ANKARA (AA) - Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Türkiye, halkın iradesini en üstte tutan kuvvetler ayrılığı fikrine ve bunun üzerine bina ettiği demokrasi anlayışına hep bağlı kalmıştır." dedi.
Erdoğan, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen 2019-2020 Adli Yıl Açılış Töreni'ndeki konuşmasında, tarihin hiçbir döneminde zalimlerin eksik olmadığını ama zulmün de payidar olamadığını belirtti. Erdoğan, "Günümüzün zalimlerinin yol açtığı adaletsizlikler elbet bir gün sona erecektir. Bize düşen, işte o güne kadar adalet mücadelesini sürdürmek, mazlum ve mağdurların yanında yer almaktır." diye konuştu.
"Dünyada adaleti sağlamak için herkesin üzerinde ittifak edeceği bir uygulama biçimi bulmanın imkansız olduğu" değerlendirmesinde bulunan Erdoğan, tüm insanlığın ortak özlemi ve hedefi olan adalet meşalesini hep yukarıda tutarak, hak ve eşitlik temelinde mümkün olan en geniş mutabakatı sağlamanın mümkün olduğuna inandıklarını söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin tarih boyunca işte bu mücadeleyi veren bir medeniyet anlayışının mirasçısı olduğunu vurgulayarak şöyle devam etti:
"Bu mirasa layık olabilmek için de önce kendi devlet ve toplum yapımızda, insanlarımızın zihin ve gönül dünyalarında adalet kavramını hak ettiği yere oturtmaz gerekiyor. Her şey gibi devletlerin yönetim sistemleri de zaman içinde gelişmekte ve dönüşmektedir. Türk toplum ve yönetim yapısı, son iki asırdır dünyada yaşanan gelişmeleri çok yakından takip etmiştir.
Yasama, yürütme ve yargı organlarının, kendi içlerinde bağımsız bir şekilde çalışması esası üzerine kurulu kuvvetler ayrılığı, işte bu sürecin eseridir. Kuvvetler ayrılığı prensibi, demokrasinin ve cumhuriyetin temelidir. Her toplum ve devlet, kuvvetler ayrılığı ilkesini, kendi serencamına uygun şekilde hayata geçirmektedir. Dolayısıyla, dünyada tek ve değişmez bir kuvvetler ayrılığı, demokrasi, cumhuriyet, hukuk devleti uygulamasından bahsedilemez. Esasen böyle bir yaklaşım hayatın olağan akışına uygun da değildir.
Örneğin, Amerika Birleşik Devletleri'nde seçimle gelen başkan yardımcısı, aynı zamanda Senato'nun ve Kongre'nin de başkanıdır. Yine bu ülkede, Anayasa Mahkemesi'nin tüm üyeleri, başkan tarafından atanmaktadır. Görüldüğü gibi, Amerika Birleşik Devletleri'nde bu durum, yürütmenin yasama organı üzerindeki tahakkümü, bir başka ifadeyle kuvvetler ayrılığı ilkesine aykırı bir durum olarak anlaşılmamaktadır."
Bu çerçevedeki en son ve en çarpıcı örneklerden birinin de şu an İngiltere'de yaşandığını anlatan Erdoğan, "Kraliçe, halkın iradesi olan halk oylaması sonuçlarının uygulanmasını sağlamak üzere, Başbakan'ın teklifi üzerine, parlamentoyu bir ay süreyle askıya aldı. İngiliz demokrasisi, halk oylaması sonuçlarını hayata geçirmek üzere kendi içinde kuvvetler ayrılığı ilkesini bu şekilde yorumlayarak, tıkanan sistemi açma yoluna gitti." dedi.
- "Kuvvetlerin sahip oldukları bağımsızlık, başlı başına bir egemenlik hakkı değildir"
"Türkiye, darbelerden vesayete kadar pek çok sıkıntılı süreç yaşamış olsa da, halkın iradesini en üstte tutan kuvvetler ayrılığı fikrine ve bunun üzerine bina ettiği demokrasi anlayışına hep bağlı kalmıştır." ifadesini kullanan Erdoğan, 24 Haziran seçimleriyle tüm unsurlarıyla fiilen hayata geçirilen yeni yönetim sisteminin kuvvetler ayrılığı ilkesinin daha belirgin ve keskin bir şekilde işletilmesine dayalı olduğunu vurguladı.
Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bilindiği gibi Anayasamızın amir hükümleri gereğince, cumhurbaşkanı sadece yürütmenin değil, aynı zamanda devletin de başıdır. Türkiye Cumhuriyeti'nin ve Türk Milletinin birliğini, beraberliğini, tüm kurumlarıyla etkin şekilde işlemesini temin, cumhurbaşkanının en öncelikli görevidir. Anayasamızın lafzında ve ruhunda açıkça yer alan bu yaklaşımı, kuvvetler ayrılığı için bir tehdit değil, tam tersine birleştirici bir güç olarak görüyoruz.
Yasamanın, yürütmenin ve yargının kendi içlerinde bağımsız bir şekilde çalışması, hepsinin de, Anayasa'da cumhurbaşkanına verilen 'devletin başı' misyonu etrafında birlikte hareket etmelerine mani değildir. Devlete ait yetki ve görevlerin, herhangi bir üstünlük sıralaması olmadan kullanılması olan kuvvetler ayrılığı prensinin, denge yerine çatışma anlayışıyla yorumlanması, ülkeye ve millete fayda değil zarar getirir. Çünkü kuvvetlerin kendi içlerindeki faaliyetlerini yürütürken sahip oldukları bağımsızlık, başlı başına bir egemenlik hakkı değildir.
Devlet sisteminde illa bir üstünlük aranacaksa, bu ancak Anayasa'nın ve orada tezahür eden milli egemenliğin üstünlüğü olabilir. Milli egemenliği, yasama ve yürütme kurumları demokratik seçimlerle doğrudan milletten aldıkları güçle kullanır."
(Sürecek)