Sivil Toplum kuruluşlarımızın çok değerli temsilcileri hepinizi en kalbi duygularımla selamlıyorum.
24 Nisan 2015 Cuma günü Washinton Dc de düzenlemiş olduğumuz Barış ve Dayanışma Yürüyüşünde,göstermiş olduklarıilgi,alaka,yardım ve büyük gayretlerden dolayı Başta Büyükelçimiz olmak üzere büyükelçilik çalışanlarımıza, Başkonsolosumuza ve konsolosluk çalışanlarına,Yönlerdirme komisyonunun Eş başkanları ve tüm üyelerine Yaşar Çolak Hocam ve şahsında tüm Diyanet Camiiasına, İmam Hatip arkadaşlarımıza ve Cami dernek yöneticilerimize,Sivil toplum kuruluşlarımızın siz çok değerli yöneticileri ve üyelerine ,Desteklerini esirgemeyen Murat Güzel ve Şahsında işadamlarımız ve esnafımıza,Başta Bahçeşehir üniversitesi olmak üzere destek olan üniversitelerimize,öğretim görevlisi ve öğrencilerimize,Basın mensubu arkadaşarımıza,Büyük katılım ve destek sağlayan Türkiye dostu Müslüman ülke ve vatandaşlarına,Türki Cumhuriyetlerden kardeş ülke ve vatandaşlarına ,Ahıskalı vatandaşlarımıza , sosyal medyada yardımlarını esirgemeyen dostlarımıza, bizlere Türkiyeden destek veren kişi ve kurumlara ,ziyaret ettiğimiz yerlerde bizlere yardımcı olan vatandaşlarımıza,isimleri çok önemli ancak tek tek yazamayacağımız gönül dostlarımıza,isimsiz kahramanlarımıza ve bize bu gururu ve coşkuyu yaşatan Yüce Türk Milletinin çok değerli evlatlarına çok teşekkür ediyorum.
Sizlerin muhteşem azmi ve gayreti dolayısıyla binlerce vatandaşımız Washington DC semalarında bayrağımızı dalgalandırdı ve bu bizlere büyük bir gurur yaşattı.
Bu gurur hepimizin ortak gururudur.Alınan büyük başarı ve takdirler hepinizindir.
Takdir edersiniz ki ilk defa böylesine büyük bir organizasyon yapılırken hatalarımız da olmaktadır,sizleri kırdığımız,üzdüğümüz zamanlar olduysa özür diliyorum.
Sizlere SİMURG’un hikayesini anlatmak istiyorum.
Nefsine hakim olan, körü körüne bağlanmayan, düşünen, kendini geliştiren, kendine ve başaracağına inanan, hep birlikte hareket edilmesi gerektiğini bilen, yalnız olmayı tercih etmeyen, dedikodu yapmayan ve en önemlisi egosunu eğiten kuşlar Simurg’mus.
Efsaneye göre Simurg (Zümrüdü Anka), bilgi ağacının dallarında yaşar ve akıllara gelebilecek her şeyi bilirmiş. Öyle ki, bütün kuşlar ona inanır, başları sıkıştıkça Simurg’un kendilerine yardım edeceğini, onları hep zor durumlardan kurtaracağını düşünürlermiş.
Zümrüdü Anka, öleceğini hissettiği zaman kendisine ağacın kuru dallarından bir yuva yapar ve hiçbir zaman ne olduğu anlaşılmayan bir yapışkanla yuvayı sıvarmış. Yuvanın içinde ölümü beklermiş. Ta ki güneş bütün görkemiyle ortaya çıkıp, kuru dalları yakıncaya kadar… Simurg oluşturduğu yuvada yanarak ölür ve küllerinden yeniden doğarmış…
Bu kısır döngü sürerken, kuşların başına bir gün öyle bir talihsizlik gelmiş ki, Simurg’tan yardım istemeleri gerekliymiş. Birden Simurg’un uzun süredir hiç görünmediğini fark etmişler. Öyle çok beklemişler ki yuvasından çıkıp havalanacağı anı… Sonunda umudu kesmişler. Tam her şeyin bittiğini düşündükleri bir anda, çok uzaklarda ki bir ülkede, Simurg’un kanadından bir tüy bulunmuş. Umutları yeniden yeşeren bütün kuşlar, birlik olup O’nun yuvasına gitmeye karar vermişler…
Ancak Simurg’un yuvası, etekleri bulutların üstünde olan, görkemli Kaf Dağı’nın ta tepesindeymiş. Oraya ulaşmak için, yedi dipsiz vadiyi geçmek gerekiyormuş. Bu vadiler öyle zorluymuş ki yolda bir sürü kuş kaybolmuş…
1. vadi “NEFS” vadisi
Vadiye giren kuşlar öyle şaşırmışlar ki, burası sanki bir cennetmiş. Her şey varmış. Bir anda her şeyi isteyebileceklerini fark etmişler.. Hiç sınır yokmuş. Zevke, sefaya, bütün emellerine kavuşabilirlermiş. İnsanları anlatan masallarda ki gibi; çalışmadan, uğraşmadan mevki makam sahibi bile olabilirlermiş. Öyle çok kuş vadinin sihrine kapılmış, öyle çok şey istemiş ki…Bu vadide bir sürü kayıp vermişler.
