AK Parti MKYK Toplantısı

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik: (3) - "(İsrail'deki işgal tartışmaları) İşgal, bir çözüm politikası değildir. İşgal, Batı Şeria'nın ya da Ürdün Vadisi'nin işgali gibi yaklaşımlar, herkesin güvenliğini tehlikeye atacak, bütün barış süreçlerini sabote edecek b

ANKARA (AA) - AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, İsrail'deki işgal tartışmalarına ilişkin, "İşgal, bir çözüm politikası değildir. İşgal, Batı Şeria'nın ya da Ürdün Vadisi'nin işgali gibi yaklaşımlar, herkesin güvenliğini tehlikeye atacak, bütün barış süreçlerini sabote edecek bir yaklaşımdır. Dünyanın iki devletli çözümün altını çizerek, daha güçlü bir mesaj vermesi gerekmektedir." dedi.

Çelik, AK Parti Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) toplantısının ardından, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Önemli gündem maddelerinden birinin Türkiye-ABD ilişkileri olduğunu belirten Çelik, konular ele alınırken "bazı odakların negatif gündemlere yoğunlaşan özel bir performans içinde oldukları" değerlendirmesinde bulundu.

Çelik, "Kuşkusuz Suriye'nin kuzeyiyle ilgili gelişmeler hakkında anlaşamadığımız pek çok konu var. Müttefiklik ilişkisinin özellikle Suriye sahasına nasıl yansıtılması gerektiği konusunda anlaşamadığımız pek çok konu var. Buna rağmen bütün bu meseleler, kapsamlı bir diyalog ve kapsamlı bir müzakere süreciyle halledilmeye çalışılıyor. Halledemediğimiz konular olduğu zaman ne oluyor, Sayın Cumhurbaşkanımızın bugün sabah da ifade ettiği gibi, Türkiye güvenli bölgeyle ilgili önüne bir tablo gelmezse bununla ilgili olarak 2 hafta içinde bu adımı atacaktır." diye konuştu.

Çelik, şöyle devam etti:

"Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, daha önce verdiği bir röportajında da bunun belli bir derinliğe sahip olması gerektiğini, Rakka'ya kadar bir derinliğe sahip olması gerektiğini, orada Türkiye'nin kontrolünde olması gerektiğini söylediler. Türkiye, müttefikleriyle beraber bu işleri yapmak istiyor. Müttefiklik ilişkisinin sahaya Türkiye'nin güvenlik ihtiyaçlarını da karşılayacak şekilde yansımasını istiyor. Ama bunun mümkün olmadığı durumlarda Türkiye, egemen, kudretli bir devlet olarak kendi halkının, kendi ülkesinin ve bölge halklarının çıkarını ve güvenliğini sağlayacak şekilde adım atma kapasitesine sahiptir.

Pozitif gündemlerde de ilerleme var. Sayın Cumhurbaşkanımız ile Sayın Trump arasında, aradaki ticaret hacmini 75 milyar dolar olarak dile getiren bir yaklaşım ortaya konulmuştu. Arkasında bu 100 milyar dolar olarak revize edildi. Bunula ilgili olarak Hazine ve Maliye Bakanlığımız, Ticaret Bakanlığımız, DEİK de çalışmalar yapıldı, eylem planı ortaya çıktı. Amerikan Ticaret Bakanı, Türkiye'yi ziyaret etti ve bununla ilgili önemli görüşmeler gerçekleştirildi. Dolayısıyla, Sayın Cumhurbaşkanımızın ve Sayın Trump'ın ortaya koyduğu 100 milyar dolarlık ticaret hedefine ulaşmak için de somut bir takım yol haritaları çıktı.

Birtakım kişilerin ikide bir Türkiye'nin her türlü siyasi egemenliği bakımından aldığı özgür karar karşısında Türkiye'nin NATO üyeliğini sorgulaması gibi basiretsizliğin de zaman zaman gündeme geldiğini görüyoruz."

- "Türkiye, müttefikinin sözüne güvenebileceği, beraber yürüyebileceği ülkedir"

Türkiye'nin NATO içerisinde taahhütlerini en yüksek düzeyde yerine getiren, uluslarası güvenliğe en çok katkıda bulunan ülke olduğunu vurgulayan Çelik, "DEAŞ ile karada en güçlü mücadeleyi veren ülkedir ama NATO'nun imkanlarından kendi milli güvenliği açısından baktığınızda bu fedakarlık oranında yararlanması söz konusu olmamaktadır." dedi.

NATO'nun imkanlarından daha fazla yararlananların, NATO'ya daha az katkıda bulunduğunu bildiklerini ifade eden Çelik, şöyle konuştu:

"Nitekim, Amerika Birleşik Devletleri Başkanı ile Avrupa Birliği liderleri arasındaki NATO'ya katkı konusundaki tartışma da bunun bir örneğidir. Ama gelinen noktada, asimetrik tehditlerin bu kadar artmış olması, Orta Doğu'da neredeyse artık ayda bir gerçekleşen ve son derece büyük sonuçlar doğuran krizlerin ortaya çıkması ki bunların da körfez odaklı, petrol ve enerji güvenliğini etkileyecek düzeyde ortaya çıkması, NATO içerisinde daha ilkeli, daha pozitif yaklaşımların ortaya konulması gerektiğini gösteriyor.

