ANKARA (AA) - AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, "Mesele askerlerimize yönelik bu saldırganlıktan sonra gerekli cevapların Suriye rejimine en etkili şekilde verilmesidir. Bundan sonra atılacak adımların değerlendirilmesidir. Kuşkusuz Sayın Bakanımız Yüce Meclise bilgi verecektir." dedi.
Çelik, parti genel merkezinde AK Parti Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısının ardından düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu ve soruları yanıtladı.
TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Volkan Bozkır'ın, 2020 Eylül-2021 Eylül dönemini kapsayacak Birleşmiş Milletler (BM) 75. Genel Kurul Başkanlığı görevini üstleneceğini anımsatan Çelik, "Sayın Bozkır, eylül ayında Birleşmiş Milletler bünyesindeki en üst düzey görev olağan genel kurul başkanlık görevini Türkiye adına bir yıl süreyle üstlenecektir. Kendisini partimiz adına tebrik ediyorum, hem Türkiye adına hem partimiz adına son derece sevindirici bir gelişme, tebriklerimizi iletiyoruz." ifadesini kullandı.
Diyarbakır Annelerinin, dağa kaçırılan evlatları için yürüttükleri vicdan eyleminin 182'nci gününe girdiğini belirten Ömer Çelik, "Onlara bir kere daha buradan sevgilerimizi, saygılarımızı gönderiyoruz. Evladını kaybetmiş o annelerin, Cumhurbaşkanımızı arayarak İdlib'de yürüttüğümüz operasyona vicdani destek vermesi, dualarıyla da desteklerini ifade etmeleri çok daha kıymetlidir." dedi.
Muhalefet tarafından, İdlib konusunda TBMM'de gerçekleştirilecek kapalı oturumda Cumhurbaşkanının bilgilendirmediği eleştirisi, saldırı gecesi neden Hatay Valisinin açıklama yaptığının sorulduğu ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Rusya'ya gitmesinin eleştirildiği sorusu üzerine Çelik, "Hatay Valisi de devletin bir yetkilisi, cenazelerin ve yaralıların geldiği ilin valisi. Açıklama yapması son derece normal. Ayrıca şunu unutmamak gerekir ki sadece Hatay Valisi yapmadı, Cumhurbaşkanlığı makamı adına İletişim Başkanlığı yaptı. İlk andan itibaren kamuoyunun en açık bir biçimde bilgilendirilmesi için tüm kanallar kullanıldı." yanıtını verdi.
İletişim Başkanlığı kendisine verilen görev çerçevesinde Cumhurbaşkanlığı makamının değerlendirmelerini aktardığını anımsatan Ömer Çelik, şöyle devam etti:
"Biz de parti adına açıklama yaptık. O gece Sayın Cumhurbaşkanımızın nasıl bir mesai içerisinde olduğunu, devlet sorumluluğu içerisinde olanlar bilirler. Cumhurbaşkanımız o gece olayın olduğu ilk andan sabahın ilk saatlerine kadar kesintisiz bir mesai sürdürmüştür. İlgili komutanları, ilgili bakanları çağırarak sürekli bir durum değerlendirmesi yapmıştır.
Sahayla ilgili olarak sürekli bağlantılar kurularak, oradaki bilgiler anbean güncellenmiştir. Dolayısıyla o gece insanüstü bir gayretle, sürekli değerlendirmelerin yapıldığı kriz yönetimi toplantılarını Sayın Cumhurbaşkanımız yönetmiştir."
- "Devlet işlerinin nasıl işlediğini bilmeyenlerin yaptığı açıklamalar"
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın olayın başladığı ilk andan itibaren sabahın ilk ışıklarına kadar kesintisiz biçimde değerlendirmeler yaparak, ilgili kurumlara sürekli talimat verdiğini söyleyen Çelik, "Takdir edersiniz ki böyle bir süreç son derece dinamik bir süreçtir. Bu tip durumlarda sahadan alınan bilgilerin sık sık güncellenmesi gerekmektedir. Gerek bakanlarla gerek Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarıyla en sıcak değerlendirmeler saatler boyunca yapılmıştır. Dolayısıyla bu tip yaklaşımlar, devlet işlerinin nasıl işlediğini bilmeyen, bu sorumluluğu taşımayan kişilerin yaptığı açıklamalardır." ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nde Cumhurbaşkanı adına bir bakanın TBMM'ye bilgi vermesinin son derece tabi olduğuna dikkati çeken Çelik, "Nihayetinde bu saldırıyla ilgili bütün süreç, saldırıdan sonra verilen cevap ve şu anda sahadaki gerçekliğin ne olduğuna dair bilgi Cumhurbaşkanlığı adına Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi içerisinde Milli Savunma Bakanlığında var. Dolayısıyla Sayın Savunma Bakanımızın oraya gitmesi zaten Cumhurbaşkanımız adına bu bilginin verilmesi demektir." şeklinde konuştu.
