TBMM (AA) - Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, Türkiye'nin, 11. Kalkınma Planı döneminde yüksek gelir grubu ülkeler ile en yüksek insani gelişmişlik seviyesindeki ülkeler arasına girmesini amaçladıklarını söyledi.
Oktay, 11. Kalkınma Planı'nın TBMM Genel Kurulundaki sunumunun başlangıcında, dün Irak'ın Erbil kentinde gerçekleşen menfur saldırıda hayatını kaybeden Dışişleri Bakanlığı personelini, terör örgütü PKK tarafından şehit edilen Mehmetçikleri ve masum yavruları rahmetle anarak, ailelerine Allah’tan sabır, başsağlığı dileyerek başladı.
Oktay, terörle mücadelenin her zamankinden daha kararlılıkla ve dirayetle sürdürüleceğini vurguladı.
Türkiye'de 1963'te uygulamaya konulan Birinci 5 Yıllık Kalkınma Planı ile başlayan planlı kalkınma sürecinin, dünyada ve Türkiye'de değişen şartlar ve yaşanan dönüşümlere bağlı olarak her dönem "yaklaşım, yöntem ve perspektif" değişikliklerini içererek, günün şartlarını ve daha iyi bir gelecek vizyonunu yakalamayı sağladığını belirten Oktay, planlı kalkınma anlayışının, yön gösterici özelliğiyle ortak hedeflere yürümeyi sağlayarak, milleti ve tüm kurumlarıyla devleti daha yüksek hedeflere ulaşmaya teşvik eden bir rol üstlendiğini dile getirdi.
Oktay, kalkınma planlarını, Cumhurbaşkanlığı yıllık programlarına, orta vadeli programlara, orta vadeli mali planlara ve bütçeye yön veren temel politika dokümanı olarak niteleyerek, 11. Kalkınma Planı çalışmalarının 2016'da başladığını, Nisan 2018'de plan taslağının hazırlandığını, ancak planın 24 Haziran 2018'de erken genel seçim kararı alınmasıyla Mecliste görüşülemediğini anımsattı.
Kalkınma planlarının kamu için emredici, özel sektör için de yön verici rol üstlendiğine dikkati çeken Oktay, buna bağlı olarak Kalkınma Planı’nın, sadece kamu kurumları tarafından uygulamaya konulması ve bütçe sürecine girdi sağlanması değil, aynı zamanda özel sektör başta olmak üzere toplumun tüm kesimlerince benimsenmesinin önem arz ettiğini bidirdi.
- "Kadınların iş gücüne katılımı"
Oktay, AK Parti hükümetleri döneminde, yıllık ortalama yüzde 5,5’lik büyüme oranıyla kişi başına düşen milli gelirin 2002'deki 3 bin 500 dolar seviyelerinden 9 bin 500 dolar seviyelerine yükseldiğini, bu dönemde kayıt dışı istihdamın yüzde 50’lerden yüzde 35’lerin altına indirildiğini, toplamda 10 milyon istihdam artışı sağlandığını belirtti.
Önemsedikleri, ısrarcı politika ve teşviklerle destekledikleri kadınların iş gücüne katılımında 2004'ten bu yana yaklaşık 10 puanı aşkın bir artış yakalandığına işaret eden Oktay, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ülkemizin ihracata bakışının değiştiği bu dönemde yüksek hedefler ve aktif politikalarla 36 milyar dolar seviyelerindeki ihracat 168 milyar dolara ulaşmış, benzer şekilde hizmet ihracatımızda başı çeken turizm sektöründe de atılım yapılarak 12,4 milyar dolar olan turizm gelirlerinin yaklaşık 30 milyar dolara yükselmesi sağlanmıştır. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde gerçekleşen kişi başına düşen milli gelir ve istihdamdaki artış ile ihracatta yakaladığımız ivme gibi gelişmeler, etkili mali disiplin perspektifi ve uygulamaya konulan güçlü politikalarla gerçekleştirilmiş, yüzde 11,3 olan bütçe açığı yüzde 2’lere, yüzde 72,1 olan AB tanımlı nominal borç stoku ise yaklaşık yüzde 30 seviyesine düşürülmüştür."
