MÜCAHİT TÜRETKEN -28 Şubat mağdurları, "postmodern darbe" sürecinde haklarını alamayanların ya da eksik alanların bu haklarına kavuşabilmesi için zarar tespit komisyonu kurulmasını talep ediyor.
28 Şubat Gönüllüleri Platformu Başkan olan ve 28 Şubat sürecinde İstanbul Üniversitesi (İÜ) Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı'nda laborant olarak görev yapan Şerife Kaya, o dönem ve sonrasında yaşadıklarını, darbe mağdurlarının hak arayışlarını ve taleplerini AA muhabirine anlattı.
Darbe nedeniyle 7 Nisan 1997'de Cerrahpaşa'da kendisi gibi başörtülü olan, alanlarında yetkin 10 sağlık personeli hakkında soruşturma ve uzaklaştırma kararı alındığını belirten Kaya, anayasa ve kanunlarda yeri olmamasına karşın o dönem fiili bir durumun oluşturulduğunu söyledi.
Soruşturma ve çeşitli cezaların ardından önce Orman Fakültesine, sonra Gökçeada'ya Su ve Deniz Ürünleri Üretimi ve Araştırma Birimine sürgün gönderildiklerini kaydeden Kaya, 11 Ocak 1999'da da ihraç edildiklerini anlattı.
Dönemin İÜ Rektörü Kemal Alemdaroğlu'nun üniversitenin bazı hukuk hocalarıyla bir araya gelerek başörtülüleri atmak için görüştüğünü aktaran Kaya, başörtüsü takmanın suç olmaması nedeniyle terör suçlularıyla aynı maddeden işlem görerek atıldıklarını dile getirdi.
- "Sokağa çıkamadığım günler çok olmuştur"
Üniversitedeki memuriyetinden atıldıktan sonra zor dönemler geçirdiğini anlatan Kaya, "O dönemde çalışmaya devam eden 10 sağlık personeli ihraç edildi. Aralarında yoğun bakım hemşiresi, ameliyathane hemşireleri vardı. 18 yıllık ameliyat hemşiresi arkadaşımız emekliliğine 2 yıl kala ihraç edildi. Babasını kaybetmişti ve annesine bakıyordu. Eşi de işsiz kalan bir arkadaşımızın evinde aylarca yemek pişmedi, komşularının desteğiyle ayakta kaldı. O dönemin ücretiyle 1 abonman bileti 1 milyon liraydı. O parayı bulamadığım için sokağa çıkamadığım günler çok olmuştur. Evin ekonomisine katkı sunarken birden bire ekonomik bağımsızlığım elimden alındı. 8 yıl düzenli bir işim olmadı." ifadelerini kullandı.
Tüm süreç boyunca haklarını aradıklarını belirten Kaya, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine kadar gittiklerini ancak sonuç alamadıklarını kaydetti.
Kamuoyunda "Rahşan Affı" olarak bilinen ve 22 Aralık 2000'de yürürlüğe giren af yasası ile görevlerine dönmeyi beklediklerini söyleyen Kaya, şöyle konuştu:
"Genel aftan, terörist olduğu bilinen PKK'lılar, DHKP-C'liler, katiller, tecavüzcüler yararlandı. Genel af memurların disiplin suçlarını da kapsadığı için biz de işimize dönmek için kurumumuza başvurduk. Kurumumuz af kapsamında olmadığımızı iddia etti. Yargı yoluna gittik. Danıştay şöyle bir karar verdi; 'Siz af kapsamındasınız ama idare takdir yetkisini kullanmıştır.' Halbuki bir kanun çıktığında idarenin takdir yetkisi olamaz. 7 Aralık 2012'de açıktan atamaya başvurdum. Bu kez idare takdir yetkisini lehime kullandı. Döndüğümde iki yıl yok muamelesine tabi tutuldum. Çok ciddi mobbinge maruz kaldım. Hem benimle aynı seviyede olanların kin ve nefret bakışları hem de bazı öğretim üyelerinin beni görmezden gelmesiyle karşılaştım. Şimdi bunlar kalmadı."
- "Bize çok büyük katkı sağlayan Cumhurbaşkanımız olmuştur''
Siyasi ortamın değişmesinin sorunun çözülmesinde etkili olduğunu vurgulayan Kaya, "Eğer Tayyip Erdoğan başbakan olmasaydı beni bir gün dahi orada tutmazlardı. Bu özgürlük ortamının oluşmasında nasıl badirelerin atlatıldığını biliyoruz. Bize çok büyük katkı sağlayan Cumhurbaşkanımız olmuştur." dedi.
28 Şubat nedeniyle manevi olduğu kadar maddi zorluklar da yaşayıp hak kayıplarına uğradıklarını anlatan Kaya, mağdurlar olarak gönüllülerden oluşan bir platform kurduklarını dile getirdi.
Danıştay'ın 2012'de bir davada "Başörtüsü kamu görevinden çıkarılma sebebi değildir." kararı aldığını aktaran Kaya, "Biz de lehte olan durumların geriye doğru işletilmesi için Danıştay'a dava açtık. 8. Daire bu konuda lehimize karar verdi. Fakat İdari Davalar Genel Kurulu bu kararı bozdu. Bu, başörtüsüne karşı direncin, 28 Şubat zihniyetinin diri olduğunun bir işareti." diye konuştu.