2. vadi “AŞK” vadisi
Vadiye girince bütün kuşların gözünü bir sis kaplamış. Gördükleri biçimsiz şekilleri, taşları, odun parçalarını, birer sülün, birer kuğu sanmışlar. Gözleri kör olmuş. Kapılmışlar, sürüklenmişler…
3. vadi “CEHALET” vadisi
Her şey güzel gelmiş gözlerine… Simurg Anka kuşunu bile unutmuşlar. Nereye gittiklerinin ne önemi varmış ki. Orada da gökyüzü, burada da gökyüzü. İlginç nesneler görmüşler, kaya mı ağaç mı ne fark edermiş ki. Önemsemedikçe düşünmemişler. Düşünmedikçe unutmuşlar. Unuttukça yükleri hafiflemiş, gülümsemeye başlamışlar…
4. vadi “İNANÇSIZLIK” vadisi
Vadiye girdiklerinde birden her şey anlamını yitirmiş. Ne olacakmış ki Simurg’u bulsalar. Kesin öleceklerini iddia edenler olmuş. Simurg’un çözüm bulamayacağını söyleyenler olmuş. Bu kadar yolu boşa geldiğini, emeklerinin boşa gittiğini düşünenler olmuş. Kanadı yaralanan bir kuşun aşağıya düştüğünü, hepsinin başına geleceğini bağıra bağıra söylemişler. Yolu tamamlayamayacaklarını ya da tamamlasalar da hiçbir işe yaramayacağını söyleyip geri dönmüş bir sürü kuş…
5. vadi “YALNIZLIK” vadisi
Vadiye giren bütün kuşları korku salmış. Sadece kendileri varmış gibi endişeye kapılmışlar. Acıkan sadece kendi karnının doymasını düşünmüş. Tek başına avlandığı için de başarılı olamayıp daha büyük hayvanlara yem olmuş. Her biri kendi başına hareket etmiş ve yönünü bulmaya çalışmış. Sanki kimse yokmuş gibi yapayalnız hissetmişler. Oysa ki milyonlarca kuş aynı amaç için uçuyorlarmış…
6. vadi “DEDİKODU” vadisi
Vadinin her köşesinde fısıltılar duyulmaya başlamış. En arkada ki kuş, Simurg Anka’nın yeniden doğuşta tüylerinin yandığını söylemiş. Öndeki kuş bunu duymuş, yanan tüylerin tekrar çıkmadığını söylemiş. Bir öndeki kuş bunu duymuş, yanan tüyleri çıkmadığı için Simurg’un gizlendiğini söylemiş. Bir önde ki kuş bunu duymuş, morali bozuk olduğu için Simurg’un, saklanırken, onu görenlere zarar verdiğini söylemiş. Daha öndeki kuş bunu duyunca, herkese zarar veren Simurg’un, dayanamayıp kendini öldürdüğünü söylemiş. En öndeki kuşa, gitmeye gerek kalmadığı, Simurg’un toprak olduğu bilgisi gelmiş. Bir çok kuş geri dönmüş…
7. vadi “BEN” vadisi
Bütün kuşlar vadiye girer girmez, içlerinde değişik bir his uyanmış. Kiminin kanadı biçimsiz gelmiş kimine. Diğeri, her şeyi bildiğini iddia etmiş. Yanlış yoldan gidiliyor diye kargaşa çıkmış. Her kafadan bir ses çıkmış. Herkesin fikri varmış ve doğruymuş. Sanki milyonlarca farklı yol varmış gibi…Hepsi en önde lider olmak istemiş, öne geçmek için birbirlerini ezip durmuşlar… Ta ki vadiden çıkana “BEN”den uzaklaşana kadar…
Ve nihayet vadiden Kaf Dağı’na vardıklarında, dünyadaki bütün kuşlardan geriye sadece 30 tane kalmış. Zorlu vadilerden geçen bu 30 kuş, yuvaya vardıklarında bir de öğrenmişler ki SİMURG ANKA “OTUZ” demekmiş. Onların hepsi Simurg’muş. Yani kurtarıcı, bilge, mükemmel kuş; bu yedi vadiyi geçen kuşmuş.
Sizlerin bu muhteşem gayreti ve azmi sayesinde ve sizlerin önderliğinde Hep birlikte Bu zorlu vadilerin hepsini geçeceğimizi umut ediyorum.
Eleştirlerinizi,önerilerinizi ,fikirlerinizi her daim dinlemekten büyük zevk alacağımı ve dikkatle dinleyeceğimi bilmenizi istiyorum.
Ve yine sizlere bir hikaya anlatmak istiyorum
Hindistan da çok ünlü bir ressam varmış...
