ZEYNEP RAKİPOĞLU - Çocukların doğa ve hayvanlarla temas etmesi için küçük ölçekli tarım ve hayvan bakımı yapılan Kadıköy'deki bir anaokulu, çevreci uygulamalarının yanı sıra "Montessori", "Reggio Emilia" ile "eTwinning" gibi uluslararası programlarıyla örnek eğitim modeli sunuyor.
Eğitim öğretime 2022'de başlayan Sulhiye Ersoy Anaokulu, İl Milli Eğitim Müdürlüğünün "İstanbul Tabiat Mektepleri Projesi" kapsamında ilçede faaliyetlerini sürdürüyor.
"Tabiat mektebi" konseptinde tasarlanan okulun bahçesi adeta minik çiftliğe dönüştürüldü. Bahçedeki ahır ve kümeslerde 2 keçi, 9 tavuk, 3 horoz, 5 civciv ve 4 tavşanın bulunduğu okulda, miniklerin eğitim serüvenlerine hayvan bakımı da dahil ediliyor.
Mutfakta hazırlanan yemeklerde kullanılan bazı sebzeler de megakentin ortasındaki okulda yetiştiriliyor. Öğrenciler öğretmenleriyle yazın domates, salatalık, biber, patlıcan; kışın ise marul, turp, havuç ve maydanoz gibi sebzelerin yetiştirilme süreçlerini öğrenip birer minik çiftçi olma fırsatı buluyor.
Yemekhaneden çıkan sebze ve meyve atıkları ile bahçedeki ağaçlardan dökülen yapraklar, "Sıfır Atık Projesi" kapsamında kompost gübreye dönüştürülüp sebzelerin yetiştirilmesinde kullanılıyor.
Okulun bahçesinde amfitiyatro, hareket ve gastronomi atölyesi, orman okulu ile barbekü gibi öğrencilerin açık havada hem öğrenmesine hem de eğlenmesine imkan tanıyan bölümler de bulunuyor.
Çevre eğitimini destekleyen uluslararası programlardan "Eko-okullar" ile "Orman Okulu Projesi"ni 2 yıldır uygulayıp çevreci eğitim anlayışını benimseyen anaokulu, doğayla bütünleşen yaklaşımıyla sürdürülebilir geleceğe katkı sunuyor.
Okulda robotik kodlama, akıl zeka oyunları, drama, fen ve doğa, okuryazarlık, Fransızca, İngilizce, müzik, orf ve ritim, halk oyunları kulüpleriyle çocukların ilgi ve yeteneklerini keşfetmeye yönelik eğitimler de veriliyor.
- "Özel okullardan ve farklı ilçelerden talep görüyor"
Okulun müdür yardımcısı Havvagül Özer, AA muhabirine, 130 öğrenciyle eğitim hayatına başlayan kurumda şu an 212 öğrencinin eğitim gördüğünü, 11 şube ile 11 kulüp olmak üzere toplam 22 öğretmenin bulunduğunu aktardı.
Çevreciliğin en güçlü yönleri olduğunu, bunu destekleyici uluslararası projelere ev sahipliği yaptıklarını dile getiren Özer, şehirde doğadan uzak kalan çocuklara okulda tabiatla bağ kuracakları, onların bireysel farklılıklarını dikkate alarak ilgi ve meraklarına uygun mekanlar oluşturduklarını belirtti.
Özer, çocuklardan aldıkları geri dönüşler doğrultusunda bu konseptin oluştuğunu ifade ederek, "Müziğe ilgisini fark ettiğimiz çocuk, bize müzik sınıfı oluşturmayı hayal ettirdi. Velilerden aldığımız tepkilerden şehir hayatıyla bütünleştirilmiş çocuklarda en büyük eksikliğin doğadan uzak olmaları olduğunu gördük. Bu anlamda bahçemizde çocuklara çok güzel doğal yaşam alanı oluşturduk. Şu anda da çocukların doğada birlikte vakit geçirmesinden dolayı hayvanlarla bağları daha güçlü kuruldu. Öz güvenleri daha yüksek, sorumluluk sahibi birey olmaya adaylar." diye konuştu.