Muhalefetin, İdlib meselesini tartışmak yerine Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ilgili polemik üretmeye çalıştığını belirten Ömer Çelik, şöyle devam etti:
"Mesele bugün Türkiye'nin Suriye'de yürüttüğü Bahar Kalkanı Harekatı ile ortaya çıkan tablodur. Mesele askerlerimize yönelik bu saldırganlıktan sonra gerekli cevapların Suriye rejimine en etkili şekilde verilmesidir. Bundan sonra atılacak adımların değerlendirilmesidir. Kuşkusuz Sayın Bakanımız Yüce Meclise bilgi verecektir, Yüce Mecliste bu değerlendirecektir.
Şunu unutmamak gerekir ki Yüce Meclisin daha etkin olmasından, daha çok rol oynamasından bahsedenlerin Yüce Meclisin gerçekliğini kavrama konusunda da bir kapasitesizlikleri var. Yüce Meclis adına ürettikleri argümanlar sadece Cumhurbaşkanlığı makamıyla polemik üretmeye dönüşmüştür. Yoksa Yüce Meclisin şu an sahip olduğu yetkiler çerçevesinde Yüce Meclisin daha etkin çalıştırılması, Yüce Meclis adına verecekleri katkıların ortaya koyması şeklinde değildir."
- "Putin'in de Sayın Cumhurbaşkanımızın da çok sayıda ziyareti oldu"
Pek çok devlet başkanının Türkiye'ye geldiğini, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da değişik ülkeleri ziyaret ettiğini hatırlatan Çelik, "Cumhurbaşkanımızın temel bir yaklaşımı vardır, 'Türkiye masayı terk eden bir ülke asla olmayacaktır. Tezlerini her zaman ortaya koyacaktır.' Sayın Putin'in de Türkiye'ye çok sayıda ziyareti oldu, Sayın Cumhurbaşkanımızın da çok sayıda ziyareti oldu." dedi.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Türkiye'ye yaptığı ziyaretlerin Türkiye'ye verilmiş bir taviz gibi algılanamayacağını söyleyen Çelik, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Rusya ziyaretinin de bir taviz gibi değerlendirilmeyeceğini vurguladı.
Erdoğan'ın "Sahadaki kararlılık kadar masada kalma konusunda da kararlılığı mezceden" bir yaklaşımı olduğunu belirten Ömer Çelik, "Siyasi, devlet ve diplomatik aklın, masada sonuna kadar muhataplarımıza anlatılması, aynı zamanda da sahada gerekli gücün, etkinliği ve çalışmanın tam bir etkinlikle ortaya koyulması. Dolayısıyla bu ikisini mezceden bir yaklaşım, her zamanki gibi söz konusudur. Türkiye, burada siyasi çözümden yana olduğunu herhangi bir devletle çatışma içerisinde olmadığını, tam tersine Suriye'nin toprak bütünlüğünden yana olduğunu Astana sürecinin garantörleriyle karşı karşıya gelmek gibi bir niyeti olmadığını, rejim bir saldırganlık göstermeseydi rejimin de hedef olmadığını ama rejim saldırganlık gösterince bunun meşru hedef haline geldiğini net bir şekilde şu anda sahada gösteriyor, masada bunlar dillendirilecektir." ifadelerini kullandı.
