TBMM (AA) - Emniyet Genel Müdürlüğü Siber Suçlarla Mücadele Daire Başkan Yardımcısı Kerim Altıay, "Türkiye'deki çocukların yüzde 46'sı sosyal ağlarda kişisel bilgilerini korumaya yönelik kuralları bilmemekte ve bunun sonucu olarak gönderilerini, profil fotoğraflarını ve doğum tarihlerini herkesle paylaşmaktadırlar." dedi.
Bilişim teknolojileri bağımlılığının etkilerinin incelenerek olası zararlarının önlenmesi, bu teknolojilerin kontrollü kullanımının sağlanması için yapılması gerekenlerin saptanması amacıyla kurulan araştırma komisyonu, Başkanvekili AK Parti Konya Milletvekili Ahmet Sorgun başkanlığında toplandı.
Komisyona sunum yapan Emniyet Genel Müdürlüğü Siber Suçlarla Mücadele Daire Başkan Yardımcısı Kerim Altıay, teknolojinin büyük bir hızla gelişmesiyle ile siber dünyanın hayatımıza çok daha fazla etki ettiğini, internetin yaşamın en kritik noktalarında yer alarak, vazgeçilmez bir hale geldiğini söyledi.
Altıay, kötü niyetli kişilerin düne kadar siber saldırıların başını çektiğini artık büyük ülkelerin siber ordularının daha büyük önem kazanmaya ve dünya genelinde ciddi bir siber savaş durumuna geçildiğini belirtti.
Bilişim teknolojilerinin çok hızlı kullanımıyla söz konusu suçların yaş ortalamalarının da her geçen gün daha da düştüğünü dile getiren Altıay, bazı bilişim suçlarına dikkati çekti.
Altıay, Türkiye'de, nüfusun yüzde 72'sini oluşturan 59 milyon internet kullanıcısı, nüfusun yüzde 63'ünü oluşturan 52 milyon aktif sosyal medya kullanıcısı ve nüfusun yüzde 53'ünü oluşturan 44 milyon aktif mobil ve sosyal medya kullanıcısının olduğunu söyledi.
Teknoloji bağımlılığı kapsamında çocuklar ve gençlerin önemli bir risk grubu oluşturduğunu dile getiren Altıay, küçük yaştaki çocukların, ailelerinin denetimi olmadan internet üzerinde gezinmemesi ve çevrimiçi platformlarda diğer kullanıcılarla etkileşimde bulunmaması konusunda dikkatli olunması gerektiğini kaydetti.
Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından yapılan siber farkındalık faaliyetlerine ilişkin bilgi veren Altıay, bu kapsamda 354 bin 254 katılımcıya seminer verildiğini ve 482 bin 226 broşür dağıtıldığını söyledi.
- "Güvenli internet kullanımı konusunda toplumsal bilinç son derece önemlidir"
Türkiye'nin, sosyal medya ve akıllı telefon kullanımında dünyada ilk beş ülke arasında yer aldığını belirten Altıay, bunun, yoğun kullanım ile problemli ve patolojik bir tüketimi de beraberinde getiriyor. Altıay, "Bağımlılıkla mücadele kadar önemli olan, bağımlılığın oluşturduğu riskleri azaltmak ve internetin sağladığı fırsatları arttırmak için güvenli internet kullanımı konusunda toplumsal bilinç ve toplum genelinde ortak bir yaklaşım oluşturulması son derece önemlidir. Bilişim suçlarıyla mücadele için bu alanda belirtilen tehditler ve riskler önderliğinde güvenlik stratejisinin geliştirilmesi ve uygulamaya konulması önem arz etmektedir." diye konuştu.
Tehditlere karşı internetin bilinçli, güvenli ve etkin kullanımı konusunda en uzun ve kalıcı önlemin bilinçlendirme seminerleri olduğuna işaret eden Altıay, şunları kaydetti:
"Kullanıcılar, bilinçsel teknolojiler üzerinde açık veya örtülü olarak karşılaştıkları risklere karşılık bilinçlendirilmeli, kamu spotlarıyla yaygın suç işleme yöntemleri konusunda uyarılarda bulunulmalı ve farkındalık oluşturulmalıdır. İnternetin güvenli kullanımı özellikle çocuklar ve gençler için öncelikli bir ihtiyaç olduğundan rehber konumunda bulunan eğiticiler ve ailelere yönelik bilişim suçları ve koruma yöntemleriyle ilgili bilinçlendirme seminerleri, kamu spotları, tanıtım videoları ve radyo programları büyük önem arz etmektedir."
