ANKARA (AA) - AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Avrupa Birliği'nden (AB) bazı yetkililerin Suriyeli sığınmacılar konusunda Türkiye'ye ek mali yardımdan bahsettiğini belirterek, "Bu bir rüşvet siyasetidir. Son derece yakışıksız bir durumdur. Türkiye herhangi bir ülkenin ya da bölgenin mülteci kampı değildir, insan deposu değildir." ifadesini kullandı.
Çelik, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında, parti genel merkezinde gerçekleştirilen AK Parti Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısı sürerken basın toplantısı düzenledi, soruları yanıtladı.
AB'nin bazı yetkililerince Türkiye'ye mali yardımın artırılması gerektiğine ilişkin açıklamalar yapıldığını belirten Çelik, şöyle devam etti:
"Mali yardımın artırılması, AB'deki ülkelerin bir lütfu değildir, Türkiye'ye yaptıkları bir jest değildir. Türkiye'ye verdikleri sözü tutmalarının bir gereğidir. Sözlerini tutmadıkları gibi tutmadıkları sözün ortaya çıkardığı tablonun sonuçlarından kaçmak için Türkiye'ye ek mali yardımdan bahsediyorlar, bu bir rüşvet siyasetidir. Son derece yakışıksız bir durumdur. Türkiye herhangi bir ülkenin ya da bölgenin mülteci kampı değildir, insan deposu değildir."
Çelik, Türkiye'nin insani sebeplerle, tarihten getirdiği kadim değerler etrafında insani ve siyasi hassasiyetlerle bu kişilere sahip çıktığını vurgulayarak, "Birileri Türkiye'nin bu sahip çıkmasını 'Türkiye'yi kendimizden mültecileri uzak tutmak için bir mülteci kampı gibi kullanabiliriz.' siyasetine çevirmek istiyorsa buna karşı da en güçlü tepkiyi vereceğimizi bilmelidirler." diye konuştu.
Birilerinin "Türkiye'yi göçmen anlaşmasına uymaya" çağırdığını ifade eden Çelik, şunları kaydetti:
"Esasen, söz verip de tutmamak bir AB teamülüne dönüşmüş durumdadır. Esas anlaşmaya uymayan AB tarafıdır. Mesele sadece mali yardım değildir. Göçmen Anlaşması'na baktığımız zaman bir sürü paket içeriyordu, vize serbestliğini içeriyordu. Bu konulardaki hiçbir sözünü yerine getirmediği gibi, yani anlaşmanın zaten onda dokuzunu ihlal ediyorlar, kalan onda bir konusunda da Türkiye'ye karşı rüşvet siyaseti gütmeye gidiyorlar. İnsani açıdan büyük bir sınıfta kalmadır bu. Bu rüşvet siyasetine de diğer siyasetlere de kapalı olduğumuzu ve en güçlü tepkiyi vereceğimizi bilmelerini isteriz.
Göçmen Anlaşması bu haliyle işlemiyor. Bunu işletmeyen taraf da AB tarafıdır. Türkiye, bununla ilgili tedbirlerini alacaktır. AB, mükellefiyetlerini yerine getirmemekten doğan insani ve siyasi açığı Türkiye'ye daha çok para teklif ederek gidermek gibi bir yola giriyor. Bu, başlı başına yanlış bir yaklaşımdır. Zaten bu paralarla yapmanız gerekenleri yapmadınız, zaten daha fazlasını yapmanız gerekiyor. Gelinen noktada göç baskısını azaltacak, göç krizini yönetebilecek formül Cumhurbaşkanımızın teklif ettiği Suriye içinde güvenli bölgenin kurulmasıdır. Güvenli bölge gerçekleştikten sonra orada konutların yapılarak insanların kendi ülkelerine dönmesinin güvenli bir şekilde sağlanmasıdır. O sebeple AB'de karar vericilerin esas bu meseleye odaklanmasının meselenin kökten çözümü ve birtakım tartışmaları geride bırakmaları açısından anlamlı olacağını düşünüyoruz."
- "CHP için faydalı bir konferans olmuştur"
CHP tarafından düzenlenen Suriye Konferansı'na ilişkin de Çelik, daha önce parti sözcülerinin "Ortadoğu meselelerini Ortadoğulular çözsünler" gibi ilkel bir oryantalizm içerisinde olduğunu, bir konferans düzenleyip meseleyi ele alarak bu tavırdan çıkmalarını sevindirici bulduğunu söyledi.
