Kültür ve Turizm Bakanlığı katkıları, Doğuş Üniversitesi ve Telif Hakları Derneği iş birliğiyle düzenlenen "4. Telif Hakları Sempozyumu" Doğuş Üniversitesinin Çengelköy Yerleşkesi'nde başladı.
Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Telif Hakları Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Nermin Özcan Özer, açılışta yaptığı konuşmada, farklı disiplinleri harmanlayarak izleyiciye ulaşan sinemanın, en güçlü ve etkili sanat dallarının başında geldiğini söyledi.
Sinemanın ticari açıdan da en başat sanatsal faaliyetlerden olduğuna işaret eden Özer, "Dijital çağın en önemli kitle iletişim araçlarının başında da yine sinema gelmektedir. Geçmişten geleceğe çok önemli ürünlerin verildiği bu alanla ilgili yapılacak çalışmalar çok önemli ve kıymetlidir. Telif hakları bağlamında düzenlenen bu sempozyumun da sinemanın geleceği açısından önemli bir katkı sunacağını düşünüyorum." dedi
Telif Hakları Derneği Genel Başkanı Cafer Vayni de sempozyumun bu yılki temasının "Sinema endüstrisinde telif hakları" olarak belirlendiğini kaydederek, sempozyumun telif hakları konusunun marka değerini arttıracağını vurguladı.
Telif hakları konusuna hakimlerden savcılara, üniversite hocalarından sinemacılara kadar farklı disiplinlerden insanların ilgi gösterdiğini belirten Vayni, "Fikri mülkiyet ve telif hakları alanında giderek daha fazla sayıda çalışmanın yapılmasını çok önemli buluyorum. Daha önce düzenlediğimiz sempozyumlarda 3 farklı konuya bakmaya çalışmıştık. Önce, 'dijital dünya', daha sonra 'kültür endüstrisi' ve son olarak da 'müzik endüstrisi' bağlamında telif hakları konularını ele almıştık. Bugün ve yarın da çok önemli bir sanat dalı olan sinema endüstrisinde telif hakları konusunu, alanlarında uzman isimlerle tartışmaya ve anlamaya çalışacağız." dedi.
- "Türk sinema tarihi, sinema sansürünün de tarihidir"
Vayni, Türk sinema tarihinin, sinema sansürünün de tarihi olduğunu söyleyerek, şu bilgileri verdi:
"Türkiye'de sinema yapmak, 1988'e kadar çok zor olmuştur. Sansür Kurulu oldukça sert kararlar almıştır. Bunların neredeyse tamamı bugün bize komik ya da gülünç gelecek kararlardır. Bu khurul, sinema sanatının bilgisine sahip olmadan, örneğin bir yönetmen ya da senaristin bakış açısına sahip olmadan, dönemsel kararlar almıştır. 1932-1988 arası alınan 26 bin 273 karar, bu anlamda sinema sektörünün gelişmesine engel olmuştur. Sansür Kurulu, yaptığı müdahalelerle bir sinema eserini başka bir şekle büründüren bir kurul olarak tarihe geçmiştir."
Telif haklarının Birleşmiş Milletler Beyannamesi'nin 27. maddesinde yer aldığını dile getiren Vayni, "Telif hakları, bir insan hakkı olarak tanımlanmıştır. Bu anlamda gelecekte yazılacak vatandaşlık ya da demokrasi ve insan hakları kitaplarında, yaptığımız bu çalışmalar örnek faaliyetler olarak yer alacaktır. Bu meselenin daha da derinleşeceğini ve giderek daha fazla araştırmaya konu olacağını düşünüyorum." diye konuştu.
Doğuş Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Alper Gümüş ise sinemanın sadece bir eğlence aracı değil, aynı zamanda bir sanat formu ve düşünce alanı olduğunu, insan varoluşuna dair sorular sormanın da etkili bir yolu olduğunu söyledi.
- "Sinema üretimlerini korumak, geleceğin sinema eserlerini güvence altına almak demektir"
Sinema tarihinde birçok sinema eserinin, insanın hakikat arayışını yansıttığını belirten Gümüş, "Bu bağlamda sinemaya en güçlü katkıları sunan yönetmenlerden biri olarak Tarkovski, sinemayı sadece bir görüntü sanatı değil, zamanı damıtan bir araç olarak tanımlamıştır. Tarkovski'nin 'zamanı mühürlemek' olarak ifade ettiği bu anlayış, sinemayı diğer sanat dallarından ayırır. Ancak günümüzde sinema eserlerinin teknolojik gelişmelerle de koşut olarak yüzlerce akış kanalı üzerinden, zamanı mühürlemekten çok, zamanı dağıtmaya, parçalamaya, unutturmaya yönelik bir araç haline gelmesini sorgulamaktan da kaçınmamız gerekir." ifadelerini kullandı.
Gümüş, sinemanın varlığını sürdürebilmesinin telif haklarını dikkate almakla mümkün olacağının altını çizerek, şöyle devam etti:
"Telif hakları, bu üretimi koruyan ve teşvik eden sistemin hukuksal bir parçasıdır. Her ne kadar ortaya konan eserler, ortak insanlık mirası olarak algılansa da, ürün sahibinin emeğinin ve haklarının korunması, onun yeni eserler üretebilmesi için kritik öneme sahiptir. Özellikle sinema gibi yüksek maliyetlerle üretilen ve birçok farklı disiplinin bir araya geldiği bir alanda bu hakların korunması, bireysel çabaların ötesinde kolektif bir çabayı gerekli kılmaktadır. Sinema üretimlerini korumak, geleceğin sinema eserlerini güvence altına almak demektir. Sinema yalnızca bir endüstri değil, aynı zamanda bir insanlık mirasıdır. Onu hem ruhen hem de hukuken koruyarak geleceğe taşımamız gerekmektedir."
Sempozyumda gerçekleşecek 5 oturumda, 27 akademisyen ve uzman tarafından 14 tebliğ sunulacak. Türk sinemasında telif haklarının serencamı, kronikleşmiş problemler ve yapay zekanın gelişmesiyle sektörün karşı karşıya kaldığı güncel sorunlar da örnek davalarla sempozyumda ele alınacak.