Sosyal ağlarda paylaşılan kişisel bilgilerin, kişisel bilgi güvenliği açısından bazı riskleri de ortaya çıkardığını vurgulayan Altıay, "Türkiye'deki çocukların yüzde 46'sı sosyal ağlarda kişisel bilgilerini korumaya yönelik kuralları bilmemekte ve bunun sonucu olarak gönderilerini, profil fotoğraflarını ve doğum tarihlerini herkesle paylaşmaktadırlar. Çocuklar, reklam ya da hediye amacıyla isim, adres ve telefon numarası gibi bilgileri paylaşarak hem kendilerine hem de yakınlarını tehlikeye sokabilmektedirler. Ayrıca sosyal ağlar, çocuklar arasında siber zorbalığa da yol açabilecek bir potansiyele sahiptir. Bu tür ortamlarda özellikle teknoloji okuryazarlığı az olan çocukların siber zorbalığa daha çok maruz kaldığı görülmektedir." diye konuştu.
Altıay, güvenli internet kullanımında yaşanan problemlerden birisinin de çocukların internette yaşadığı problemleri utandıkları, korktukları veya yetişkinlerin internet kullanımını engelleyeceği düşüncesi ile genellikle başkalarıyla paylaşmaktan çekinmesi olduğunu aktardı.
Altıay, Siber Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı'nın çalışmalarına ilişkin komisyon üyelerine bilgi verdi.
Milletvekillerinin, mücadele kapsamında kanunlarda yaşanan zorlukların olup olmadığına ilişkin sorusunu yanıtlayan Altıay, bilişim sistemleri yönüyle yaşadıkları birtakım yasal sıkıntılarının mevcut olduğunu, yeni çıkan suç çeşitlerinin yasalarda mevcut olmayabildiğini söyledi.
Altıay, "Bilişim sistemlerine girerek verilerin, kanunsuz ve illegal yollardan elde edilmesi sadece genel cezalara tabi oluyor. Her kurumun kendi mahremiyeti özeldir ama devlet kurumlarının, belli kurumların mahremiyetleri daha özel. Black hacker dediğimiz kötü niyetli hackerlerin çalmış oldukları verilerin bize geri dönüşümü çok ağır oluyor. Bunların cezalarının ağırlaştırılması önem arz ediyor. Bunlara ilişkin yeni bir düzenleme bizim elimizi çok güçlendirecek." ifadesini kullandı.
Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Cengiz Şahin ise internet bağımlılığına dikkati çekerek, teknoloji bağımlılığının nedenlerini ve bağımlılığın olumsuz sonuçlarını anlattı.
Bilişim teknolojileri bağımlılığına yönelik çözüm önerilerini paylaşan Şahin, toplumsal farkındalık oluşturulabileceğini, Türkiye'deki teknoloji bağımlılığını ortaya çıkarabilecek geniş çaplı araştırma yapılabileceğini ve teknoloji okuryazarlığının yaygınlaştırılarak, okullar dışında anne-babalara da eğitimler verilebileceğini söyledi.
Düzce Üniversitesi Bağımlılıkla Mücadele Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Dilek Demirezen, bağımlılıklarla mücadeleye ilişkin "Düzce modeli" olarak tanımladıkları çalışmalara ilişkin komisyon üyelerine bilgi verdi.
Yaptıkları uygulamaları mutlaka ölçtüklerini belirten Demirezen, Düzce'de 200 ilköğretim okulunun olduğunu ve bunların 81'inde "zeka oyunları sınıfının" bulunduğunu kaydetti.
Okullarda "zeka oyunları" oldukça oyun bağımlılıklarının düşeceğini öngördüklerini ve bunun için bir araştırma yaptıklarını dile getiren Demirezen, "Zeka sınıfı olan okullarda eğitim gören öğrencilerin zeka sınıfı olmayan okullardaki öğrencilere göre online oyun bağımlılığı puanları daha düşük çıkmıştı ve iki grup arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlıydı." ifadesini kullandı.