AK Parti Sözcüsü Çelik, MYK toplantısına ilişkin açıklamalarda bulundu: (2)
"Ankara Barosunun yayınladığı kadar çirkin, hukuk ve insanlık düşmanı, İslamofobik nefret suçuyla dolu bir metin görmedim"- "Yunanistan Dışişleri Bakanlığı başta olmak üzere, Yunanistan'daki yetkilileri insani konuları bu siyasi fanatizme defalarca yaptık
ANKARA (AA) - AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, "Ankara Barosunun yayınladığı kadar çirkin, hukuk ve insanlık düşmanı, İslamofobik nefret suçuyla dolu bir metin görmedim." dedi.
Çelik, yeni tip koronavirüs salgınına karşı alınan tedbirler kapsamında, video konferans ile gerçekleştirilen AK Parti Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısı devam ederken partisinin genel merkezinde basın toplantısı düzenledi.
Dünyanın, sağlıkçıların ve çeşitli grupların verdiği mücadele açısından "yeni vatanseverlik" diye bir kavramı konuştuğunu belirten Çelik, "Bizim kültürümüzde, inançlarımızda, siyasi tasavvurumuzda vatanseverlik, resmi-gayri resmi, resmi-sivil, askeri-sivil gibi ayrımlara tabi değil. Bu ülke için, insanımız için, insanlık için iyilik üreten herkesin vatanseverliğinin altını çiziyoruz. Bu açıdan baktığımızda dünyanın yeni keşfettiği şeyler bizde aslında olağan olarak görülen şeyler. O yüzden de dünyanın takdirini çekiyor." diye konuştu.
Bu süreçte aile içi şiddetin artmasının Çin'den İngiltere'ye kadar hassasiyetle üzerinde durulması gereken bir mesele olduğunu ifade eden Çelik, Türkiye'de bu konulardaki şikayetleri ve süreçleri yakından takip ettiklerini söyledi.
Koronavirüsten önce büyük devlet kavramının uluslararası ilişkilerin merkezinde yer aldığını anlatan Çelik, "Artık büyük ve akil devlet kavramı merkezi bir rol ifade etmeye çalıştı." dedi.
Gücü, askeri kapasitesi, ekonomisinin büyüklüğü ne olursa olsun bu virüs salgınında olduğu gibi insan hayatını koruyamıyorsa, buna yönelik kriz yönetimine ve sağlık alt yapısına sahip değilse büyük devlet olmanın bir anlam ifade etmediğini dile getiren Çelik, "Bu şekildeki büyük devletler ancak iri devlet olarak adlandırılabilir. Dolayısıyla büyük devlet aynı zamanda akil olan devlet anlamına gelmektedir." ifadesini kullandı.
Bütün bir kapasitesini insanlık için kullanabilen devletlerin, büyük devlet olduğunu, iri devletlerin bu kriz karşısında nasıl dağıldığının, bocaladığının, savrulduğunun görüldüğünü aktaran Çelik, "Ülkemizse hem krizin yönetimi bakımından hem insanımıza sahip çıkma bakımından hem de insanlığa sahip çıkma, ihtiyaç duyduğu malzemeleri götürme bakımından büyük ve akil devlet olmayı, bu kavramı en çok hak eden devlet olarak öne çıkmaktadır." değerlendirmesinde bulundu.
Çelik, NATO Genel Sekreterinin dayanışma kapsamında atıfta bulunduğu tek şeyin, Türkiye'nin yaptığı yardımlar olduğunu kaydetti.
Aynı zamanda bütün dünyanın kendi başının derdine düşmüşken unuttuğu Filistin'e bir tek Türkiye Cumhuriyeti'nin bu ilgiyi gösterdiğini belirten Çelik, "Cumhurbaşkanımız Filistin Devlet Başkanı Abbas'la da konuşarak bu konuları ele almıştır. Orası da Türkiye Cumhuriyeti'nin ilgi sahasının merkezindedir. Filistin'den dünyanın her yerine kadar bütün ihtiyaç duyan insanlığın, büyük ve akil devlet olarak adresleyebileceği birinci ülke Türkiye olarak öne çıkmaktadır." dedi.
Türkiye aleyhine ne zaman kötü haber olsa bunu içeriye tercüme etme, hatta bu kötülükleri içeride siyasallaştırma konusunda kadrolu kesimler bulunduğunu dile getiren Çelik, şimdi aynı kesimlerin yabancı basının Türkiye'yi öven yaklaşımları ve haberleri karşısında suskun kaldıklarını söyledi. Çelik, "Kendi ülkesine karşı bu derece hastalıklı bir yaklaşım içinde olanların maalesef yalan haberiyle uğraşmak önemli bir vaktimizi almaya devam ediyor." ifadesini kullandı.
Cibuti'deki 3 Yunan vatandaşının Türkiye'ye getirilmesi için başvuru yapıldığını, Dışişleri Bakanlığının devreye girmesiyle Türk Hava Yolları ile bu kişilerin Türkiye'ye geçirildiğini anlatan Çelik, Yunanistan Dışişleri Bakanının bundan bahsederken "Cibuti Dışişleri Bakanlığı ve AB'nin destekleriyle kendi vatandaşlarının ülkelerine getirildiğini" söylediğini aktardı.
Cibuti'den Yunanistan'a kadar bütün rolü üstlenen, bütün yardımı yapan ülkenin Türkiye olduğunu belirten Çelik, "Yunanistan Dışişleri Bakanının kendilerinin ürettiği Türkiye düşmanlığının esiri haline gelmesi, bu propagandanın esiri haline gelmesi bakımından önemlidir. Esasında Yunanistan'daki zihniyet açısından hiçbir şeyin bu insani konular söz konusu olduğunda bile en fanatik siyasi yaklaşımın üretilmesinden geri kalınmadığının bir örneğidir. Özellikle Yunanistan Dışişleri Bakanlığı başta olmak üzere, Yunanistan'daki yetkilileri insani konuları bu siyasi fanatizme defalarca yaptıkları gibi kurban etmemeleri konusunda tekrar uyarmak isteriz." değerlendirmesinde bulundu.