- "Şehitlerle ilgili hassasiyeti sorgulamak onların haddine düşmez"
CHP Parti Sözcüsü Faik Öztrak'ın yaptığı açıklamalara ilişkin değerlendirmede bulunan Ömer Çelik, şunları kaydetti:
"Tabii bu dil artık çığırından çıkmış bir dil. Yani ne millet adına bir yaklaşım üretebiliyor ne devlet adına bir yaklaşım üretebiliyor. Dar siyaset alanının argüman üretmiş olmak için bir siyasi cevap vermiş olmak için ürettiği bir şey. Sayın Cumhurbaşkanımızın şehitlerle ilgili hassasiyetini sorgulamak onların haddine düşmez. Bunun ne kadar yüksek bir hassasiyeti olduğunu, Cumhurbaşkanımızın şehitlerle ilgili hassasiyetinin inancımızdan ve kalpten gelen bir hassasiyet olduğunu hem şehitlerimizin aileleri hem de bütün vatandaşlarımız bilmektedir. Bunu sorgulamaya kalkmak siyasi ahlaksızlığın en önemli zirve noktalarından bir tanesi olur.
Yani 'Şehitler Tepesi boş kalmayacak' sözünün inancımız ve kültürümüzdeki anlamını bilmeden bunu sanki ölümü kutsamak için söylenmiş bir söz gibi ortaya koymak, doğruyu söylemek gerekirse başlı başına bir cahilliktir. Hiçbir şekilde kültürümüzü bilmeyen birisi bile bu sözü duyduğunda iyi kötü bir araştırma yapar, 'Bu söz niye söylenmiş, bu sözün manası nedir?' diye. Bu sözün manası, 'Ülkemizi korumak için milli güvenliğimizi korumak için, birlik bütünlüğümüzü korumak için, vatandaşlarımızın hayatını korumak için, millet ve devlet olarak varlığımızı korumak için bu ülkede hayatını feda etmekten çekinmeyecek olanlar her zaman var olacaktır.' demektir.
Bunu doğru düzgün anlamayıp, 'Bizim ittifakımız da Şehitler Tepesi boş kalacak.' diyenler 'Bu ülkenin varlığı, bu milletin geleceği, bu ülkenin vatandaşlarının hayatı tehlikeye düştüğü zaman bu ülkede bunun için fedakarlık yapacak kimse yoktur, biz bunu temin edeceğiz.' manasına geliyor. Bunu temin etmek Türkiye'nin hasımlarının ve düşmanlarının emelidir."
- "Kurtuluş Savaşı yapılabilir miydi?"
Türkiye'de hiç kimsenin herhangi bir çatışmayla veya herhangi bir zorlukla karşı karşıya gelmeyi arzu etmeyeceğini dile getiren Çelik, "Ama devlet ve millet hayatı, tarih içerisinde pek çok çatışmayla, pek çok zorlukla karşı karşıya kalıyor. Bunların söylediği mantıkla bakılsaydı Kıbrıs Barış Harekatı yapılabilir miydi? Kurtuluş Savaşı yapılabilir miydi?" ifadesini kullandı.
İdlib'deki operasyonun gereksiz bir operasyon olmadığını, bir maceranın içinde olunmadığını belirten Çelik, "Doğrudan Kilis'i korumakla Urfa'yı korumakla ilgili bir harekatın içerisindeyiz. Doğrudan vatandaşlarımıza bomba atarak, vatandaşlarımızı öldüren terör örgütlerini sınırlarımızdan uzaklaştırmanın çabası içerisindeyiz. Sınırımızın dibinde bu katliam şebekelerinin birilerinin desteğiyle bir devletin kurulmasını engellemek üzere buradayız." şeklinde konuştu.
Devlet çıkarı kavramının çok geniş bir kavram olduğunu ve Türkiye'nin, dünyanın çeşitli yerlerinde NATO çerçevesinde misyonları olduğunu dile getiren Ömer Çelik, şöyle devam etti:
"Ne yapacaklar ellerine fırsat geçse bunları geri mi çekecekler? Burada bunu ölümü kutsamak gibisinden sunup, 'devletin görevi yaşatmaktır' diyorlar. Tabii ki zor durumda kalındığında hayatını feda edecek, şehitliğe doğru koşacak insanlar var olduğu müddetçe millet yaşayacaktır. Dolayısıyla Sayın Cumhurbaşkanımızın, inancımızın ve kültürümüzün en temel uhdelerinden birini ifade etmek üzere kullandığı ve çok bilinen bir ifadeyi inancımızın ve kültürümüzün bu kodlarından uzak bir anlayışla yaklaştıkları zaman anlamadıkları, bambaşka bir bağlama götürdükleri ve bu ülke için fedakarlık edecek kimseyi bırakmayacağız manasına gelecek şekilde Şehitler Tepesi boş kalacak gibisinden bir söz söyledikleri gözüküyor."