- "Büyüme oranını yüzde 90 ölçüde yakaladık"
Kalkınma Planı gibi orta uzun vadeli hedefleri içeren politika dokümanlarının ekonominin, ülkenin, insan kaynağı potansiyelinin yanı sıra bölgesel ve küresel gelişmeler çerçevesinde oluşturulduğunu anlatan Oktay, geçmişe yönelik değerlendirmeleri, hedeflerin konulduğu o günün şartlarını da ele alarak yapmanın daha sağlıklı olacağını vurguladı.
Oktay, 10. Kalkınma Planı'nın hazırlandığı dönemde küresel ekonomi ile ilgili geleceğe yönelik beklentilerin çok olumlu olduğunu ancak plan döneminde hem küresel hem de ulusal düzeyde yaşanan çeşitli gelişmelerin belirsizlikleri artırdığını ve küresel ekonominin beklenenin altında bir performans gösterdiğini ifade etti.
Bu şartlar altında planın makroekonomik tahminlerindeki varsayımlarda ciddi farklılaşmalar olduğunu, bazı hedeflerde sapma meydana geldiğini dile getiren Oktay, bu sapmalara rağmen 10. Kalkınma Planı'nda öngördükleri büyüme oranını yüzde 90 ölçüde yakaladıklarının altını çizdi.
Fuat Oktay, kalkınma planında yüzde 5,5 olarak öngörülen yıllık ortalama büyümeye, yüzde 4,9'luk bir performans gösterilerek oldukça yaklaşıldığına işaret ederek, şunları söyledi:
"Ancak planın açıklanması esnasında ve hemen sonrasında yaşanan 17-25 Aralık yargıda darbe girişimi, Gezi olayları, çeşitli terör odaklarının gerçekleştirdiği eylemler ve nihayetinde 15 Temmuz FETÖ hain darbe girişimi, 10. Kalkınma Planı hedeflerini olumsuz yönde etkilemiştir. Ülkemizi istikrarsızlaştırma çabalarının yanı sıra Orta Doğu'da süregelen istikrarsızlık, Suriye meselesi, FED kararları ve hız kazanan korumacı ticaret politikaları neticesinde plan hedefleri; kur, sermaye hareketleri, finansman ve beklentiler gibi pek çok açıdan negatif etkilenmiştir. 10. Kalkınma Planı'nda yer alan cari milli gelir ve kişi başı gelir gibi döviz cinsinden hedeflerin tutmamasının temel nedeni budur. Bölgesel gelişmeler aynı zamanda turizm gelirlerinin de 10. Kalkınma Planı için öngörülerin altında kalmasına neden olmuştur."
-"Dış ticaret ortaklarımızdaki talep zayıflığı"
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay, iç ve dış gelişmelerin etkisiyle değişimin en hızlı biçimde görüldüğü alanların başında ticaretin geldiğini ifade etti.
Türkiye'nin yurt dışı ticaret kapasitesinin, orta uzun dönemde Türk lirasının rekabetçi seviyesinden ziyade ticaret ortaklarının talebine daha fazla duyarlı olduğunu belirten Oktay, şöyle devam etti:
"2023 hedefleri kapsamında ihracat hedefinin belirlenmesinde, öncelikli önemli ticaret ortağımız Avro Bölgesi, yeni ticaret alanları potansiyeli ile dünya ticareti ve ekonomik büyüme tahminleri hesaba katılmıştır. 2023 yılı için ihracat hedefinin çalışıldığı ilk dönemlerde, 2011 yılında, dünya ihracat hacminin artış tahmini yüzde 7,1 seviyesinde bulunmaktaydı. 2013'te 10. Kalkınma Planı hazırlanırken ise yüzde 6,5'a gerilemişti. 2014-2018 dünya ihracat artışı bu beklentilerin çok gerisinde yüzde 3,6 olarak gerçekleşmiştir. 2012'de ihracatımız 152,5 milyar dolar seviyesindeyken, yıllık ihracat artışları çift haneli rakamlardaydı. Ancak 2013'ten itibaren ihracat artışımız yavaşlamıştır.