- "Baştan aşağı yalan"
Ankara Barosunun Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş hakkında yaptığı açıklamaya değinen Çelik, "Şimdi ikinci bir bildiri yayınlayarak Baro, kendisinin İslam düşmanlığı yapmadığını, böyle bir niyetinin olmadığını söylemeye çalışmış. Fakat bunun baştan aşağı yalan olduğu yaptıkları açıklamanın satırlarına bakıldığı zaman net bir şekilde görülüyor." dedi.
Meselenin Diyanet meselesinin ötesinde anlamlar ve amaçlar taşıdığını gördüklerini ifade ederek, Baronun açıklamasından bazı bölümleri aktaran Çelik, şunları söyledi:
"Ben doğrusunu söylemek gerekirse 27 Nisan'ı da andım. İnsanlık dışı çok metin gördüm, antidemokratik çok metin gördüm, hukuk düşmanı çok metin gördüm fakat bu Ankara Barosunun yayınladığı kadar çirkin, hukuk düşmanı, insanlık düşmanı ve baştan aşağı İslamofobik nefret suçuyla dolu bir metin görmedim. Yani bu bütün bu çirkinliklerin hepsini geride bırakan, hepsinin ötesine geçen bir metin olmuştur.
Şimdi birisi çıksa laiklikle ilgili bir eleştiri açsa, Diyanetin konumuyla ilgili bir eleştiri açsa demokrasi içerisinde bunların hepsi mümkündür. Türkiye'de bu eleştiriler yapılıyor, dünyada da yapılıyor. Akademik düzeyde, siyasi düzeyde yapılıyor. Ama Türkiye'yi geçmişte laiklik anlayışını da felç ederek, laiklikçilik diyeceğimiz bir yaklaşım, bir siyasal din üzerinden felç etmeye çalışarak hem laikliğe zarar vermişlerdir hem bu toplumun değerlerine zarar vermişlerdir. Laik devlet bir barış projesidir ve biz parti olarak laik devlet projesini desteklediğimizi her zeminde söylüyoruz."
"Bu açıklamanın laikliğe vurgu yapmak amacını taşıdığının" söylendiğini aktaran Çelik, "Ne zamandan beri insanlara 'kan kokan zihniyete sahiptir' demek ya da 'kadınları yapmaya davet edecek' demek, bu şekildeki bir arkaik pozitivizm ne zamandan beri laiklik savunusu anlamına gelmektedir. Bizatihi bir kişinin inanç sistemi içerisindeki değerlerini ortaya koymasını engellemeye dönük en laiklik karşıtı metinlerden birisidir bu Ankara Barosunun yaptığı, tam bir faşist zihniyetin ürünüdür." dedi.
- "O baroya üye hukuk insanlarına dönük de saldırıdır"
Herhangi bir insanlık değerinin zamanın geçmesiyle değer kaybedeceğini düşünecek kadar faşist bir kafayla karşı karşıya olduklarını ifade eden Çelik, "Esasında o baroya üye hukuk insanlarına dönük de bir saldırıdır bu çünkü temel hukuki haklara saldırıdır." diye konuştu.
Diyanet İşleri Başkanlığının anayasal bir kurum olduğunu ve Anayasa ve yasalarla verilen görevin belli olduğunu dile getiren Çelik, "İslam'ın ilkelerini topluma anlatmak, açıklamak. Bunu yaparken İslam'ın emirlerini zikrettiği için her seferinde her zikrettiğinde bir toplum kesimini karşısına aldığını söylemek, 'Diyanet İşleri Başkanı İslam hakkında hiç konuşmasın, Ortodoks Patriği Hristiyanlık hakkında konuşmasın, Yahudi Hahambaşı Musevilik hakkında hiç konuşmasın' diyen faşist bir zihniyete götürür herkesi. Bu son derece tehlikelidir. Bakın zaman zaman Türkiye'de vesayetin geride kaldığına dair rehavete kapılıyoruz ama kafasını nerelerden uzattığına baktığımızda şaşırıyoruz. 12 Eylül'de anayasa lağvedildiği zaman darbecilere gidip ilk selam duran Anayasa Mahkemesinin başkanıydı." ifadesini kullandı.
Bu zihniyetin hukukla, demokrasiyle ilgili bir zihniyet olmadığını, Diyanet İşleri Başkanı Erbaş'ın yasal görevini yaptığını ve İslam'ın değerlerini zikrederken nefret suçuyla mücadele ettiğini vurgulayan Çelik, açıklamasının kimseyi hedef gösteren, şiddete çağıran, kimsenin temel hak ve hürriyetlerini askıya almaya dönük bir üslup taşımadığını, burada kimsenin vatandaşlık haklarına dönük bir saldırının da söz konusu olmadığını kaydetti.
Çelik, hukuk insanlarının üye olduğu bir kurumun böyle bir işe imza atmış olmasının, sorumluları açısından utanç vesilesi olduğunu, açıklamanın Avrupa'daki aşırı sağcıların, faşistlerin bile zihninden geçmeyecek nasıl İslam düşmanı bir metin olduğu görüldükten sonra düzeltilmesi gerekirken ikinci bir açıklamayla aynı zihniyetin sürdürüldüğünü söyledi.
(Sürecek)
Kaynak:
Bu haber toplam 915 defa okunmuştur
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.