Konferansa "Türkiye'nin kuracağı Güvenli Bölge'nin soykırım koridoru olduğunu" ifade eden bir kişinin de çağrıldığını belirten Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu bilerek mi yapıldı bilmeyerek mi yapıldı biz bilmiyoruz. Çünkü Cumhuriyet Halk Partisi, çıkan haberlere rağmen, bununla ilgili açıklama yapmıyor. Cumhuriyet Halk Partisinde Dışişlerinde görev yapmış ya da bu konularla ilgili pek çok kişi var. Şimdiye kadar bu konuda sessiz kalmalarını da not ediyoruz ve bunun altını çiziyoruz. Türkiye'nin kuracağı Güvenli Bölge'ye 'soykırım koridoru' diyen birisinin konferansa davet edilmesi ve arkasından sessiz kalması ibretlik bir durumdur.
Esas mesele şu. 'Ne yapmalıyız?' başlığı altında gerçekten şaşırtıcı birtakım tekliflerde bulunuyorlar. Cumhuriyet Halk Partisinin insanları şaşırtma kapasitesindeki yükseklik gerçekten hayret verici. Zaten yapılan işleri tek tek sayaraktan ne yapmalıyız diye birtakım önerilerde bulunmuşlar."
Çelik, bu önerilerden birinin "Suriye'nin geleceğine Suriye halkının karar vermesi" şeklinde olduğunu dile getirerek, şunları kaydetti:
"Bu zaten en başından beri Hükümetimizin yaptığı vurgu, Cumhurbaşkanımızın konuşmalarında defalarca geçen bir melese, Astana ve Cenevre süreçlerinde bunu vurguluyoruz. Bu süreçleri pekiştiren Anayasa Komitesinin oluşumundaki vurgumuz, yine bunun üzerindedir. Suriye'nin geleceğine Suriyeliler karar versin, dar bir grup karar vermesin diye zaten başından beri Suriye'nin toprak bütünlüğünü savunuyoruz."
Bu konferansın, CHP'nin için faydalı olduğunu ifade eden Çelik, şöyle devam etti:
"Daha önce muhalefeti aşağılayan ve sadece Esad'a itibar pastasından dilim ayıran bir siyaset, bugün daha kucaklayıcı bir Suriye tablosuna vurgu yapan bir noktaya gelmiştir. 'Diplomasiyi daha çok kullanmalıyız.' diyorlar. Bu konuyu hiç mi takip etmiyorlar, yoksa bunları yazarken nasıl bir zihin dünyası içerisindeler doğrusu gerçekten hayret ediyoruz. İran-Rusya ile üçlü zirve, Almanya-Fransa ile dörtlü zirve, Türkiye gerçekleştiriyor bunları. Astana ve Cenevre süreçleri, Soçi'de varılan mutabakat, Suriye sorununa insani diploması açısından bakmak, diplomasiyi güçlü kılmak bakımından en temel referans alanlarıdır ve Türkiye bütün bu süreçlerde başat aktördür.
'Sığınmacıların geri dönüşümü sağlanmalı' diyorlar. Zaten güvenlik operasyonlarına güçlü bir şekilde destek verseler bugün bu cümleyi söylemek durumunda kalmayacaktı. Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı Operasyonları bunun için yapılmıştır. Nitekim Güvenli Bölge konusundaki ısrarımız da bunun içindir, güvenli dönüşün sağlanması içindir. Netice itibarıyla, Suriye sorununu ve gerçeğini anlaması bakımından bu konferans CHP'ye faydalı olmuştur. Memleket için bir faydası var mı, yok. Memleketin tamamı bunu biliyor, bilmeyen sadece CHP idi. CHP için faydalı bir konferans olmuştur diye düşünüyorum."
- "Gelenler bellidir, gelmeyen kim bellidir"
AK Parti Sözcüsü Çelik, İstanbul'daki depreme ilişkin de çeşitli polemiklerin yürütüldüğünü söyledi.
"Her türlü taraf ve her türlü kesim toplantılara davet ediliyor." açıklamasında bulunan Çelik, "Bugün burada yapılan toplantıda yarın da burada olacağız.' denildikten sonra her kesim oradayken, gelenler bellidir, gelmeyen kim bellidir. Bunun üzerinden günlerdir saçma sapan polemik yürütülmeye çalışılıyor. Esas mesele, vatandaşımızın ihtiyaçlarına odaklanmaktır, esas mesele karşı karşıya bulunduğumuz deprem tehlikesi karşısında vatandaşımızın can ve mal güvenliğini sağlanması için yapılması gerekenleri yapmaktır. Ama iş üretmek yerine kişisel konularla gündeme gelmek gibi tutum içerisinde olanların, bu süreç içerisinde herhangi bir fayda üretmeleri beklenmiyor." diye konuştu.