Burada temel belirleyici faktör dış ticaret ortaklarımızdaki talep zayıflığı olmuştur. İhracatta hedefin altında kalınmasında zayıf seyreden küresel talep sonucunda ihracat fiyatlarında yaşanan gerileme de etkili olmuştur. İhracat fiyatları artışı 10. Kalkınma Plan döneminde yıllık ortalama yüzde 2,2 olarak varsayılmıştır. Talep zayıflığının yanı sıra ticarette korumacı yaklaşımların yaygınlaşarak serbest ticareti sekteye uğratması, küresel yatırım ve ücret artışlarındaki zayıf görünüm ve gelir eşitsizliğindeki artış da uluslararası iktisadi faaliyetler üzerinde baskı oluşmasına sebep olmuştur. Bütün bu gelişmeler sonucunda, gelecek dönem için ihracat artışlarının iyi seyretmesi beklense de baz yılındaki ihracatın geçmiş tahminlerin altında kalması ve gelecek dönem küresel ekonomideki belirsizliklerin yüksek seyretmesi nedeni ile 2023 ihracat hedefi de aşağı çekilmiştir."
-"Kuru her zaman tahmin etmek mümkün değil"
Oktay, döviz kurunun sadece makroekonomik faktörlerden değil iç ve dış siyasi olayların tetiklediği arz talep şoklarından da kolayca etkilenebildiğine, dalgalı kur rejiminin uygulandığı ülkelerde döviz kurunu her zaman tahmin etmenin mümkün olmadığına dikkati çekti. Oktay, üst politika dokümanları için yapılan makroekonomik tahminlerde döviz kurunun, geçmiş ve gelecekteki belirli eğilimlere ve kabullere göre belirlendiğini dile getirdi.
Planın açıklanmasından sonra saydığı iç ve dış gelişmelerin, 10. Kalkınma Planı'nda yer alan döviz cinsinden hedeflerin tutmamasına neden olduğuna işaret eden Oktay, büyüme hedefi açısından 10. Kalkınma Planı'nda iyi bir performans gösterilse de döviz kuru kaynaklı gelişmelerin 2018 yılı gerçekleşmesinin, plan hedeflerinin altında kalmasına neden olduğunu söyledi.
Bu nedenle 11. Kalkınma Planı'nda dönem sonu itibarıyla kişi başına gelirin aşağı yönlü revize edildiğini anımsatan Oktay, "Bu yönüyle plandaki hedeflerimiz hem gerçekçi hem de geliştirme ve dönüştürme iddiasını içeren güçlü hedeflerdir. Bütün bu gelişmelere rağmen hükümet olarak uzun vadeli hedefimiz değişmemiştir. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde daha çok üreten, gelirini daha adil paylaşan, daha müreffeh bir Türkiye vizyonuyla, 2023 ruhunu taşıyan uzun vadeli hedeflerimizi koruyor ve onlara ulaşmak için bütün enerjimizle çalışmaya devam ediyoruz." diye konuştu.
Oktay, başta bakanlıklar olmak üzere özel sektör, sivil toplum kuruluşları ve akademi dünyasından 3 bin 500'ü aşkın temsilcinin katkı verdiği 75 özel ihtisas komisyonu ve çalışma grubu oluşturulduğunu, tüm illerde 267 toplantı ve çalıştayla, yerel düzeyde yaklaşık 12 bin kişinin katkısı internet üzerinden gerçekleştirilen "vatandaş anketi" yoluyla da 19 bin kişiyi aşkın vatandaşın fikir ve önerilerinin kalkınma planına yansıtıldığını anlattı.
-"15 yıllık perspektifin temelleri"
Kalkınma planlarının uzun vadeli ufku olan ve orta vadeyi hedefleyen belgeler olduğuna işaret eden Oktay, bu kapsamda odağında rekabetçi üretim ve verimlilik olan 11. Kalkınma Planı'nda hedeflerin iddialı ve aynı zamanda gerçekçi olabilmesini teminen başta odaklanılan öncelikli sektörler, yatay alanlar ve öncelikli gelişme alanları olmak üzere kalkınma planında ortaya konulan politikalarla yapılacak sıçramanın 15 yıllık bir perspektifle ortaya konulduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay, şu değerlendirmede bulundu:
"Bu kapsamda; hukukun üstünlüğü, demokrasi, temel hak ve hürriyetlerin güçlendirilmesi, hukuk devleti, demokratikleşme ve iyi yönetişim anlayışının pekiştirilmesi ve kurumsallaştırılması, uluslararası işbirliklerinin ve stratejik ortaklıkların güçlendirilmesi ve AB üyelik hedefinin sürdürülmesi, ekonomide istikrar ve sürdürülebilirlik, verimlilik temelli, sanayi ağırlıklı, ihracata dayalı nitelikli büyüme, aktif sanayi politikaları, imalat sanayiinde yapısal dönüşüm, sektörel odaklılık, tarım, turizm ve savunma sanayisinin öncelikli gelişme alanı olması, beşeri ve sosyal yapının her bakımdan güçlendirilmesi, daha yeşil bir Türkiye ve medeniyet temelli şehirleşme, uluslararası ve çok taraflı kalkınma iş birliklerinin güçlendirilmesi,15 yıllık perspektifin temellerini oluşturmaktadır.
