyor, öbürü demokrasiyi yok etmek için mücadele ediyor." dedi.
Erdoğan'ın da darbenin olacağını bildiğini iddia eden Kılıçdaroğlu, "Niye Marmaris'te saklanıyordu? Bir cumhurbaşkanı halkından saklanır mı? Niye saklanıyor? Darbe olacağını bildiği için. Darbeyi fırsata dönüştürmek için. Ve yaptılar bunu." ifadesini kullandı.
OHAL kararnamelerini eleştiren Kılıçdaroğlu, FETÖ ile mücadelenin, iktidara muhalif olanlara karşı mücadeleye dönüştüğünü ileri sürdü.
Kılıçdaroğlu, Anayasa Mahkemesi ve yargıçların korkuya teslim olduğunu, yargının tümüyle kontrol altına alındığını ve FETÖ borsası kurulduğunu savunarak, şöyle devam etti:
"Askeri öğrencilerin ne kayınpederleri ne siyasi güçleri ne de ceplerinde dolarları vardı. Onlar içeride. 7 kez müebbet. Ama diğerleri dışarıda, parayı bastıran dışarıda. Buna da adalet diyorlar ve bize yutturmaya çalışıyorlar. Bir milyonu aşkın mağdur aile yaratıldı."
FETÖ'nün baklavacı, emekli, esnaf, sanayici, hakim, savcı ayağının bulunduğunu ancak siyasi ayağının bulunamadığını söyleyen Kılıçdaroğlu, "Niçin? Aslında herkesin gözünün önünde. FETÖ'nün siyasi ayağı şu anda, sarayda oturuyor. Bir numaralı siyasi ayağı sarayda oturuyor." iddiasında bulundu.
-"OHAL'i sürekli kılmak için"
Terör örgütleriyle mücadele kapsamında, bazı kanunlarda değişiklik içeren kanun teklifinin TBMM Başkanlığına sunulduğunu anımsatan Kılıçdaroğlu, "Şimdi parlamentoya bir yasa getiriyorlar OHAL'i sürekli kılmak için. 1971'lerde, 1980'lerde, o darbe dönemlerinde bunların tamamını yaşadık. Aynısını yapıyorlar, hayata geçiriyorlar. Ama dünyada galip gelen bir zalim yoktur. Öyle bir örnek de yok. Zalimin zulmü bir gün bizim inançlı mücadelemizle sona erecek. Her darbe kendi hukukunu yaratır." diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, Türk hukuk sisteminin darbe hukukundan arındırılmasını isteyerek, bugün 12 Eylül darbe hukukunun tahkim edildiğini ve darbecilerin örnek alındığını ileri sürdü.
Hukukun ve anayasanın askıya alındığı bir süreçte referanduma gidildiğini savunan Kılıçdaroğlu, "Referandum, tarihe "mühürsüz seçim" olarak girdi. Hileli bir demokrasiyle seçim sürecine gidildi. Ne anayasa değişikliği ne de bu seçimler asla ve asla meşru değildir." dedi.
-"Tek başına sandık bir seçime meşruiyet kazandırmaz"
Demokrasilerde sandığın önemli olduğunu, ancak sandığın tek başına demokrasinin gerekçesi olmadığını belirten Kılıçdaroğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Tek başına sandık bir seçime meşruiyet kazandırmaz. Biliyorum itiraz edecekler buna, özellikle havuz medyası, 'Kılıçdaroğlu bunu söyledi'. Evet, bunu söyledim. İnanarak söyledim ve onlara şunu soruyorum: 1982 Anayasası yüzde 92 ile kabul edildi. 1982 Anayasası meşru muydu, meşru koşullarda mı yapıldı? Kenan Evren sokak sokak gezip 'hayır' diyenlerin ensesine polisleri saldı, 'evet' diyenlere meydanlarda da alkış tuttu. 82 Anayasasına meşruiyet kazandıracak mıyız? Herkes biliyor ki o anayasa meşru değildi. Sizin yaptığınız seçim de meşru bir seçim değil. Habermas, 'doğru ve adil işler yaparsanız, meşru sayılırsınız' der. Sandık tamam ama sandığın sonucu ve öncesinde doğru ve adil işler yaparsanız siz meşru olursunuz. Doğru ve adil işlerse, tamam başımın üstüne ama doğru ve adil işlemlerin olmadığını herkes biliyor. Lekeli bir demokrasi ile biz seçime gittik."