Dolayısıyla, Türkiye'nin herhangi bir şekilde NATO ile ilgili üyeliğini tartışmaya açmak, Türkiye'nin uluslararası güvenliğe katkısını eleştirmeye çalışmak, aslında uluslararası barış konusunda kapsamlı ve tutarlı yaklaşıma sahip olmamak demektir. Türkiye, bölgesinde güvenliğin ve barışın, halkların refahının kilit unsuru olduğu gibi her türlü müttefikinin de sözünü güvenebileceği, beraber yürüyebileceği uluslararası sistem içerisinde de aynı barış, güvenlik ve refah misyonlarına en güçlü katkıyı veren ülkedir."

- "Aynı şartlarda verirlerse Patriot konusuna da olumlu yaklaşmaktayız"

Öte yandan Çelik, Türkiye'nin, güvenlik ihtiyaçları bakımından S-400'lerin alınmasının sonra sürekli olarak Türkiye-ABD ilişkilerinin sorgulandığını belirterek, "Halbuki aynı şartlarda verdikleri takdirde Patriot konusuna da Türkiye, olumlu yaklaşmaktadır. Sayın Cumhurbaşkanımız bunu ifade etmiştir. Masada bu bulunmaktadır. Dolayısıyla, Patriot konusunda Türkiye'ye aynı olumlu yaklaşımın üretilmesi halinde Türkiye, savunma ihtiyaçlarını müttefiklerinden karşılamak isteyecektir." ifadelerini kullandı.

Çelik, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bir süre sonra ABD'ye yapacağı ziyaretinde bu konunun masada olacağını da vurguladı.

- "Irkçı bir yaklaşımın ortaya konması, son derece yanlıştır"

İsrail seçimlerini de yakından takip ettiklerini anlatan Çelik, şu anda ortaya çıkan tablonun belirsiz olduğunu, mevcut iktidar partisinin gerilediği, sağ koalisyon tarafından hükümet kuracak bir çoğunluğa ulaşmadığının görüldüğünü söyledi.

Çelik, rakiplerinin de yanı şekilde hükümet kurabilecek çoğunluğu alamadığını aktararak, "Bu iç siyasetle ilgili bir mesele. Bizi ilgilendiren kısmı şu. Son derece kaygı verici ve tedirgin eden bir şekilde seçim sürecine giderken mevcut Başbakan, Batı Şeria'daki yerleşim yerlerinin ve Ürdün Vadisi'nin ilhak edileceği söyledi. Bu bütün dünyayı ateş çemberinin içine sokacak bir adım atmak olacaktı. Bu derece ırkçı bir yaklaşımın ortaya konması, son derece yanlıştır." dedi.

İsrail halkının, ortaya çıkan seçim sonuçlarına göre, radikal yaklaşıma prim vermediğini gösterdiği değerlendirmesinde bulunan Çelik, "Şu andaki tablo budur. Filistin-İsrail sorunun adil bir zeminde çözülmesini her zaman destekliyoruz. İki devletli çözüm perspektifinden hiç kimse ayrılmamalıdır. İki devleti çözüm perspektifinin alternatifi yoktur. İşgal, bir çözüm politikası değildir. İşgal, Batı Şeria'nın ya da Ürdün Vadisi'nin işgali gibi yaklaşımlar, herkesin güvenliğini tehlikeye atacak, bütün barış süreçlerini sabote edecek bir yaklaşımdır. Dünyanın iki devletli çözümün altını çizerek, daha güçlü bir mesaj vermesi gerekmektedir." diye konuştu.

Çelik, yeni hükümet kurulduktan sonra saldırgan politikalardan vazgeçilmesini umduklarını dile getirerek, çok taraflı bir siyasi sürecin başlatılmasının tam zamanı olduğunu bildirdi.

- "Bölgede daha çok istikrarsızlık yaratacak adımlardan kaçınılmalı"

AK Parti Sözcüsü Çelik, Suudi Arabistan'da petrol tesisine yapılan saldırının yeni bir krizi tetiklediğini de söyledi. Bunun arkasından Suudi Arabistan, Yemen ve İran'ın dahil olduğu bir tartışmanın yapıldığını belirten Çelik, "Buna çeşitli odaklar dahil oluyorlar. Biz, bu saldırın arkasında kim olduğunu, kimin yaptığını bilemeyiz. Ama sonuçta iki ayrı tesise yapılan bu saldırıyı doğru bulmuyoruz ve kınıyoruz. Bölgede daha çok istikrarsızlık yaratacak adımlardan kaçınılması gerekir." ifadelerini kullandı.

İran Nükleer Anlaşması'nın ABD tarafından askıya alınmasından sonra karşılıklı olarak gerginliğin çok büyüdüğünü vurgulayan Çelik, şunları kaydetti:

"Kimsenin peşinen suçlanmaması gerektiği gibi arkasında kimin olduğuna dair net kanıtlar olduğunda da buna karşı net bir tavır alınması gerekir. Orta Doğu'da atılan her adımın birtakım artçı tepkileri, etkileri olduğunu görüyoruz. Her kriz, kriz geçtikten sonra durmuyor, yeni krizlere eklenerek yeni sonuçlar doğuruyor ve yeni fay hatlarını tetikliyor. Yemen krizi benzer krizdir ve hala etkileri sürmektedir. Bunun derinleşmemesi için Türkiye elinden gelen çabayı gösteriyor. Bütün Ortadoğu'da özellikle Körfez'deki barış ve istikrara zarar verecek her türlü eylemden, kışkırtıcı davranıştan kaçınılması gerektiğinin altını çiziyoruz. Çünkü, Körfez meselesi, Ortadoğu'nun istiklali için ön koşuldur."

(Sürecek)

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Siyaset Haberleri