Herkes bu ressamın yaptıklarını kusursuz kabul edecek kadar beğenirmiş... Ve onu "Renklerin Ustası" anlamına gelen Ranga Çeleri olarak tanısa da; kısaca Ranga Guru derlermiş...
Onun yetiştirdiği bir ressam olan Raciçi ise artık eğitimini tamamlamış ve son resmini yaparak Guru'ya götürmüş ve ondan resmini değerlendirmesini istemiş...
Guru ise;
- Sen artık ressam sayılırsın Racaçi.. Artık senin resmini halk değerlendirecek, diyerek resmi şehrin en kalabalık meydanına götürmesini ve en görünen yerine koymasını istemiş. Yanına da kırmızı bir kalem koyarak halktan beğenmedikleri yerlere çarpı koymalarını rica eden bir yazı bırakmasını istemiş. Raciçi denileni yapmış,Ve birkaç gün sonra resme bakmaya gittiğinde görmüşki, tüm resim çarpılar içinde ve neredeyse görünmüyor...
Çok üzülmüş tabii. Emeğini ve yüreğini koyarak yaptğı tablo kırmızıdan bir duvar sanki.. Alıp resmi götürmüş Guru'ya VE ne kadar üzgün olduğunu belirtmiş.
Guru üzülmemesini ve yeniden resme devam etmesini önermiş. Raciçi yeniden yapmış resmi ve gene Guru'ya götürmüş. Tekrarşehrin en kalabalık meydanına bırakmasını istemiş Ranga Guru...
Ama bu defa yanına bir palet dolusu çeşitli renklerde yağlı boya, birkaç fırça ile birlikte... Ve yanına insanlardan beğenmedikleri yerleri düzeltmesini rica eden bir yazı ile birlikte bırakmasını istemiş. Raciçi denileni yapmış...
Birkaç gün sonra gittiği meydanda görmüş ki resmine hiç dokunulmamış, fırçalar da, boyalar da kullanılmamış.. Çok sevinmiş ve koşarak Ranga Guru'ya gitmiş ve resme dokunulmadığını anlatmış..
Ranga Guru ise; Sevgili Raciçi, sen birinci konumda insanlara fırsat verildiğinde ne kadar acımasız bir eleştiri sağanağı ile karşılaşılabileceğini gördün... Hayatında resim yapmamış insanlar dahi gelip senin resmini karaladı... Oysa ikinci konumda onlardan hatalarını düzeltmelerini istedin, yapıcı olmalarını istedin...
Sivil Toplum Kuruluşlarımızın çok değerli temsilcileri sizlerden ikinci konumda olanlardan olmanızı rica ediyorum.
TOPLUMUMUZ İÇİN ÇALIŞAN DÜŞÜNEN VE ÜRETEN BİREYLER OLARAK BİZLER, GİTTİĞİ HERYERE BARIŞGÖTÜREN OLABİLMEYİ, BÖLÜCÜ DEĞİL BİRLEŞTİRİCİ OLABİLMEYİ, NEFRET OLAN YERE SEVGİGÖTÜREBİLMEYİ, DARGINLIK OLAN YERDE AFFEDİCİ OLABİLMEYİ, KUŞKU OLAN YERE İNANÇ GÖTÜREBİLMEYİ, ÜMİTİSİZLİK OLAN YERE ÜMİT GÖTÜREBİLMEYİ, KARANLIK OLAN YERE AYDINLIK GÖTÜREBİLMEYİ VE ÜZÜNTÜ OLAN YERE SEVİNÇ GETİREBİLMEYİ BAŞARMALIYIZ.
BU ANLAMDA, KUSURLARI GÖRENLERDEN DEĞİL HOŞ GÖRÜP ÖRTENLERDEN, TESELLİ ARAYANLARDAN DEĞİL TESELLİ EDENLERDEN, ANLAYIŞ BEKLEYENLERDEN DEĞİL ANLAYIŞ GÖSTERENLERDEN YALNIZCA SEVİLMEYİ İSTEYENLERDEN DEĞİL, SEVENLERDEN OLMAYI BAŞARABİLMELİ VE UYGULAMALIYIZ.
YAĞMUR GİBİ OLMALIYIZ. ONUN GİBİ HİÇBİRŞEYİ AYIRT ETMEYİP AKTIĞI HERYERE CANLILIK VERENLERDEN, GÜNEŞ GİBİ HERKESİ AYDINLATANLARDAN TOPRAK GİBİ HERŞEY ÜSTÜNE BASTIĞI HALDE HİÇBİR ŞEYİNİ ESİRGEMEYİP NİMETLERİNİ HERKESE VERENLERDEN ,VE GECE GİBİ AYIP VE KUSURLARI SARIP ÖRTENLERDEN OLABİLMELİYİZ.
Hepinize tekrar tekrar teşekkür ediyor bu vesile ile yaklaşan Ramazan Ayımızın hayırlara vesile olmasını diliyor,İslam ve İnsanlık alemine hayırlar ve huzur getirmesini temenni ediyorum.
Saygılarımla
Ayhan ÖZMEKİK
President
TAYEF
Turkish American Youth&Education Foundation