Kılıçdaroğlu, seçim sürecinde medyada tüm partilere eşit zaman ayrılmadığını anlatarak, TRT'nin tarafsızlığının "KHK" ile kaldırıldığını, bunu Anayasa Mahkemesine taşıyacaklarını bildirdi.
CHP'nin şeker fabrikalarının özelleştirilmesine karşı mücadele verdiğini anımsatan Kılıçdaroğlu, seçim sonrası Erzurum'daki şeker fabrikasında çalışan işçilerin bir kısmının işten çıkarıldığını belirtti.
İşçilerden birinin bir gazeteye verdiği röportajda, "Hükümet yetkilileri nerede? Oy toplamaya geldikleri zaman 'sizi mağdur etmeyeceğiz' demişlerdi ama işimize son verildi." dediğini aktaran Kılıçdaroğlu, şu ifadelere yer verdi:
"Sevgili işçi kardeşim, senin işine son verilmesin diye sen ve arkadaşların gittiniz AK Parti'ye oy verdiniz. Şimdi hükümet nerede? Hükümet yok ki hükümeti kaldırıldılar, haberin yok. Hükümetin kaldırılmasını öngören Anayasaya değişikliği geldi, sen gittin buna evet oyu verdin. Şimdi diyorsun hükümet nerede? Hükümet yok ki kalktı. Başbakan da yok, Bakanlar Kurulu da yok. Sen yaptın bunları. Ben dilimin döndüğü kadar sana anlattım. Bana değil, seni işten atanlara inandın. Şimdi sen ceremesini çekiyorsun yine ben senin hakkını savunuyorum."
Hükümet olmadığı için güven oylaması, hükümet programı ve gensorunun da bulunmadığına dikkati çeken Kılıçdaroğlu, "Sen uyanmadıysan ne yapayım. Hala gerçeği öğrenmediysen ne yapayım. İlla işine son verilmesi mi gerekiyordu, illa aç kalman mı gerekiyordu gerçeği öğrenmen için? Şimdi ağlıyorsun, 'işsizim' diye. Dua et, seni hapse de atabilirlerdi, ucuz kurtarmışsın." dedi.
Yeni sistemin adını da eleştiren Kılıçdaroğlu, "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi. Hükümet yok ki hükümet sistemi olsun." diye konuştu.
- "Keyfi tek adam yönetimi"
"Sen işsiz kalacaksın, o sarayda badem sütüyle beslenecek, aradaki fark budur. Sen vatandaşsın o vatandaş değil. Ben senin hakkını savunuyorum sen 'badem sütü yesin, ben aç kalayım' diyorsun. Sen uyanacaksın kardeşim, başka çaresi yok." ifadesini kullanan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Hükümet sistemi, bunlar hikaye. Keyfi tek adam yönetimi... Geldiğimiz nokta budur. Hiçbir sorumluluğu olmayan keyfi yönetim. Bakanlar Kurulu yok, bakan yok. Hepsi memur. Onların memuru. Hangi bakan çıkıp da Erdoğan'a itiraz edecek? O saatte kapının önüne konur. Tek adam yönetimi, keyfi bir yönetim. Irak'ın Saddam'ı böyleydi. Tek başına her şeye karar veriyordu. Parlamentoyu da gücü yettiği kadar baskı altına alırdı. Libya'nın Kaddafi’si de böyleydi. Tarihe baktığınızda tek adam yönetimlerinde, hak arama yoktur, hukukun üstünlüğü yoktur. 21. yüzyılda tek adamların unvanı diktatördür. Keyfi yönetimlerin ve onu yönetenlerin adı diktatörlük ve diktatördür. Bugün Türkiye bir dikta yönetimi tarafından yönetilmektedir. Açık ve net söylüyorum. Tarihteki adı da bunun, Firavun yönetimidir."
Kılıçdaroğlu, kuvayımilliye damarının daraltılmak istendiğini savunarak, bu damarın büyütülmesi gerektiğini belirtti.
"Zalimin gitmesi için zulüm artsın." denildiğini, zulüm arttıkça ışığın yaklaşacağını aktaran Kılıçdaroğlu, Atatürk'ün "Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır." sözünü paylaştı.
(Bitti)