Planın büyüme modeli, 2033 yılına kadar sürecek 15 yıl boyunca nüfus projeksiyonları, yatırım ve üretim kapasitesi ile dış ticarete yönelik analizler çerçevesinde oluşturulmuş ve bunun sonucunda tarım, sanayi ve hizmet sektörlerinde katma değere katkının artarak sürdüğü, bununla birlikte bu katma değer artışları içerisinde sanayinin payının arttığı yapısal bir dönüşüm öngörülmüş ve bu dönüşümün kalkınma planı döneminde ulaşılabilecek 5 yıllık somut hedefleri belirlenmiştir."
- "5 temel gelişme ekseninden oluşuyor"
Oktay, "daha fazla değer üreten, daha adil paylaşan, daha güçlü ve müreffeh Türkiye" vizyonuyla 2019-2023 dönemini kapsayan 11. Kalkınma Planı döneminde Türkiye’nin yüksek gelir grubu ülkeler ile en yüksek insani gelişmişlik seviyesindeki ülkeler arasına girmesini amaçladıklarını bildirdi.
Kalkınma planının, bu vizyona hizmet edecek şekilde istikrarlı ve güçlü ekonomi, rekabetçi üretim ve verimlilik, nitelikli insan ve güçlü toplum, yaşanabilir şehirler ve sürdürülebilir çevre ile hukuk devleti, demokratikleşme ve iyi yönetişim olmak üzere 5 temel gelişme ekseninden oluştuğunun altını çizen Oktay, "Planın 'istikrarlı ve güçlü ekonomi' ekseni altında ekonomiye odaklı ilk ekseni altında güçlü ekonomi politikalarının uygulandığı, ekonomi yönetiminde politika koordinasyonun daha etkin bir biçimde sağlandığı, iş ve yatırım ortamının daha da geliştirilerek, piyasa aksaklıklarının giderildiği ve tam rekabetçi serbest piyasanın gelişiminin desteklendiği ortamın oluşturulması hedeflenmektedir." ifadesini kullandı.
Fuat Oktay, planın üretime odaklanan rekabetçi üretim ve verimlilik ekseni altında, sanayi, tarım ve hizmetler sektörlerinin her birinde yapısal dönüşüm hedeflendiğini, katma değeri yüksek üretim potansiyelinin hızlı bir biçimde artırılmasının benimsendiğini kaydetti.
"Nitelikli insan ve güçlü toplum" ekseni altında beşeri sermayenin güçlendirilmesi, kapsayıcı büyüme yaklaşımının belirgin bir biçimde hayata geçirilmesi ve refahın toplumun tüm kesimlerine yaygınlaştırılması amacıyla uygulanacak politikaların ele alındığını vurgulayan Oktay, şöyle konuştu:
"Makroekonomik üretim ve sosyal boyutlarının yanı sıra planın mekansal boyutunun öne çıktığı yaşanabilir şehirler ve sürdürülebilir çevre ekseni ile çevrenin korunması, şehirlerde ve kırsal kesimde yaşam kalitesinin iyileştirilmesi, bölgeler arası gelişmişlik farklarının azaltılmasına yönelik hedef ve politikalar oluşturulmuştur. Adil, demokratik ve katılımcı bir yönetim anlayışıyla kamu yönetiminde katılımcılık, şeffaflık ve hesap verebilirliğin artırıldığı, hukuk devleti ve demokratikleşme ilkelerinin devleti oluşturan tüm kurumlarda güçlü bir şekilde hayat bulduğu hukuk devleti, demokratikleşme ve iyi yönetişim ekseni ile ekonomik ve sosyal gelişmenin taşıyıcı sütunları ortaya konulmaktadır."
(Sürecek)