28 Şubat Gönüllüleri Platformu olarak mağdurların hak arayışına katkı sunmayı amaçladıklarını aktaran Kaya, STK'lar, hukukçular ve gönüllülerle çalışmalar yürüttüklerini söyledi.
28 Şubat darbesi nedeniyle doğrudan ve dolaylı çok sayıda insanın mağdur olduğunu belirten Kaya, şunları kaydetti:
"Benim de müdahil olduğum 28 Şubat davasında Devlet Personel Daire Başkanlığının verdiği sayılar var. 1997-2002 arasında ihraç edilen 4 bin 220 kişi var. Ancak istifa edenlerle ilgili de bir çalışmanın yapılması lazım. 195 öğrenci de başörtüsü sebebiyle ihraç edildi. Komik bir rakam. Onlarla ilgili maskeli bir mağduriyet söz konusu. Kayıtlarda yokmuş gibi görünüyor. O dönem öğrenciler okullara alınmadığı için devamsızlıktan atılarak başka bir hukuksuzluğa imza atılıyordu. YÖK'ün arşivinden bu sayılar tespit edilebilir. Mobbing sebebiyle istifaya zorlananlar var. Başörtüsü sebebiyle istifa eden birçok insanın dilekçesi yırtılıp, 'ailevi sebepler' gerekçesiyle istifa ettirildi."
Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu ile Kamu Denetçiliği kurumlarına da başvurduklarını belirten Kaya, her iki kurumun da hakların teslimine dair tavsiye kararı almasına karşın hukuki yaptırımı olmadığı için bunların dikkate alınmadığını anlattı.
- Komisyon talebi
27 Mayıs 1960 darbesine destek vermediği için ordudan tasfiye edilen askeri personelin Emekli İnkılap Subayları Derneği çatısı altında hak arayışına girdiğini aktaran Kaya, sonraki yıllarda yapılan kanuni düzenlemelerle haklarına kavuştuklarını kaydetti.
Kaya, 27 Mayıs darbesiyle taşınmazları ellerinden alınan 4 bin ailenin 2020'de çıkarılan kanun sonrası kurulan komisyonla haklarını aldığını belirten Kaya, terörden zarar görenlerle ilgili 2005'te yapılan düzenlemeyle de Zarar Tespit Komisyonları kurulduğunu hatırlattı.
28 Şubat mağdurları olarak benzer bir zarar tespit komisyonu kurulmasını talep ettiklerini söyleyen Kaya, şöyle devam etti:
"Biz AK Parti hükümetlerinin sağladığı özgürlük ortamından dolayı müteşekkiriz. Fakat bazı mağdur gruplar sadece bir kısım haklarını alabildi, bazıları ise hiç alamadı. Kurulacak zarar tespit komisyonuyla haklarını hiç alamayanlar veya eksik alanlar bu haklarını alsın. Bu sadece ülkemize has bir durum değil. Şili'de de darbe sonrası benzer komisyonlar kuruldu. Bu komisyonda mağdur grupların temsilcilerinin, avukatlarının yer almasını istiyoruz. Hem devlet hem biz çok yorulduk. Haklar iade edilsin ve dosya kapatılsın. Öğrenciler eğitim haklarının engellenmesi nedeniyle ya okuyamadılar ya da geç mezun olup uzun süre istihdama katılmadılar. Yurt dışında okuyup uzun yıllar denklik alamayanlar oldu. Devletin eliyle bir yara açıldıysa, devletin şefkatli eliyle de o yaraların sarılması lazım."
- "Komisyonla beraber rehabilite edilmeyi bekliyoruz''
28 Şubat ikliminde cezaevine giren çok sayıda mahkumun işkence altında ifade verdiğini anlatan Kaya, bazı davalardaki yargı mensupları FETÖ'den ihraç edildiği için bu insanların yeniden yargılanmak istediğini kaydetti.
Kaya, 28 Şubat mağdurlarında kanser vakasının sık görüldüğünü söyleyerek, konuşmasını şöyle tamamladı:
"Ne zaman bir toplantıya gitsem o toplulukta muhakkak kanser hastalarıyla karşılaşıyorum. Psikiyatrik problem yaşayanlar var. 28 Şubat döneminde eğitim ve çalışma hayatından uzaklaştırılan kadınlar ile 1999 depremini yaşayan kadınlar arasında çalışma yapıldı. 28 Şubat mağdurlarında depremzede kadınlara göre çok yüksek seviyede 'Hayata küsme sendromu' tespit edildi. Yine çok sık cilt rahatsızlıklarıyla karşılaşıyoruz. Biz hak konusunda kolu-bacağı kopuk insanlar gibiyiz. Bu yüzden komisyonla beraber rehabilite edilmeyi bekliyoruz. Yoksa istenilen maddi hakların verilmesi gençliğimizi geri getirmeyecek, çektiğimiz çileleri, hastalıkları ortadan kaldırmayacak."