- "Çoluk çocuğun ahlakını bozacak şekilde argo kullanmayın"
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Cumhurbaşkanının bulunduğu makamı, "saray rejimi" olarak ifade edip, milyonlarca insanı öldürmüş Esed rejimine "Suriye Devleti'nin meşru temsilcisi" olarak bakan bir zihniyetle karşı karşıya olunduğunu belirten Çelik, Suriye'deki Baas Partisinin Türkiye hakkında konuştuğu aynı sözlerin bu kişilerden de duyulduğunu söyledi.
CHP'ye destek veren vatandaşların, CHP'li yöneticilerin yaklaşımından memnun olmadığını ifade eden Ömer Çelik, "Cehalet gibi, bezirganlık gibi birtakım üslup kullanıyorlar. Bunlara her zaman şunu teklif ettik, 'Çoluk çocuğun ahlakını bozacak şekilde argo kullanmayın. Siyasi aklınız yetiyorsa, siyasi argümanlarla cevap verin. Biz de size siyasi argümanlarla cevap verelim' ama siyasi aklın yetmediği yerde bu argo üslubuna dönüyorlar.
Yani demokrasi konusundaki siyasi cehaletleri ortadadır. Esad rejimini savunma konusundaki bezirganlıkları ortadadır. Tek tek saymaya gerek yok, 'Moskova'ya niye gidiyorsun' diyenler, Esad rejiminin ayağına gitmiş kimseler. Esad rejiminin ayağına gidenler ve git diyenler kaç kere Sayın Putin gelmiş, kaç kere Sayın Cumhurbaşkanımız gitmiş bu diploması trafiğini eleştirmeye kalkıyorlar."
- "Aile ilişkileri üzerinden bir siyasi eleştiri getirmeye çalışıyorlar"
Ekonomiyle ilgili gelişmeler konusunda kronik muhalif birtakım yazarlar olduğunu dile getiren Çelik, şunları kaydetti:
"Bunlar çeşitli yerlerde yazıyorlar. Kaç kere rast geldim buna. Belli bir akıl yürütmeye dayanmadan kronik muhalif bazı tipler var. Bunlar yazarlar ve iki gün sonra siz bunu CHP sözcülerinden duyarsınız. Hatta bazıları şunu yazarlar, 'CHP niye bunları söylemiyor' diye. Bir bakmışsınız bir iki gün sonra söylemişler. Yani bu şekildeki değerlendirmelerin hiçbir şekilde faydası yok.
Ayrıca şunu söyledik, 'herhangi bir bakanımızı siyasi duruşu sebebiyle, siyasette imza attığı işler sebebiyle eleştirebilirsiniz. Bu demokrasinin icabıdır. Siz eleştirirsiniz biz de cevabını veririz. Fakat buna akıl yetiremeyip kes kopyala yapıştır yöntemiyle bilinen bir şeyleri tekrarlayanlar buna akılları yetmedikleri için sürekli olarak aile ilişkileri üzerinden bir siyasi eleştiri getirmeye çalışıyorlar.
Siyasette aile defterinin açılması, herkes herkesin ailesiyle uğraşmaya başlarsa ne kadar ahlak dışı bir durum olur. Ekonomiyle ilgili, dış politikayla, iç politikayla ilgili söyleyeceğiniz ne varsa siyasetçiye söylersiniz. Ama o siyasetçiye söyleyecek lafınızı belli bir akılla, ortaya koyamayıp da ondan sonra tutup aile ilişkileri üzerinden bunu yaparsanız bu kuşkusuz ahlak dışı bir tutum olur. Kişisel kıskançlıkların, hasetliklerin kendi geçmişinde ekonomiyle ilgili rol aldıkları kurumlarda hiçbir iş yapmamış olanların ortaya koyduğu değerlendirmeler bunlar."
(Bitti)