İki yıldır faaliyet göstermelerine rağmen çok yoğun taleple karşılaştıklarına dikkati çeken Özer, "Velilerden aldığımız dönüşlere bakarak söyleyebilirim ki özel okullardan gelen veliler çok fazla çünkü bu şekilde devlet anaokulunu gördüklerinde gerçekten şaşırıyorlar. Ödedikleri ücretleri görünce de gösterilen hizmet karşısında takdir ve teşekkürlerini sunuyorlar. Bu yüzden şu anda özel okuldan olsun başka ilçelerden olsun bize gelen kayıtlar var." dedi.
- "Okulumuz elektriğini kendisi üreterek enerji kaynaklarını verimli kullanmayı hedefliyor"
"Eko-okullar" programının koordinatörlerinden Kadriye Duman, bunun Avrupa Çevre Vakfınca 60'a yakın ülkede uygulandığını belirtti.
Program kapsamında geçen yıl yeşil bayrak kazanmaya layık görüldüklerini anlatan Duman, "Proje kapsamında çocuklarımıza sürdürülebilir yaşamı destekleme, atıkları geri dönüştürme bilincini kazandırmayı hedefliyoruz. Ayrıca, okulumuz elektriğini kendisi üreterek enerji kaynaklarını verimli kullanmayı hedefliyor." ifadesini kullandı.
"Reggio Emilia" eğitim programı ilhamlı sınıfın öğretmeni Derya Kılıç da çocukları meraklı, yaratıcı, öğrenmeye açık bireyler olarak varsaydıklarını, sınıfta buna yönelik etkinlikler yaptıklarını kaydetti.
Kılıç, çocukların "Reggio Emilia" felsefesindeki "yüz dili" teorisiyle kendilerini sadece dil alanında değil, sanat, oyun, drama, fen, matematik ve benzeri alanlarda yaratıcı yollarla ifade etme fırsatı bulduğunu aktardı.
Fransızca kulüp öğretmeni ve okulun velisi Aytül Durmaz Hut, temelde yabancı dilin şarkılarla öğreniminin çok iyi sonuç verdiğini, bu doğrultuda eğitim verdiğini söyledi.
Okulun iletişim odaklı olmasının öneminden bahseden Hut, "Her çocuğun öğrenme şekline uygun hareket edildiğini görüyorum. Hareketle dinleyerek, görerek farklı öğrenme biçimleriyle öğrenen bir sürü çocuk var. Bunlara çok önem veren bir okul." değerlendirmesinde bulundu.
- "Oğlumdaki gelişmeyi çok net şekilde görmekteyiz"
Öğrenci velisi Cem Çağrı Dönmez ise oğlu için evine yakın lokasyonda özel anaokulu bulmak için araştırma yaptıkları sırada bir velinin duyduğu memnuniyeti kendilerine aktarması üzerine yollarının burayla kesiştiğini anlattı.
Dönmez, anaokuluna ön yargılı olarak geldiklerini dile getirerek, "Sonuç olarak 2 yıldır oğlum devam ediyor. O kadar çok mutluyuz ki hem hocalarımızla hem eğitim kalitesiyle hem uluslararası projeleriyle oğlumdaki gelişmeyi çok net şekilde görmekteyiz. Sayısal zekasının arttığını, duygusal gelişiminde farklılıklar olduğunu gözlemliyoruz." dedi.
Velilerden Emine Baran da oğlunun okul açıldığından beri bu okulda eğitim gördüğünü belirterek, şunları kaydetti:
"İlk başta anaokuluna gitsin ve bazı gelişimlerini sağlayabilsin diye çocuğumuzu bir okula vermeyi düşünmüştük. Buraya geldikten sonra değişmesiyle, yenilenmesiyle, eğitime katkılarıyla, fiziksel yapısıyla, gördüklerimizle hem çok mutlu anne baba olduk hem de çocuğumuz aynı mutluluğu yaşamış oldu. Beklentilerimiz çok büyük değildi fakat okulda yapılanlar, beklentimizin ve ufkumuzun önüne geçerek bizi ötesinde mutlu etti."