Çelik, bütün tarafların, bütün kesimlerin ellerini taşın altına koymasını arzu ettiklerini dile getirerek, "Hep beraber bu yükü göğüsleyelim, bu tehlikeye karşı vatandaşımızın can ve mal güvenliğini sağlayacak bütün tedbirleri, şimdiye kadar alınmış ve onun üstüne yenilerini de koyarak daha hızlı bir şekilde yerine getirilmesini sağlayalım." dedi.
- "17 yılda toplam 1 trilyon 215 milyar lira harcama yapılmıştır"
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, "İstanbul'daki muhtemel deprem için toplanan paraların nerede olduğu" yönündeki sorusunun hatırlatılması üzerine Çelik, "Bunu parti sözcüleri de gündeme getirdi. Deprem olduğundan beri deprem meselesiyle ilgili açıklama yapmaktan çok deprem paralarıyla ilgili açıklama yapıyorlar. Enteresandır, hangi cevabı verirseniz verin, hangi rakamı verirseniz verin paralel bir evrende yaşıyorlar ve o evrende söylediğiniz hiçbir şeyi duymuyorlar, itiraz da edemiyorlar. Böyle bir durum var." değerlendirmesinde bulundu.
Ömer Çelik, sözlerine şöyle devam etti:
"Söylenilen rakamın çok çok üstünde bir harcama... Şimdiye kadar sıfırdan yapılan yapılar, depreme dayanıklı yapılar yapılması, tedbirlerin alınması, depreme dayanıklı olmayanların güçlendirilmesi, altyapı ve üst yapının güçlendirilmesi bakımından son 17 yılda toplam 1 trilyon 215 milyar lira harcama yapılmıştır. Bunun içinde yenilerin yapılması, mevcutların güçlendirilmesi gibi pek çok proje vardır. Aynı şekilde depreme dayanıklı okul ve hastanelerin yapılması, adalet saraylarının, kamu binalarının, vatandaşlarımızın güvenli bir şekilde oturacakları binaların inşa edilmesi, bir kısmının güçlendirilmesi, bu harcamanın içerisindedir.
Bütün ulaştırma altyapısı depreme dayanıklılık açısından gözden geçirilmiştir. Şehir altyapılarının depreme dayanıklı olması için projeler yürürlüktedir. Nitekim okul binaları başta olmak üzere sadece eğitim alanında 2003-2019 yılları arasında toplamda 2019 yılı fiyatlarıyla 221 milyar tutarında bir yatırım yapılmıştır. Aynı dönemde benzer şekilde yeni yaptığımız ve güçlendirdiğimiz hastaneler başta olmak üzere 105 milyar lire tutarında sağlık için yatırım yapılmıştır."
- "Depreme dayanaklı ulaşım ağı oluşturuldu"
Depreme dayanıklı ulaşım altyapısının en önemli meselelerin başında geldiğinin altını çizen Çelik, "Bu çerçevede toplam 488 milyar yatırımla depreme dayanıklı ve güvenli bir ulaşım ağı oluşturulmuştur." dedi.
Çelik, TOKİ vasıtasıyla tamamı depreme dayanıklı 641 bin konut inşa edildiğini, yaklaşık 96 milyar liralık yatırım gerçekleştirildiğini aktararak, şunları kaydetti:
"Dün CHP Sözcüsü'nün, bugün Genel Başkanı'nın grup konuşmasında söylediği, bahsettiği rakamlar, bunların yanında çok küçük rakamlardır. Burada katbekat fazlası... Sanki depremden toplanan vergiler başka yere harcanmış gibisinden bir hava oluşturmaya çalışıyorlar. Bu konuda cumhuriyet hükümetlerinin neredeyse yapamadığı, yapmadığı şeyler, AK Parti hükümetleri tarafından gerçekleştirilmiştir."
Çelik, afet ve acil yardım kapsamında bugüne kadar toplamda 20 milyar lira harcama yapıldığını belirterek, "49 bin 515 afet konutu, 25 adet lojistik yapı, 59 adet cep depo, 773 arama kurtarma aracı, bin 56 deprem istasyonu yatırımı yapılırken, 12 milyon kişiye de afet eğitimi verilmesini sağladık, 50 bin 921 kişiye de yaklaşık 267 milyon liralık acil durum ödemesi yapılmıştır."
(Sürecek)